İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Adana’da çığır açan sanayici Gilodo, nasıl İngiliz ajanı oldu?

Gilodo Yağ Fabrikası Sabancılara nasıl geçti? Sakıp Sabancı’dan ibretlik hatıra 

Taner Talaş

16 Ağustos 2020 tarihinde ulusal haber sitelerinde yayınlanan bir haberle, Adana sanayisinde çok önemli bir yere sahip olan Gilodo Yağ Fabrikası’nın, aslında bir sanayi kuruluşu olmadığını, İngilizlere çalışan, Adana ekonomisini hedef almış bir bozgun yuvası olduğunu öğrenmiş olduk. Birçok mecrada yayınlanan haber, yurt çapında ilgi gördü.

https://www.milliyet.com.tr/gundem/95-yil-once-yasanan-casusluk-olayi-6282840

https://odatv4.com/kim-bu-adanadaki-casus-kardesler-16082038.html

1945 yılına kadar Adana’da faaliyet göstermesi nedeniyle yakın tarihe işaret eden Gilodo Yağ Fabrikası’nda çalışıp şu anda da hayatta bulunan çalışanlarının anlatımları, fabrika ile bir şekilde irtibatı olup rivayet edilen anekdotlar, haberde yayılan iddiaları doğrular nitelikte olmadığı için, konuyu araştırmaya karar verdim. Adana Sanayisi konu alan çalışmalarda da, Gilodo Fabrikası ve sahipleriyle alakalı hep övücü kelimeler duymanın tetiklediği merak ise ayrıca etkili oldu.

Diğer bir yandan ise, Gilodo Yağ Fabrikası’nda işçi olarak çalışan milliyetçi muhafazakâr dedemin anlatımları da belleğimde durduğu için kafamda soru işaretleri canlanmaya başladı.

Adana Sanayi tarihine malik olanlar ve Adana kamuoyu, Gilodo’nun sahiplerini ve fabrika işleyişini hep övgü ve iyi hatıralarla anlatırlar.

HABERİN KAYNAĞI OLAN MAKALE

Basına bir şekilde ulaşan ve habere dönen bilginin kaynağına Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi’nin yayınlarında rastlamak mümkün. Genelde akademisyen makalelerinin yer aldığı dergi, 16 Ağustos 2020 tarihinde, emekli albay olan Dr. Servet Avşar imzası ile “Cumhuriyetin ilk yıllarında Adana’daki İngiliz İstihbarat Yuvası: Gilodo Nebati Yağ ve Sabun Fabrikası”  başlığı altında ilgili makaleyi yayınlamış. (Makale linki: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1204026)

29 sayfalık makalenin ana ekseni, makale sahibinin Emniyet Genel Müdürlüğü arşivinde rastladığı, 11312-36 numaralı dosyada yer alan yazışmalara ve şahsi yorumlarına dayanıyor. Bu yönüyle, ilgili belgelere, makale vesilesiyle, Türk okuyucusu ilk defa ulaşmış oluyor.

Basında çıkan haberler de, bu makalenin çok kısa özetinden oluşuyor.

GİLODO’NUN HAZİN HİKÂYESİ BAŞLIYOR

Gilodo Yağ Fabrikası’nın sahibi S. Rafael Gilodo, 1926 yılında Adana’ya gelerek fabrika kurmuş, Bolşevik ihtilalinden kaçmış, Rusya’dan firar eden, Yahudi kökenli bir iş adamı olarak Adana’ya yerleşmiş.

GİLODO FABRİKASI’NIN İNGİLİZ İSTİHBARATININ ADANA’DA BİR ŞUBESİ OLDUĞUNU BİLDİREN İHBAR MEKTUPLARI

1926 yılında Adana yerleşip, Adana sanayisinde ciddi bir mevki elde eden Gilodo Kardeşler, hiç kimsenin aklına gelmeyen, pamuk çiğidinden yağ çıkarma, küspe ve gübre olarak kullanılmasını sağlayarak, Adana’da sevilen ve sayılan bir pozisyona gelmişlerdi.

Ancak 5 Eylül 1933 tarihinde İstanbul Nişantaşı’ndan, Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü’ne H. Hilmi imzası ile gönderilen ihbarla Gilodo için yeni bir başlangıcın tarihine adım atılmış oldu.

Gilodo hakkında gönderilen bu ihbar mektubunda; “Efendim, sevgili yurdumuzun en önemli kısmını ve oldukça çok pamuk üretimi ile âdeta altın kaynağını oluşturan Çukurova’nın, her tarafında, bozgunculuk ve kışkırtıcılık yürütmekte olan bir işletmenin varlığını, bir buçuk yıldır Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde seyahat etmekte olan güvenilir bir arkadaşımızdan çok net bir şekilde öğrendik. Bu bozgunculuk yuvası, Adana’da S.R. Gilodo işletmesi olup İngilizlerin İstihbarat teşkilatının bir şubesi olduğu Fransa’da ortaya çıkarılmıştır. Yüksek zekâsıyla bütün dünyaya ün salmış olan saygın polisimizin dikkatli bakışlarından böyle bir şeyin kaçmayacağına ve er geç, bu bozgun yuvasının ortaya çıkarılacağına emin olmakla birlikte, yurt sevgisi ve vatan endişesi nedeniyle biz de duyduğumuzu bildirmeyi, kendimize kutsal bir borç bildik, bu vesile ile saygılarımızı arz ederiz efendim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:138)” ifadelerine yer verilmiştir.

Çok naif bir dille yapılan ihbar, Nişantaşı muhitine mütenasip bir edayla yazılması, ayrıca dikkat çekici.

Olayın gerçekliğinin araştırılması için Gilodo ve fabrikasında çalışanlar, Adana Valiliğince takip ve gözetim altına alınmıştır. Bu durum yaklaşık bir yıl devam etmiştir.

İlk soruşturma 24 Ekim 1933 tarih 2706 sayılı yazı ile başlatılmıştır. Soruşturma devam ederken başka bir mektup resmi makamlara ulaşır.

Bu ihbarın ardından, Adana’da esnaflık yapan Kıbrıslı Ahmet Rasim imzası ile Başvekil İsmet İnönü’ye hitap edilerek, çok daha tafsilatlı, daha ciddi iddialar içeren bir ihbar mektubu gönderilmiştir. Bu isim ve vasıfta Adana’da her hangi bir esnafın olmadığı ayrı bir bahis konusudur.

 SORUŞTURMA BAŞLIYOR

Mektupta yer alan iddialar resmi evraka dönüşerek, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği’nden İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya gönderiliyor. Yine Genel Sekreter Recep Peker imzası ile bakanlığa gönderilen bu yazı, ön araştırması yapıldıktan sonra 27 Mayıs 1934 tarihinde Başvekil İsmet İnönü’ye arz ediliyor. Burada dikkat çekici isim Recep Peker’dir.

Recep Peker, o dönemde radikal fikirleri ile bilinen, faşizmi araştırmak için Avrupa’ya gidip, dönüşünde Türkiye’de faşist bir rejim kurulmasını salık veren, Nazi hayranı bir devlet adamıdır. İlerde göreceğimiz gelişmelere ışık tutması açısından bilinmesinde fayda olduğuna inanıyorum.

ADANALI ESNAF AHMET RASİM? İHBAR MEKTUBUNDA HANGİ İDDİALARDA BULUNDU?

İddialara geçmeden önce;yaklaşık 6 sayfa, tafsilatlı, teknik yazılmış, birçok ayrıntıyı içeren mektubu, bir esnafın yazmasının mümkün olmadığı mektubun okunuşuyla birlikte bariz şekilde sırıtıyor..

Gerek verdiği bilgiler,gerekse yazı stili, esnaf lisanından çok ,profesyonel bir dili andırırken, bilgilerin bir esnafın elde etmesinin mümkün olmayan bilgiler olduğu, o günün ikliminde böylesine cesur bir mektubu,sıradan esnafın yazmasının asla mümkün olmadığını, mektup metninden kolaylıkla anlayabiliyoruz.

(Mektup için Bkz. Sayfa 274, 275, 276, 277, 278, 279 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1204026)

İddialara gelirsek, esnafın iddiaları yenilir yuturulur cinsten değildir;

“Adana Valisi, Emniyet Müdürü, belediye başkanı, borsa genel sekreteri, posta çalışanı, ticaret bölge müdürü, Gilodo’dan rüşvet almaktadır. Gilodo, İngiliz casusudur, Gilodo Adana’da pamuk üretimini sekteye uğratmaya çalışmaktadır. Siyonisttir, Yahudileri işe alıp, Türkleri işe almamaktadır. Alt başlıklarda ise çok ince detaylara girerek, Adana’da ne kadar yetkili ve etkili isim, fabrika sahibi olan bir insanın münasebette olma ihtimali bulunan ne kadar kişi varsa, töhmet altında sokulmuştur.

Mektubu gönderen Adanalı Esnaf Kıbrıslı Ahmet Rasim o kadar bilgilidir ki, Gilodo Fabrikası’nın İstanbul Galata yakınlarında, sapa bir sokak içinde, Çitoris Hanı’nda, “Gilodo ve Nates” isimli bürolarının olduğunu, Gilodo Fabrikası’nda çalışan kimyager Herman’ın ortaokul mezunu olduğunu, gün ve dakika bilgisi vererek fabrikayı ziyaret edenleri, Gilodo’nun Sudan’dan hastalıklı tohum getirdiğini ancak bunun Mersin gümrüğünde yakalandığını ve buna rağmen Gilodo’nun 3-5 kilo çalarak Çukurova’da dağıttığını, Gilodo’nun otomobilinde kimlerin olduğuna kadar geniş bir yelpazede yazdığı mektupta yer vermiştir.

Yürütülmekte olan soruşturma kapsamında, ilk başta araştırılan konu Gilodo’nun kendisi olmuştur. Gerek Emniyet Genel Müdürlüğü gerekse Millî Emniyet Hizmetleri (MAH) tarafından, Gilodo’nun geçmişi ve yaptığı ticaretin takibine başlanmıştır.

Kronolojik bir sıra takip ettiğimizde, bu konudaki ilk araştırmanın, Millî Emniyet Hizmeti Riyaseti (MAH) tarafından, Emniyet İşleri Umum Müdürlüğüne gönderilmiş olan, 24 Ekim 1933 gün ve MAH RS Ş.B.2706 sayılı yazıyla başlatıldığı görülmektedir.

Artık soruşturma başlamıştır. İddiaların araştırılması için devletin tüm kurumları teyakkuza geçmiş hatta ihbar mektubunda olmayan hususlara da ulaşılmış, Rafael Gilodo ve fabrikası hakkında her türlü ince detay değerlendirilmiştir.

Bu meyanda ilginç bir kişinin ismi yazışmalarda geçer: Abdülkerim Refii Bey

“Emniyet İşleri Umum Müdürlüğü(Emniyet Genel Müdürlüğü) tarafından 27 Aralık 1933 gün ve 1.A.11351 sayılı yazı ile Salihli Kaymakamı Abdülkerim Beyefendi’den Gilodo hakkında bilgi talebinde bulunulur. Bu yazıda şu ifadelere yer verilmiştir: “Adana’da pamuk fabrikası olan Mösyö Gilodo’nun genel durumu hakkında bir bilginiz varsa bildirmenizi rica ederim efendim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:163).”

Emniyet İşleri Umum Müdürlüğünün, Salihli Kaymakamı Abdülkerim Beyefendi’ye göndermiş olduğu bu yazıya karşılık olarak 7 Ocak 1934 gün ve 2 sayılı yazıda verilen cevapta, Abdülkerim Beyefendi Gilodo hakkında bildiklerine ilişkin yazısında şu ifadelere yer vermiştir: 31/12/1933 gün ve I. Şube 11351 sayılı gizli soruşturmaya cevaptır: 1- Gilodo Rus Yahudisidir. Zannedersem, Taşkentlidir. Rus ihtilâlinde, ekonomik olarak zarar görmüş ve Türkiye’ye kaçmıştır. Komünizm aleyhtarıdır. 2- Adana’da açtığı çiğit yağı fabrikası ile pamuk çekirdeği fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. Böylece, ekonomimize hizmet etmiştir. Yıllar geçtikçe, işlerini geliştirmiş ve pamuk ticaretinde bir hayli ilerlemiştir. 3- Geçen seçimlerde, Serbest Fırka’nın Adana’daki çalışmaları sırasında durumun Bolşevik ihtilâlini andırdığını ve buna bir an önce önlem alınması gerektiğini çevresinde bulunan aydınlara anlattığını ve fırkamız (Cumhuriyet Halk Fırkası) lehinde bütün gayretiyle çalıştığını biliyorum. 4- Gilodo saf ve korkak bir kişidir. 5- Gilodo’nun yanında Salomon isminde topal bir kardeşi vardır. Salomon çok tehlikelidir. 6- Gilodo’nun başında bulunduğu şirket İngiliz sermayesi ile çalışmakta ve tüm büro görevlileri de Londra’dan gelmektedir. Bu duruma bakarak şirketin bir gizli servisle ilgili olacağını kabul etmek lazımdır. Dört beş yıl önce, vilayet mektupçusunun çirkin ahlaklı oğlunun yüksek maaşla şirkete alınması da son derece de dikkat çekicidir. 7- Bana öyle geliyor ki Gilodo’nun uyandırmayan kimliği siyasi amaçlar izleyen bir şebekeye perde olarak kullanılmaktadır. Durum böyle iken ben Adana bölgesinde Gilodo ve yakınları ile ilgilenecek herhangi bir sıfat ve görevde olmadığım için burada yazmış olduğum şeyler tamamen benim kişisel görüşlerimdir. Belki yanlış bile olabilir. Bu konuda en doğru bilgileri Adana Valiliklerinde bulunmuş, şu anda Devlet Şûrası Reisi (Danıştay Başkanlığı) Reşat12 ve Dâhiliye Müsteşarı (İçişleri Müsteşarı) (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:133) Vehbi Beyefendiler gibi yüksek idare amirlerinden edinmek mümkündür. Saygılarımla arz ederim efendim”(EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:132).

Salihli Kaymakamı Abdülkerim Refii Bey, vermiş olduğu bilgilerde ortaya karışık yapmış gibidir. İlgili bilgilerde genel olarak Gilodo’yu bazı maddelerde temize çıkarırken, bazı iddiaları doğrulamış ancak söylediklerinin yanlış olabileceklerini belirterek, “Benden daha büyük adamlara sorun” diyerek lisanı hal ile “Bu iş beni aşar” demiştir.

İçişleri Bakanlığı bu defa Seyhan Valiliği’ne iddialarla alakalı araştırmalar yapmasını istemiş, Seyhan Valiliği 21 Ocak 1935 gün ve E.M.IŞ 4295 sayılı yazısında yapılan soruşturmayla ilgili detaylı bir bilgi vermiştir. (Bkz. Sayfa 282, 283, 284)

Verilen cevapta ciddi bir hukuki dilin olduğunu görüyoruz. Özellikle “R. Gilido’nun İstanbul’da bulunduğu zamanlarda, İngiliz istihbaratının Kadıköy ve Beyoğlu kısımlarını idare ettiği söylenmekte ise de bu durum belgelenerek doğrulanamamıştır” ibaresi dikkat çekicidir.

“İncelemeye devam edilmektedir, söylenmektedir, iddia edilmektedir” ibareleri ile Seyhan Valiliği hukuki bir dil kullanmış, adil bir tavır sergilemiştir.

Özellikle postane çalışanı Raif’in, Gilodo’dan yüklü miktarda para aldığına dair delil elde edilmediği net olarak vurgulanmış, müfettişlere rüşvet verildiği iddiası yalanlanmış, bazı konularda inceleme olmaksızın karar verilemeyeceği zikredilmiş, Maliye, Ziraat ve İktisat Bakanlıklarına ve ayrıca Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliği’ne yazı yazıldığı söylenmiştir.

Bu yazışmalarda o günkü hâkim ideolojiye, Recep Peker gibi antisemittik güçlü parti yetkilisine rağmen, taşra teşkilatlarındaki devlet kurumlarının gerek yazım dili gerekse meselelerin üzerine eğilimleri takdire şayandır. Yazışmalarda hukukun korunmaya çalışıldığı gayet açık ortadadır.

Tüm bunlar olurken,  belirtmeden geçmeyeceğimiz husus, Gilodo ve İngiliz ilişkisinin Osmanlıda var olan ticari arka planıdır.

Adana Sanayi Odası’nın yetkin bir ekiple hazırlamış olduğu “Adana Sanayi Tarihi”ndeki bilgilere göre,  “Yağ Sanayisi’nin Kurulması / Gilodo’dan Marsa’ya” başlığıyla verilen bölümde aşağıdaki bilgiler mevcuttur:

“Osmanlı Devleti’nde yağ sanayisi kurulması için yapılan ilk girişimler İzmir’de yerleşik olan İngiliz tüccarlarından gelmiştir. Bu sanayinin karlı olduğunu gören İngilizler, çalışma sahalarını genişleterek, Ege bölgesinin dışına çıktılar. Bu amaçla 1910 yılında merkezi Londra’da olmak üzere “Mersyna Oil Mill Co. Ltd.” adlı bir firma kurdular. Mersin’de çiğitten yağ üretmek amacıyla kurulan şirketin sermayesi 14.000 İngiliz lirasıydı. 1.400 paya bölünmüş olan sermayenin %65.7’si Levanten olan Whittall Ailesi’ne aitti. “

Yine Adana Sanayi Tarihi kitabında belgelere dayanarak “Türkiye’de pamuk yetiştirmek ve pamuk cinsini ıslah etmek için İngilizlerin Osmanlı hükümeti nezdinde girişimde bulundukları, özellikle Amerika iç savaşı nedeniyle oluşabilecek Pamuk tedarikinin sıkıntıya düşmesi nedeniyle, Osmanlı topraklarında pamuk üretiminin sağlanması, Amerikan tekelinin kırılması amaçlanmıştır. Bu noktada Osmanlı hükümeti genelgeler yayınlayarak, teşvikler vererek özellikle Çukurova ve Ege Bölgesi’nde pamuk üretimi artırmaya çalışmıştır. Bu konuda o dönemin etkili gazetesi Ruzname-i Caride-i Havadis Gazetesi, Osmanlı köylülerinin pamuk tarımı ile uğraşmaya teşvik etmek için ciddi bilimsel makaleler yayınlamıştır. İlgili gazetenin sahibi İngiliz uyruklu Alfred Black Churcill’dir. (Bkz. Adana Sanayi Tarihi Sayfa 27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37)

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI, TİCARET BAKANLIĞI’NI FIRÇALIYOR

Kurumlar arasında yazışmalar devam ederken, Ticaret Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında bir yazışma dikkat çekici olup, İçişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı’nın ne yazdığını bilmediğimiz bir yazısına verdiği cevap dikkat çekicidir.

“Gilodo” ve Kardeşi “Salomon”un taşıdıkları firmanın kudret ve emniyeti bu adamların memleketimizin siyasî emniyetini bozmayacakları hakkında bize bir teminat vermez. Ülkemize faydalı olacak ve aynı zamanda da ülkemizin siyasi güvenliğini bozmayacak ticari işletmelerimizin serbestçe ve Cumhuriyet Kanunları esaslarına uygun bir şekilde çalışmaları Bakanlığımızca da istenilen bir durumdur. Gilodo firması hakkındaki ihbar büyük Fırkamızdan bildirilmiş ve Seyhan Valiliği’nce de çok ayrıntılı bir şekilde sorgulanmıştır. Yazılarının birinci maddesinde Gilodo ve kendisi ile birlikte çalışan “yabancıların”, “güvenlik” açısından durumlarının Bakanlıklarınca bilinmediği hususu bildirildiği hâlde, aynı yazının 4. maddesinde bu firmanın “ülke güvenliği” aleyhinde çalışmayacağı garanti edilmek gibi gereksiz açıklamalar yapılmaktadır. Bu firma hakkındaki gerçeği aydınlatmak için, yapılan gizli soruşturmayı Bakanlığınıza da bildirmiştik (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 5). Ortada haysiyet ve hürriyeti sınırlanan hiçbir kişi yoktur. Bakanlığımızca görülen lüzum üzerine yapılmakta olan gizli bir soruşturma vardır. Cumhuriyet polisinin görevini çok iyi bir şekilde yaptığını bildirir ve firma hakkındaki soruşturmaya büyük bir gizlilik içinde devam edileceğini bilgilerinize saygılarımla arz ederim” (28.6.1935) (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 4).”

Yazışmadan anlaşılacağı üzere, Ticaret Bakanlığı’nın olup bitenlere itiraz ettiği anlaşılıyor.

O GÜNÜN MİT’İ MAH/MEH NE DÜŞÜNÜYOR?

Yazışmalar devam ederken en yetkili istihbarat kurumu olan MAH/MEH Reisliği devreye giriyor ve hükmünü veriyor:

Millî Emniyet Hizmetleri MAH/MEH Reisliği tarafından, 9 Ekim 1933 gün ve 2595 sayı ile Emniyet İşleri Umum Müdürlüğüne gönderilmiş olan cevap yazısında şu ifadelere yer verilmiştir; “4.10.1933 Ş.I.B.9069 sayılı yazıya cevaptır. Adana’da Gilodo Fabrikası sahibi, Rafael Gilodo hakkında mevcut bilgiler aşağıda yazıldığı gibidir Efendim.

Gilodo Fabrikası’nın bir İngiliz (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:145) istihbarat yuvası olduğu ve askerî, siyasi, iktisadi casusluk yaptığı konusundaki şüphe yıllardır devam etmekte ise de bu konuda henüz doğrulayıcı bir delil ve belgeye ulaşmak mümkün olmamıştır”(EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:144)

SİYONİZM İLE GİLODO’NUN İLİŞKİSİ

O günkü konjonktürde hayli geçerli bir akçe olan Yahudilik ve Siyonistlik suçlamasına Gilodo‘da muhatap oluyor. Bu amaçla yapılan soruşturma ve yazıda ilginç bir ifade yer alıyor:

Gilodo’nun Siyonist üyesi olduğu ve Filistin’e gidecek Alman Yahudilerine her konuda yardımcı olduğu tespit edilmiştir. Dört beş ay önce ellerinde muntazam pasaport olduğu hâlde, Adana’ya gelen ve Gilodo işletmesi ile görüştükten sonra İskenderun’a giden beş Alman Yahudisinden biri, İskenderun’da pasaportunu zayi ettiği için tutuklanmış ve talebi üzerine, Türkiye’ye iade edilerek Adana’ya gelmiştir. İfadesinde: Alman Yahudisi olduğunu, Almanya’da Yahudilere yapılan baskıdan dolayı Filistin’e gitmek için arkadaşları ile birlikte yola çıktıklarını, Adana yolu ile İskenderun’a gittiğini, pasaportunu kaybedince tutuklandığını, parası olmadığı için Adana’da bulunan Siyonist Cemiyeti reislerinden Gilodo’dan yardım görmek üzere Türkiye’ye iade edilmesini rica ettiğini söylemiştir. Alman Yahudisinin bu ifadesi, Gilodo’nun ve doğal olarak da işletmesinin Siyonist işleri ile (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No:148)ilgili olduğuna şüphe bırakmamaktadır.

Gilodo, Almanya’da zulüm gören Yahudilere yardım ettiği, yakalanan kişinin ifadesi ile ortaya çıkıyor. Ancak buna rağmen Siyonist yaftasından kurtulamıyor.

MALİYE BAKANLIĞI DEVREYE GİRİYOR

İçişleri Bakanlığı ve istihbarat bürokrasisinin sıkı denetimine tabi olan Gilodo’ya bu kez de bir sürpriz Maliye Bakanlığı’ndan geliyor:

Maliye Bakanlığının 27 Nisan 1942 tarih ve 42432/950 sayılı Dâhiliye Vekâletine gönderdiği yazısında şu bilgilere yer verilmiştir: Adana’da bulunan ve Gilodo isminde ülkemize mülteci olarak gelen bir Musevi tarafından idare edilmekte olan, pamuk ve nebati yağlar fabrikasının hesaplarından İstanbul Baş Hesap Uzmanı Rasim Baydar tarafından yapılan inceleme sonucunda, bahsi geçen fabrikanın gerçekte Gilodo’ya ait olmayıp merkezi Londra’da bulunan Turkish Trading Companies Limited Kuruluşu’nun malı olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, şirkete kesilen cezalı 800 bin küsur liranın tahsilini temin için, fabrika ve müştemilatına ihtiyati haciz konmuştur. Bunun üzerine, Gilodo tarafından mahkemeye müracaat edilerek, hacizli mala hak sahibi olma iddiası ile bir dava açılmıştır.

Bu davanın sonucunun ne olduğuna dair herhangi belgeye ulaşamadım. O günkü rakamlarla çok ciddi bir ceza olan miktarın Gilodo tarafından ödenip ödenmediğini bilmiyoruz.

Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 18 Mayıs 1942 gün ve Ş.B.I.18864 sayılı yazı ile Maliye Bakanlığı’na gönderdiği bilgi notunda ilginç bir bölüm bulunmaktadır.

Bunca detaylı soruşturma yapmış olan Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Gilodo hakkında vermiş olduğu hüküm cümlesi hayli ilginçtir:

II- Bütün bu bilgilerin kaynağı hakkında dosyamızda herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Bu konuda daha fazla ve detaylı açıklama almak için, Hazineyi temsilen bir avukatın Seyhan Valiliği ile görüşmesinin uygun olacağı, ayrıca gerekirse Millî Emniyet Hizmeti Reisliğinden, adı geçen Kaymakam Refi Kerim’den bilgi istenilmesini, saygılarımla arz ederim” (EGM Arşivi, 11312-36 Numaralı Dosya, Belge No: 27).

SEYHAN VALİLİĞİ’NİN TÜM İDDİALARA CEVABI

Bu yazıya cevaben Seyhan Valiliğinden 7 Kasım 1933 gün ve Emniyet Siyasî Ş. 2245 sayı ile Dâhiliye Vekâletine gönderilen cevapta, şu ifadelere yer verilmiştir: “28/10/1933 tarih ve Emniyet Ş.I.9681sayılı soruşturmalarına cevaptır. (Bkz. Sayfa 290,291,292 279 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1204026)

Özetle, iddiaların bir kısmı teyit edilirken, önemli bir kısmı ciddi bir hukuki ve kurumsal dille reddedilmiştir. Raporda ismi geçen Adana Polis Müdürü İbrahim Ünalan’ın istiklal madalyalı bir polis memuru olduğu, isminin böyle bir olayda geçmesi bile üzüntü verdiği ifade edilmiştir.

Raporlara yansıyan fabrika müdürü Emin Bey’in, 1. Dünya Savaşı’nda Ruslara esir düştüğü, Kurtuluş Savaşı’nda askeri polis teşkilatında çalıştığı, güvenilir bir insan olduğu söylenmiştir.

Posta memuru Raif’in rüşvet almadığı, oğlu Salim’in parasız kaldıkça Gilodo’yu tehdit ederek para aldığı, Gilodo’nun bu durumu kurumlara şikâyet ettiği tespit edilmiştir. Diğer suçlanan kamu görevlilerinin görevi kötüye kullanma suçuna girmesi değerlendirilmiş, suçlamalar reddedilmiştir.

Makale sahibi emekli subay, tarihçi Dr. Servet Avşar’ın makalesini bitirme şekli ise hayli ilginçtir. Servet Avşar, makalesini şöyle bitirmiştir:

Örneğini verdiğimiz iki ihbarda olduğu gibi, ülkesini seven maddi ve manevi yönden olgun bir düzeye gelmiş olan her Türk vatandaşının, düşmanların açık veya gizli bir şekilde, ülkemize verebilecekleri zararlara karşı uyanık bulunması ve mücadele etmesi gereklidir.

Tüm vatandaşlarımız, diğer tüm ülkelerde olduğu gibi, istihbarat çarkının doğal olarak fahri bir üyesidir. Ülkemiz ile ilgili edinmiş oldukları herhangi bir bilgiyi, formalitesiz ve herhangi bir endişe taşımaksızın başta Millî İstihbarat Teşkilatımız olmak üzere, diğer tüm ilgili birimlere bildirmelidir.

Tüm bu anlattıklarımızın sonunda, idari olarak yürüyen bu soruşturmanın adli boyuta ulaşıp ulaşmadığını, herhangi bir mahkeme kararının olup olmadığını bilmiyoruz. Normal olarak asgari hukuk devletinin gereği, tüm bu yazışmaların adli boyuta geçmesidir. Mahkemelerin bu konuda yetkili olmasıdır. Bu durum mahkemelere yansımadıysa, idarenin keyfiliği bahis mevzudur.

GİLODO’NUN YAKASINDAN BU KEZ VARLIK VERGİSİ TUTUYOR

Önce İçişleri Bakanlığı sonra Ticaret ve Maliye Bakanlığı’nın bunaltıcı denetimleri ile köşeye sıkışan Gilodo Ailesi’ne bir sürpriz daha çıkmış,1942 yılında yayınlanarak yürürlüğe giren varlık vergisi, Gilodo Ailesi’nin yeni kâbusu olmuştur.

Hala tartışılmaya devam eden, Türkiye’de sermayenin el değiştirmesine neden olan, genelde de gayrimüslim iş adamlarının ülkeyi terk etmesine neden olan Varlık Vergisi’nin Adana boyutu belli olduğu zaman, Gilodo için sonun başlangıcı evresine girilmiştir.

İlginçtir, en fazla Varlık Vergisi Tarh Olunan Tüccarlar Listesi’nde ilk sırada Gilodo Ailesi yer almıştır. Gilodo tahakkuk eden vergiyi de ödemiş, direnmeye devam etmiştir.


(Adana’da Varlık Vergisi Uygulamaları – 1942 – 1944) 


Tüm olup bitenler karşısında direnmeye devam eden Gilodo’ya, bu sefer resmi değil özel sektörden taarruzlar başlamıştır.

SABANCILAR SAHNEDE, SAKIP AĞA ANLATIYOR

“O tarihte çiğidin tek alıcısı da S. R. Gilodo, Nebati Yağ Fabrikası. Fabrikanın almadığı çiğidi yakmaktan başka kullanım alanı bilinmiyor. Fabrika Salamon Rafael Gilido isimli bir Rus Musevisi göçmenine ait. Gilodo, Rus ihtilali sırasında Anadolu’ya göçmüş, önce Mersin’de yaşamış, 1927 yılında Adana’ya gelerek, İstasyon civarında Rus’un Fabrikası diye tanınan Nebati Yağ Fabrikasını kurmuş. Babam ve arkadaşları uzun bir süre Gilodo’ya, O’nun verdiği fiyattan çiğit sattıktan sonra rahatsız olmaya başlamışlar. “

“Harp konjonktüründe yağ fiyatları yükselip, Nebati Yağ Fabrikası’nın karı artınca, rahatsızlıkları daha da büyümüş. O yıllarda Gilodo’nun fabrikasında 150 kadar işçi çalışır, yılda 1.8 Milyon Kilo pamuk yağı, 5.8 Milyon kilo küspe, 143 bin kilo sabun üretilirmiş. “

“Bu üretim rakamları ve o günün 8-10 milyonluk cirosu, gerçekten herkesin iştahını kabartacak bir cazip iş olarak görülmeye başlamış. Hacı Ömer ve ortakları Gilodo’ya gitmişler. Bu fabrikayı bize sat demişler. Gilodo, satma işine hiç yanaşmamış. Ümidi kesen babam ve ortakları, hemen Gilodo’nun fabrikasına bitişik araziyi satın almışlar. “

1944 yılında babam Hacı Ömer ve ortaklarının ilk sınai tesisleri Türk Nebati Yağlar Fabrikası üretime geçmiş. Türk Nebati Yağlar Fabrikası’nın kurulmasıyla, yaşam şansının ortadan kalktığını gören Gilodo, bir yıl sonra kendi Nebati Yağ Fabrikasını da babam Hacı Ömer ve ortaklarına satmış. Bu fabrikanın adını 1945 yılında Toroslar Yağ Fabrikası olarak değiştirmişler. Uzun yıllar böyle çalıştı. Fabrikanın tamamı zamanla Sabancılar’ın oldu, genişletildi. Margarin tesisleri eklendi, bugünkü Marsa haline geldi. (Sakıp Sabancı – İşte Hayatım Sayfa 60, 61)

Yerel şiveyle konuşması, sempatik tipolojisi ile her daim gülümsememize sebep olan Sakıp Ağa, olan biteni ne de güzel anlatmış…

Hacı Ömer Ağa tabi ki zeki bir adam. Gilodo’dan alınan fabrikanın başına, Milli Mücadele döneminde Adalet Bakanlığı yapmış olan Ahmet Rıfat Çalık’ı getirerek, milli mühürü fabrikanın böğrüne basmış.

İlginç hikâye değil mi?

İhbar mektupları ile başlayan, Maliye Bakanlığı tazyiki ile devam eden, Varlık Vergisi ile sıkıştırılan Yahudi iş adamına en son kroşeyi yerli ve milli sermaye olan Hacı Ömer Sabancı vurmuş.

O dönemlerde hiç kimsenin aklına gelmeyen pamuk yağını imal etmiş, halkta karşılık bulamayınca köylere kadar ücretsiz dağıtmış, Ayçiçek ekiminin akıllara gelmediği vakitlerde Ayçiçek ekimini gündeme getirmiş, – Adana şuan yağlık Ayçiçek üretiminde öncü bir şehir haline gelmiştir – sıra dışı bir sanayici Gilodo. Pamuğun itibarını zedelemeye çalışıyor algısı yaratılmaya çalışıldığı senelerde, pamuk ve türevleri alanında devrim yapmış bir insan.

Pamuk o yıllarda o kadar itibarlıymış ki, pamuk işleri genel müdürlüğü 4 Haziran 1937 yılında kurulurken, Adana tarımında önemli bir milat olan Çukobirlik ise 1940 yılında kurulmuştur. Bu arada o yıllara ait Adana’da pamuk üretiminin ne durumda olduğunu gösteren çizelgeyi paylaşıyorum. Bu çizelge için Adana Ticaret Borsası Başkanı Şahin Bilgiç’e teşekkür ediyorum.

Gilodo’nun raporlarda geçen “Sudan’dan tohum getirdi, bunun bir kısmı ekildi. Bu nedenle o dönem pamukta kurt görüldü” ithamı ise hakikaten komiktir. Bu konuda onlarca bilimsel makale yazılmış, Çukurova Bölgesi’nde yeşil kurt ile mücadele her daim gündemde olmuş, bugün bile bir sorun olarak varlığını devam ettirmiştir.

Aslında iddiaların iler tutar bir yanı yok. Fotoğraf çok net. Adana sanayi tarihine çok önemli katkılar yapmış bir ailenin yok ediliş hikâyesi.

Tüm bunları okurken, Kanlı toprakların yazıcısı Orhan Kemal aklıma geldi. Birçok romanına serpiştirdiği, bazen alenen yazdığı, bazen ise Tanrı’ya dahi isyan ettiği haksızlıklar… Kanlı Topraklardaki Topal Nuri, gözümün önümden hiç gitmedi. Kanlı Topraklar benzetmesi ise hayli manidar.

Tüm bunların üstüne, merak ettiğim başka bir husus daha var;

Gilodo FETÖ’cü müydü?

* Yazı boyunca atıfta bulunduğumuz Emniyet Genel Müdürlüğü arşivine dayalı bilgiler, Dr. Servet Avşar’ın makalesinden alınmıştır.

Yazının orijinali 25 Ağustos 2020 tarihlidir – Hyetert okurlarının dikkatine

Kaynak: Adana’da çığır açan sanayici Gilodo, nasıl İngiliz ajanı oldu?

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın