Gazetemiz Yazarlarından İslam Yaşar, Ayasofya’nın Cami olduğu zaman ekser Hıristiyanların da kendi kimliklerini Ayasofya’da bulacaklarını, çünkü CamiYe tebdil edilmiş bir “Abide” olduğunu belirtti.
14 Haziran Pazar günü EuroNur organizatörlüğünde, euronur.tv adresinden canlı olarak yayınlanan Yeni Asya Gazetesi Edebiyatçı Yazar İslam Yaşar ile “Ayasofya Cami Olarak İbadete Açılır mı?” konulu bir program düzenlendi.
Cenk Çalık’ın sunuculuğunu yaptığı program euronur.tv adresinde canlı olarak yayınlandı. İnternet vasıtasıyla Avrupa, Amerika, Avustralya ve dünyanın diğer bölgelerinden de izlenime açık olan program, yıllardır İslam âleminin gündeminde olan, bilhassa bu günlerde çokça konuşulan Ayasofya ile alâkalı istifadeye medar geçti.
Cami Sıfatını Kazanmış Bir “Abide”
Ayasofya’nın bin seneye yakın kilise olarak kullanılan bir mabed olduğunu, ancak daha sonra Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle birlikte cami sıfatını kazandığını, dolayısıyla Hıristiyanların Ayasofya’ya kilise deme hakkını kaybetmiş, Müslümanların camii deme hakkını kazanmış olduğunu aktaran yazarımız, Hıristiyanların Ayasofya’yı zaten cami olarak kabul ettiklerini, Ayasofya’nın keyfî bir kararla müze haline getirilmesinin tartışmayı başlattığını belirtti.
Yaşar, Bediüzzaman’ın 1953’de İstanbul’u ziyaret ettiğinde talebesi Selahaddin Çelebi’ye Ayasofya’yı ‘Ayasofya Hıristiyanlığın İslamiyet’e devir ve tesliminin bir abidesidir’ şeklindeki ifadesindeki “abide” kelimesine dikkat çeken yazarımız Ayasofya’nın cami olduğu zaman ekser Hıristiyanların da kendi kimliklerini Ayasofya’da bulacaklarını, çünkü camiye tebdil edilmiş bir “abide” olduğunu belirtti. Müslümanların Ayasofya’ya sadece bir cami gözüyle bakmalarının yanlış olacağını söyleyen Yaşar, Müslümanların Ayasofya’ya Bediüzzaman’ın baktığı bakış açısıyla bakmaları gerektiğini, yani İstanbul’un fethinin abidesi, İslamiyet’in dünyaya hakimiyetinin sembol abidesi, Hıristiyanlığın İslamiyet’e devir ve tesliminin abidesi nazarıyla bakmaları gerektiğini dolayısıyla cami mi, müze mi tartışmalarının abesle iştigal olduğunu, Ayasofya’nın cami olduğunu ve cami olmasının hem Hıristiyanların, hem Müslümanların talebi, hakkı ve neticesi olduğunu belirtti.
Maddî ve Manevî Fetih
İstanbul’un maddî ve manevî fetihlerinin hadisler ışığında söz konusu olduğunu belirten ve İstanbul’un maddî fethinin gerçekleştiğini, ancak manevî fethinin önünde gaflet, bazen ihanet duvarlarının bulunduğunu söyleyen Yaşar, Ayasofya’nın manevî fethin de sembolü olacağını, dolayısıyla İstanbul’un manevî fethinin gerçekleşmesi için çalışanların da Allahualem Peygamberimizin (a.s.m.) güzel asker ve güzel komutan sıfatlarına sahip olacaklarını belirtti. Şu an Ayasofya’nın camiye çevrilmesinin mücadelesini yine bu kahraman milletin evlatlarının verdiğini söyledi. Ahrarların devamı olan Demokratların iktidara geldikten sonra Bediüzzaman’ın onlara tavsiyeler verdiğini, Adnan Menderes’e de talebeleri ve mektupları vasıtasıyla tavsiyeler verdiğini aktaran yazarımız, bu tavsiyelerin detaylarını ve Ayasofya’nın açılması gerektiği tavsiyesinin de önemini anlattı.
O Beddua Milletin Bir Kamburudur
Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinde bahsettiği bedduanın bu milletin sırtında bir kambur olduğunu söyleyen yazarımız, devleti ve milleti bu kamburdan siyasetçilerin kurtarması gerektiğini, devlet adamlarının Ayasofya ile imtihanda olduklarını belirtti. Ülkemizde Ayasofya’nın açılmasıyla alâkalı bir tartışma olmaması gerektiğini söyleyen yazarımız, Ayasofya’nın bir Bakanlar Kurulu kararıyla cami olarak açılması gerektiğini, bu konudaki mücadelenin manevî fetih yolunda milletin nezdinde devam etmesi gerektiğini ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) müjdesine nail olarak güzel neticeler alınması gerektiğini ifade etti.
Arda Bilik | Yeni Asya EuroNur.tv
İlk yorum yapan siz olun