İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Anadolu Kültür’den yeni proje: Geleceğin Geleceği

Vartan Estukyan

Koordinatörlüğünü Kubilay Özmen’in üstlendiği proje, Ermenistan ve Türkiye’de koşulların, konumların ve kimliklerin çeşitliliği ve akışkanlığını öne çıkarabilecek sanatçıları bir araya getirmek amacıyla, iki ülkenin sanatsal ve toplumsal soybilimlerine eğilen, tarihlerini kat etmek ve ortak geleceklerine uzanmakla ilgilenen adayları projeye başvurmaya davet ediyor. Kevser Güler, Marina Papazyan ve Kubilay Özmen’le proje hakkında konuştuk.

Anadolu Kültür, Türkiye ve Ermenistan’dan sanatçılarla yeni bir projeye daha imza atıyor. Anadolu Kültür’ün Ruben Arevşatyan, Kevser Güler, Marina Papazyan ve Armen Yesayants’tan oluşan küratoryel ekiple işbirliği içinde yürüttüğü bir araştırma ve üretim projesi olan ‘ԱԱ / FF / GG’ (Ապագայի Ապագա / The Future of Future / Geleceğin Geleceği), Calouste Gulbenkian Vakfı tarafından destekleniyor.

Koordinatörlüğünü Kubilay Özmen’in üstlendiği proje, Ermenistan ve Türkiye’de koşulların, konumların ve kimliklerin çeşitliliği ve akışkanlığını öne çıkarabilecek sanatçıları bir araya getirmek amacıyla, iki ülkenin sanatsal ve toplumsal soybilimlerine eğilen, tarihlerini kat etmek ve ortak geleceklerine uzanmakla ilgilenen adayları projeye başvurmaya davet ediyor.

Kevser Güler, Marina Papazyan ve Kubilay Özmen’le proje hakkında konuştuk.

Geleceğin Geleceği neyi hedefliyor? Proje fikri nasıl oluştu, üzerine ne zamandır çalışıyorsunuz?

Kubilay Özmen: Anadolu Kültür, 2005 yılından beri Ermenistan’dan sanatçılar, kültür sanat çalışanları ve sivil toplum kuruluşları ile komşuluk ilişkilerinin güçlenmesini, karşılıklı anlayış ve paylaşımı hedefleyen ortak çalışmalar yürütüyor. Sanatın birleştirici ve iyileştirici gücünden hareketle de Geleceğin Geleceği gibi çalışmalar hep aklımızda. Bu projenin fikri yaklaşık bir yıl önce oluştu, Ermenistanlı ve Türkiyeli küratör ve sanatçıların görüşleri/önerileri alındı. 2019’un son aylarında Calouste Gulbenkian Vakfı ile görüşülerek destekleri alındı. 2020 Mart itibariyle başlayan projenin hazırlık aşamaları pandeminin Türkiye’de yayıldığı döneme denk geldi. Bu dönemde küratöryel ekibi bir araya getirdik, Ruben Arevşatyan, Kevser Güler, Marina Papazyan ve Armen Yesayants’ı davet ettik. Küratöryel ekip çevrimiçi toplantılarla birbirleriyle tanıştı, açık çağrı ve kavramsal çerçeve üzerine çalıştı ve bildiğiniz gibi 27 Haziran’da çağrı Türkçe, Ermenice ve İngilizce olarak paylaşıldı.

Anadolu Kültür bugüne dek Türkiye ve Ermenistan’dan sanatçıların ortak katılımıyla birçok proje yürüttü. Geleceğin Geleceği, bu projelerde nasıl bir yerde duruyor?

Kubilay Özmen: Bugüne kadar farklı kurumlar ve kişilerle işbirliği içerisinde sergiler, atölyeler, film gösterimleri, konserler gibi birçok çalışma yapıldı. Bir kısmı ortaklaşa tekil etkinlikler biçiminde gerçekleşti, bir kısmı da, örneğin Ermenistan Türkiye Sinema Platformu, sürekli bir üretim ve iletişim platformu oluşturma çalışmaları olarak hayata geçti. Geleceğin Geleceği projesi tüm bu deneyimlerden yola çıkarak Ermenistanlı ve Türkiyeli küratörleri ve sanatçıları bir araya getirmeyi, ortak bir sergi ve yayın hazırlığını hedefliyor. Bu anlamda önceki sergi çalışmalarına kıyasla daha uzun soluklu ortak bir üretim sürecini amaçlaması açısından bir parça farklı değerlendirebiliriz. Projede sanatçıların daha önce üretmiş olduğu işlerden ziyade kavramsal çerçeve ile ilişki kurarak, küratörlerle ve Anadolu Kültür ekibiyle birlikte çalışarak üretecekleri işler, çeşitli formatlarda sergiler ve kamusal programlar bağlamında bir araya gelecek. Ayrıca, sergilerden birinin ve paralel söyleşilerin İstanbul ve Yerevan’a ek olarak bir Avrupa kentinde gerçekleşecek olması ikili işbirliğinin Avrupa’da görünürlük kazanması açısından önemli.

Günümüzde birçok ülke için bu durum söz konusu olabilir ama, Türkiye ve Ermenistan özelinde konuşacak olursak, iki ülke toplumu da, kendi ülkelerinin gelecekleri için bir kaygı duyuyor diyebiliriz. Bu proje, toplumsal anlamda sizce nasıl bir karşılık bulacak?

Kevser Güler: Mevcut durum, tüm karmaşıklığıyla, ne Türkiye ve Ermenistan için, ne de küresel olarak umut dolu bir gelecek tahayyülünü destekliyor. Türkiye-Ermenistan özelinde ise iki ülkenin acil güncel sorunlarının yanında, bu sorunların her birinde başka şiddetlerde etkisini de gösteren yüzleşilmemiş bir geçmiş söz konusu. Adaletin sağlanmamasının ihtimal dahilinde olabildiği bir toplumsal ve siyasi alan, söz konusu bu geçmişle yüzleşmemek sayesinde, bu geçmişi inkar ederek inşa edildi. Savaş, ırkçılık, nefret söylemi, kadın düşmanlığı, homofobi, transfobi, hayvanlara yapılan zulüm ve doğa katliamları ile ilgili tüm suçlar da bu alan içinde var oluyor.

Bütün ekip, bu çalışma üzerine düşünürken tarihsel ve güncel soruları, yine de ve muhakkak, bir gelecek ufkunu sahiplenmenin olanaklarıyla düşünmeye odaklandık. Şunu hep akılda tutarak: gelecek kaçınılmaz olarak açık! Her şeye rağmen, gelecek açık! Yaşamı savunan güçleri, yapmaya muktedir oldukları şeylerden alıkoymayı hedefleyen tüm ilişki ve tahakküm biçimlerinin olumsuz etkilerine rağmen, gelecek açık ve bugün dönüştürülebilir. Bu açıklık tam da yaşamın açıklığı. Bu açıklık tüm çoğulluğu ve çeşitliliğiyle gelecekler üstüne konuşmayı kıymetli kılıyor.

Projenin toplumsal anlamda nasıl karşılık bulacağına dair düşünmek heyecan verici fakat bir o kadar da güç. Sanat çalışmalarının etkisinin hissedilebilmesi çoğunlukla uzun zaman alıyor. Bu sanatın bir imkanı. Yaşamla başka zamansal ufuklarla ilişkilenmek mümkün olmalı. Beraber bir düşünme ve üretim süreci deneyimlemenin, öncelikle ԱԱ / FF / GG’yi hayata geçirecek sanatçılar, küratörler ve organizasyonu üstlenen ekip için karşılığı olacak. Birlikte keşfedilecek düşünme, yapma ve yapmama yolları yeni öneriler ve sorular doğuracak. Bu kolektif deneyimlerden, bilgi ve deneyim paylaşımı süreçlerinden, sergi ve kamusal programlarda bunların paylaşılmasından yeni karşılaşmaların doğmasını umuyoruz.

Kültür sanat alanı da birçok sektör gibi pandemiden bir hayli olumsuz etkilendi. Bu proje, bu dönemde olmasıyla da önemli bir yere sahip. Neler söyleyebilirsiniz?

Marina Papazyan: Pandemi dolayısıyla, kültür sanat alanında çalışanların birbirleriyle karşılaşma olanakları sanal mekanlarla kısıtlı. Her ne kadar bu süreçte popülerleşen bir araya gelme biçimleri erişilebilirlik tartışmalarını ön plana çıkarmış olsa da, sanatçılar ve kültür sanat çalışanları öncesine kıyasla daha da güvencesiz koşullarda üretiyor ve çalışıyorlar. Türkiye’de de, dünya genelinde olduğu gibi, birbirlerini desteklemek için dayanışma ağları kuruyorlar; zira ne kamunun ne de özel kurumların, alandaki gelir, görünürlük ve temsil adaletsizliğine dair yeterli bir desteği var.

Kevser Güler: Marina’ya katılıyorum ben de. İzolasyon başlı başına özel koşullar getirdi pek çok sanatçı için. Diğer yandan çevrimiçi sergiler, etkinlikler gibi pandemi döneminde yaygınlaşan paylaşımlar kolayca eleştirildi, olanakları yok sayıldı. Bunlar sorunsuz olmamakla birlikte, eleştiriler çoğunlukla deneyim gibi, kültür gibi ne dedikleri ve kapsama/dışlama pratikleri şeffaf olmayan kavramlara yaslanarak yapıldı. Bugün sanatın konuşulduğu terminolojinin de yeniden düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. ԱԱ / FF / GG’nin bu dönemde olması, benim için bu birlikte düşünebilme ihtimali bakımından da özellikle anlamlı. Bugün, deneyim odaklı diye tarif edilen, yaratıcılığa, başka perspektifler sunmaya adanan bir üretim ve paylaşım biçimi olarak sanatı konumlamak sanatın olası güçlerini daha ilk anda elinden alıyor. Sanatla ilgili olsun ya da olmasın piyasanın büyük bir kısmı kendini “yaratıcılıkla” ilişkilendirmeye çoktandır bayağı hevesli, biliyoruz. İnsanı üstün diye tanımlayan ve ayrıcalıklı kılan insan merkezciliğin ve dahası ona dayanan bütün tahakküm yapılarının inşa süreçlerinde izi görülebilen yüceltilmiş bu “yaratıcılık” kavrayışıyla da yüzleşmenin tam zamanı belki. Sanatın, yaşamın, yaşamla kurulan ilişkilerin açıklığının, belirlenmemişliğinin kollanmasına, neredeyse bu açıklığın korunmasına yönelen bir üretim olarak görülmesi pek çok başka imkan sunuyor. Bu, bir yaşam siyasetinin düşünülebilir olmasının, yaşamsal bir adalet düşüncesinin tesis edilebilir olmasının ilksel zeminine dair de bir öneri barındırıyor. Kendi yolunu ve paylaşım biçimlerini Ermenistan-Türkiye iş birlikleriyle keşfedecek bu çalışmanın bu dönemde hayata geçecek olmasını bu yüzden de ayrıca anlamlı buluyorum.

Marina Papazyan: Sanat alanında, kimlerin hangi koşullarda var olabildiği, üretimlerinin özne ve nesnelerinin kimler olması gerektiğine dair tartışmaların sesinin duyulduğu bir dönemden geçiyoruz. Önceki soruyla da ilişkili olarak, umutsuzluğun ayrıcalıklı bir konum haline gelebileceğine inanıyorum. Son aylarda, Dünya’nın birçok farklı ülkesinde sanat alanındaki sistemik adaletsizliğe işaret edenler, çoğunlukla bu ayrıcalığa sahip olmayanlar. Kevser’in de dediği gibi, açık çağrı üzerinde çalışırken katılımcıların hem konumları hem de sanatsal pratikleri açısından açıklığa ve belirsizliğe nasıl alan açabileceğimizi konuştuk. Kurduğumuz bağlam ve önerdiğimiz karşılaşma gereği, belirsizlikten yana bir eksiğimiz olmayacak gibi duruyor. Olası geleceklere yönelirken, sanatsal pratiklerin açabileceği biçimler ve benimseyeceği taktikler neler olabilir – onarıcı, provokatif, pervasız ya da başka türlü? Bu ucu açık sorunun hem “zor zamanlarda sanat yapmanın”, hem de sanatın biçim ve anlatılarının kimler tarafından şekillendirildiğinin önemine işaret ettiğini düşünüyorum.

Projeye kimler, nasıl başvurabilir? Başvuru süreci nasıl gidiyor?

Marina Papazyan: Ermenistan veya Türkiye’den olup bu iki ülkeden birinde ya da Avrupa’da yaşayan sanatçılar başvuru yapabilir. İki ülkede merkez kabul edilen şehirler dışında yaşayan ve sanat pratiklerinin erken dönemlerinde bulunan sanatçıların başvurularını özellikle destekliyoruz. Başvurular anadolukultur.org üzerinden ulaşabilecekleri online form doldurularak, 31 Temmuz’a kadar yapılabilir.

Katılımcılar, projenin küratöryel ekibi ve koordinasyon ekibinden oluşacak komite tarafından seçilecek, ve iki ülkeden eşit dağılım gözetilerek toplam 14 sanatçı bir araya gelecek.

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/24356/anadolu-kultur-den-yeni-proje-gelecegin-gelecegi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın