İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Davetsiz misafir’ meselesi (2) – Mıgırdiç MARGOSYAN

Kirvem,

Malum olduğu üzere, şu sıralar dünyanın dört bucağında öncelikli gündem, koronavirüs meselesi…

Bu virüsün, bu “davetsiz misafir”in selamsız sabahsız ortaya çıktığı ilk günden itibaren giderek etrafı kasıp kavurmasının ardından bu tehlikeli gidişatı durdurmak için topyekün seferberlik halindeyiz…

Damdan düşercesine ansızın karşımızda bulduğumuz bu belanın şirretinden, gavurca adıyla “pandemi” denen bu illetten kurtulmak için tüm ülkelerin, onların siyaset erbabının kendilerince izledikleri yöntemler başlangıçta az-çok farklıyken, daha sonraları birbirinin peşi sıra gelen can kayıplarının ardı arkası kesilmeyince, bu kez de aynı hedefte buluşup, böylece bu işin içinden mümkün olduğunca tez elden sıyrılmanın yollarını mecburen aradık, arıyoruz…

Neden?

Çünkü tüm insanlık aleminde ateş bacayı sardı, korku belası kapımıza dayandı! Hipokrat yemininden ilk günden itibaren nasiplerini alan, deneyimlerini asırlar boyunca birbirlerine bir nevi “usta-çırak” yoluyla aktara aktara gelinen noktada modern tıbbın yanı sıra, keza teknolojik alet edevat eşliğinde gelip dayandığımız şu günlerde, korona meselesine en kestirme yoldan çözüm ararken, çaresizlik içinde kıvrana kıvrana, döne döne nihayetinde can simidi babında bula bula şimdilik ne mi bulduk?.. Maskeler…

Şu sıralar, yani giderayak Maskeli Balo’yu andıran bu “yalan” dünyada, kıytırık bir virüsün elinde “biçare” kalan insanların bundan sonraki serencamı ne olur, hangi menzillere doğru yol alır, hatta bugün yarın bulunması muhtemel bir aşı veya ilaç sonucunda bu virüsün kökü kurutulur mu henüz meçhul ama, öte taraftan da “Bir musibet, bin nasihatten evladır” sözünden yola çıkıp, dolayısıyla insanlık aleminin başına musallat olan bu “musibet”ten irili ufaklı tüm devletlerin ders çıkarıp, böylece bütçelerinin önemli bir kısmını oluşturan silahlanma furyasının yerine, tam aksine öncelikle sağlıktan, sulhtan yana harcayıp, dolayısıyla gerçek anlamıyla huzurlu bir dünyaya bu vesileyle belki de kapı aralamayı el birliğiyle denerler mi, yoksa aynı soyun sopu bireyler olarak hasbelkader mekan tuttuğumuz bu diyarlarda kafalarımızın dikine gidip, doymak bilmeyen egolarımızın kölesi kesilip, ardından da bugün korona, yarın bilmem hangi hinoğluhin, hangi zırtaboz virüsün zulmünden kurtulmak için, yeni, yepyeni maskelerin peşi sıra koşuşturup ömür mü tüketiriz, kim bilir Kirvem!


Evrensel Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.