İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Diyarbakır’da Hıristiyan Cemaatler

Diyarbakır, 19. Yüzyılda azımsanmayacak kadar Hıristiyan cemaati barındırıyordu. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ‘millet’ esasına göre yapılandırılan yönetim şekli, belli şartları yerine getirmek kaydı ile gayri müslimlerin ibadetlerinde ve eğitimlerinde bir sorun yaratmıyordu.

Ahmet Sümbül/Yazı Dizisi 1

Güneydoğu Ekspres Diyarbakır – Tarihte yüzyıllarca bir düzineden fazla medeniyeti barındırmış olan Diyarbakır, farklı etnik köken ve  dinden olan toplulukları içinde barındıran dünyanın sayılı  kentlerinden biriydi aynı zamanda. Diyarbakır, 19. Yüzyılda azımsanmayacak kadar Hıristiyan cemaati barındırıyordu. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ‘millet’ esasına göre yapılandırılan yönetim şekli, belli şartları yerine getirmek kaydı ile gayri müslimlerin ibadetlerinde ve eğitimlerinde bir sorun yaratmıyordu.

19. Yüzyıla baktığımızda sadece Diyarbakır değil, Hıristiyanların en yoğun bulunduğu İstanbul, İzmir dışında şu anki Türkiye sınırları içinde bulunan Kayseri, Trabzon, Van, Muş, Adana, Sivas, Malatya gibi kentlerde Hıristiyan cemaatleri  Müslümanlarla eşit haklara sahip olarak hem ibadet, hem örgütlenme hem de eğitimlerini rahatlıkla yerine getiriyordu. Ancak bu uygulama ilk olarak 1893 Rus-Osmanlı savaşı sonrası, en son da 1. Dünya savaşı sırasında tümden kaldırıldı.

4. Yüzyılda etkili bir din haline geldi

Hıristiyanlığın Diyarbakır’a girişi 1.yüzyılın ortalarına rastlar. Urfa Kralı V. Abgar’ın, havari Toma’nın kardeşi Aday vasıtasıyla Hıristiyan olmasından sonra Hıristiyanlık bölgede yayılmaya başlamıştır . Hıristiyanlık, Diyarbakır’a da bu dönemde girmiştir. Hıristiyanlıktan önce şehrin inanç yapısında Şemsilerin ağırlık kazandığı söylenebilir. Bununla birlikte o dönemde bölgede etkin olan Sabiin veya putperestlik olarak nitelendirilen farklı inançlardan da bahsetmek mümkündür. Hıristiyanlık, ancak 4. yüzyılda Diyarbakır’da etkili bir din haline gelmiştir .

Hıristiyanlar arasında yaşanan teolojik sorunlar

Hıristiyanlığın bölgede yayılmaya başlamasından İslam ordularının Kuzey Mezopotamya’ya gelişine kadar, bölge özellikle Roma-Sasani savaşları sebebiyle istikrarsızlık içinde kalmış. Bir yandan Roma- Sasani savaşları diğer yandan Hıristiyanların kendi içlerinde yaşadıkları teolojik çatışmalar bölge Hıristiyanlarının, İslam hâkimiyetine kadar, önemli sorunlar yaşamasına sebep olmuştur.

Diyarbakır ve çevresinin İslam hâkimiyetine geçmesiyle, bölge Hıristiyanları için yeni bir dönem başlamıştır.

İslam devleti koruması altındaydılar

İslam hukukuna göre; İslam devletinin otoritesini tanıyan Hıristiyanlar olarak “zimmî” statüsüne tabi olmuşlardır. Bu tabiiyet gereği; her türlü zulme ve dışardan gelebilecek saldırılara karşı İslam devletinin himayesi altına girmişlerdir. İslam devleti, gayrimüslim tebaanın mal ve canlarını, Müslümanınki gibi korumakla yükümlüdür ve hatta bu hususta devlet gerekirse savaş dahi yapacaktır.

Hıristiyanlar millet sistemine dahil edildi

İslam hukukunun belirlediği bu esaslar, Osmanlı Devleti tarafından daha da geliştirilerek, her cemaatin kendi inançlarını özgürce yaşayabilecekleri ve cemaat örgütlenmelerini özerk bir şekilde devam ettirebilecekleri “millet sistemi” ne dönüştürülmüştür. 16. yüzyılda Diyarbakır’ın Osmanlı sınırlarına katılmasıyla birlikte, şehirde yaşayan Hıristiyanlar da cemaatlerine göre millet sisteminin bir parçası olarak değerlendirilmiş ve bu sisteme dâhil edilmişlerdir. Ancak Hıristiyanların mülk edinmelerinde belli kısıtlamalara gidilmiş ve vergilendirmeler İslam hukukuna göre, Müslümanlardan ayrı bir kategoride değerlendirilmiştir.

İbadet ve eğitimlerini rahatlıkla yapabiliyorlardı

7. Yüzyıldan itibaren İslamlaşmaya başlayan Diyarbakır, o tarihe kadar Hıristiyanların daha özgür yaşadıkları bir yönetim altındaydılar. Sadece Hıristiyanlar değil, farklı etnik köken ve dinden topluluklar da aynı çatı altında yaşıyorlardı ve her bir etnik topluluk ya da dini cemaat bu kentin bir parçası konumundaydı. İslamiyet’le birlikte belli kısıtlamalara da gidilse, Hıristiyanlar yine de belli esaslara bağlı kalmak kaydı ile ibadetlerini ve eğitimlerini rahatlıkla yerine getirebiliyordu. 

19. Yüzyılda nüfus sayımları

Diyarbakır’ın nüfusuyla ilgili günümüze ulaşan ilk ciddi ve resmi kaynaklar, Osmanlı dönemine aittir. Osmanlı hâkimiyetinde bölgede vergi amaçlı yapılan tahrirler ve bunların kaydedildiği tahrir defterleri; Osmanlı Devleti’nde tımar sisteminin uygulandığı topraklardaki vergilendirilebilir ekonomik etkinliklerin ve insan kaynaklarının yerinde tespit ve kaydını içermesi açısından bizlere istatistiksel analize uygun en zengin sayısal verileri sunmaktadırlar. 

1518’de nüfus 20 bin 533 idi

Tahrir kayıtlarının Diyarbakır kent merkezinin nüfusuna dair verdikleri ilk bilgiler Osmanlı hâkimiyetinden 2 yıl sonrasına aittir. 1518’de yapılan bu sayıma göre 8.444 Müslüman, 5.985 Hıristiyan ve 157 Yahudi olmak üzere Diyarbakır’ın toplam nüfusu 14.568’dir. Yine tahrir defterlerine göre 1520-1530 tarihleri arasında; Müslüman, gayrimüslim ayrımı olmaksızın kentin toplam nüfusu 18.942’dir. 1540’ta 8.761 Müslüman, 11.612 Hıristiyan ve 160 Yahudi olmak üzere toplam nüfus 20.533’tür .

Din temeline göre vergi tasnifi

Bu kayıtlardan elde edilen bilgilerin kesin nüfus sonuçları olmayıp istatistiksel veriler olduğuyla birlikte dikkat çeken bir husus da; vergi veren nüfusun Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi gibi din temeline dayalı bir tasnife tabi tutulduğudur. Bu sebeple bu kaynaklara dayanılarak, etnik veya mezhebi ayrıma dayalı detaylı bir tasnif yapmak mümkün görünmemektedir.  Tahrir defterlerinin nüfus açısından verdiği bilgiler tartışmalı da olsa, sonraki yüzyıllarda bu tür kaynakların eksikliği hissedilmektedir.

Seyyahlardan nüfus tahminleri

Özellikle 18. yüzyıldan sonra nüfus ile ilgili bilgiler daha çok seyyahların verdiği kaba bilgilere dayanmaktadır. Niebuhr 1766’da Diyarbakır kent nüfusuyla ilgili; 16.000 evin iskân halinde olduğunu ve bunların dörtte birini Hıristiyanların oluşturduğunu söylemektedir. William Heuda, 19. Yüzyılın başında Diyarbakır nüfusuyla ilgi 11.000 hane ve 55.000 kişi olarak bir tahmin yapar . Buckingham 1815’de nüfusu 50.000 civarında tahmin eder. Buckingham’ın tahminine göre bu nüfusun dağılımı ise şöyledir: Ermeniler 1000 aile, Katolikler 500 aile, Süryaniler 400 aile, Rumlar 50 aile,  bir düzine Yahudi aile, geri kalanlar ise Müslümanlar.

Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Şemsiler..

1819’da kentte gelen A. Dupre, kent nüfusunun 56.000 olduğunu, bu nüfusun 50.000 Müslüman, 4.000 Ermeni, 300 Süryani Yakubi, 250 Yahudi, 250 Rum, 80 Keldani şeklinde dağıldığını belirtir. 1837’de Southgate nüfusu 27.000 kişi olarak tahmin eder. Bu nüfusun dağılımı ise şöyledir: 1500 Müslüman aile, 500 Ermeni aile, 300 Süryani Yakubi aile, 15 Şemsi aile, 150 Ermeni Katolik aile, 100 Keldani aile, 25 Süryani Katolik aile ve 20 Rum aile .

Salnamelerde Diyarbakır nüfusu

Nüfus ile ilgili sağlıklı bilgiler için 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’nde çağdaş sayılabilecek nüfus sayımlarından sonra belirlendi. Her ne kadar çağdaş sayılabilecek ilk nüfus sayımının 1831’de yapıldığı kabul edilse de,  Diyarbakır bu sayımın kapsamında tutuldu. Diyarbakır salnameleri 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kent nüfusuyla ilgili detaylı bilgiler sunmaktadırlar. Bu konuda ilk bilgi Diyarbekir Vilayeti Salnamesi’nde yer almaktadır. Buna göre, Diyarbakır kent merkezinin nüfusunun cemaatlere göre şöyle dağılmakta.

1870-1871 salnamesine göre Diyarbakır’da Müslüman nüfus sayısı 9 bin 814, Ermeni nüfus sayısı 6 bin 853, Ermeni Katolik nüfus sayısı 831, Süryani nüfus sayısı bin 434, Süryani Katolik nüfus sayısı 174, Süryani Keldani nüfus sayısı 976, Rum nüfus sayısı 305, Rum Katolik nüfus sayısı 55, Protestan sayısı 650, Yahudi nüfus sayısı ise 280 olarak tespit edilir. Bu rakamlarla 1871 yılında Diyarbakırın tespit edilen nüfusu 21 bin 372’dir.

4 yılda tamamlanan nüfus sayımı

Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılın derlenen en eksiksiz, en güvenilir rakamlarını verdiği kabul edilen  ve 1881 yılında başlayıp 1893 yılında tamamlanan nüfus sayımları ile birlikte tüm Osmanlı’da olduğu gibi Diyarbakır ile ilgili de daha ciddi bilgiler görülmekte. Bu sayımlara göre Diyarbakır nüfusu ve bu nüfusun cemaatler göre sayısı ayrıntılı olarak yer almakta. 19. yüzyılda gayrimüslim cemaatlerin nüfusuyla ilgili önemli bir gelişme, Katolik ve Protestan şeklinde meydana gelen ayrımların cemaat nüfuslarında meydana getirdiği değişikliklerdir.

Tüm gayrimüslimler aynı adla kaydedildi

Bu değişim veya parçalanmaların nüfus açısından takibi de ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında yapılabilmektedir. Bu dönemde bile bu ayrımlara dayalı net bir bilgi ortaya çıkmamaktadır. 1881-1893 Osmanlı sayımında bu durum net bir şekilde göze çarpmaktadır. Örneğin; Katolik ve Protestanlar tek bir millet olarak gösterilmektedir. Bunların hangi cemaatlerden (Süryani, Ermeni vs.) olduğu konusunda bilgi yoktur.

1881-1893 Osmanlı Nüfus sayımıyla hemen hemen aynı tarihlerde Fransız Vital Cuinet, Diyarbakır kent merkezinin nüfusunun şöyle vermektedir:

 Müslümanlar  20.142

Ermeni Gregoryenler  8.480

Katolik Ermeniler  899

Protestan Ermeniler  880

Rum Ortodoks  900

Rum Katolikler 60

Keldaniler  990

Süryani Katolikler 400

Süryani Yakubiler 950

Kapuçin İtalyanlar  2

Fransız Fransiskenler   46

Yahudiler 284

Toplam : 34.033

(Sürecek)

https://www.guneydoguekspres.com/genel/diyarbakir-da-hiristiyan-cemaatler-h11021.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın