İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

500. Yıl Vakfı Başkanı Ovadya: Hiçbir Hristiyan ülkesi Osmanlılar kadar Yahudilere dini özgürlüklerini vermemiştir

500. Yıl Vakfı Başkanı Ovadya, İspanya’dan sürgün edilen Yahudilerin bir bölümünün Osmanlı’ya geldiğini belirterek, “Hiçbir Hristiyan ülkesi Osmanlılar kadar Yahudilere dini özgürlüklerini vermemiştir, en geniş özgürlük Osmanlı’da olmuştur.” dedi.

Andaç Hongur 

500. Yıl Vakfı Başkanı Silvyo Ovadya, AA muhabirinin, Yahudilerin İspanya’dan sürgün edilmesinin 528. yılına ilişkin sorularını yanıtlarken, Osmanlı’da ve Türkiye’de yaşayan Yahudilerin geçmişinin, İspanya göçünün çok daha öncesine dayandığını, 2 bini yılı aşkın zamandır Yahudilerin Anadolu topraklarında yaşadığını anlattı.

Aragon Kralı Ferdinand ile Kastilya Kraliçesi Isabella’nın ısrarla Yahudileri ve Müslümanları İspanya’dan kovmak istediğini aktaran Ovadya, şöyle devam etti:

“Padişah II. Bayezid’in çabalarıyla, gemi göndermesiyle ciddi sayıda Yahudi Osmanlı’ya gelmiştir. Bazıları Kuzey Afrika’ya giderken, Portekiz’den sonra özellikle Maranos dediğimiz gizli olarak Yahudiliğini sürdüren ve Hristiyan görünümünde olanlar da ağırlıklı olarak Hollanda’ya gitmiştir. Sonraları Osmanlı’ya gelmişlerdir çünkü hiçbir Hristiyan ülkesi Osmanlılar kadar Yahudilere dini özgürlüklerini vermemişlerdir, en geniş dini özgürlük Osmanlı’da olmuştur. Kültürel olarak belki çok ileriye gitmemişlerdir ama dini özgürlüklerini hep yaşamışlardır.”

Ovadya, II. Bayezid zamanında Yahudilerin özellikle İstanbul, Selanik, İzmir gibi liman kentlerine yerleştiğini, liman kenti dışında en önemli yerleşim noktasının da Edirne olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:

“Gelirken paralarını getirememişlerdir ancak bilgilerini getirmişlerdir. Barut teknolojisi yeni yeni vardı Osmanlı İmparatorluğu’nda, İstanbul’u fethettiklerine göre barut teknolojisi vardı, ama en iyi teknolojiler İspanya’da geliştiriliyordu ve onu getirdiler. Lisan da bildikleri için o dönemde ticarette çok etkin oluyorlar ve Osmanlı’da uluslararası ticaretin yapılmasında çok önemli bir faktör teşkil ediyorlar. Osmanlı yükselme dönemi, Yahudilerin gelişiyle aynı zamana rastlar. Edirne’de ve Bursa’da ipek böcekçiliğini yüklenen Yahudi aileler mevcuttu. İspanya’daki her türlü teknolojiyi buraya getirmişlerdir, matbaayı da birkaç yüzyıl evvel, İbrahim Müteferrika’dan evvel Osmanlı’da gerçekleştirmişlerdir.”

İspanya’yı terk ederek gelen Yahudilerin etkin olduklarını ve daha önce bu topraklarda yaşayan Yahudilere baskın olduklarını belirten Ovadya, “Burası onlar için yeni bir vatan oldu. Dini özgürlükleri açısından istedikleri gibi yaşama şansına sahiplerdi, bu da çok önemliydi onlar için. Bir okul sistemi oluşturmadıkları için dini okul dışında belirli bir süre geri gidiyorlar ancak 19. yüzyılın başında Alyans okullarının açılmasıyla eğitim olarak da yükseliyorlar ve çok daha iyi noktalara ulaşabiliyorlar.” diye konuştu.

“En geç 2 Ağustos gecesi İspanya topraklarından göç etmeleri isteniyor”

500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi Müdürü Nisya Allovi de İspanyol topraklarında uzun süre Vizigot egemenliğinin sürdüğünü, daha sonra Kuzey Afrika’dan gelen Tarık Bin Ziyad’la beraber bölgenin daha çok Müslüman egemenliğine girdiğini ve o dönemde Yahudilerle beraber bir altın çağ yaşandığını söyledi.

İspanya’nın kuzeyindeki Hristiyan krallıkların güçlenmeye başladığını, Kral Ferdinand ile Kraliçe Isabella’nın evliliğiyle “yeniden fetih” anlamına gelen “reconquista” hareketinin doğduğunu dile getiren Allovi, şunları anlattı:

“Bütün bölge İspanyollaştırılmaya başlıyor, daha sonra Katolik kültürü egemen olmaya başlıyor ve Katolik olmayan unsurlar istenmiyor. 31 Mart 1492’de Elhamra Sarayı’nda hazırlanan Elhamra Kararnamesi’yle din değiştirmeyeceklerse Yahudilerin en geç 2 Ağustos gecesi İspanya topraklarından göç etmesi isteniyor. Çoğu din değiştirmek istemediği için bölgede yaşayan İspanyol nüfusunun yüzde 4’lük kısmı yani 300 yüz bin kadar kişi daha sonra Müslümanlarla da beraber göç etmek zorunda kalıyor, bütün mallarını mülklerini geride bırakarak, ama bilgi birikimlerini yanlarında götürerek. En yakın mekan olarak Portekiz’e gidiyorlar ama sonraki yıllarda engizisyon mahkemeleri devam ediyor. Bir kısmı Protestan bölgeler olan Hollanda ve İngiltere’ye, bir kısmı da Cadiz Limanı’na gelen Piri Reis’in amcası Kemal Reis’in kadırgalarıyla Osmanlı topraklarına gitmeye başlıyor. Bir kısmı kendi imkanlarıyla, bir kısmı Avrupa üzerinden ama tarihçilerin aktardığı, II. Bayezid döneminde 120 bin kadar kişi Anadolu topraklarına geliyor.”

Allovi, Amasya’da doğup büyüyen ve yaşadığı yer itibarıyla Yahudilerle tanışıklığı olan II. Bayezid’in, babası Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u aldığı zaman boşalan bölgelere, ticaret hayatını canlandırmak amacıyla Yahudileri yerleştirdiğini belirterek, “1492’den çok önce aslında 2 bin 600 yıllık bir tarihi kapsayan Yahudi varlığı var İstanbul’da.” dedi.

Osmanlı topraklarında Selanik’e, Edirne’ye, İstanbul’a yerleştirilen Yahudilerin getirdiği en önemli yeniliklerin başında matbaanın geldiğini kaydeden Allovi, “II. Bayezid’den alınan özel izinle ilk matbaa burada kuruluyor, 1493’te Nahmias Kardeşler tarafından. Daha sonra ateşli silahların getirilmesi, ipek böcekçiliğinin geliştirilmesi gibi birçok farklı alanda da yine Yahudileri görebiliyoruz.” diye konuştu.

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/500-yil-vakfi-baskani-ovadya-hicbir-hristiyan-ulkesi-osmanlilar-kadar-yahudilere-dini-ozgurluklerini-vermemistir/1929394

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın