İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Fatih’in gözleri üzerimizde

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

Hilal Kaplan

Bazı güncel tartışma konularını tarihi boyutları ile ele aldığınızda, bunların anlamlarının çok farklı olduğunu görüyorsunuz. Örneğin Ayasofya’nın cami olmasına karşı Yunanistan’ın, Amerika’nın ve bazı Türklerin karşı çıkmaları da, bu açıdan değerlendirilebilir.

İspanya örneği
Sevil’de Kolomb’un tabutunun da bulunduğu katedrali ya da Kordoba’daki camiden kiliseye çevrilen katedrali gezerken, aklıma hiç Ayasofya’nın da aynı yollardan geçtiği gerçeği gelmemişti. veya 1204’te İstanbul‘u basıp Ortodoks’ları Bizans hanedanıyla birlikte İzmit’e süren ve Ayasofya’yı bir Katolik dini yapısına dönüştüren Venedikliler, acaba neden bir müze yapmayı düşünmemişlerdi?

Lozan’dan Montrö’ye
Ayrıca biliyoruz ki, Ayasofya’nın müze yapıldığı yılların Lozan’ında Boğazlar’ın savunması bile tam olarak bizde değildi. Bu 1938’de Montrö ile değişti. Açıkçası 1’inci Dünya Savaşı sonrasında İstanbul’u da işgal edenlerin asıl niyetleri, bu kenti bize vermek değildi. Ama Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı, her şeyi rayına oturttu. Ama yine de şartlar bugünkünden farklıydı. Bugün sade İstanbul’un nüfusu 1923 Türkiye’si nüfusunun tümünden daha fazla. Veya sade İstanbul’un nüfusu Ayasofya’nın nasıl kullanılacağına karışmak isteyen Yunanistan’ın nüfusundan daha fazla…

Süleyman Seyfi Öğün
Kısacası topraklarımızdaki her yapının ne şekilde kullanılacağına biz karar veririz. Yeni Şafak‘ta yazan sevgili Süleyman Seyfi Öğün Ayasofya’nın müze yapılmasını “Bir mabedin dinsizleştirilmesizâten ve külliyen akla aykırıdır” şeklinde yorumlarken şöyle demişti:

Karşı çıkmayın
“Ama ben meseleyi reelpolitik açısından değerlendiriyorum. Ayasofya’nın ‘dinsizleştirilmesi’ bir ‘egemenlik’ meselesidir. Nasıl ki, Kurtuba Camii, İspanyol Krallığı’nın egemenliğini sembolize etmek için bir Katedrale tahvil edildiyse; nasıl ki bir pagan tapınağı olarak inşâ edilmiş olan Pantheon Katolik asırlardır bir mâbed olarak iş görüyorsa; Ayasofya’nın da bir câmi olması son derecede tabiîdir. Bu Türkiye Cumhûriyeti’nin egemenlik tapusudur. Bu tapu alınmazsa mevcûdiyetimiz bir yerlerde dâima işgâlci olarak görülecektir. Dindâr, deist, hattâ ateist olabiliriz; ama özde samimî cumhûriyetçi isek buna karşı çıkmaz, harâretle desteklememiz gerekir.”

https://www.sabah.com.tr/yazarlar/hilalkaplan/2020/06/12/fatihin-gozleri-uzerimizde

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın