İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Abdülhamit döneminde, siyasal egemenlik kaybı görüntüsü

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Emre Kongar

Abdülhamit dönemi, sadece 1 milyon 600 bin kilometrekare (bugünkü Türkiye’nin yaklaşık iki katı) toprak kaybı ve Düyunu Umumiye’nin kuruluşu yani mali-ekonomik egemenliğin yitirilmesi dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü simgelemez:

Aynı zamanda tümüyle yabancı devletlerin etkisi ve hatta egemenliği altına girdiği için siyasal bağımsızlığını yitirmiş olarak görünmesi açısından da İmparatorluğun çöküşünü simgeler!

Aşağıda neden siyasal bağımsızlığın yitirilmiş olarak göründüğüne ilişkin önemli bir tarihsel olay aktarıyorum!

***

Prof. Rona Aybay’ın 2 ay kadar önce yeni basımı yapılan “Tarih ve Hukuk Açısından Konsolosluk” (Literatür Yayıncılık, İstanbul, 2020) kitabının 32 ve 33. sayfalarında, Abdülhamit döneminde (1905 yılında) geçen bir “konsolos” olayı aktarılıyor…

Olay Osmanlı’nın parçalanışında ve işgal edilerek Sevr Antlaşması ile bölünmesinde önemli bir rolü olan Ermeni Milliyetçiliğinin ve onun adına bazı örgütler tarafından yapılan terör eylemlerinin, Rusya ile bütün Batılı devletler, özellikle de Fransa tarafından desteklenmesinin de bir örneği olarak görülebilir.

***

Prof. Rona Aybay’ın Devlet Arşivi’ndeki belgelerden derleyerek özetlediği olay şöyle:

İki milliyetçi eylemci eşkıya (terörist) Muş’ta yakalanıyor ve karakola getiriliyor.

Bunun üzerine, Fransa’nın Van’daki Konsolosu, çevirmeni ile birlikte Muş’a gidiyor, polis karakolunu basıyor ve iki Ermeni’yi, bugünün diliyle “teröristi” (o zamanın diliyle, eşkıyayı), polislerin elinden zorla alarak çıkıp gidiyor.

Bundan sonraki gelişmeler, siyasal egemenliğini yitirmiş görünen Osmanlı’nın son dönemlerinde, uluslararası ilişkilerdeki çaresiz durumunu açıkça ortaya koyuyor:

Karakoldaki olayın, İstanbul’a bildirilmesi üzerine İçişleri Bakanlığı (Dahiliye Nezareti), Başbakanlık’a (Sadaret Makamına) başvuruyor ve “Hükümetin ihlal edilen onurunun iadesi” amacıyla, olayı çıkaran Konsolosun (ve çevirmeninin) görevden alınmasını (değiştirilmesini) istiyor.

Bunun üzerine, Sadaret Makamı, Konsolosun yakışıksız tavırlarından dolayı azledilmesi için Fransa Büyükelçiliği’ne tebligat yapıyor.  

Ancak, Büyük Elçiliğin yanıtında, Konsolos hakkında şikâyette bulunulmasının “Şaşırtıcı” olduğu ve “Osmanlı Hükümetinin iyiliğini isteyen böyle bir kişinin azlini istemenin uygun olmadığını” bildiriliyor.

Sonuç olarak karakol basarak, Devletin elinden eşkıya alan bu saygısız ve kural tanımaz Konsolos görevine devam ediyor!

***

KAHROLSUN İSTİBDAT…

YAŞASIN BAĞIMSIZ VE DEMOKRATİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ!

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/emre-kongar/abdulhamit-doneminde-siyasal-egemenlik-kaybi-goruntusu-1749856

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın