İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ayasofya’yı İbadete Açmamak Reddi Mirastır!

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

Ayasofya Müzesi’nin yeniden ibadete açılması tartışmasına ilişkin Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Caner Arabacı, “Ayasofya’yı aslına uygun haline getirmemek reddi mirastır.

Ayasofya Müzesi’nin yeniden ibadete açılması tartışmasına ilişkin Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Caner Arabacı, “Ayasofya’yı aslına uygun haline getirmemek reddi mirastır. Asıl tartışmamız gereken saygıyı Bizans’a mı yoksa atalarımıza mı göstermemiz gerektiğidir” dedi.

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Caner Arabacı Gündeme gelen Ayasofya müzesinin yeniden ibadete açılması tartışmasını değerlendirdi. “Burası benim vatanım diyorsanız Ayasofya’dan işe başlayacaksınız” diyen Prof. Dr. Caner Arabacı, Ayasofya’nın mahzunluğunun sona erdirilmesi gerektiğini kaydetti.

AYASOFYA BİR ŞÜKRANEDİR

Ayasofya’nın tarihi hakkında bilgi veren Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Caner Arabacı, İstanbul’un fethinde bir nişane olarak alındığını ve fethin ardından ilk Cuma namazının kılındığı ibadethane olarak Müslüman Türk kültüründe oldukça önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Caner Arabacı, “Türkiye’de Balkanlar’da onlarca Ayasofya var. Kilise bazında değerlendiğinde yüzlerce binler var. İstanbul fethedildiğinde onlarca kiliseden bir tanesi camiye çevrilmiş. Cuma günü de Cuma namazı kılınmış. Ayasofya, fethin bir şükranesidir. Biz de çok önemli bir gelenektir. Önemli zaferler kazanıldığı zaman şükürler olsun böyle bir sonucu elde ettik diye güzel işler yapılır. İstanbul’un şükranesi Ayasofya’dır. O kilise de vakıf haline dönüştürülmüş. İkinci Mehmet Vakfiyesidir. Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’yı sadece bir ibadethane değil bir hayır merkezi külliye haline getirir. O vakıf esere de yine Osmanlı döneminde ayakta kalması için çok önemli ekler yapılır. Ayasofya’nın yapı olarak da yaşamasını sağlayan Osmanlı Devleti’dir. Bu nedenle tek başına Bizans eseri değil ortak eserdir. Ayasofya’yı salt Bizans eseri olarak görmek yanıltır. Biz Ayasofya’ya oryantalist bakarsak bu topraklara ihanet etmiş oluruz. Ayasofya’yı Osmanlı mimari eklerle dayanıklı hale getirerek, özen göstererek günümüze kadar getirildi. Günümüzde de bunun korunması lazımdı” dedi.

KİME SAYGI GÖSTERECEĞİMİZE KARAR VERMELİYİZ

Ayasofya’nın müze haline getirilmesi için hazırlanan kararnamenin sahte olduğu yönündeki iddiaları değerlendiren Prof. Dr. Caner Arabacı, “Ayasofya konusunda Türk milletinin Türkiye Cumhuriyeti’nin saygıyı Yunanistan’a mı, Doğu Roma’ya mı, Bizans’a mı, Fatih’e mi göstermesi lazım. Asıl tartışılması gereken bu” ifadelerini kullandı. Arabacı, “Gece gündüz, bayram tatil demeden Kur’an okutma geleneği başlatıldı ve bu geleneğin merkezi Ayasofya’dır. Bu gelenek 1517’den 1934’e kadar asırlarca hiç susmadan devam etti. Bu asırlarca süreye baktığımız zaman İstanbul’da depremler, isyanlar, darbeler, dünya harbi de dahil harpler, işgaller yaşandı. O dönemlerde bile Ayasofya’da Kur’an okuma geleneği durmamıştır. Ancak bu gelenek 1934’te durdurulmuştur. Günümüzde tartışılan yer de burada başlıyor. Bakanlar Kurulu kararnamesi var. Kararnamede Bakanlar Kurulu mensuplarının imzaları var fakat ilk Reisi Cumhur Mustafa Kemal’in imzası olmadığı ortaya çıkarıldı ve tartışmalar da öyle başladı. Ayasofya konusunda Türk milletinin Türkiye Cumhuriyeti’nin saygıyı Yunanistan’a mı, Doğu Roma’ya mı, Bizans’a mı, Fatih’e mi göstermesi lazım. Asıl tartışılması gereken bu. Saygıyı bize bu vatanı emanet eden hediye eden atalarımıza göstereceksek Ayasofya’nın Fatih’in Vakfiyesi üzerine aslına döndürülmesi lazım. 1934’teki hareketi bunu için bir savrulma gibi değerlendirebiliriz. Milletlerin tarihinde böyle şeyler zaman zaman olur. Batılılaşma sürecinin anlayışıyla bir savrulma dönemi oldu. Amerika’dan 1934’te mühendisler getirildi, devasa iskeleler kurduruldu, o iskelelerle Ayasofya’nın iç sıvaları iğneyle kazındı. Altındaki yok edilmeyen Bizans mozaikleri ortaya çıkartıldı. Köşelerde cin, şeytan ikonları, Hz. İsa ve Meryem Ana mozaikleri vardır ve bunlar açığa çıkartıldı. Halbuki bunlar zaten Ayasofya ilk Cuma namazı kılındığında vardı. Ondan asırlarca sonra bile o figürler varken ibadet edildi. Kadızadeler devrinde sıvandı ama ortadan kaldırılmadı. 34’te bu sıva kaldırıldı altındaki Bizans mozaikleri ortaya çıkartıldı ve Ayasofya ibadete kapatıldı” diye konuştu.

AYASOFYA’NIN KAPATILIŞI TARİHE SAYGISIZLIK ÜRÜNÜDÜR

Ayasofya’nın ibadete kapatılmasının yerli olmayan, tarihe ve değerlere saygısızlığın bir ürün olduğunu ifade eden Caner Arabacı, “Bu anlayışın bize ve tarihimize hakaret olduğunu görmemiz lazım. Bu topraklarda biz kiliseleri hep açık tuttuk. Türkiye’nin birçok yerinde biz kendimiz kiliseleri restore ettik, koruduk. Farklı dinden tebaaya hürmet bizim kültürümüzde vardır. Din ve inanç tercihleri insanın doğrudan kendisini ilgilendirir. Ayasofya’yı bu anlamda Osmanlı barışının da bir nişanesi olarak görmek lazım. Bütün kiliseleri serbest bırakıyorsunuz, fethin nişanesi olarak tek bir kiliseyi camiye çeviriyorsunuz sonra kendi camilerinizi  yapıyorsunuz. İstanbul fethedildi ve ibadet edeceksiniz, bu durumda bir nişane yapılıyor ve Cuma namazı burada kılınıyor. Fatih onu da bir vakıf haline getiriyor çok ekler yaparak yaşatıyor. Bu süreci düşündüğümüzde bizim Fatih’e saygıyı hürmeti öne çıkarmamız lazım. Bu Bizans tarihini, tarihi varlığı yok etme anlamına gelmez. Haçlı zihniyeti yok bizde. Ayasofya’nın tek başına camiye çevrilmesi aykırı bir durum değildir, Müslüman Türk tarihine bakıldığında bir zafere şükranedir. O saygının günümüz siyasetinden de, insanından da beklenmesi lazım, beklemek hakkımız. Normalde Ayasofya’nın, Fatih’in vakfına uygun yeniden asli şekline çevrilmesi lazım” şeklinde konuştu.

BU YANLIŞTAN DÖNÜLSÜN

Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle 1934 yılında Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesinin bir yanlışlık olduğunu, aksi takdirde vatana sahip çıkma iddialarının da yitirilmiş olacağına dikkat çeken Arabacı, “Kemal paşanın da imza sorunu göz önünde tutulduğunda orada bir siyasi yanlışlığın olduğunu düşünebiliriz ve bu yanlışlığın düzeltilmesi lazım. Bizim öncelikle saygıyı, tarihimize, atalarımıza göstermemiz gerekir. Değilse reddi miras içine düşmüş oluruz, kökenini, atasını inkar eden, kendini inkar eden sapkın insan konumuna düşeriz. Reddi miras bize uygun bir tavır değildir. Ayasofya konusunda da, Fatih’in vakfiyesine uygun bir şekilde düzenlemesi, yeniden canlandırılması lazım ve Ayasofya’nın mahzunluğunun sona erdirilmesi lazım. Bize yakışan budur. Bu Bizans tarihine saygısızlık değildir, biz zaten Bizans eserlerini yaşattık, kiliselerini koruduk, cemaatlerini koruduk. Özümüze dönük haysiyetli bir işin gerçekleştirilmesi lazım. Bize yakışan Fatih’e, Anadolu’nun vatan olma işine sahip çıkmaktır yoksa vatan olarak sahip çıkma iddiamızı da yitirmiş oluruz. Ayasofya’nın asli şekline dönmesi Anadolu’nun bizim mi, Haç’ın mı olduğu iddiasını ortaya çıkartır. Burası benim vatanım diyorsanız Ayasofya’dan işe başlayacaksınız. Ayasofya’nın cami halinden müze haline çevrilmesi kendimiz reddetme anlamına geliyor. Yanlıştan dönmemiz lazım” dedi. (Dilhan Dumanoğlu)

https://www.pusulahaber.com.tr/ayasofyayi-ibadete-acmamak-reddi-mirastir-1390387h.htm

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın