İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ayasofya Camisine Bizans Entrikası

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

HASAN KAZGI

Aba Altından Sopa Gösterme  cesaretinde bulunan Patrik efendi bizlerin yumuşak karnından faydalanarak ağzı dolusu konuşmaya başladı. 

NEMİ DİYOR;
Ayasofya’nın camiye çevrilmesi ihtimali, dünyadaki milyonlarca Hıristiyan’ın İslam’a sırtını dönmesine neden olabilir.

Bende diyorumki ey patrik efendi sen bizi bizde seni çok iyi tanıyoruz. Sen ve sizin hristiyanlar bize yüzünüzü dönseniz ne olur arkanızı dönseniz ne yazar.
Maide süresi 51. Ayette Allah cc bize yol gösterici olarak sizinde kim olduğunuzu kendi lisanı ile beyan buyurmuştur.

“ey inananlar! yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. şüphesiz allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez.”

Ayasofya camisinin müze olarak kalmasını isteyenler o kadar da masum değil beyler. Biz tüm camiler dolduda Ayasofya’mı kaldı derken onların aşağıda da görüleceği üzere isim içinden isimler türeterek bu günkü Fener Rum Patrikhanesi ile ilgili olarak günümüzde bu kiliseyi yönetenin günümüzde İSTANBUL-YENİ ROMA Başpiskoposu ve Ekümenik Patriği tarafından yönetiliyor diyorlar. Lütfen fazla zahmete girmeden internete girin hemen karşınıza tak diye çıkıyor. Kendinide o kadar iyi niyet hoşgörülü dinler ve meshepler arası diyalog için hayatını vakfeden birisi olarak anlattırıyor. Bunlar biz müslümanların dinimiz islamı kabul etmemektedir. Hristiyanlığın kitabı incili tahrip etmişler ve dört ayrı kitaba ayırmışlardır. 

Lütfen biraz dikkatle okuyun.

Fener Rum Patrikhanesi, Konstantinopolis Ekümenik Patrikhanesi ya da Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ortadoks hristiyanlığı temsil eden doğu Ortadoks kilisesini oluşturan 14 otosefal kiliseden biri. Günümüzde İstanbul-Yeni Roma Başepiskoposu ve Ekümenik Patriği I. Bartholomeos tarafından yönetilmektedir.

[Görev süresi boyunca dinler ve mezhepler arası diyalog konusunda çalışmalarda bulunmuştur. Dünya çapında dini hoşgörü, dini özgürlükler, insan hakları ve ekoloji konularında etkinliklerde bulunmuştur.]
Ayasofya’nın geçmişine bir göz atalım. Birilerinin tarifi ile;
Ayasofya İstanbul’da bir müze, tarihî bazilika ve cami. Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından, 532-537 yılları arasında İstanbul’un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul’un Osmanlılar tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri müze olarak hizmet vermektedir.

AYASOFYA NEDEN, NE ZAMAN MÜZE OLDU?
1930 ile 1935 yılları arasında restorasyon çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya’da Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar arasında çeşitli restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp temizlenmesi sayılabilir. Restorasyon sırasında Ayasofya’nın, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesi doğrultusunda, yapılış amacı olan kiliseye tekrar çevrilmesi konusunda fikirler ortaya atılmışsa da bölgede yaşayan Hristiyan sayısının çok az olmasından dolayı oluşan talep yetersizliği, bölgede bu denli görkemli bir kiliseye karşı yapılabilecek muhtemel provakasyonlar ve mimarinin tarihî önemi göz önüne alınarak Bakanlar Kurulu’nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir. 1 Şubat 1935’te ziyarete açılan müzeyi Atatürk 6 Şubat 1935 tarihinde ziyaret etmiştir. 

Yüzyıllar sonra mermer zemindeki halıların kaldırılmasıyla zemin döşemesi ve insan figürlü mozaikleri örten sıvanın kaldırılmasıyla mozaikler tekrar ortaya çıkarılmıştır. 

Ayasofya’nın sistemli olarak incelenmesi, restorasyonu ve temizlenmesi ABD’deki Bizans Enstitüsü (the Byzantine Institute of America) adlı kurumun 1931’deki ve Dumbarton Oaks Alan Komitesi’nin 1940’lı yıllardaki girişimiyle sağlanmıştır. Bu kapsamda yapılan arkeolojik çalışmalar K. J. Conant, W. Emerson, R. L. Van Nice, P.A. Underwood, T. Whittemore, E. Hawkins, R. J. Mainstone ve C. Mango tarafından sürdürülmüş ve Ayasofya’nın tarihine uygun olarak yapılmaya çalışılmış buranın bir cami değil kilise olduğu kabul ettirilmeye ve bilinçaltına yerleştirilmeye çalışılmıştır.

Ayasofya’da çalışmalarda bulunmuş diğer isimlerden bazıları A. M. Schneider, F. Dirimtekin ve Prof. A. Çakmak’tır. Bizans Enstitüsü ekibi mozaik arama ve temizleme işleriyle uğraşırken, R. Van Nice yönetimindeki bir ekip de binanın, taş taş ölçülerek rölövelerini çıkarma çalışmasına girişmiştir. Çalışmalar hâlen çeşitli uluslardan bilim insanlarınca sürdürülmektedir

İstanbul Fener Rum Patrik Bartholomeos: Ayasofya Camisi ile ilgili açıklaması.

Ayasofya’nın tarihte 900 yıl boyunca Hristiyanlar ve 500 yıl da Müslümanlarca ibadet etmek için bir mekan olarak 85 yıldan bu güne kadarsa müze olarak kullanıldığını belirten Bartholomeos, “Bir müze olarak Ayasofya, halkların ve kültürlerin buluşma, diyalog ve barış içinde bir arada yaşamaları, Hristiyanlıkla İslam arasındaki karşılıklı anlayışın ve dayanışmanın yeri ve sembolü olarak işlev görebilir. Ayasofya’nın camiye çevrilmesi ihtimali, dünyadaki milyonlarca Hıristiyan’ın İslam’a sırtını dönmesine neden olabilir. Kutsallığı nedeniyle Doğu ve Batı’nın kucaklaştığı hayati bir merkez olan Ayasofya’nın dönüştürülmesi, özellikle de ölümcül koronavirüs salgını nedeniyle imtihandan geçen ve acı çeken insanlığın birlik ve ortak ortak hareket etmeye en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda bu iki dünyanın arasını (Doğu-Batı) açabilir”.

Bu hakikatı farkını idrak edemeyenler ise  öyle bir yerdeki tarihi eserin cami olmasına gerek yok. Zaten o mevkide yeterince cami var. Sonuçta insanlar ibadetlerini evde de yapabilir diyorlar. Bu kelimeler BAZILARININ kulağına hoş geliyor olsa da, işin aslı öyle değil. Bizim sorunumuz cami kıtlığı değildir.
Oranın “câmi” hüviyeti kazanması için yapılan tüm çalışmaları “yer yokluğu” değil Fatih’in mülküne ve islamın mührüne sahip çıkmaktır. Haç ve Hilal’in var olma mücadelesidir.

“60 yıllık İstanbulluyum. Onlu yaşlarda katıldığım Ayasofya mitinglerinde kendi kendime söz vermiştim. Bu haliyle Ayasofya’ya bir defa olsun girmedim. Hayalim, heyecanım ve hasretim olan o günü bekliyorum. Rabbim nasip et ve bizi bu fethe şahit kıl.”
NureddinYıldız

Bu söze duygusallıkmı yoksa inancına sadakatmı dersiniz ama tüm samimiyetim ile yazıyorum. Bende ilk Ayasofya camisine gittiğimde kapıdaki görevli bilet almamı istemişti. Durdum duraksadım, İstanbul’un fethini ilk Cuma namazını düşündüm ve hayır ben girmiyorum demiştim girmemiştim. Hep uzaktan sevdim Ayasofya’yı. Allahım bize Ayasofya camisine alnımızın akı ile girmeyi ve secde edip namaz kılmayı nasip eyle.

https://www.medyagazete.com/ayasofya-camisine-bizans-entrikasi-makale,3532.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın