İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Bir ekmek nelere yol açtı!..”

Ünal Bolat

“Aslen Malatyalı olduğunu iletti. Benden daha düzgün bir İstanbul Türkçesi ile konuşuyordu…”

Bazı konuları yazmak, dile getirmek, ifade etmek çok zordur. 1985 yılında Marmara Üniversitesinde öğrenim görmeye başladığımda, çok fakir olmama rağmen öğrenci yurduna kabul edilmemiştim.

Özel yurtta ya da kiralık evde kalacak maddi gücüm olmadığı için mecburen İstanbul Heybeliada’da PTT memuru olarak görev yapan bir akrabamın yanında 6-7 ay kadar kalmıştım. 

Ada olağanüstü güzel, dingin, sade ve insani idi. İstanbul’un, insanı ezen, yıldıran, korkutan aculluğu yoktu.

Her sabah 06.00 gibi yola düşüyordum. Nostaljik vapurlar ile salına salına 1 saat kadar bir yolculuk sonrası Kadıköy-Haydarpaşa’daki okula ulaşıyordum.

Sabah ve akşam gelip giderken Ada’da yaşayan başka etnik kökenli insanlarla da tanışmıştım. Blago, Poti, Ceki, Pano, Gabriel gibi isimler hâlâ aklımdadır.

O zamanlar 17 yaşında bir çocuktum. Ermeni, Rum, Süryani, Musevi insanların konuşmaları, tezleri, düşünce yapıları o vakitten beri hep ilgimi çekmiştir.

Yaklaşık 35 yıldır Ermeni, Rum, Süryani ve Musevilerle ilgili birçok yazı, makale ve eser okudum. Bu konularda çok bilgi aktarabilirim ama burada detay olacağı için kısa keseceğim…

2 ay kadar önce; 6 aydır görev yaptığım ilçenin adının nereden geldiğini biraz kurcalamıştım.

Bir kaynakta şunu okumuştum: Ermenice çukur, çanak biçimli yer anlamına gelen bir sözcükten türemiş olabilir…

İşte bu ilçede bulunan bir fırından aldığım lahana kokulu ekmek ile ilgili kısa bir yazı yazmıştım 10 gün kadar önce… Bu yazı, yerel ve ulusal çaplı yayın yapan çeşitli organlarda yer bulmuştu…

İstanbul’da yaşayan Kirkor Y. İsimli bir bey telefonla bana ulaştı. Ekmekten almak istediğini iletti. Hiçbir karşılık beklemeden kargo ile 1 adet ekmek yolladım… Birkaç gün sonra Sayın Kirkor Bey beni aradı. Yarım saat kadar konuştuk. Aslen Malatyalı olduğunu iletti. Benden daha düzgün bir İstanbul Türkçesi ile konuşuyordu. Bir ekmek nelere yol açtı… Nereden nereye geldik… Dünya ne kadar küçük… Hani derler ya bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır. Ben de diyorum ki bir ekmek ile de nice güzel dostluklar ve arkadaşlıklar başlayabiliyormuş. Bu güzel anıyı sizlerle paylaşmak istedim…

Eğitimci Yazar-A. Özdemir

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/unal-bolat/612155.aspx

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın