İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İsa’nın evliliği üzerine bir sahtekarlık hikayesi

Ayşe Özek Karasu

Kurgu ya da mitlerin dayanılmaz büyüsü tarihi gerçeklerin bir kere önüne geçti mi, daha da geri dönüşü olmaz. Öylece belleklere kazınır, dilden dile yürür gider. Hele hikayenin merkezinde kadın varsa… Marie Antoinette “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demediği gibi Baltacı ile Katerina arasında bir gönül macerası geçmemiştir, Büyük Katerina da iddia edildiği gibi müstehcen şekilde ölmemiş, son nefesini hasta yatağında vermiştir.

Ama bazen “belgeye” dayalı tarihi gerçekler de halk söylenceleri ve mitoslar kadar kurgu çıkabilir. İşin içinde madrabazlık varsa. İşte Hz. İsa’nın Mecdelli Meryem’le evlenip çocuk sahibi olduğuna dair kurmaca motiften böyle bir sahtekarlık hikayesi çıktı. İşin içinde bir Alman yedek parçacı, amatör ejiptolog ve pornocu bir Alman, belge niyetine sözde 4’üncü yüzyıldan kalma Kıpti dilinde yazılmış küçük bir papirüs parçası ve gnostik yazmalar uzmanı Harvardlı kadın profesör var. Ve bir de yıllarca iz sürüp hileyi deşifre eden araştırmacı gazeteci var; hikayenin perde arkasını anlattığı “Veritas” kitabını geçenlerde yayınlayan Ariel Sabar…

GÜNAHA SON ÇAĞRI VE KUTSAL KASE 

Hz. İsa’nın taşlanmaktan kurtardığı Mecdelli Meryem’le evlendiği iddiasına tarihçi ve teologlar öteden beri itiraz ettiği gibi bazı kilise ve Hıristiyan gruplar da peygamberin bakir olmadığı varsayımını küfür saymıştı. Martin Scorsese’nin, Nikos Kazancakis’in romanından uyarladığı “Günaha Son Çağrı” daha vizyona girmeden büyük gürültü kopmuş, film bazı katolik ülkelerde yasaklanmış, gösterilen sinemalara saldırılar olmuştu. Çünkü Hz. İsa’nın, fahişe diye damgalanan Mecdelli Meryem’le evlenmekle kalmayıp, onun ölümünden sonra Lazarus’un kız kardeşleri Meryem ve Marta’yı nikahına alarak çocuk çocuğa karışması Hıristiyanlık öğretisini alt üst ediyor; bir dünyevi varlık olarak Hz. İsa profilinin yanı sıra kadının rolüne ilişkin dogmalar da sorgulanmış oluyordu.

Baba Lucas Cranach’ın “İsa ve Mecdelli Meryem” tablosu (1515)

1980’lerde yayınlanan “Kutsal Kan ve Kutsal Kase” adlı kitapta ise Hz. İsa’nın evliliği edebi bir kurgudan öte bir hipotez olarak ele alınıyordu. İddiaya göre peygamberin Mecdelli Meryem’den olan çocukları Fransa’nın güneyine göç etmiş, orada evlilik yoluyla soylu ailelere karışmış ve Merovenj Hanedanı’nın üyeleri olarak soylarını devam ettirmişlerdi. Bugün Sion gizli cemiyeti, Merovenj soyunu Fransa tahtına çıkarmak için faaliyet gösteriyordu. Efsanevi Kutsal Kase ise Mecdelli Meryem’in, İsa’nın soylu kanını taşıdığı rahmini sembolize ediyordu.

Dan Brown’ın, Da Vinci Şifresi’ndeki Kutsal Kase hikayesi de bu kitaptaki motife dayanıyor; İsa’nın kilise kurma talimatını Aziz Petrus’a değil, aslında karısı olan Meryem’e verdiği, fakat Petrus’un onu kıskandığı, kadının fahişe diye gözden düşürüldüğü ve İsa’nın vasiyetine dair bütün bilgilerin İncil ayetlerinden temizlenerek Meryem ve soylu nesline, dolayısıyla kadının varlığına büyük bir kumpas kurulduğu şeklinde yürüyor kurgu. Hatta Da Vinci, Son Akşam Yemeği freskinde Meryem’i İsa’nın sağ yanına oturtup, Petrus’u da ona hamlettirerek kadına olan düşmanlığı tasvir etmiş bulunuyor.

HARVARDLI PROFESÖR NASIL KANDIRILDI

Bu tür antik gizem ve komplo teorilerinin hakikat gibi sunulup algılanmasına tarihçilerin itirazları sürerken, Hz. İsa’nın evlenmiş olabileceğine dair ilk belge 2012 yılında ortaya çıktı. Roma’da, Vatikan’ın hemen yakınında düzenlenen bir konferansta hem de. Harvard Üniversitesi Teoloji Kürsüsü’nden gnostik metinler uzmanı Prof. Dr. Karen King, Kıpti dilinde yazılmış bir papirüs parçasını gün ışığına çıkardı. “İsa’nın Karısının İncili” adını verdiği metnin günümüze kalan kısmında “İsa onlara dedi ki; benim karım…” ifadesi yer alıyordu. Yazının görünen kısmı, bu kadının “İsa’nın annesi olmayan Meryem” olduğuna işaret ediyordu: Büyük ihtimal Mecdelli Meryem.

Dr. King, mesihin evlendiğini asla ileri sürmemişti, fakat Princeton ve New York üniversitelerinden danıştığı iki uzman papirüs ve karbon bazlı mürekkebin yıllanmışlığına onay verince, Hıristiyanlığı kadını “susturmayan” daha az otoriter bir simaya büründürme çabasıyla, kilise babalarının sapkın diye lanetlediği gnostik incillerden birini ortaya çıkarma cesaretini göstermişti. Katolik papazlara evlenme yasağı ve kadınlara papazlık hakkını tartışmaya açacağı için cesaretti.

Prof. Dr. King’in bulgusu gerçi manşetlere çıktı ama uluslararası medyada Dan Brown’ın romanı kadar ses getirmedi açıkçası. O gün itibariyle hakiki olduğu kabul edilen tarihi bir belge, kurgunun gölgesinde kalmıştı. Aslında hak ettiği yer de orasıydı. Konferansı izleyen tek gazeteci, Smithsonian Dergisi’ne freelance çalışan Ariel Sabar’dı. Harvard’lı profesörün, papirüsü nereden elde ettiğine dair soruları cevapsız kalmıştı; Prof. King, kaynağının gizlilik şartı koyduğunu söylüyordu. Böylece Sabar iz sürmeye başladı. Danıştığı filoloji uzmanlarına göre papirüsteki metinde bazı gramer hataları vardı; ayrıca Mısır’da Nag Hammadi’de bulunan el yazması Thomas İncili’yle benzerlikler gösteriyordu. İnternette görseli bulunan Kıpti dilindeki metinden kopya çekilmiş olabilirdi.

Araştırmaları sırasında Sabar, “İsa’nın Karısının İncili” web sitesine rastladı. Alan adını alan kişi Florida’da yaşayan Walter Fritz adlı bir Almandı, karısıyla amatör porno çeken bir Alman. Uzunca bir uğraş sonucu onunla temasa geçti. Fritz, ejiptoloji eğitimini yarıda bırakmış, Berlin’de Stasi Müzesi’nde çalışırken bazı parçaları çaldığı için kovulmuş, sonra da ABD’ye göç etmişti. Sabar’a dediğine göre papirüsü, yıllar önce Hans Ulrich Laukamp adlı bir koleksiyonerden satın almış, sonra da Prof. King’le temasa geçerek ona teslim etmişti.

Fakat oto yedek parçası işiyle uğraşan ve 2002 yılında hayata veda eden Laukamp’ın antik eserlerle uzaktan yakından ilgisi yoktu. Walter Fritz’in gösterdiği, yine artık hayatta olmayan iki Alman ejiptoloji uzmanından alınmış, papirüsün sahiciliğine dair teyit belgesi de sorunluydu. Almanca yazıdaki bazı kelimeler “Scharfes s – ß“ yerine çift “s” ile yazılmıştı. Yani bir Amerikan klavyesinden çıkmış gibi görünüyordu.

Sabar’ın anlattığına göre Prof. King, papirüsün sahte olabileceğini göz ardı etmemiş ancak sahici olduğuna inanmıştı. Üniversitenin yayın organı Harvard Theological Review, papirüsün fotoğraflarını uzmanlara inceletmiş, bazıları şüphe belirttiği halde karbon testlerinden olumlu sonuç alınınca belgenin gün ışığına çıkarılmasına karar verilmişti. Prof. King keşfiyle ilgili gazetelere röportajlar verirken, Sabar araştırmalarını sürdürüyordu. New York Üniversitesi’nden Antik Çağ uzmanı Prof. Roger Bagnall papirüsü yakından inceleyince, mürekkebin daha önce hiç bilmedikleri bir yöntemle eskitilmiş olduğunu, dolayısıyla yazının sahte olduğunu tespit etmişti.

Walter Fritz’in yarıda bıraktığı ejiptoloji programından ötürü eski papirüslere erişimi kolaydı, muhtemelen eskitilmiş mürekkepli yazı da ona aitti. Ancak asla kabul etmedi. Papirüs sahtekarlığı karşılığında para almadığı için hakkında soruşturma açılması söz konusu değil. Peki Fritz’in motivasyonu neydi? Belki belgenin kaynağı olarak ileride para yapmaktı. Belki de çocukken Bavyera’da bir papazın cinsel istismarına uğradığı iddiası doğruysa, Katolik Kilisesi’nden intikam almaktı.

Prof. King ise Sabar’la görüşmesinde, yeterli bilimsel inceleme yapılmadan açıkladığı belgenin sahteliğini ve oyuna geldiğini kabullendi; modern zamanların en büyük dini keşfi, şöhretine leke sürmüştü ve artık emekli olma yolundaydı. Geriye, Ariel Sabar’ın yedi yıllık araştırmadan sonra “Veritas: A Harvard Professor, a Con Man and the Gospel of Jesus’s Wife” başlıklı kitabını yayınlaması kalmıştı.

https://www.haberturk.com/yazarlar/ayse-ozek-karasu/2780605-isa-nin-evliligi-uzerine-bir-sahtekarlik-hikayesi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın