İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Soykırım yalanı ile Yeni Sevr’i hedeflemekteler…

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Tacettin Çolak

Bildiğimiz gibi, Batılı Emperyalistlerin çökkün Osmanlı’ya imzalattığı Sevr Antlaşmasıyla; Anadolu’nun bütün parçaları Türklerden ve Kürtlerden alınmış, Kürt illerinin ise yüzde 80’i Ermenilere verilmişti. Geri kalan kısımları da Fransız ve İngiliz egemenliğine bırakılmış, Ege Yunanistan’a, Adana-Konya arasında kalan bölge İtalyanlara, İstanbul ve çevresi batılı emperyalistlerin ortak yönetimine bırakılmıştı. Türklere bırakılan ise İç Anadolu’da kalan küçük bir bölgeydi.

Tabi, bu Antlaşma atalarımızın Mustafa Kemal önderliğinde yaklaşık dört yıl yürütüp zaferle sonuçlandırdığı ulusal kurtuluş savaşımızla parçalanıp çöpe atılmıştır. 

Ancak Batılı Emperyalistlerin Sevr özlemleri hiçbir zaman yok olmadı. Bu kez Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırlarını değiştirecek Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ya da Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP)’u devreye soktular. 

Bu nedenle Ortadoğu’yu ölüm tarlalarına çevirdiler. 

Sevr haritasını revize ederek hazırladıkları BOP haritasında da Türkiye’nin bir bölümü “Free Kurdistan” bir bölümü de “West Amenia” olarak gösterilmiştir.

Batılı Emperyalistler, işte bu amaçlarını gerçekleştirmek ve Ortadoğu’da ikinci bir İsrail yaratmak için Amerikancı Kürt hareketine para, silah cephane desteği vermekteler. Onlar da kendilerini Amerika’nın kara gücü olarak görmekte zaten… 

Batılı Emperyalistlerin elindeki ikinci koz da “Ermeni Sorunu”dur. 

Esasında Büyük Ekim Devrimi ile kurulan Sovyetler Birliği bünyesinde Ermeni Sorunu çözülmüştü. Tüm Dünya Ermenilerine 1921’de kurulan Ermenistan Devletinde yaşayabilecekleri çağrısı yapılmıştı. 

Ancak Emperyalistler, kendi ülkelerinde yaşayan Ermeni Burjuvaları eliyle bu sorunu hep ellerinin altında tuttular. Amaçları üç (T)’yi yaşama geçirmek. Tanıma, toprak ve tazminat…

Bu amaçla 80’li yıllarda Avrupa’nın çeşitli yerlerinde diplomatlarımızı katlettirdiler ASALA adlı cani örgüte. Şimdi ise bu örgütün esamisi okunmuyor.

Dünyanın değişik ülkelerinin parlamentolarında “soykırımı tanıma” kararları alınıyor.

Son olarak ABD Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından 2019 yılının Ekim ve Aralık aylarında alınan kararlarla soykırım yalanı tanınmış oldu.

Bu yalanı yedirmek için Papa’lar bile devreye girmekte. 

Fakat bir de ülkemizdeki “Sevrci Sahte Sollar” var ki, onlar da “İngiliz Savaş Propaganda Bürosu”nun-“Foreign Office”in, “Wellington House”un, Washington’un, Pentagon’un, CIA’nın Türkiye’deki resmi ya da gönüllü memurları! olarak her 24 Nisan’da saat 19:15’de sokağa çıkarlar. 

Bu yıl da (Coronavirüs salgını nedeniyle sanal ortamda) yine aynı saatte açıklama yapacaklar. 

Halkın Kurtuluş Partisi de önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da saat: 19:19’da bunların yalanlarını deşifre etmek için açıklama yapacak.  

“Yeni Sevr”cilerin yapmaya çalıştıkları; 1916’da Birinci Emperyalist Yağma Savaşı’nda İngiliz Savaş Propaganda Bürosu’nun “Savaş Propagandası” olarak ürettiği “Mavi Kitap”taki, yalanları/ iftiraları savunmak ve gündemde tutmak.

Öyle ki; “Mavi Kitap”ta; o trajik dönemde hayatını kaybeden Ermenilerin sayısı 600 bin olarak geçtiği halde bizdeki Sevr’ciler o abartılı yalanı tam iki buçukla çarpıp, bir buçuk milyona çıkarıyorlar. 

Oysa bu kitabın yazarlarından biri olan ve Birinci Dünya Savaşında İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın Siyasi İstihbarat Dairesi’nde görevli olan Arnold Tonybee, ömrünün son yıllarında yaptığından pişmanlık duyuyor. 1966’da yazdığı “Hatıralar” adlı kitabında  “Çok üzgünüm”, diyor. “Orada yaptığımız sadece savaş propagandası amacına yönelik şeylerdi”. diyor. “Türklerin 1915’teki tehciri savunma amacıyla alınmış bir tedbirdi. Benzerini pek çok devlet yaptı. Amerika Birleşik Devletleri de İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkesindeki Japon nüfusu başka bölgelere nakletti”, diyor.

Yine 1913-1916 yılları arasında Türkiye’nin ABD Büyükelçisi olan Morgenthau’nun anlatımlarını içeren “Henry Morgenthau’un Öyküsü” diye bir kitap daha yazılmıştır. 

Bu kitap da “Mavi Kitap”ın bir benzeridir. 

Mavi Kitap, sürmekte olan savaşa yeni taraftarlar kazanmak için yazılmıştır. Morgenthau ise kitabında Osmanlı yöneticilerini; canavarlıklarıyla övünen, kan dökmekten zevk alan cani ruhlu insanlar olarak anlatarak, Amerikan Halkını savaşa ikna etmek ve ABD’yi İngiltere safında savaşa sokmak için yazmıştır bu kitabı.

Fakat bunun da ipliğini pazara çıkaran yine Amerikalı bir namuslu bilim insanı oldu. 

Princeton Üniversitesi Tarih Profesörü Heat W. Lowry 1991’de yayımladığı; “Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsün Perde Arkası” isimli kitabında açıkça kanıtlandığı gibi, Morgenthau; kendi kitabıyla kendi halkını ve dünya halklarını kandırmakla kalmayıp, “Mavi Kitap”ın yazarlarına da kaynaklar aktarmış.

Öte yandan, o dönemde Osmanlı Ermenileri Temsilcisi olarak Paris Konferansı’na katılan Boghos Nubar Paşa; Fransız Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı mektupta ve Paris Barış Konferansı’nda yaptığı konuşmada; “Osmanlı’nın, savaşın başında Ermeni temsilcilere geldiğini ve Ruslara karşı ittifak edelim, karşılığında size çoğunluk olduğunuz bölgelerde özerklik verelim” dediklerini, “kendilerinin de bu teklifi reddedip müttefiklerin safında savaştıklarını” söylüyor. Yine savaşta Ermeniler kadar Türklerin de kayıplarının olduğunu söylüyor. 

Aynı konferansa Ermenistan Cumhuriyeti Başkanı olarak katılan Avetis Ahoranyan da; “biz onlardan öldürdük onlar da bizden” diyerek, Rus Generallerin kontrolünde Rus birlikleriyle yan yana Osmanlı’ya karşı savaştıklarını söyler. 

Meraklısı için internet ortamında çok kolay ulaşılabilecek belgeler bunlar. 

Ayrıca daha ayrıntılı bilgi ve belge için HKP Genel Başkanı Sayın Nurullah Ankut tarafından kaleme alınmış olan ve Derleniş Yayınları tarafından yayımlanan; “Sevrci Soytarı Sahte Sol ve Ermeni Sorunu” kitabına bakılmalıdır. 

Birleşmiş Milletler’in 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme”nin 2’nci maddesinde aynen: “Bu sözleşme bakımından, ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla (niyetiyle) işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur.” denilmektedir

Evet, o dönemde yaşananın karşılıklı bir çatışma ve katliam olduğu, her iki tarafın da büyük kayıplar verip acılar çektiği çok açık bir gerçektir. Ancak sözleşmede öngörülen; “kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla (niyetiyle) işlenen” fiillerden söz etmek mümkün değildir. Çünkü bizzat Ermeni liderlerin beyanlarıyla da sabittir ki, Ermeniler de Osmanlı’yla savaşan ülkeler safında Osmanlı’ya karşı savaşmışlardır.   

Bu acıların yaşanmasına sebep de Batılı Emperyalist haydutlar; İngiliz, Fransız, Amerikan ve İtalyanlarla Rus Çarlığı’dır.

Bu emperyalist çakallar Osmanlı’yı parça parça edip aralarında paylaşmak için, yüzyıllar boyu birlikte kardeşçe yaşamış iki halkın arasına kama sokmuşlar, parçalamışlar halkları. Ermeni Milletini boş hayallerle avutuyorlar. İskenderun Körfezi’yle Trabzon’u birbirine bağlayan bir hattın doğusunda kalan geniş topraklar üzerinde sana bağımsız bir Ermeni devleti kuruvereceğiz, diyerek kandırıyorlar Ermeni burjuvalarını. Ve harp içindeki Osmanlı’yı arkadan vurduruyorlar, bu burjuvaların komuta ettiği Ermeni Ordusu’na.

Tehcir, işte Osmanlı’nın bu olay sonucunda aldığı bir savunma tedbiriydi.

Aslında gerçeğin böyle olduğunu hem bizdeki Sevr’ciler hem de Batılı efendileri bal gibi bilirler. Ama işlerine gelmez. İşi dramatize ederek, sayıları abartarak yüz yıl önce yaşanmış bir trajediyi emperyalist politikalarına alet ederler.  

Oysa bunlarda en küçük bir samimiyet olsa, bırakalım 100 yıl önceyi, 26 Şubat 1992’de Ermenilerin, Hocalı’da 613 Azerbaycanlı Müslümanı tam da soykırım kapsamına girecek bir planlamayla kuşatıp bir gecede katlettiklerine de ses çıkartırlardı. Hocalı, Karabağ ve onun haricinde Ermenistan’ın bugün de işgal altında tutmaya devam ettiği Azerbaycan’ın 7 ayrı yerleşim bölgesinde yaptıkları katliamlara niçin tek kelime etmiyorlar? 

Ermenistan’ın işgal ettiği Azerbaycan’ın topraklarından kayıtsız şartsız çekilmesini öngören dört tane Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına uymadığını niçin hiç gündem etmezler? 

Peki, Ermenistan bu pervasızlığı kime güvenerek yapabilmektedir?

Tabii ki; ABD, AB Emperyalistlerine ve artık emperyalist bir devlete dönüşmüş olan Rusya’ya. Dikkat edersek onlar bugüne kadar Ermenistan’ın BM kararlarına uyması yönünde en küçük bir söz ve davranışta bulunmadılar. Böylece de Birleşmiş Milletler kararları kâğıt üzerinde kalmıştır. Çünkü Azerbaycan Türk’tür…

Görüldüğü gibi, bu soykırım yalancıları insanlığa karşı suç işliyorlar. Saf, bilinçsiz insanları yalanlarıyla kandırarak onları Türklere karşı kin ve nefret zehriyle doldurmak istiyorlar. Ermeni Halkına da Türk Halkına da Kürt Halkına da kötülük etmekteler. 

Bu her üç halkı da birbiriyle boğazlaştırmayı planlayıp projelendiren ve böylece GOP’un Türkiye ayağı olan Yeni Sevr’i yaşama geçirmek isteyen AB-D Emperyalistlerine hizmetkârlık etmekteler. 

Bakın bir İngiliz Tarihçi bunlar gibileri kast ederek neler söylüyor:

“Yalan ve asılsız sözlerle insanların zihnine kin ve nefret şırınga edilmesi, savaşta hayat kaybına neden olmaktan çok daha büyük kötülüktür. İnsanlık ruhunun kirletilmesi, insan vücudunun tahribine nazaran daha kötü ve sakıncalıdır.” (Arthur Ponsonby, Falsehood in Wartime [Savaş Zamanında Kandırmaca], s. 3)

Yanlış anlaşılmasın; bizim Ermeni Halkıyla hiçbir sorunumuz yok. Onlara karşı asla olumsuz bir duygu ve düşünce beslemiyoruz. Keşke emperyalistler 100 küsur yıl önce aramıza girmeseydi de eskiden olduğu gibi yüzyıllarca süren kardeşliğimiz aynı şekilde devam edip gitseydi. Ve bugün ülkemizde milyonlarca Ermeni kardeşimiz de yaşıyor olsaydı. Komşu olsaydık, arkadaş olsaydık, dost olsaydık onlarla. Şehirlerde, kasabalarda, köylerde, mahallelerde, işyerlerinde yan yana olsaydık.

Ama ne çare… 

Emperyalist haydutlar girdi araya, o trajediyi yaşattı bizlere. 

Her üç halkı da acılara boğdu.

Bundan sonra daha fazla acılar yaşamamak için antiemperyalist, antifeodal, antişövenist, tam bağımsızlıkçı bir hatta ortak mücadele örmekten başka çaremiz yok. 

https://halkweb.com.tr/soykirim-yalani-ile-yeni-sevri-hedeflemekteler/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın