İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

DERİNKUYU’NUN TARİHİ ZİLE(ÖZLÜCE ) KÖYÜ

Doç. Dr. Faruk GÜÇLÜ

Tipik bir eski Rum köyü olan Zile, hem de şirin bir köydür. Daha sonra köyün adı değiştirilerek Özlüce yapılmıştır. Özlüce Köyünü tarihi açıdan önemli kılan tarihi yapılardan birisi yeraltı şehri, birisi de Rumlar tarafından yapılan Kutsal Havariler Kilisesi’dir. 1924 mübadelesi öncesinde bu bölgede yaşayan Rum nüfus, Türk nüfusun  burada barınasına önceleri izin vermemiştir. Bölge de Rum nüfus yoğun olarak hem Suvermez köyünde hem de Özlüce köyünde barınıyordu Özlüce Köyü eskiden Perslerin hâkimiyeti altındayken bölgedeki kutsal yerlerden biriydi. Hatta Strabon Coğrafya isimli yapıtında Zela’nın Anaitis, Omanos ve de Anadates olan üç tanrıya ait olduğunu belirtmiştir. 

Nevşehir’e bağlı Özlüce’nin Ortaçağ’daki ismi Zeila (Zhila, Zhla)’dır, daha sonraları ise Zile, Sile veya Djuvarzile’dir. Yerleşimin kuruluşu İÖ 1. yüzyıla kadar inmekte, Erken Bizans döneminde şehirde iskan olduğu bilinmektedir (Hild ve Restle, 1981, 307).

Özlüce Köyü’nde 1902 lü yılların başında yani mübadeleden önce yaklaşık 350 Rum evine 20 Türk evi karşılık düşüyordu. Hatta Türk aileler geçimlerini de Rumların bağlarında çalışarak sağladıkları da bilinenler arasında. Özlüce Köyü’ne yaklaşık 3 km uzaklıkta bulunan Avşören’den Türkler göç etmeye başlamışlardı ve bu nedenle de köyde azınlık durumunda idiler.

Anadolu’da Zile adıyla dört yerleşim yeri vardır. 

Tokat iline bağlı Zile ilçesi,

Develi İlçesine bağlı Zile köyü,

Ordu ili Mesudiye ilçesi Beyağaç köyünün eski adı,

Nevşehir ili Derinkuyu ilçesi Özlüce köyünün eski adı.

Özlüce Köyü merkezinde bulunan Özlüce yeraltı şehri, Nevşehir-Derinkuyu karayolunun üzerinde bulunan Kaymaklı Kasabası’nın 6 km batısında bulunuyor.

Özlüce yeraltı şehri diğer yeraltı şehirlerinden çok daha farklı. Hem jeolojik olarak hem de mimarisi bakımından farklılıklar gösteren bu yeraltı şehri değişik renklerden tüfler ile oluşmuş. İçi tam olarak temizlenmemiş olmakla birlikte kat sisteminin olmaması da mimari açıdan farklılıklar yaratmasına neden oluyor. Kat sisteminin yerine daha geniş bir alana yayılmış şekilde bulunan yeraltı şehrinin girişi bazalttan oluşan ve birbirine geçmeli olan iki kemerli mekândan oluşuyor. Sonrasında ise 15 metre uzunluğunda moloz taşlardan örülmüş bir geçit aracılığıyla ana tüf kayaya ulaşabilirsiniz.

Özlüce yeraltı şehrinin girişindeki taşlar ana tüf kayaya oranla daha yenidir. Ana tüf kayanın bitiminde ise yaklaşık olarak 1.75 metre çapında sert granit taştan meydana gelen sürgü taşı karşınıza çıkıyor. Şehre girdiğinizde karşınıza çıkan ana mekân yeraltı şehrinin en geniş alanı ve iki bölümden oluşuyor. Mekânın sağ tarafında erzak depoları varken, sol kısmında ise oturma odaları bulunuyor. Yan taraflarda ise hücre tipinde olan odalar ve alt kısımlarında ise tuzaklar bulunuyor.

Ancak göçük tehlikesinin bulunması nedeniyle ve tam olarak da temizlenmemiş olmasından dolayı Özlüce yeraltı şehri kısmen ziyarete açılmıştır.

Zile; yeni adıyla Özlüce Köyü, Derinkuyu sınırları içerisinde bir dağın eteğinde kurulmuş şirin bir an­tik köydür. Özlüce, bugün turizme açık, muazzam bir yer altı şehri, eski camii, beyaz kemerli ve nakışlı taş evleri ile canlı ve etkileyi­ci bir köydür. Kiliseden Camiye çevrildiği için köylü­nün “Kilise -Camii” dediği ibadethane; mimari yapı­sı, yapı ve pencere demirlerinin üzerlerindeki haç­larla, girişteki duvar üzerinde bulunan aziz ve Hz. İsa’nın doğumunu tasvir eden resimlerle ve minaresiyle adeta bir kilise Camii’dir ve belki bir eşi de yok­tur. 1930 yılında köye göçmen gelen Rıfat Bey tarafından 500 TL.sına hazineden alınıp Camii olarak kullanılmaya başlanan kilise ilk olarak 16 Mart 1849 yılında ibadete açılmış­tır. Giriş kapısının üzerindeki Rumca kitabede: 

“Bu çok mukaddes ve pek güzel kilise, 12 Havariler kilisesidir. Hıristiyanlığa bağlı Ortodoks Hristiyanlan arkasına alan Konya ve yöresi despotu Neofıtos’un ve halkın büyük bağış ve gayretleri ile Sultan Mecid’in saltanatı devrinde inşa edildi. İsa Mesih’e asırlarca şan versin diye… Müba­rek sene 1849, mart 16” yazılıdır.” 

Dilden dile anlatı gelen hikayeye göre “Maria 16 yaşların­da iri siyah gözleri ve uzun siyah saçları ile dikkat çe­ken varlıklı bir Rum ailesinin güzel bir kızıdır. Kuzeyde, köyün yaslandığı dağın eteğinde “12 Havariler Kilisesi’ne ve “Eski Camiye” bakan güzel, kemerli bir ev­de yaşamaktadır. Hasan ise köye sonradan gelen Türk kökenli bir ailenin bal rengi gözleriyle genç kız­ların rüyalarını süsleyen, kumral, yanık tenli 18 yaş­larında yakışıklı bir Türk gencidir. Hasan’nın ailesi Mariaların üzüm bağlarında çalışmaktadır. Farklı dinde fakat ortak duygu ve inançtaki iki genç birbir­lerine karşı duyarsız değildir. Üzüm bağlarında sık sık göz göze gelirler. Duygulan birbirine kilitlenmiş­tir iki gencin. Maria pencereden köyü izlerken hep Hasan’ı düşünür. Bal rengi gözleri aklından çıkmaz hiç. Hasan da rüyalarında Maria’yı görür hep. .İki genç o gün, bağ dönüşü “yalnız Armut”da buluşmak üzere sözleşirler. Yalnız Armut, köyün yaslandığı dağın yaklaşık 1500 m. yükseklikteki tepesine yakın bir yerde bir asırdır tek başına köyü seyreden bir yaba­ni armut ağacıdır. Kim bilir ne aşklara tanıklık yapmıştır. İlkin Hasan çıkar yalnız armuta. Ağaca yaslanır, başını elleri arasına koyup köyü seyreder. Maria’nın gelişini izler. Maria da ge­lir bir süre sonra. Birlikte köyü seyrederler uzun uzun hiç konuşmadan. Kalpleri konuşuyordur hiç kuşkusuz o an. Yakında askere gidecektir Hasan. Maria’dan kendisini beklemesini ister, söz alır. Tarla ve üzüm bağlarında çalışanlar yavaş yavaş toparlanmak­tadır. Hava kararmaya, yıldızlar belirmeye başlar. Maria Hasan’a kendi işlediği bir mendili verir. Beni sakın unutma der sevgilisine. Hasan ise bir dağ çiçeği yerleştirir sevgilisinin saçla­rına. Sonra Hasan başlayan Birinci Dünya Savaşı’na katılmak üzere askere gider. Maria çok bekler ama Hasan gelmez, gelemez. Şehit olmuştur. Sonra 1924 Mübadelesinde Maria Yunanistan’a gider. Hasan’ı yine beklediği ,hatta birkaç kez daha Özlüce’ye geldiği ama Hasan’ı bulmadığı söylenegelir. 

Köyde bulunan kilisenin 1849 da yapıldığı,1936 yılından sonra da cami olarak kullanıldığı bilinmektedir. Osmanlı döneminde 1892 de yapılan bir okulda köyde bulunmaktadır. Köyden kente göç dalgası Özlüce’yi etkilemiş, 1997 de 1335 olan nüfus, 2000 de 1527 olmuş iken 2010 da 1226 ya, 2015 de 1014 e 2019 da 941 e düşmüştür. 

Yararlanılan Kaynaklar;

-M.Sacit Pekak, Kappadokia Bölgesi Kiliseleri, METU JFA, 2009/2

-Wikipedi 

http://www.fibhaber.com/derinkuyunun-tarihi-zile-ozluce-koyu-makale,2539.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın