İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Adalarda martılarla dans

Uğur Çelikkol

Adada bugüne ait olanlara değil, geçmişe açılan pencerelere bakacaksınız. İstanbul’un kalabalığına, gürültüsüne uzak, ama ona hala aşık olmamızı sağlayan güzelliklerine ise yakın olmanın keyfini tadacaksınız. Kendi başınalığın zevkini alabildiğine yaşayan bu deniz diyarında sizde bir ada olacaksınız…Ada vapurunun yan tarafına kurulduğunuz zaman martılar eşliğinde rüyalar alemine gideceksiniz.

ADALAR –Prens Adaları

Adalarda martılarla dans
Batılıların ‘Prens Adaları’ diye bildikleri Adalar, İstanbul’un şarkılara, şiirlere konu olmuş en güzel mevkilerinden biridir. İstanbul’dan, özellikle de Çamlıca tepesinden ve Anadolu yakasından çok güzel görünürler. İstanbul’un ve Türkiye’nin tarihinde önemli yerleri, acı tatlı hatıraları olan bu adalar, iç ve dış turizm açısından da önem taşırlar. Adalar’dan İstanbul’un seyri de, alışılmışın dışında, farklı bir güzelliktir. Turizm sezonunun sıkıntılı geçtiği 2020 yaz mevsiminde bir gün adalara , en azından Büyükada’ya kaçmak siz rahatlatabilir. Adaların atmosferi her zaman rahatlatıcıdır. 
Adalar, İstanbul’un Anadolu yakası açıklarında, 9 ada ile iki kayalıktan oluşurlar. Sözünü ettiğimiz 9 ada, Bostancı ile Kartal’daki Dragos sahili açıklarındadır. Diğer iki kayalık ise Maltepe açıklarındaki sığlıktadır. Bu kayalıklarda, Batmaz ve Vordonoz fenerleri yer almaktadır. 
Marmara Denizi’nin Güneydoğusuna isabet eden bölgede bulunan bu adalar; Büyükada, Heybeliada, Burgazadası, Kınalıada, Sedefadası, Yassıada, Kaşıkadası, Sivriada ve Tavşanadası’dır. Toplam nüfusu 20 binin üzerindedir. Ancak, yaz mevsiminde yazlıkçıların gelmesiyle bu rakamın 100 bin üzerine yükseldiği tahmin edilmektedir.

Adalar, 1453 yılında, İstanbul’un fethiyle sonuçlanan kuşatma öncesinde Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Fetih sırasında büyük ölçüde terk edilen Adalar, Fetih’ten sonra yeniden canlanmıştır. Adalar’da, Patrikhane’ye toprak kullanım ve mülkiyet hakları verilmiştir. Evliya Çelebi, 17. Yüzyılda Adalar üzerinde bağlık bahçelik köyler bulunduğunu, köy sakinleri arasında zengin balıkçı reisleri bulunduğunu yazar. Yine 17. Yüzyılda, Evliya Çelebi, Adalar’ın güzel ve mamur yerler olduğunu, buralara gezmeye gidildiğini, bazı adalarda ziyaret yerleri, Rumlara ait kilise ve manastırlar bulunduğunu kaydeder. Adalar, özellikle 19 ve 20. Yüzyıllarda, daha çok sayfiye ve mesire yerleri olarak kullanılmaya başlanmış, görkemli ahşap konaklar inşaa edilmiştir.
Nüfusunun büyük çoğunluğunu Rumlar’ın oluşturduğu Adalar’da nüfus yapısı 20 yüzyıl başlarına kadar önemli bir değişikliğe uğramamıştır. Ancak, Cumhuriyet’in kuruluşunu takip eden yıllarda gerçekleştirilen mübadeleden sonra Rum nüfus İstanbul’un ve Anadolu’nun bir çok yerini terk ettiği gibi Adalar’dan da ayrılmıştır. 
Özellikle 19. Yüzyıldan itibaren edebiyata da konu olmuş, Mehmed Celal, Yahya Kemal, Halit Fahri, Sait Faik, Hüseyin Rahmi, Halit Ziya gibi şair ve yazarlarımız, Adalar’ı konu alan şiirler, konuları Adalar’da geçen hikaye ve romanlar yazmışlardır. Adalar, Boğaziçi’nin güzel mevkileri ve Lale Devri’nin gözdesi Sa’dabad gibi mevkilerle birlikte, şarkılara da en çok konu olan İstanbul mevkilerinden biridir.

 Adaların eski zamanlardaki isimleri:

Adalarda martılarla dans
BüyükadaPrinkipo Kaşıkadası Pitye (Pita)HeybeliadaHalky SedefadasıTerevintosBurgazadaAntigoni Tavşanadası MiyandrosKınalıada Proti  Yassıada Plati  Sivriada   Oxis

BÜYÜKADA

Adalarda martılarla dans
Adaların e büyüğü aynı zamanda en çok ziyaretçi alan Büyükada benim için de vazgeçilmez. İstanbul adalarının her birinde ayrı ayrı huzur bulabilirsiniz ama Büyükada ‘ya gitmeden de yapamazsınız.
Büyükada’ya sizi götüren vapurun yanaştığı iskelede sizi karşılayan görkemli bina, Osmanlı Neo-Klasik akımın Büyükada’daki temsilcisidir. Mimarı kesin olarak bilinmemekle birlikte bu uslubun temsilcilerinden olan ve Bostancı ile Moda iskelelerini de yapan Mimar Vedat Tek olduğu tahmin edilmektedir. Yapım tarihi 1914 ‘tür. Çinileri Kütahyalı Mehmed Emin Efendi tarafından yapılmıştır. 
Büyükada köşkleri, kulüpleri ve oturanları ile diğer adalardan biraz farklıdır. Deyim yerindeyse Adaların metropolüdür. Adada adım attığınız her sokakta karşınıza çıkan köşkler 19.yy sonu ile 20.yy. başlarında yaptırılan ahşap köşklerdir. Geleneksel Türk mimarisi ile Batı’dan gelen mimari üslupların karışımı olarak ortaya çıkmışlardır. Özellikle bizzat geliştiği Belçika, Almanya, Fransa gibi ülkelerde bile az sayıda örneği bulunan Art Nouveau üslubunda çok sayıda ve önemli derecede örnekleri Büyükada’da bulunmaktadır. 
Burgaz ile Kınalı ise daha “mütevazi” adalardır. Büyükada’nın dört tepesinden en yüksek olanı adını Aya Yorgi Kilisesi’nden alıyor. Günümüzde Yüce Tepe denir oldu. Diğer tepe de adını üzerindeki Christos Manastırı’ndan alıyor. Aya Yorgi 23 Nisan ve 24 Eylül günleri çok kalabalık olur. Her dinden insan toplanır ve dua edip dilekte bulunurlar. Yan taraftaki kafeteryada da Aya Yorgi’nin özel şarabı içilir. 
Birlik Meydanı’nın biraz aşağısında 14. yy’da yapılan 1868’de yenilenen Aya Nikola Büyükada’nın bir diğer kilisesidir. Cami olarak mimari değeri olan Hamidiye camisi anılabilir, II. Abdülhamid’in emri ile 1895 yılında inşa edilmiştir. 
Diğer adalarda olduğu gibi burada da motorlu taşıt yoktur. Sadece ambulans, arazöz gibi resmi taşıtlar ve bu sene hizmete başlayan elektrikli araçlar bulunur. Ada’da bisiklete binmenin keyfi de bambaşkadır. Yükler genellikle insanla çekilen el arabaları veya atlı arabalar ile taşınıyor. Adalarda yüz bine yakın bisiklet olduğu hesaplanıyor. Bisikletlerin plakalı olduğu tek yer de yine Adalar.

FAYTONLAR KALKTI AMA

Adalarda martılarla dansBüyükada denince hikayenin başına fayton gezisini koymak gerekir ama 2020 yılında uzun zamandır tartışmalara neden olan, atlara yapılan kötü muamele nedeniyle faytonlar kalktı. Gezi amacıyla faytonlar küçük ve büyük ada turları yaparlardı şimdi nasıl olur bilmem. Küçük tur beş kilometre, Çankaya caddesi-Nizam yolundan Dil Burnu, Yörükali, Birlik Meydanı(Lunapark), Hagios Nikolaos Kilisesi ve Maden tarafına gidiyordu. Lunapark’taki gazinoda mola veriliyor, isteyen iniyordu. Büyük tur ise 12 kilometre sürüyordu ve çok tercih edilmiyordu, şimdi elektrikli araçlarla aynı gezilerin yapılması planlanıyor. Bu yazımda adanın sembolü faytonların kalkmasından hemen önce çektiğim faytonlu fotoğrafları paylaşmadan edemeyeceğim zira faytonsuz bir ada düşünemeyenlerdenim.

Büyükada ‘da faytonla büyük ve küçük tura katılmak adada ikamet edenlerin değil de adaya günübirlik gelenlerin tercihiydi. Büyükada’yı yaz veya yaz- kış mesken tutanların en büyük tutkusu ise yürümektir. Özellikle sabah saatlerinde çam ve iyot kokusunun sindiği o ferahlatıcı atmosferde yürümenin keyfine doyulmaz. Çankaya Caddesi boyunca sıralanan bakımlı bahçeli evler ve tarihi konakları seyirle başlayan, tepelere çıktıkça güzelleşen, Heybeli ve İstanbul’u içine alan nefis bir panoramayı ayaklar altına seren, Aşıklar Yolu’na girip çam ormanı içindeki toprak yürüyüş yolunda devam eden, Lunapark ya da Rum Yetimhanesi çevresinde soluklanıp Aya Yorgi’ye yönelen bir yürüyüş güzergahı her şeye değer. 
Adanın en ünlü plajı Yörük Ali’dir. Deniz son yıllarda kirlendi ama hala İstanbul’da Karadeniz kıyıları ve Boğaz’ın kimi yerleri dışında denize girilebilen tek yer Adalar. Hele bir de tekneyle dolaşıp kuytu bir koy bulursanız keyfinize diyecek yok.

Büyükada’da dokuz Rum Ortodoks, bir Ermeni, bir Latin kilisesi ile bir Musevi Sinagogu vardır. Adanın en yüksek tepesi olan Aya Yorgi Tepesi’ndeki Aya Yorgi manastırı ve Kilisesi, ikinci yüksek tepe üzerindeki Hristos Kİlisesi ve manastırı, küçük tur yolu üzerinde ve Maden semtinde Aya Nikola Kilisesi, Kumsal semtinde Aya Dimitri Kilisesi, iskeleye yakın San Pasifiko Latin Katolik Kilisesi, Anadolu Kulüp’ün biraz üstündeki Ermeni Katolik Kilisesi başlıcalarıdır. Aya Yorgi Kilisesi bugünkü haliyle 1905 yılında yapılmış. Ancak çan kulesi 1870’lere tarihleniyor. Ancak bazı kaynaklarda, buradaki ilk kilise ve manastırın yapımının Bizans dönemine, 6. yüzyıla kadar gittiği yazılıyor.

Aya Yorgi yolu Luna Park’tan sonra dik ve parke taşlı. Yürüyerek ya da Luna Park meydanından kiralanabilen eşeklerle çıkılabiliyor. 23 Nisan günü Aya Yorgi’ye çıkanların yolboyu makiliklere ve ağaçlara bağladıkları çaputlar ilginç bir görüntü oluşturuyor. Hatta adanın yerlisi insanlar tepeye ulaşan yolu yalınayak yürür ve Aya Yorgi Kilisesinde dilek tutarak dua ederler.

Adalarda martılarla dans
Aşıklar Yolu üzerinde olan, Luna Park’a bir asfalt yolla bağlanan ve adanın iskele meydanı dışında hemen her tarafından görülebilen Rum Yetimhanesi, Avrupa’nın monoblok en büyük ahşap yapısı sayılıyor. 1898-1899 yıllarında Fransızlar tarafından otel yapılmak üzere inşa edilen ancak yönetimden izin alınamadığı için işletilemeyen 235 odalı bina, Eleni Zafiri adlı bir Rum kadın tarafından satın alınır ve o tarihe kadar Yedikule balıklı Rum Hastanesi’nde bulunan yetimhane buraya taşınır. Yetimhane 1960’dan bu yana boş duruyor. Geçen yıllarda otel olarak kullanılmak üzere restorasyon projesi hazırlandı ama bu proje çeşitli güçlüklerle karşılaşıp rafa kaldırıldı. 
Son yıllarda yaşanan yoğun yapılaşmaya, kalabalıklaşmaya rağmen, Büyükada’nın tarihi dokusu ve doğası büyük ölçüde korunmuştur. Bir yandan zengin azınlığın, öte yandan Cumhuriyet dönemi aydınlarının, yazarlarının, üst düzey yönetici ve siyaset adamlarının ilgi gösterdiği Büyükada, 19. yüzyıl sonlarından bugüne son derece canlı ve renkli bir sosyal yaşama sahne olmuştur. Ahşap binalar korumaya alınmış, ada tümüyle SİT alanı ilan edilmiştir.

Splendid Palas Oteli, Anadolu Klübü, belediyenin bulunduğu konak, kaymakamlığın bulunduğu Hacapoulos Köşkü, uzunca bir süre ilkokul olarak kullanılan İskenderiye Patriği Sofranios’un köşkü, İzzet Paşa köşkü İskeleden çıkınca hemen karşınızdaki yeni restore edilen Saydam Planet oteli adanın gözalıcı yüzlerce yapısından yalnızca birkaçıdır.

Adalarda martılarla dans
Sovyet Devrimi’nin liderlerinden Troçki sürgün yaşamının ilk dört yılını adanın Heybeli’ye bakan bölümündeki bir yalıda geçirmişti. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir de Şakir Paşa köşkünde doğup büyüdü. Reşat Nuri Güntekin eserlerini, Maden semtindeki konutunda kaleme aldı.

Büyükada’ya Sirkeci, Kadıköy ve Kartal’dan vapur, Kabataş ve Bostancı’dan hem vapur, hem de deniz otobüsü ile gidebilirsiniz. Yazın hafta sonları büyük motorlar da Kartal ve Bostancı’dan dolmuş yapar, Yalova’dan da hafta sonları tekneyle ulaşım var.. Yıllarca Yalova’dan adalara ve oradan da Sirkeci’ye giden vapur hattı anlamsız şekilde iptal edildi, günümüzde yaz ayları dışında adalara ulaşmak için İstanbul’a gidip Kadıköy, veya Kabataş iskelelerini kullanmanız gerekiyor. 

Büyükada Tavsiyeleri:

Saat meydanı civarındaki sokaklarda bulunan bisikletçilerden bisiklet kiralayabilirsiniz. * Yürüyerek, bisikletle ya da yeni elektrikli araçlarla küçük tur yaparak Ada’nın tabiat güzelliklerini, köşkleri görebilirsiniz. * Birlik meydanından Yüce Tepeye çıkarak Ada’yı yukarıdan görme imkanına kavuşabilirsiniz, çamların altında yemek yiyebilirsiniz. Aya Yorgi Kilisesini ziyaret edebilirsiniz. * Birlik meydanından ormanın içine girerek Yetimhaneye ve Hristos Kilisesine gidebilirsiniz. * İskeleden Yürüyerek kısa sürede Hamidiye Camii ne varabilirsiniz. * Kumsal semtindeki Musevi Sinagogunu görebilirsiniz. * Dil burnuna giderek piknik yapabilirsiniz yada daha ilerideki Aşıklar Gazinosunda çamların altında semaverden çay içebilirsiniz. * İskele civarındaki lokantalarda (iskeleden çıkınca solda deniz boyunca sıralanan) yemek yiyebilirsiniz. * İskele Binasının üst katında bulunan kafeterya’da muhteşem manzar eşliğinde çayınız kahvenizi yudumlayabilirsiniz…

https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ugur-celikkol/adalarda-martilarla-dans-41573023

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın