İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Sadık bir dava adamı Şevket Kazan

Mustafa Kasadar

Bu din kendisine samimiyetle hizmet eden dava erlerinin omuzlarında yükselmiş ve yine aynı yolla yükselecektir. Bu topraklar Allah davasının delisi olan insanlardan asla boş kalmayacaktır.

Osmanlı Devleti’nin yerine kurulan yeni Türkiye Devleti resmi dini İslam olan bir İslam Devleti olarak kurulmasına rağmen az bir zaman sonra yönünü Batı’ya çevirmiş, İslam’la savaşmış ve mütedeyyin Müslümanlara karşı çok ağır baskılar uygulamıştır. Devlet dairelerinden İslam’ın izleri tamamen silinmiş, namaz kılan yüksek rütbeli bir devlet görevlisi nerede ise görülmez olmuştur. Halk yığınları sağcı-solcu diye ikiye ayrılıp iki batıldan birisine destek olma mecburiyetinde bırakılmıştır. Batı’nın emrinde çalışan siyasi aktörlerden başka hiçbir kimseye devlet idaresi için geçit verilmediği böyle dönemde Milli Görüş Hareketi üçüncü bir yol olarak ortaya çıkmış ve Hakk’ın gür sedası olmuştur.

Geçtiğimiz günlerde rahmet-i Rahman’a kavuşan Şevket Kazan abimiz işte bu davanın ilklerinden ve kelle koltukta mücadele edenlerindendir. Kendisi esasen medrese usulü Arapça eğitimini tamamlamış iyi bir hocadır. Hatta medrese müfredatı içerisinde okutulmayan birçok kitabı da özel olarak hocalarından ders alarak okumuştur. Örneğin Kadı Beyzavi tefsirini iki kere, iki ayrı hocadan okumuştur. Ama o sadece hukukçu ve avukat olarak tanındı. Önünde diz çöktüğü hocaların birçoklarından kendisi daha iyi hoca olduğu halde bunu hiç hissettirmedi. 

Hukuk fakültesini 1971’de 38 yaşında iken bitirmiş ve aynı yıl kurulan Milli Nizam Partisi’ne katılmış ve böylece Erbakan Hocamızın yanında ve daima en yakınında durarak yarım asır sürecek hak ve adalet yürüyüşüne başlamıştır. Milli Görüş partilerinin hepsinde görev almış, bakanlık yapmış ve hapis yatmıştır. Bu işin nimetine istemeyerek iştirak etmiş, külfetine ise severek katlanmıştır.

İslami hassasiyeti ise ilminin ağırlığıyla mütenasipti. Nitekim bir Ermeni gazetecinin öldürülmesi olayının ardından medyanın dolduruşuyla sokaklarda kalabalıklara: “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganları attırılması üzerine kendisini şu uyarıyı yapmak zorunda hissetmiştir: “Hepimiz Ermeni’yiz” demek bu millete yakışmaz. Biz Mehmetleriz, Hasanlarız, Hüseyinleriz. Biz Hrant değiliz, Ermeni de değiliz.”

Şevket Kazan, aynı zamanda iyi bir okur ve yazardı da. Kitapları arasında “28 Şubat Bir Postmodern Darbenin Anatomisi” çok önemli ve mutlaka okunması gereken bir çalışmadır.

 2013 yılında Ravza Yayınları tarafından yayımlanan “Yaşayanların Dilinden Milli Görüş” kitabını İstanbul’da bir konferansta kendisine yazarı Hüsamettin Ertem abimiz hediye etmiş ve Ankara’ya dönünceye kadar kitabı okumuş, ardından bu kitaptan 100 adet alarak il başkanlarına dağıtmıştı. Adı geçen kitabın ikinci baskısı için bir önsöz yazmış ve orada şu ifadelere de yer vermiştir:

 “Öncelikle Milli Görüş’le başlamak istiyorum. Milli Selamet ve Refah Partisi’nde Milli Görüş konferansları vererek şöhret bulan bazı eski arkadaşlarımız Fazilet Partisi döneminde Milli Görüş’ü: “Milli Görüş’ü dünya meselelerine at gözlüğü ile bakanların görüşü” diye tarife kalkmışlardı. Bunun cevabını o zaman “Refah Gerçeği” başlığı ile yayımlanan kitabımın dördüncü cildinde vermiş ve şöyle demiştim: “Milli Görüş dünya meselelerine at gözlüğü ile değil, Tevhid Akidesi’ni kalbin merkezine oturtup, kalp gözüyle dünyaya bakanların adıdır.”

Milli Görüş’e bu ve benzeri ithamlarda bulunanlardan birçokları cenaze namazında en ön safta yerini almışlardı. Bu, vefa adına güzel ve takdire şayan bir harekettir. Ama davanın nimetini yiyenlerle külfetini çekenlerin ayrıştırılacağı bir hesap gününün varlığına inanan bir kimse herhalde işin sonunda tabutun altındaki bazı kişiler gibi değil de, içindeki gibi olmak ister.

Şevket Kazan abimizle en son Erzurum’da bir program vesilesiyle iki gün beraber olmuştuk. Burada konuştuklarından şu sözü kulağımdan hiç gitmez: ‘Yarın arkamdan Şevket Kazan nasıldı?’ diye sorulduğunda ‘Erbakan’ın sadık bir yardımcısıydı’ demeniz benim için en büyük saadet.” Evet, biz buna şahidiz. Hastalık kendisini yatağa bağlı kılıncaya kadar da bu davanın zaferi için çalışmak ve gayret etmekten geri durmadı.

Bu vesile ile başta Şevket Kazan abimiz ve Erbakan Hocamız olmak üzere bu davaya hizmet ederek ahirete irtihal etmiş tüm dava erlerine Rabbim’den rahmet ve mağfiret diliyor, bizlerin de ayaklarını Hakk davada sabit kılması, iman ve istikamet üzere ruhumuzu teslim alması için yalvarıyorum.

https://www.milligazete.com.tr/makale/3717735/mustafa-kasadar/sadik-bir-dava-adami-sevket-kazan

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın