İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nikol Paşinyan özelinde Ermenistan dış politikasının Münih Hüsranı-1

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Dr. Elsevar SALMANOV

Her yıl düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı bu sene Güney Kafkasya açısından son derece önemli bir oturumun organizasyonunu 15 Şubat 2020 tarihinde gerçekleştirdi. Şöyle ki, 56. Münih Güvenlik Konferansı kapsamında Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ve Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ ve çevre bölgeleri ile ilgili sorunu konu alan özel bir oturumda bir araya gelerek 30 seneye yakın bir süredir devam eden problemi ilk defa uluslararası kamuoyu önünde yüz yüze tartıştılar. Ermenistan’ın yazar, yorumcu ve diplomasi uzmanları da dahil olmak üzere hemen hemen herkes, oturum süresince devlet adamlığı, savunulan tezlerin dayanağı ve tutarlılığı, beden dili ve akıcı İngilizce açısından Cumhurbaşkanı Aliyev’in Paşinyan üzerinde ezici üstünlüğünü teyit etti. Aslında bu haklı üstünlük sadece Paşinyan üzerinde değil, işgalci ve yapay bir devletin dış politikasının çok zor olan savunuculuğu üzerinde idi. Malum olduğu üzere işgalciliği, dolayısıyla da haksızlığı akıl, mantık ve bilgi ile uluslararası kamuoyu önünde savunmak imkansızdır.

ETNİK TEMİZLİK

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, buna benzer açık oturumun yıllar önce Davos’ta Ermenistan’ın bir önceki Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ile düzenlendiğini fakat Sarkisyan’ın son anda vazgeçtiğini belirterek konuşmasına başladı. Aliyev, Dağlık Karabağ sorununu anlamak için onun tarihi arka planını anlamanın şart olduğunu ifade ederek, Ermenistan tarafından işgal edilmiş toprakların tarihi gerçekler ışığında Azerbaycan’ın bir parçası olduğu; günümüz Ermenistan’ının Azerbaycan’a ait topraklar üzerinde kurulduğu ve Ermenistan’ın son 30 sene zarfında modern dünyanın gözleri önünde Azerbaycanlılara karşı etnik temizlik siyaseti yürüttüğüne dair fikirleri kaynak ve dayanakları ile birlikte dile getirdi.

Ermenistan Başbakanı Paşinyan ise konuşmasında milattan önce Tigran Krallığı isminde Büyük Ermenistan İmparatorluğu olduğu ve o dönemde bölgede Gürcü ve Ermeniler dışında hiçbir milletin olmadığı fikrini dile getirmiş; 1992 yılı 26 Şubat tarihinde gerçekleştirilmiş Hocalı Katliamını Azerbaycan’ın kendisinin yaptığını iddia etmiş ve bu fikrini dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Mutallibov’un, Rusya’nın Argumenti Faktı isimli gazetesine verdiği röportajına dayandırdığını belirtmiş; BM Güvenlik Konseyi’nin Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili kabul ettiği bağlayıcı kararları (822, 853, 874, 884) çarpıtarak yorumlamış; SSCB’nin dağılma sürecinde Azerbaycan ve diğer birlik cumhuriyetleri gibi Dağlık Karabağ’ın da bağımsızlığını ilan etme hakkının olduğunu iddia etmiş; Dağlık Karabağ’ı temsil etmediğini ve sorunun Azerbaycan ile Dağlık Karabağ arasında olduğunu, dolayısıyla da yürütülen barış görüşmelerinde Dağlık Karabağ’ın da Taraf olması gerektiği fikrini dile getirmiş ve bunu Azerbaycan’ın 1992 ve 1994 tarihli iki belgeye imza atarak kabul ettiğini iddia etmiş; Ermenistan’da kansız bir devrim ile iktidara geldiğini, ülke içi ve bölgesel sorunlarla ilgili olarak mini ve makro devrimlerin gerekliliğini sık sık dile getirmiştir.

İlk önce belirtmek gerekir ki, Paşinyan’ın dile getirdiği tezlerin yanlışlığı uluslararası yazın, büyük konferans ve panellerde daha önce defalarca kanıtlanmış ve bu fikirlerin tamamı çürütülmüştür. Hatta bu fikirlerin savunuculuğu tarih ve hukuk bilgisizliği olarak defalarca yorumlanmış ve kayıtlara geçmiştir. Paşinyan’ın Münih Güvenlik Konferansı gibi önemli bir platformda bu yanlışların savunuculuğunu sürdürmesi ülkesinin iç siyasetine yönelik hamleler olarak değerlendirilebilir. Malum olduğu üzere Paşinyan Hükümeti icraatlarında parlamento ve yargı “engelini” devre dışı bırakmak amacıyla Anayasa’nın değiştirilmesi için 5 Nisan 2020 tarihinde Ermenistan’da referandum yapılması yönünde karar almıştır. Bundan dolayı onun asılsız, çelişkili tez ve söylemleri, Cumhurbaşkanı Aliyev’i her defa konuşmasına başlarken sık sık “buraya gerçekleri söylemek için geldik” demek zorunda bıraktı. Aslında sadece Paşinyan değil, bu haksızlık, yanlış ve işgalin daha önceki savunucuları Sarkisyan ve Koçaryan da çürütülmüş fikirlerin savunuculuğunu yaptıklarını çok iyi biliyorlardı. Uluslararası ilişkiler tarihine baktığımızda işgalci ve haksız taraf her zaman statükonun devamını arzulamış ve zaman kazanma eğiliminde olmuştur. Hiç kimse, savaşı ulusal politikanın bir aracı olmaktan çıkarmayı amaçlayan 1928 tarihli Briand-Kellog Paktı’ndan, BM Antlaşması’ndan ve daha sonraki çok sayıda önemli uluslararası belgelerden Ermenistan tarafının haberi olmadığını söyleyemez.

PEŞİNYAN’IN TEZLERİ

Paşinyan’ın panelde dile getirdiği tezlere gelecek olursak, onun 1992 senesinde modern dünyanın gözleri önünde yapılmış ve büyük bir uluslararası hukuk cinayeti olduğu Human Rights Watch, Memorial İnsan Hakları Merkezi gibi çok sayıda uluslararası örgütlerce kanıtlanmış Hocalı Katliamını önemsizleştirmeye çalışması, lakin 2000 yıl önce “Büyük Ermenistan İmparatorluğu” olduğunu iddia etmesi sadece gülünç bir tutum ve kendisine yaptığı bir saygısızlıktır. Hiç olmazsa Paşinyan’ın panelde, Serj Sarkisyan’ın ve Zori Balayan’ın Hocalı Katliamı ile ilgili itiraf nitelikli açıklamalarından çekinmesi gerekmekte idi. Ermenistan Başbakanının, dönemin Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Mutallibov’un Hocalı Katliamı ile ilgili Rusya’nın Argumenti Faktı isimli gazetesine verdiği röportajına yalan atıfta bulunması ise ayrı bir talihsizliktir. Çünkü Cumhurbaşkanı Aliyev’in de panelde belirttiği gibi, Ayaz Mutallibov hayattadır ve daha önce Ermenistan tarafından ileri sürülen bu fikirler defalarca onun tarafından yalanlanmıştır. Bunun tekrarı niye? Bu tekrarlama, zaman kazanma için değilse ne içindir?

DEĞİŞMEYEN BM KARARLARI

İşgal edilmiş Azerbaycan toprakları ile ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları hususunda eminlikle denilebilir ki, bağlayıcı nitelikli dört kararın her biri açık bir şekilde işgal edilen bölgenin Azerbaycan’a ait olduğunu teyit etmekte ve işgalin kayıtsız şartsız derhal sonlandırılmasını talep etmektedir. Kararın kabul edildiği tarihte söz konusu işgal edilmiş bölgede Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri mensupları ve Azerbaycan vatandaşları bulunmadığına göre (veya çıkartıldığına göre) ve işgalci güçlerin yüzde 85’inin Ermenistan vatandaşı olan asker ve kişilerden oluşturulmuş birlikler olduğuna göre Dağlık Karabağ ve çevre bölgelerini işgal eden güçler hangi devlete ait? İşgal edilmiş Azerbaycan topraklarında ölen Ermeni askerlerinden dolayı Erivan ve Ermenistan`ın diğer bölgelerinde Ermenistan vatandaşı annelerin yıllardan beri gerçekleştirdiği hükümet karşıtı mitinglerin sebebi nedir?

İşgal edilmiş Azerbaycan topraklarında Yaratılmış Yapay Hayat’a kıt kaynakları ile hangi devlet nefes vermektedir? AİHM’nin 2015 yılında “Çıragov ve diğerleri Ermenistan’a karşı” davasında verdiği kararda “İşgal edilmiş Azerbaycan topraklarını Ermenistan Silahlı Kuvvetleri kontrol ediyor, Ermenistan Hükümeti bütün hak ihlallerinden sorumludur” ifadesi ne anlama geliyor? BM Genel Kurulu dahil çok sayıda uluslararası örgütün Azerbaycan topraklarının işgalini Ermenistan’ın gerçekleştirdiğini teyit etmesi doğrultusunda kararları yeterli değil mi? 

DEVAM EDECEK

https://www.aydinlik.com.tr/haber/nikol-pasinyan-ozelinde-ermenistan-dis-politikasinin-munih-husrani-1-201862

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın