İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Filiz Eczacıbaşı Sarper: İzmir’in kültür ve sanat kenti kimliği geri geliyor

İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV)’nın Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Eczacıbaşı Sarper, İzmir’i sanatla buluşturan isimlerden… İKSEV’le aralıksız bir şekilde ve büyük bir özveri ile kentine hizmet etmeyi sürdüren Sarper, hayata geçirilen projeleri GÖZLEM’e anlattı.

EDA EBRU NANECİ

“Kültür ve Sanat Kenti İzmir” sloganıyla çalışmalarını sürdüren İKSEV, Uluslararası İzmir Festivali’yle, alanlarında dünyanın en önemli isimlerini İzmir’e getirerek Türkiye’nin ve İzmir’in tanıtımını başarıyla yapmayı sürdürüyor.

Uluslararası İzmir Festivali kente değer katmaya devam ediyor. Tarihi mekanları sanatla buluşturan İzmir Festivali, Efes Antik Tiyatrosu, Celsus Kütüphanesi, Efes Odeon’un yanı sıra Meryemana Evi, St. Policarp Kilisesi, Agora, Bayraklı Ören Yeri’nden Bergama Asklepion’u, Çeşme Kalesi’ni ve Türkiye’nin ilk yavaş kenti Seferihisar’daki Sığacık Kalesi’ne kadar çok sayıda tarihi mekanı da tüm dünyaya duyuruyor.

İzmir Avrupa Caz Festivali ise en önemli projelerden biri… Bu festival ile İtalya, Fransa, Almanya, Avusturya, Romanya ve İsviçre’den gelen caz sanatçıları İzmirli caz severlerle buluşurken, çok sayıda genç izleyici Avrupa Cazını dinlemek, anlamak, öğrenmek ve sevmek fırsatını buluyor.

Türk bestecilerinin tanıtılmasında önemli bir görev üstlenen İKSEV, Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması ile de çağdaş müziğin yaşam kaynaklarından biri olmaya devam ediyor.

İşte, Yayın Kurulumuza konuk olan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV)’nın Yönetim Kurulu Başkanı Filiz Eczacıbaşı Sarper’e sorularımız ve cevapları…

İKSEV’in çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

Benim bütün yaşamım bu vakıf. İzmir Sanat ve Kültür Eğitim Vakfı 1985 yılında kültür ve sanatın araştırılması, oluşturulması ve yaygınlaştırılması amacıyla kuruldu. Kurulduğu günden bu yana da ilk hedefi kültür ve sanat kenti kimliğini geriye getirmekti. İşe birçok etkinliği tarihi mekanlarda gerçekleştirmekle başladı. İzmir Festivali vakfın lokomotif etkinliğiydi. 1987 yılında ilk kez gerçekleştirildi. Tam 34 yıldır Uluslararası İzmir Festivali’ni bu vakıf gerçekleştiriyor. Tüm zorluklara rağmen, hiç bitmeyen bir inançla gerçekleştiriyor. Hemen her gün de çıtasını yükseltmeye gayret ederek ve bunu başararak devam ediyor. Bugün, İzmir Sanat ve Kültür Eğitim Vakfı tarafından gerçekleştirilen İzmir Festivali, kentimizin adını en iyi biçimde Avrupa’da ve bütün dünyada duyuruyor. Sanatçıların buradan olumlu görüşlerle ayrılması değil, aynı zamanda da tarihi mekanlarımızın vurgulanarak altının çizilmesi ve yaklaşık 10 bin yıllık tarihe sahip kentin dünya gündemine bir kültür sanat kenti olarak çıkmasını gerçekleştiriyor. Efes Antik kenti yıllar sonra ilk kez Uluslararası İzmir Festivali’yle sanatsal etkinlikler açıldı. Onun yanı sıra Celsus Kütüphanesi, Odeon, antik kentteki Agora etkinliklerimizde kullandığımız tarihi mekanlar. Çeşme Kalesi ve orada bulunan kilise kullanıldı.

“İKSEV’in katkısı göz ardı edilemez”

Ayrıca Agora kazılarında bir kıvılcım başlatmak için üzere vakfımızın göz ardı edilmeyecek bir çalışması olmuştur. Henüz bir çalışma yoktu ancak çalışma yapılması gereken bir bölgeydi. O dönem çalışma yapan bir arkeolog bize geldi. Restorasyon yapıp yapamayacağımızı sordu. Vakfımızın böyle büyük bir çalışmayı yapacak maddi gücü yoktu ancak açılışlarımıza çok sayıda bakan katılırdı. Orada bir açılış yapar ve dikkatlerini çekeriz diye düşündük ve yanılmadık. 13. festivaldi. Çok zor şartlarda yaptık fakat istenen sonuç geldi. Hem belediyemiz hem İZTO katkı koydu ve çalışmalar bugün hala daha sürüyor. 16. festivalimizi de Kadifekale’de açtık. Orada da çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar kent için çok büyük bir kazanç olacaktır.

Uluslararası İzmir Festivali ile Avrupa Cazz Festivali büyük ilgi görüyor. Bu iki festival hakkında neler söyleyebilirsiniz?

İzmir Sanat ve Kültür Eğitim Vakfı, Uluslararası İzmir Festivali ile bir zoru daha başardı ve Avrupa Birliği’nin içinde olan Avrupa Festivaller Birliği’nin bir üyesi oldu. Şu anda 68 yıllık geçmişinde ilk defa bir Türk festival birliğe üye oldu. Ben de 2 dönemdir Avrupa Festivaller Birliği’nde 8 kişilik yönetim kurulunun içinde yer alıyorum. 6 yıldır orada bu çalışmayı sürdürüyoruz ve sınırlar ötesi çalışmaların önemli noktalarından biriyiz. Uluslararası İzmir Festivali, Türkiye’nin festival merkezi olarak görev yapıyor. “Avrupa için Festivaller, Festivaller için Avrupa” projesini de yine biz yürütüyoruz. İzmir Festivali çok önemli sanatçıları, çok önemli orkestraları ve dans topluluklarını İzmir’de konuk etti. İzmir Festivali’nin bu yıl 34’üncüsü gerçekleştirilecek.

İzmir Festivali’nin ardından Avrupa Caz Festivali’nin ise 27’incisini gerçekleştirirken yaşadığımız olağanüstü hal gündem nedeniyle konser ve etkinliklerimizi iptal ettik. Ancak Avrupa Cazz Festivali genel anlamda sadece konserle değil, yapılan eğitimlerle kentimizi caz havasına sokuyor. İletişim fakültesi öğrencileri duayen gazeteci ve yazarlarla birlikte bir çalışma yapıyor. Konserleri izliyorlar ve konserle ilgili eleştiri yazıyorlar. İçinden seçilen güzel kritikler Türkiye’de yayınlanan bir caz dergisinde öğrencilerin isimleriyle yayınlanıyor. Hem bilgi ve birikim açısından faydası oluyor hem de adeta ödüllendiriliyorlar. Çeşitli fotoğrafçılar geliyor. Festivalde konserlerin dışında çok çeşitli alanlarda çalışmalar da oluyor. Sürekli olarak ustalar ve gençleri buluşturuyoruz.

“Yarışma bir başlangıç”

Türkiye’de senfonik müzik dalında hem ilk hem de sürekli olarak gerçekleştirilen tek yarışma olan Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Ulusal Beste Yarışması’nı yapıyoruz. Bu yarışma bugüne kadar 350’ye yakın senfoniyi çok sesli müzik dağarcığına kazandırdı. Bestelerin seslendirilmesi konusunda elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Senfoni orkestrası tarafından bestecinin eseri seslendirildiğinde gençlerin yüzündeki o ışığı görmeniz lazım. Ben çok duygulanıyorum. Bu eserlerin CD’leri yapılıyor. Az seslendirilmesi konusunda üzüntü duyuyordum. Kasım ayında Rengim Gökmen’le bir yuvarlak masa toplantısı yaptık. ‘Eserler, beklediğiniz şekilde seslendiriliyor mu?’ sorusu geldi ve Rengim Bey o kadar güzel bir noktaya değindi ki… Yarışmanın gençler için bir başlangıç noktası olduğunu ve yarışmadaki esas olayın besteci ortaya çıkarmak olduğunu söyledi. İlk beste yarışmamızdaki birincimiz Hasan Uçarsu ve bugün Türkiye’nin en çok anılan bestecilerinden biri.

Türkiye’de bir ilk

Bunun dışında Türkiye’de bir ilk olan enstrüman müzesini İzmir’de açtık. Güner Özkan Bey’in bize bağışladığı yaklaşık 350 Türk sazının sergilenmesi ile ortaya çıkan bir müzeydi. Şu anda bu eserlerin sergilenmesiyle birlikte konservatuar öğrencileri için açtığımız 200 kişilik bir salonuyla ve ses arşiviyle İzmir için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. İstanbul’da da böyle bir girişim başladı. Kültür Bakanlığımız böyle bir müzeyi İstanbul’a da açacak. Bizden danışmanlık aldılar. İnanıyoruz ki kentimizi en iyi şekilde tanıtmak ve ‘Kültür ve sanat kenti İzmir’ sloganının içinde çok önemli bir yer tuttuğumuza inanarak çalışmalarımıza devam etmeye çalışıyoruz.

Yaptığınız festivallere ilgi ne boyutta? Ayrıca hem ülke ekonomisine hem de Türkiye ekonomisine ne gibi katkılar sağlıyor?

Özellikle caz festivallerinde yüzde yüz doluluk oranı mutlaka yakalanıyor. İzmir Festivali biraz daha büyük mekanlarda olduğu için kapasiteye göre doluluk oranı değişiyor. El birliği ile çalışılırsa ekonomiye olan katkısı artabilir. Özellikle İzmir’in içinde bulunduğu o tarihi dokunun içinde turizme katkısı mutlaka çok önemli olacaktır. Böylesine önemli sanatçıların, böylesine önemli tarihi mekanlarda verdikleri konserlerle turizm olumlu etkilenecektir. Tabi bunun için kent olarak bu etkinlikleri omuzlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bu çaba İzmir’de zaten var. Eğer böyle bir çaba olmasaydı 34 yıldır bu festival yapılmaz ve vakıf çalışmaları devam etmezdi. Ancak bilinç artarsa başarının daha da artacağını düşünüyorum. Bugün ‘İzmir Festivali’ dediğiniz zaman Avrupa Birliği’nin kültür komisyonunda herkes tanıyor.

2018 yılında Türkiye’de bir toplantı yapmayı önerdim. Avrupa Birliği tarafından kültürel miras yılı ilan edilmişti. Türkiye’den çok olumlu ve mutlu bir şekilde ayrıldılar. Bir yıl içinde belli programların yapılabilmesi şanstır. Bu yıl hem Viyana Filarmoni Orkestrası hem Berlin Filarmoni Orkestrası bize teklif getirdi. Biletleri almak istediler, onları misafir ettik. İlk konseri Efes Agora’da yaptık ama alan yeterli gelmedi. Berlin Filarmoni Orkestrası daha büyük bir alanda konser yapmak istedi. Dönemin Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ile görüşerek alanı ayarladık. Tüm biletler satıldı. Konser sırasında dolaşan helikopterin ne amaçla orada olduğunu sonradan öğrendik. Bilet bulamayan turistleri o atmosferi yaşatmak ve konseri göstermek için ücretli bir şekilde helikopterle dolaştırmışlar.

Eğitim alanında yaptığınız çalışmalar da önemli bir yer tutuyor. Kısaca bu çalışmalardan bahseder misiniz?

Dört yıl önce dünyanın en önemli modern dans topluluklarından biri festival için geldi. ‘Workshop yapıyoruz alır mısınız?’ dediler. Bir şart koştum. Türkiye’den bir öğrenciyi Amerika’da eğitim almak üzere götürürlerse kabul edeceğimi söyledim. Bir kadın bir erkek dansçıyı eğitim için götürdüler. Kalma masraflarını da karşıladık. Eğitime önem veriyoruz. Türkiye’nin çeşitli illerinden 90 tane dansçı bir hafta çalışmak için geldi ve İzmir’de eğitim aldılar. Ayrıca keman yapım atölyemiz var. Türkiye’nin bir ucunda da olsa enstrüman yapımı bölümü olan üniversitelerinden öğrenciler de geliyor. Önemli keman yapımcıları ders vereceği için Türkiye dışında Rusya’dan, Avusturya’dan, Yunanistan’dan öğrenciler gelmek ve katılmak için talepte bulundular. Frankfurt Fuarı’nda 2 Nisan’da Türk keman yapımcıları lansmanı yapacaklar.

ECZACIBAŞI SARPER KİMDİR?

İzmir’de doğdu. İzmir Amerikan Koleji’ni bitirdikten sonra, koreoloji eğitimi almak üzere İngiltere’ye gitti. 1975 yılında Londra Collage of Choreology Yüksek Bölümü’nü bitiren Sarper, yurda döndükten sonra İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde sahnelenen Sait Sökmen’in “Kurban” adlı balesini Benesh Dans Notasyonuna geçirerek Londra’daki Uluslararası Koreoloji Kütüphanesi’ne kaydettirdi. Eser, koreoloji kütüphanesindeki ilk Türk eseri olup, Sarper’e “A.I.Chor” ünvanı kazandırdı. 1977 yılından başlayarak üç kez Dünya Koreolojistler Toplantısında ülkemizi temsil etti. Çalışmalarını 1980 yılına kadar İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nde sürdürdü. “Valpurgis Gecesi”, “Mezuniyet Balosu”, “Oluşum”, “Harika Mandrarin”, “Anılar”, “Kavak Yeli”, “Balanchine Armağan” adlı yapıtları yazdı. “Patenciler” ve “Giselle” balelerini Benesh Dans Notasyonundan sahneye uyguladı. 1985 yılında kurulan İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın kurucuları arasında yer alarak ilk Yönetim Kurulu Başkanı Nejat F. Eczacıbaşı döneminde başkan vekilliği yaptı. 1993 yılında da Nejat F. Eczacıbaşı’nın vefatı üzerine İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildi; halen bu görevini sürdürmektedir.

https://www.gozlemgazetesi.com/HaberDetay/253/1123255/filiz-eczacibasi-sarper-izmirin-kultur-ve-sanat-kenti-kimligi-geri-geliyor.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın