İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Osmanlı nasıl fethetti: Okuma notu

A. Vakalopoulos, The Greek Nation 1453-1669: The Cultural and Economic Backround of Modern Greek Society. Feci bir şovenizm, Elen şovenizmi. Fakat 16. yy’da Rum nüfusun kaçışına ilişkin verdiği ayrıntılı bilgiler ilgimi çekti.

Osmanlı fethinin ana sonucu tarımsal nüfusun köleleştirilmesi. Yani reaya edilmesi. Doğal olarak, kaçabilen kaçmış. Kimi dağlara sığınmış, kimi adalara ya da – Karaburun yarımadası, Datça, Dersim, Hemşin, Müküs, Yunanistanda Mani, Souli gibi – ulaşımı güç yerlere. 18.-19. yy’a gelindiğinde Osmanlı’nın gayrimüslim köylerinin hemen hepsi, dikkat ederseniz, öyle yerlerdedir.

Nasıl kalabilmişler? Yazar bunu “kahramanca direnişlerine” bağlıyor, çete ve kleft öyküleri anlatıyor. Oysa gerçek neden çok daha basit: Sığındıkları yerlerin Osmanlı açısından ekonomik değeri yok. Nerede ciddi tarımsal rant varsa oraya Türkler çökmüş, yerli de — başka çare bulamadığından — Türkleşmiş. Nerede ancak dişinle tırnağınla işleyebileceğin marjinal topraklar var, ya da ürününü doğru dürüst bir pazara ulaştırma imkanı yok, oralara dokunmamışlar. Mesela Samos adasına neden hiç Türk yerleşmemiş? Futbol sahası kadar bir düz alan yok, ondan.

*

Anadolu’da Türk yerleşimi iki çeşittir, dönemleri de farklıdır. Birincisi tarımsal yerleşim, burada anlattığım gibi. Yerli tarım işçisi köleleştirilip asimile edilmiş. Zorunlu iskanlarla, sürgünlerle, savaş esiri sevkiyatıyla epeyce de karışmış muhtemelen.

İkincisi tarıma elverişli olmayan açık yaylalar. Buraları hayvancılıkla geçinen konar-göçer topluluklar ele geçirmiş. Türkler gelmeden önce bu yaylaların hali nasıldı? Bilgimiz az. Doğru dürüst Hıristiyanlaşmamış bile olabilirler belki. Konargöçerler kimdi? Genellikle “Türkmen” ya da “Yörük” deniyor, fakat aralarında her zaman Kürt ve Arap unsurlar da var. Osmanlı bunlardan dişe gelir bir vergi alamamış. Ancak asker olarak yararlanmış. Ayrıca yerel egemenler birbirlerine karşı ve problem çıkaran reayaya karşı bunları baskı unsuru olarak kullanmışlar. Filan bölgeyi bir aşiretin istilasına ilişkin hemen her vakada, aşireti falan Bey veya Paşanın çağırdığını, desteklediğini, soygunlarına göz yumduğunu vb. görüyoruz.

Bu dediklerim daha çok “asıl” Anadolu, yani Fırat’ın batısı için geçerli. Doğuda süreç özünde aynı, ama zamanlama farklı, detaylar da aynı değil.

*

“Fetih” bir günde olan bir şey değil, zincirleme sonuçları olan yüzlerce yıllık bir süreç. O sürecin ayrıntıları, bugüne değin Türk tarihçilerinin — ve ister istemez onlardan yararlanmak zorunda olan yabancı tarihçilerin — özenle gözden uzak tuttukları bir konudur. Biraz deşmeye başlasan, uçsuz bucaksız bakir araştırma konuları çıkıyor önüne.

http://nisanyan1.blogspot.com/2020/02/osmanl-nasl-fethetti-okuma-notu.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın