İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

AZİZ MOR AHRON KADİM SÜRYANİ MANASTIRI (3)

Fikri Demirtaş

Aziz Mor Ahron’a Yolculuk

Bu masal gibi güzellikteki tarihi Mor Ahron Manastırına Elazığ-Baskil tarafından değil de,Malatya Battalgazi güzergâhı daha yakın olduğunu öğrenmiştim. 14 Mayıs 2020 tarihinde bir

bayan gezgin araştırmacı, diğeri fotoğraf sanatçısı arkadaşla üçümüz, Malatya’dan yola çıktık.Ulaşım Malatya’nın Battalgazi ilçesinde bulunan saat başlarında Karakaya Baraj gölünde

Atabey Köyü İskelesinden hareket eden Feribota saat 09.00’da aracımızla bindik. İmikuşağı Köyü iskelesine geçilmesi 5 km’lik rota yaklaşık 25 dakika sürdü. Malatya’dan Atabey iskelesine saat başlarında Büyükşehir Belediyesine ait otobüslerde ulaşım sağlanıyor.

Dünyada ve ülkemizde de Koronavirüs salgınından dolayı boğazın iki yakasında güvenlik önlemleri alınmış jandarma kimlik kontrolü yapıyor. Malatya tarafında görevli Sağlık

memuru her yolcunun ateşini ölçüyordu.Güverteye çıktık, göl masmavi rengiyle İstanbul boğazını andırıyordu. Çay-simit eşliğinde süren yolculuğa, suyun üzerinde zarifçe süzülen, avlayan, oynayan martılara simit parçaları atarak fotoğraflarını çektik. Gemi kaptanından Malatya ve Elazığ illerine ait tur tekneleri ve çevredeki balıkçı tekneleri vasıtasıyla gruplara doğal güzellikleriyle göz kamaştıran Malatya,

Fırat Nehri ve Karakaya Baraj Gölüyle tarihi, kültürel ve doğa güzellikleri ile ziyaretçilerine macera dolu anlar yaşattığını öğrendik.

İmikuşağında yol kenarında iğde ağaçlarının kokusunu bülbüllerin türkülerini dinledikten sonra, iğde kokusuna tutunup sebze tarlaları, kayısı ağırlıklı meyve bahçelerinin arasında

rota üzerinde bulunan baraj kıyısındaki Şeyh Hasan Köyüne (Şıh Hasan-Tabanbükü) uğradık.1987 yılında Karakaya Barajı altında kalmış olan köyün türbe ve mezarlarının bir kısmı yeni

yerlerine yerleştirilmiştir. Köy adını Şeyh Hasanlı adlı aşiretten alır. Şeyh Hasanlı Aşireti Irak ve Horasan üzerinden gelerek yerleşmiş bir Türk Alevi Ocağı ve Aşiretidir. Bu ziyaretler

özellikle Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Yesevi dervişlerinin kabirleri olup, yöre halkı tarafından yoğun olarak ziyarete konu olmaktadır. Selçuklu dönemi mezar taşları, Şeyh Ahmed Dede türbesi, Derviş Ali, Kul Mustafa’nın kabri. Teslim Abdal türbesi görülüp Cemevinde dinlendikten sonra Bilal uşağı köyü, bakkalından ekmek su alıp, güzergâhı teyit edip

yolumuza devam ettik. Kayısı bahçelerinin arasından geçerek bozkırda yılan gibi kıvrılan yollardan ilerleyince yaklaşık 15 dakika sonra bir köprüyü geçer geçmez sağa döndük. Eski

adı Kozan, Közük (Işıklar) köyünden geçip, Baygit köyünün hemen girişinde mermer ocağı yoluna girdik. Artık asfalt bitmiş, stabilize yolda yarım saat arabamızla tırmandık. Yol

tabelasında Çince’de yazan mermer ocağına varmadan sola yeni açılan yola girdik. Yol bitince Muşar dağının altında arabamızı bıraktık. Fotoğrafçı arkadaş rahatsızlığından dolayı arabanın yanında kaldı. Alıç ağacının altında kalarak Baraj manzarasını seyre koyuldu. İnek çobanı çocukla sohbet ederek fotoğraflar çekmiş.

Bayan arkadaşla elimizde sopa ile yaklaşık 2-3 saatlik bir tırmanış yaparak patika yollardan keyifli bir yürüyüş yaparken bir tilki meşe ağaçlarının arasından yıldırım hızıyla derenin

içerisindeki mağaraya doğru uzaklaştı. Mor Ahron Kilisesinin üzerinde göğün maviliklerinde uçan kartallar tilkiyi gördü. Ve onun üzerine doğru uçmaya başladılar. Koyun sürülerinin iz

yaptığı çılga yolu takip ederek yolumuza devam ettik. Bir belgeselde izlemiştim; karlı dağların üzerinde, sadece kartallar rahat uçarmış.

Youtube paylaşımları ile tanınan, bibilerin sevgilisi, bayan gezgin ile güneş altında sürekli yükselen bu dağ çıkışı yorucu yolculukla renge renk çiçeklerin, papatyaların, gelinciklerin,

yemyeşil otların arasında sığır, davar çobanlarıyla selamlaşarak, fotoğraflarını çektik.Sırtımızda çanta ve makinelerimiz elimizde asaya benzer bir sopayla sohbet ederek yürüyüp tepeleri bir, bir geri bırakarak, tertemiz havayı soluyarak ara sıra mola verip ilerledik. Balık sırtını andıran zirveye yaklaştıkça nefesimiz daralıyor, ayaklarımızda derman

tükeniyordu. Nihayet zorlu ve zahmetli iki saatlik tırmanıştan sonra masmavi beyaz bulutlar içinde nihayet masal kiliseyi gördük. Manastırın altındaki bir tarla beyaz zambaklarla

doluydu. Belki de binlerce yıl açarak geçmişe sahip, doğayı da süslüyordu…Manastır, kartal yuvasını andıran görünümü ve görkemiyle bizi karşılıyordu. Birazdi dinlendikten sonra manastırı gezmeye başlıyoruz.>>DEVAM EDECEK

http://www.malatyasonsoz.com.tr/aziz-mor-ahron-kadim-suryani-manastiri-3-h309899.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın