İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Haçlılar Çağı’nda İslam Orduları

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***
Haçlılar Çağı’nda İslam Orduları: Taktikler, silahlar, askerler

İslam Tarihi Uzmanı David Nicolle’un kaleminden “Haçlılar Çağı’nda İslam Orduları 1071-1300”, İş Bankası Kültür Yayınları tarafından okurla buluştu. Nicolle kitapta, Haçlılar Çağı olarak nitelediği dönemde var olan ordu teşkilatlarına mensup savaşçıların silahlarını, üniformalarını, idari yapılarını ve taktik anlayışlarını masaya yatırırken, gerçekleşen savaşları ve bu savaşların askeri anlamda yarattığı dönüşümleri de irdeliyor.

Soner Sert soner_sert17@hotmail.com

1071 Malazgirt Savaşı’nda Anadolu kapılarının Selçuklu Türkleri’ne açılmasıyla Hıristiyan dünyasını bir korku sarar. İslam fetihlerinin başta savaşın galibi Selçuklular olmak üzere Avrupa’nın Batısı’na doğru akacağını düşünen Avrupa devletleri, Papa’nın öncülüğünde bir Haçlı ordusu toplayarak harekete geçer. 1097 yılında saldırıya başlayan Haçlı ordusu, çok değil, iki sene sonra Kudüs’ü ele geçirir.

O yıllarda İslam dünyası çalkantıdadır. İç savaşlar, çatışmalar birbirini izlemiştir ve bu durum, Haçlıların Kudüs’ü kolayca ele geçirmesine sebep olmuştur. İslam Tarihi Uzmanı David Nicolle, Haçlıların Kudüs’ü ele geçirmesiyle birlikte (1099) başlayan sürecin, önündeki iki yüzyıla damga vurduğunu ve bu dönemin Haçlılar Çağı olarak nitelenmesi gerektiğini söyler.

Bu çağda, hem Batı’dan gelen Haçlılarla, hem de Doğu’dan gelen Moğol İstilası’yla mücadeleye etmeye çalışan İslam devletlerinin, gerek sosyal ve ekonomik, gerekse de siyasi ve kültürel değişim yaşadıklarını düşünen Nicolle’a göre, en temel değişim askeri bağlamda gerçekleşir. İslam dünyası tarafından sonraki yıllarda övünç duyulacak büyük komutanların (Selahattin Eyyubi, Memluk Sultanı Baybars ve Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan) bu dönemde ortaya çıktığı bilinir. Bu komutanların Haçlı ve Moğol baskısına karşı mücadeleye girişmesi ve ordularını çağın modern gereçleriyle dizayn etmeleri bu yazının konseptini oluşturuyor.

David Nicolle’un kaleme aldığı Haçlılar Çağı’nda İslam Orduları (1071-1300) isimli kitap bahse konu olan dönemde var olan ordu teşkilatlarına mensup savaşçıların silahlarını, üniformalarını, idari yapılarını ve taktik anlayışlarını masaya yatırıyor. Gerçekleşen savaşları ve bu savaşların askeri anlamda yarattığı dönüşümleri (siyasi ve idari bağlamda) irdeleyen çalışma, ortaya çıkan sonuçların gerek döneminde, gerekse de sonraki yıllarda İslam orduları nezdinde yarattığı dönüşümleri de bir bir sıralıyor. Başta Ortadoğu’da bulunan İslam devletleri olmak üzere, Anadolu ve Mısır’da bulunan imparatorlukların da Haçlı Savaşları sırasında askeri biçimlenişlerini yalın bir dille anlatan Nicolle’un dikkate değer tespitlerinden biri de o dönemin askeri koşullanışının Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri gücünü de belirlemiş olduğu görüşüdür.

O dönemdeki ordu yapılanmasının hemen bir sonraki yüzyılda ortaya çıkan ve kısa süre sonra üç kıtaya yayılan bir devletin ordusunu nasıl etkilediğini açıklamaya gayret eden Nicolle, bu çabasıyla askeri bağlamda gelenek kavramını da tartışmaya açıyor. İşe yarar kostüm ve silahları sahiplenerek, ilerleyen süreçle birlikte daha da profesyonelleşen Osmanlı ordularının hangi saiklerle donandığını kavramak için Nicolle’un çalışması, iyi bir yardımcı kaynak olabilir.

Çalışmanın dikkate değer bir başka yönü de yazarın, dönemin izleklerinden yola çıkarak hazırlanan risaleleri yeniden yorumlamasıdır. El-Tarsusi’nin Eyyubi askerlerini odağa alarak yazdığı risalede, çarpıcı bilgiler mevcut. Örneğin Tarsusi, Eyyubilerin okçu süvarilerine, zırh kuşanmış düşmanın kendisine atış yapmaktansa atlarına nişan almalarını salık verir. Yine bir başka bölümde Tarsusi, bir düşman süvarisi çok yakına erişmeden oklanmamalıdır, zira ilk atışta ıskalamak düşmanın saf dışı kalma oranını azaltır, diyerek yazmıştır. Yine aynı dönemin yazılı kaynaklarında göze çarpan bir başka anekdot ise Eyyubi askerlerinden Uzun Ayaz’ın Kayseriye çarpışmasındaki ölümüdür. 30 Ağustos 1191 yılında öldürülen Ayaz’ın ölüm sebebi ise trajiktir. Zira Ayaz, tepeden tırnağa zırha kuşanmış bir şekilde savaşırken atından düşer ve üzerindeki demir zırhın ağırlığı yüzünden kalkamaz. Doğrulmaya çalışırken ise öldürülür.

Bahse konu olan dönemde İslam Orduları’nın askeri yönüne odaklanan çalışmada, Nicolle’un açıklamalarına dünyanın saygın tarih illüstratörlerinden Angus McBride’ın çizimleri eşlik ediyor. Dönem savaşçılarının kullandıkları silahlar, üniformaları, savaş gereçleri, bugüne kalan veriler ışığında çizilip renklendiriliyor. Meraklısı için özel bir çalışma…


Gazete Duvar

Yorumlar kapatıldı.