İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ayasofya’nın sırrı

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

AYDIN KELEŞOĞLU

Ayasofya..

Orijinal adı Hagıa Sofia..

Yaklaşık 1500 yıldan fazladır ayakta..

Orada ilk önce Artemis Tapınağı vardı. İmparator Konstantios oraya M.S; 360 ‘da kilise yaptı. Ama yaramadı.

Çünkü Ayasofya hep sorunların çıktığı yer oldu.

Örneğin Patrik İ.Chrysostomos’un imparator Arkadios’un karısı ile arası bozulunca sürgüne gönderildi. Ancak halk Ayasofya’nın önünde ayaklandı ve 404 yılında Ayasofya Kilisesi yandı.

İmparator II.Theodosios 415 yılında aynı yere Ayasofya’yı yeniden yaptı. Ancak adaletsizlikten şikayetçi olan halk ‘Nika İsyanı’ ile İmparator Justinianos’a karşı ayaklandı. Ayasofya 532 yılında yine yıkıldı. Ama bu kez İmparator Justinianos  tarafından 537 yılında sağlam bir şekilde yeniden yapıldı. Ve hükümdarların taç giydiği Katedrale dönüştürüldü.

Papa IX. Leo, 1054’te Patrik I. Mihail Kirularios’u Ayasofya’da iken aforoz etti. Bu olay Hristiyanlığın Ortodoks ve Katolik olarak ayrılmasına neden oldu.

Ayasofya Patriği Hristiyanlığı ikiye böldü.

1453’te Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethetti.

İstanbul alındığında Hristiyan gericiler Ayasofya’da ‘Meleklerin cinsiyetini’ tartışıyorlardı.

Dişi mi erkek mi diye.  Çünkü bilimden ve teknolojiden uzaklaşmışlar, hurafelere sarmışlardı kafayı.Ondan sonra Kilise oldu cami.

Bir süre sonra da Ayasofya, gericilerin ve hurafecilerin merkezi olmuştu.

Osmanlı döneminde, 1622 yılında Genç Osman gericilerin arpalıklarını kesince gericiler İstanbul’da Yeniçerilerle birleştiler. Ve isyan ettiler. Sonuçta Genç Osman Yedikule Zindanlarına acı bir şekilde öldürüldü. Bu işin Ayasofya ile olan alakası, gericiler Ayasofya camiinde örgütlenmiş, Minaresinden de Padişah Genç Osman’ı Topkapı sarayında gözetlemişler ve ondan sonra da Genç Osman’ı ele geçirmişlerdi.

1730’daki gerici Patrona Halil ayaklanmasının düzenleyicisi İspirzade Ahmet Efendi Ayasofya vâizi idi. 

Ayasofya isyancıların tam yeri idi.

Önünde büyükçe bir çınar ağacı vardı. İsyan eden herkes o ağaçta asılırdı.

1909 Otuz bir Mart İsyanında Taşkışla Taburundaki cahil askerler, İstanbul’daki din tüccarlarının ve sahte hocaların “Şeriat elden gidiyor” şeklindeki telkinlerine inanarak 12/13 Nisan 1909 gece yarısı ayaklandılar. Çok geçmedi, sokaklarda “Anayasa istemeyiz”, “Şeriat isteriz” sloganları yükseldi. İsyan Taşkışla’da başladı ama, Ayasofya’da büyüdü.

O gün Sultanahmet Meydanı coştu. Ayasofya’nın önü doldu. O mitinge medrese öğrencileri ile birlikte gelen biri vardı. Said-i Nursi. Derviş Vahdeti ile el ele vererek cübbeli ve sarıklı kalabalık ile Ayasofya camiine girdiler.  Namaz kıldılar. Kendine hoca diyen, molla diyen herkes Ayasofya Camiinde sandalyeye çıkıp konuşma yapmaya başladı. Gericiler Devlete karşı isyan ettiler ve kan döktüler.

Sonra Atatürk Tabii ki.

Cumhuriyetten sonra Bakanlar Kurulu kararı ile 1935’de Ayasofya’yı müzeye çevirdi. Çünkü tarihini biliyordu. Ayasofya isyanların yeri, gericilerin merkeziydi. Ayasofya tarihin her döneminde “din elden gidiyor” siyaseti ile geçim sağlayan gericilerin yeriydi. Öte yandan Atatürk Artemis’ten bu güne Ayasofya’yı sadece belli bir kesimin malı değil, insanlığın ortak malı olarak görüyordu.

Velhasıl,

Ayasofya ilk önce tapınaktı,

Yerine, büyük bir kilise olarak yapıldı, isyan çıktı yıkıldı. İkinci kez yapıldı, yine isyan çıktı, yine yıkıldı. Sonra yine aynı yere üçüncü kez büyük bir kilise olarak yapıldı, Katedral oldu. Bizans’ın İmparatorları Ayasofya’da taç giydi,  imparator oldu, ama Bizans iflah olmadı.

Ardından bu kilise Ayasofya Camii oldu, irili ufaklı bir çok isyanın kaynağı ve merkezi oldu. 1909’da 31 Mart ayaklanması çıktı, Said-i Nursi orada insanları isyana davet etti, Abdülhamit’i de tahtından etti. Aslında 31 Mart isyanı Abdülhamit’e yönelik değildi. Ama isyan çıkınca satırın kimi keseceği belli değildi.

Aradan yaklaşık yüz sene geçti, 31 Mart hempalarından Saidi Nursi’nin öğrencisi Fetullah Gülen bu kez de 15 Temmuz da sahneye çıktı, darbe yapmaya kalkıştı. Hep bu Ayasofya belalılarıydı.

Bu tapınak, bu kilise, bu camii, ilginç bir isyan tarihine sahip yani. İsyancıların merkezi. Gericilerin toplanma yeri. ‘Din elden gidiyor’ bağırtısını duyan elinde yeşil bayrak, başında cübbe takke oraya, o meydana koşuyor. Bırakın müze kalsın. Bugün orada toplanıp da bunu zafer diye kutlayanlar çok sevdikleri Abdülhamit’in fitilinin Ayasofya camisinde ateşlendiğini bilmezler.

Çünkü o isyan orada çıkmasaydı Abdülhamit tahtından olmazdı.

Şimdi camiye çevrildi.

Umarım cemaat ve tarikatların merkezine çevrilmez. Çünkü tarihi belli.

Eğer çevrilirse saraylarda yaşayanların işi zor.

Çünkü Ayasofya ibadetin yeri olduğu kadar, maalesef isyanın da yeri.

Bu kararı verenler, bence bu konuyu da düşünmeli..

https://www.gercekgundem.com/yazarlar/aydin-kelesoglu/2350/ayasofyanin-sirri

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın