İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ölüm döşeğindeyken bile Azerbaycan’ın yardımına koşmuştuk

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

ERHAN AFYONCU

I. Dünya Savaşı’nın ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde Nuri Paşa’nın komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, Ermeni-Rus ve İngilizler’i mağlup ederek Bakü’yü işgalcilerden kurtarıp, Azerbaycan Türkleri’ne yapılan zulmü sonlandırmıştı

I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas Cephesi’nde Sarıkamış harekâtı büyük bir hezimete dönüşmüş, onbinlerce şehid verilmişti. 1917 Ekim’indeki Bolşevik İhtilali’nden sonra bu cephede kısmi bir rahatlama görüldü. 3 Mart 1918’de Sovyet Rusya ile Osmanlı Devleti arasında Brest-Litovsk Antlaşması imzalandı. Bu sırada Gürcü, Ermeni ve Azerbaycan Türkleri Mavera-yı Kafkas Hükümeti’ni kurdular, ancak bu ölü doğan bir birliktelikti. 26 Mayıs 1918’de konfederasyon feshedildi. Aynı gün Gürcüler ve Ermeniler kendi devletlerini kurdular. Bu aşamadan sonra Azerbaycan’a yardım için tarihimizin maalesef fazla bilinmeyen, ancak en parlak askerî harekâtlarından birini gerçekleştirecektik. Üstelik bu harekât imparatorluk ölüm döşeğindeyken yapılacaktı. Kafkas İslam Ordusu‘yla ilgili Halil Bal, Zekeriya Türkmen, Abdülhamit Avşar, Atilla Oral, Beşir Mustafayev, Mustafa Görüryılmaz, Mehmet Çevik ve Yaşar Ertürk’ün araştırmaları vardır.

Kafkas İslam Ordusu Gence’de.

KAFKASYA’DAN YARDIM İSTENİYOR
Ruslar’dan kalan silah ve mühimmatı elegeçiren Ermeniler’e karşı savunmasız durumda kalan Azerbaycan Türkleri, Osmanlı Devleti’nden yardım istediler. Bu gelişme üzerine Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle Kafkas İslâm Ordusu teşkil edildi. 5 Nisan 1918’de çıkarılan nizamnameye göre ordunun kurulma amacı Kafkaslılar’dan teşkil edilecek ordunun esasını oluşturmak, bunun için Kafkaslı askerlere eğitim vermek, Kafkasya’da İslâm’ın yüksek menfaatlerini, Hilafetin hukukunu muhafaza etmek, Osmanlı Devleti’nin bölge ile askeri ve siyasi bağını kurmaktı. Ordu zamanla bütün Rusya dâhilindeki Müslümanları da içine alacak şekilde büyütülecekti. Azerbaycan Türkleri, Kafkas İslâm Ordusu’nun kurulmasından kısa bir süre sonra 28 Mayıs 1918’de bağımsızlıklarını ilan edip, başkenti Bakü olan “Demokratik Azerbaycan Cumhuriyeti”ni kurdular. Bu yeni devlet Türk dünyasındaki ilk demokratik cumhuriyet denemesiydi. Fakat bu sırada Bakü, Ermeni ve Rus işgali altındaydı. Azerbaycan Milli Komitesi, Bakü’nün işgalden kurtarılması için 4 Haziran 1918’de Osmanlı Devleti ile bir dostluk ve işbirliği antlaşması imzaladı. Ancak antlaşmadan Rusya, İran ve müttefikimiz Almanya rahatsız oldu. Azerbaycan Milli Komitesi Başkanı Nesib Yusufbeyli’nin gayretleriyle İstanbul’a bir elçilik heyeti gönderildi. Heyet başkanı Nâki Keykurun, İstanbul’da devlet protokolüyle karşılandı. Enver ve Talat paşalarla yaptığı görüşmeler sonunda Nâki Bey’e Azerbaycan’a askerî ve siyasî destek konusunda olumlu cevap verildi. Azerbaycan Türkleri’nin davetlerinden sonra Kafkas İslâm Ordusu’nun faaliyetlerine hız verildi. Ordunun başına Enver Paşa‘nın üvey kardeşi 29 yaşındaki Nuri Bey (Killigil) atandı. Nuri Bey’in rütbesi yarbaylıktan mirlivalığa (tuğgeneralliğe) yükseltildi. Mürsel Paşa komutasındaki 5. Kafkas Tümeni de Azerbaycan’a gönderildi.

Nuri Killigil

MÜTTEFİKİMİZ ALMANLAR RAHATSIZ
Almanlar, Bakü petrol sahalarını kontrollerine almak için Türk ordusunu engellemeye çatıştılar. Nuri Paşa 15 Haziran 1918’de Ermeniler tarafından pusuya düşürülerek 200 şehit vermemizi Almanlar’ın çıkardığı lojistik engellemelerin sebep olduğunu söyler. Bu harekât sırasında müttefikimiz Almanlar’ın petrol hırsı yüzünden iki devletin birlikleri arasında bir çatışma da yaşanmıştır.
Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslâm Ordusu, Ermeni çetelerini ezip, Gence’ye doğru ilerledi. İslâm Ordusu’na karşı Bakü’yü işgal etmiş olan Ruslar ve özellikle Ermeniler karşı harekâta geçti. Gökçay yakınlarında 17-30 Haziran 1918 tarihleri arasında süren muharebelerde, bütün zorluklara rağmen Türk askeri Bolşevik-Ermeni kuvvetlerini bozguna uğrattı. Bozulan Bolşevik-Ermeni kuvvetleri Bakü’ye doğru kaçtılar.
Kafkas İslâm Ordusu, Bolşevik-Ermeni kuvvetlerine karşı kazandığı zaferlerden sonra Bakü’ye doğru yürüyüşe geçti. 21 Temmuz 1918’de Şemahi’yi ele geçirdi. Türk ordusunun başarıları karşısında müttefikimiz Almanlar’ın engelleme çabaları devam ediyordu. Enver Paşa, Alman baskıları karşısında görünürde Nuri Paşa’ya yürüyüşün yavaşlatılması yönünde emirler verdi. Ancak gizli yazışmalarda ise bir an evvel Bakü’ye girmesini emretti. Nuri Paşa, 23 Temmuz tarihi itibariyle Bakü’ye 70 kilometre uzaklıktaydı. Nuri Paşa, bu arada Azerbaycan milli ordusunu kurma çalışmalarına da hız vermişti. Azerbaycan Türkleri zorunlu askerliğe tâbi tutulup, seferberlik ilan edildi. Bu arada gönüllüler de akın akın orduya katılıyordu. Azerbaycan Türkleri Osmanlı ordusu tarafından eğitildi. Bu eğitimler sayesinde kısa sürede Azerbaycan Türkleri arasında subay kadrosu oluşturuldu ve Gence’de Milli Harp Okulu açıldı.

Azerbaycan Türkleri’nden müteşekkil milli ordu güçlendirilirken Kafkas İslâm Ordusu da her gün biraz daha Bakü’ye yaklaşıyordu. Kısa bir süre sonra Bakü tamamen kuşatıldı. Bakü’nün alınması an meselesiydi. Rusya’dan yardım gelmeyeceği de kesinleşince, işgalciler Irak ve İran’da bulunan İngilizler’den yardım istediler. 26 Temmuz’da Bakü Komünü’nün yerine İngiliz destekli Ermeni- Menşevik yönetimi işbaşına geçti.

BÜYÜK ZAFER
Harbiye Nazırı Enver Paşa, Bakü’nün teslim olmaya zorlanması yönünde 5. Kafkas Fırkası Komutanı Mürsel Paşa’ya emir verdi. Mürsel Paşa’nın 3 Ağustos 1918’deki teslim çağrısını reddeden Bakü işgalcileri, sonuna kadar savaşacaklarını söylediler. İngiltere’nin gönderdiği yardımın ilk kısmı 4 Ağustos 1918’de Bakü’ye ulaştı. Sonraki günlerde İngilizler’in asıl birlikleri de Bakü’ye girdi. Bakü’de yaklaşık 10 bin kişilik bir kuvvet vardı. Kafkas İslâm Ordusu ise yaklaşık 14 bin askerden müteşekkildi.
Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra Türk ordusu, 5 Ağustos 1918 saat 04.25’te Bakü’ye ilk büyük taarruzunu başlattı. Taarruzun ilk saatlerinde büyük başarılar elde edildi fakat Türk ordusunda yeterli top mermisi yoktu. Öğleden sonra Türk topçularının mermisi tamamen bitti ve Kafkas İslâm Ordusu, Bakü’de 4 kilometre geri çekilerek, yeni taarruz için hazırlıklara başladı. İlk taarruzun başarısız olması Bakü’deki Türklerin moralini bozmuştu.
Kafkas İslâm Ordusu, Bakü’yü kurtarmak için ikinci taarruzunu 14 Eylül’de saat 02.00’de gece baskınıyla başlattı. Kısa sürede Bakü’nün birinci ve ikinci savunma hatları elegeçirildi. İngiliz, Rus ve Ermenilerden oluşan düşman kuvvetleri bozgun hâlinde kaçtılar. İngiliz birliklerinin komutanı General Dunsterville, birliklerini Bakü limanında gemilere bindirerek şehirden kaçtı. Mücadeleler 15 Eylül’de sokak çatışması şeklinde devam etti. Bakü, Kurban Bayramı’nın birinci gününde saat 10.30’da kayıtsız ve şartsız Türk ordusuna teslim edildi. Şark Orduları Grubu Komutanı Halil Paşa ve harekâtı yöneten Nuri Paşa, 16 Eylül’de Bakü’ye girdi.
Kafkas İslâm Ordusu, Bakü’ye hâkim olduktan sonra da zaferler kazanmaya devam etti. 6 Ekim 1918’de Derbend’i ele geçirdi. Cemil Cahid Bey komutasında 9 ve 106. Kafkas alayları Karabağ’a gönderildi. Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslâm Ordusu 8 Ekim 1918’de Şuşa’ya kadar hâkimiyet kurdu. Karabağ’ın tamamen düşmesi an meselesiyken 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı. Ateşkesin 11 ve 15. maddelerine göre Türk kuvvetleri Kafkaslar’dan tamamen çekilecek ve Osmanlı hükümeti Bakü’nün işgaline itiraz etmeyecekti. Osmanlı yönetimi son bir hamle yaparak Kafkasya’da kalmak isteyen subay ve askerlere izin verdi. Ancak İngilizler’in sert notası üzerine Türk ordusu 17 Kasım 1918’de Bakü’yü boşaltmak zorunda kaldı. Azerbaycan Devleti’nin hizmetine girdiğini beyan eden Nuri Paşa ise birkaç gün sonra Osmanlı ordusundan çıkarıldı.

‘Ne zaman bir tehlike olursa koşacağım’

MEHMET Çevik bir makalesinde zikrettiği 10 Mart 1920 tarihli bir İngiliz raporunda Nuri Paşa’nın şunları anlattığını yazar:
“Bütün Türkler milliyetçidir. Biz haklarımızı arıyoruz, Türkiye’nin haklarını, başka bir şey düşünmüyoruz. Biz milliyetçiler sadece Türk Milleti için çalışmak istiyoruz… Biz milliyetçiler Türk’üz. Bütün gerçek Türklerin yaptığı gibi Türkiye için ölürüz. Uyruğu ne olursa olsun her insanın kalbindeki derin düşünce milletinin düşüncesidir. Türkiye’ye iyi olan benim dostumdur, Türkiye’nin düşmanı olan benim de düşmanımdır. Halkımız için mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Şerefiyle ölmeyen insan, şerefsizce ölecektir. Türkiye iyi ise ben mutluyum, Türkiye iyi değilse ilk önce ben mutsuzum… Müslümanlar benim kardeşimdir. Müslümanlara yardım etmek istiyorum. Bağımsız bir Azerbaycan görmek istiyorum. Bugün Azerbaycan’ın bağımsızlığı tanınmıştır. Bugün onun için yapacağım bir şey yok, fakat ne zaman bir tehlike olursa yardıma koşacağım”

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2020/10/11/olum-dosegindeyken-bile-azerbaycanin-yardimina-kosmustuk

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın