İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İzmir’de tiyatro sanatı için elele…

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

EFDAL SEVİNÇLİ
*DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü Emekli Öğretim Üyesi

Antik çağlardan günümüze Anadolu’nun Akdeniz’e açılan kapısı İzmir, XVI. yüzyıldan başlayarak Osmanlı’nın Batı’yla olan ticari ilişkilerinin de merkezidir. İzmir, siyasal, kültürel, toplumsal tarihimizde de hep öncü kimliğiyle tanınmaktadır. Bu kimliğin oluşumunda elbette, sanayi devriminin, buharlı gemilerle, demiryollarıyla ulaşımın kolaylaşmasının payı büyüktür. Özellikle XVIII. Yüzyılda İzmir, Avrupalı tüccarların cirit attığı bir çekim merkezidir. İzmirli Levantenler ile kentte yaşayan, dil bilen Rumlar, Ermeniler, Museviler, başlangıçta Avrupalı tüccarlara aracılık yaparak sonra da tüccar olarak Anadolu’da yetiştirilen tarım ürünlerinin dışsatımını, Avrupa’nın ürettiği sanayi ürünlerinin dışalımını gerçekleştirirler. İzmir’de oluşan bu büyük pazar, yeni sermaye sahiplerini yaratırken tarım üreticisinin, işçisinin alın terinin, emeğinin karşılığı da bu sömürgen sınıfın sermayesine eklenerek büyür.

Bu büyük pazarda, kentin yapısal gelişimine koşut Batı tiyatro sanatı da eğlence kültürü olarak var olur. Osmanlı’nın “çok milletli” kimliğiyle dikkatlerini çeken İzmir kenti, özellikle buharlı gemilerin çoğalmasıyla Avrupa ve dünya turnelerine çıkan tiyatro topluluklarının en önemli uğrak yerlerinden biridir. Özellikle İtalyan, Fransız opera ve tiyatro kumpanyaları, örneğin Marsilya’dan ya da Venedik’ten yola koyulan topluluklar, liman kentlerinde oyunlarını oynayarak, Pire’den, Kahire’ye, Beyrut’tan İzmir’e, İzmir’den İstanbul’a, oradan da Karadeniz’e açılarak Odesa’ya ulaşırlar. Odesa-Moskova yolculuğu kimi kumpanyalar için de büyük bir turnenin başlangıcıdır. XIX. yüzyıl İzmir’indeki tiyatro yaşamını gezginlerin anılarından öğreniyoruz. Örneğin masallarıyla tanıdığımız Andersen’i, 1838 yılının baharında İzmir’de tiyatro afişleri karşılar: “….İlk bakışta gözüme çarpan bir Fransız tiyatro salonu oldu. Buradaki Fransız Kumpanyası bu gece La reine de seize ans [Onaltı Yaşındaki Kraliçe-E.S.] ile Les premiers amours’u [İlk Aşklar-E.S.] oynayacaklardı.”

Yine Madame Bovary’nin yazarı Gustave Flaubert, 26 Ekim 1850 günü İzmir’e gelir ve 27 Ekim 1850 Pazar akşamı da Fransız Tiyatrosu’nda,“….Passe Minuit [Gece Yarısından Sonra-E.S.], La Seconde Annee [İkinci Yıl-E.S.], ”İndiana” ve “Charlemagne” oyunlarını izler. Gezginlerin tanıklıkları yanında Osmanlı “millet”lerinin, Levantenlerin, Rumların, Ermenilerin, Musevilerin kendi dillerinde yaptıkları tiyatro gösterilerini dönemin gazetelerinden öğreniyoruz. Örneğin basın tarihimizin ilk gazetecisi A.Blacque Bey’in yönetiminde ülkemizde yayımlanan ilk gazete olan Le Spectateur Oriental‘de (1821) ile Le Courriere d’İzmir’de (1828), yazdığı, İzmir’deki amatör tiyatro haberleri dışında, Rumca çıkan Amaltheia’da (1838), Ermenice Dzağiğ (1861) vb. gazetelerdeki tiyatro haberleri, bugün araştırıcıların incelemelerini bekliyor.

İzmir’de Türklerin/Müslümanların tiyatro sanatıyla tanışmaları, yabancı toplulukların gösterileri yanında Vaspuragan Topluluğu (1862-1864) ile Osmanlı Tiyatrosu’nun (1870-1880) adını kullanan, çoğunluğu Ermeni kökenli oyuncularının yaptıkları turnelerle gerçekleşiyor. Bu oyuncuların arasında, ilk Müslüman / Türk oyuncu ve yönetmen Ahmet Fehim Efendi’nin (1856-1930), I. Kordon’da, bugünün Alsancak İskelesi civarında, denizin içindeki yazlık Kukuli Tiyatrosu’ndaki (1896;1897) gösterilerini anlattığı anılarını, tiyatro sevdalılarının okumasını isterim. İzmir’in bu yıllardaki tiyatro dünyasını da Halit Ziya Uşaklıgil (1865-1945), Kırk Yıl (1969) ile İzmir Hikâyeleri (1950)yapıtlarında, melankolik bir duyarlıkla anlatır.

Meşrutiyet(1908) döneminin siyasal rüzgârları içinde, tiyatro tutkunu gençlerin kurdukları Heves-kârân Heyetleri, etkisini, neredeyse günümüze değin sürdürdü dersem, beni eleştir-meyin lütfen. Özenci istekle yapılacak tiyatroyu yaşamım boyu hep destekledim, hep savundum. Ancak bir kentin, profesyonel, düzenli bir tiyatro yaşamını yaratamayışını bugün kabullenemiyorum artık!… İzmir kentinde tiyatro sanatı, yıllar yılı hep amatörlerin, özengenlerin gelgeç heveslerinde varolmaya çalıştı!…100 yılı aşkın bir süredir İstanbullu tiyatro topluluklarının en iyi iş yaptıkları turne kentidir İzmir… Acıdır, bu yargıyı, kentinin tiyatrosunu yaratamadığı, yaşatamadığı için de bir suçlama ezikliğiyle yaşadı İzmir!… Evet, bu kent, 1956-1957 süreminden beri, tiyatroyu Devlet Tiyatrosu’nun, 250 kişilik Konak Sahnesi’nde (Eski Türk Ocağı binası-1911)izledi, destekledi, bu küçük salonla yetindi!…

1841 yılında İzmir’de açılan Euterpe Tiyatrosu’nu, 1861’de açılan Cammarano Tiyatrosu’nu anlatmıyorum!… Birinci Kordon’daki Sporting Klüb Tiyatrosu’ndan, bugün Arkas Sanat Merkezi’nin (Eski Fransız Konsolosluğu’nun) bitişiğindeki İzmir Tiyatrosu’nun (1911-13 Eylül 1922) 784 kişilik görkemli salonundan söz etmiyorum! Daha geçen sene Karşıyaka’da ikinci sahnesini açan Devlet Tiyatromuzu elbette alkışlıyorum!… Ancak İzmir merkezimizde özlenen bir tiyatro yapımız, salonumuz var mı? Sormayın… Kent ya da Devlet Arkeoloji Müze binamız var mı? Bu kentin tarihsel kimliğine yakışan bir Kütüphane binamız var mı? Acıdır, bu kent, ülkemiz sanatı, kültürü adına yıllardır yok sayılmış bir kent!…

İzmir Şehir Tiyatrosu İçin Yine Elele… Güçbirliği…

Bu güzel kent iki kez kendi tiyatrosunu var etme girişiminde bulundu. Her ikisi de Belediyemizin çabasıyla gerçekleşti. İlki, dönemin Belediye Başkanı Reşat Leblebicioğlu ile meclis üyelerinin girişimleriyle, Avni Dilligil’in yönetiminde, İzmir Şehir Tiyatrosukuruldu Ancak dört yıl (1946-1950) yaşatabildiğimiz bu güzel girişim, sıkıntılılarla, acılarla bitti. Yıllar yılı kimse Şehir Tiyatrosu adını anmadı. Kırk yıl sonra, 1989 yılı yerel seçimlerinde belediye başkanımız seçilen Sayın Yüksel Çakmur, öğretmenimiz, anısı güzel, Prof. Dr. Özdemir Nutku’yu, İzmir Şehir Tiyatrosu’nu kurmakla görevlendirdi. Bu güzel girişim de bina ve oyuncu sorununu çözemediği için, 1993 yılında yine Sayın Yüksel Çakmur tarafından sonlandırıldı. İzmir’de tiyatro sanatı adına yaşanan acıya, kamuoyuna yapılan açıklama bugün de tanıktır!… İzmir’de tiyatro sanatına gönül verenler yılmadılar!… İzmir kenti, tiyatrosunu kurmak ve de yaşatmak zorunda! Buna inanıyorum, inanıyoruz!… Bugün, başkanımız sayın M. Tunç Soyer’den, üçüncü kez, bu kentin birikimlerine yakışacak İzmir Şehir Tiyatrosu’nu kurmak için gerekli adımları atmasını istiyor ve bekliyoruz!…

Tiyatro sanatına gönül veren İzmirliler olarak İzmir Şehir Tiyatrosu için elele diyoruz… İzmir’de tiyatro sanatını, Şehir Tiyatrosu’nu yaşatmak için güçbirliğiyle elele!…

https://www.birgun.net/haber/izmir-de-tiyatro-sanati-icin-elele-314976

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın