İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ayasofya’da tarihe not düşülecek cuma namazı

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Mustafa Kasadar

İstanbul’un fethi sıradan bir şehrin Osmanlı topraklarına katılması olayı olmadığı gibi, Ayasofya’nın Sultan Fatih tarafından camiye dönüştürülmesi de sıradan bir mescid açma olayı değildir. İstanbul, fetihten önce 24 kez İslam orduları ve kumandanları tarafından kuşatılmış olmasına rağmen muvaffakiyet ancak Fatih Sultan Mehmed’e nasip olmuş ve bu komutan ve bu ordu “ne güzel komutan ve ne güzel ordu” şeklinde bize ulaşan Nebevi övgüye mazhar olmuştur. 

Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’un fethi ile birlikte “Ne güzel komutan” Nebevi övgüsüne nail olmanın yanında iki büyük siyasi hedefi de bir arada gerçekleştirmiştir. Bunlardan birisi tarihi Hilal-Haç kavgasını İstanbul’u alarak Müslümanların lehine sonuçlandırmış, bin yıldan fazla bir zaman Hıristiyanlığın hamiliğini yapmış olan Doğu Roma’yı tarihten silmiştir. Böylece Osmanlı bir dünya gücü olmuştur. Diğer taraftan da Osmanlı, kendisinin dışında kurulu bulunan birçok Müslüman emirliklerin karşısında gücünü ispatlamış ve Müslümanların siyasal birliğinin Osmanlı ile temsil edildiğini ve Osmanlı’nın tüm dünya Müslümanlarının lideri olduğunu ilan ve kabul ettirmiştir.  

Bu fetih Batı Hristiyan âleminde öyle bir manevi çöküntü oluşturmuştur ki Papa’nın İstanbul’u Osmanlı’nın elinden geri almak için yeni bir haçlı seferi hazırlanması için verdiği emre kimse kulak asmamıştır. Çünkü dizlerinin bağı çözülmüştür. Osmanlı, uzun asırlar bu üstünlüğünü Avrupa’nın dört bir tarafında at koşturarak sürdürmüştür.

 Ama Hristiyanlar bu işin peşini bırakmamıştır. Uzun uğraşlar sonucu Osmanlı’yı çökertmişler ve onun yerine kurulan devletin kıblesini batıya çevirmişler ve nihayet 1934’te en azından Ayasofya’nın cami olma hüviyetinden çıkartılmasını sağlamışlardır. Bir gün tekrar kiliseye çevirme hayallerini kurarlarken Rabbimizin bir ikramı olarak Ayasofya Camii yeniden ibadete açıldı. Dolayısıyla bu açılışta sıradan bir olay değildir.

Buranın tekrar ibadete açılmasında elbette ki Müslüman milletimizin yıllar boyu “Zincirler kırılsın Ayasofya açılsın” sedalarıyla meydanları inletmelerinin ve şairlerimizin birbirinden enfes şiirlerinin, mütefekkirlerimizin kaleme aldıkları yazıların büyük rolü vardır. Ama işin tuhafı, bu güne kadar hiçbir Diyanet İşleri Başkanı buranın ibadete açılması için bir talepte bulunmamıştır. Hâlbuki burasının tapu senedinde her zaman cami olarak yazılmıştır. 

Tabii herkes İlahi huzurda niyetine göre yargılanacak. Fethin sembolü olan bu mabedin yıllar boyu ibadete kapalı kalmasına sebep olanlar kendi adlarına hesap vereceği gibi, buranın tekrar ibadete açılması için kalem oynatan, siyasi mücadele veren, bedel ödeyen, meydanları “Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın” sedalarıyla inleten isimsiz kahramanları ve bu açılma kararının sahipleri mükâfatlarını alacaklardır.

24 Kasım’da kılınacak cuma namazı ile birlikte tekrar ibadete açılacak olan Ayasofya Camii asli hüviyetine kavuşacak, Sultan Mehmed Han’ın bedduası son bulacaktır. Bu tarihi günde her şuurlu Müslüman’ı burada hazır bulunmaya, gökten inecek rahmet melekleriyle birlikte yapılacak dualara âmin demeye davet ediyorum. Dünyanın dört bir tarafından Müslümanlar, Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasına tanıklık etmek ve kılınacak ilk cuma namazında hazır bulunmak için şimdiden yerlerini ayırtmış durumdadırlar. Zira Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması başta da dediğimiz gibi herhangi bir yerde bir cami açmaya benzemez. Bunun için bu hadise tüm dünya Müslümanlarını heyecanlandırıyor. En fakir Afrika ülkelerde bile şükür kurbanları kesiliyor, şükür secdelerine kapanılıyor, toplu dualar ve anma programları düzenleniyor.

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması tıpkı 1974 Kıbrıs Zaferi’nin İslam dünyasında oluşturduğu zafer havasını tekrar oluşturmuş durumdadır. Oluşan bu zafer havası Müslümanların yeniden ümmet olma şuuruna kavuşarak tek bir siyasi güç haline gelmesine vesile olması en büyük temennimizdir. 

Ayasofya bize, Allah Resulu’nün müjdesi, Ebu Eyyüb el-Ensari’nin gayreti ve Sultan Fatih’in hediyesidir. Hicretin 1441’inci yılı 3 Zilhicce / 24 Temmuz 2020 Cuma namazında safların arasını Melaike-i Kiram’ın dolduracağı Ayasofya Camii’nde buluşmak üzere Rabbime emanet olun.

https://www.milligazete.com.tr/makale/5032027/mustafa-kasadar/ayasofyada-tarihe-not-dusulecek-cuma-namazi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın