İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Nadasa bırakılan toprak verimini arttırır’

Yeni albümü TOV ile dinleyicilerin karşısına çıkan Rewşan Çeliker, ‘Her daim üretmek zorunluluğu bir zaman sonra monotonluğu da getirebilir. Nadasa bırakılan toprak, kendi verimini arttırır’ dedi

Kürt sanatçı Rewşan Çeliker, sevenlerinin karşısına bu kez “TOV” (Tohum) isimli ikinci albümü ile çıktı. Çeliker’in birbirinden güzel şarkılarını seslendirdiği albüm, 10 Ocak’ta CK Music Production etiketiyle müzik marketlerde ve tüm dijital platformlardaki yerini aldı.

BenzerHaberler İçerik Yok

İlk albümü “Ax Lê Wesê”ye nakşolan özgün yorumuyla müzikseverlerin dikkatini çeken Çeliker, ikinci albümüyle sıra dışı bir koleksiyona imza atıyor. 10 Kürtçe eserin bulunduğu albümde Çeliker’in kendi bestelerinin yanı sıra Kamuran Ali Bedirhan, Fêrikê Ûsiv ve Aram Tigran gibi sanatçıların dizeleriyle, günümüz bestecilerinden Dr. Ahmet Kaya ve Mirady Doğan’a ait eserler mevcut.

İlk lansman konserini 29 Ocak’ta İstanbul Moda Sahnesi’de verecek olan sanatçı Çeliker, yeni albümüne ilişkin Mezopotamya Ajansı’dan (MA) Ferhat Çelik’in sorularını yanıtladı.

Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Müzik hayatınıza nasıl ve ne zaman girdi?

Bitlis Tatvan’da doğdum. Ankara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümü’nden mezun olduktan sonra Bahçeşehir Üniversitesi’nde oyunculuk yüksek lisansı yaparken aynı zamanda keman, armoni ve viyola eğitimi aldım. Uzun süre Türkiye’de çeşitli festival ve etkinliklerinde Pera Jazz Orkestrası, Haliç ve İTÜ Oda Orkestrası, Çağdaş Müzik Topluluğu ve İstanbul Film Müzikleri Orkestrası ile konserler verdim. Acustic Moods ve Horizon gruplarında keman ve vokal olarak yer aldım. Aynı yıllarda AB’nin kültürel projesi olan “Barış Melodileri Senfoni Orkestrası” ile Ermenistan ve Gürcistan’da Orkestra Şefi Aram Talalyan ile çalıştım. Uzun yıllar seslendirme de yapmakla beraber, halen sinema ve tiyatroda oyunculuk da yapmaktayım.

Müzik kendimi bildim bileli hayatımda. Lise yıllarında bağlama çalıp şarkı söylemeye başladım, üniversite yıllarında İran’a yaptığım bir yolculuk sırasında hediye edilen bir kemanla, profesyonel müzik hayatım da başlamış oldu.

Konserlerinizde farklı dillerden de şarkılar söylüyorsunuz. Farklı dillerde sanat icra etme merakınız nereden geliyor?

Çoğu konserimizde Ermenice, Arapça, Türkçe şarkılar da seslendiriyorum. Bizler çok çeşitli janralardan melodinin fışkırdığı çok zengin bir coğrafyada yaşayan müzisyenleriz. Her bir dilin bize sunduğu muhteşem hikayeler var, bu hikayeleri paylaşabildiğimiz ve çoğaltabildiğimiz oranda bu alemdeki kendi yerimizi ve hikayemizi idrak edebiliriz.

Bu diller içerisinde Kürtçe ile kurduğunuz bağ nasıl?

Benim kendi ana dilimle bir bağ kurmaya anamdan doğdum doğalı ihtiyacım olmadı. Kişi, kendinden uzak olan ile bağ kurmaya, onu içselleştirmeye ihtiyaç duyar.

Yeni çıkan albümünüze gelecek olursak, “TOV” dinleyiciye ne sunuyor? Bu proje fikri nasıl vücut buldu?

TOV albümünde yer alan şarkıların derleme, araştırma, besteleme gibi ön çalışma gerektiren kısımları yaklaşık 4 yıl kadar sürdü. Albümde yer alan şarkıların çoğuna uzun zaman önce karar verilmişti. Bu eserlerin ortak bir sound ile tek albümde paylaşılmasını arzu ettiğim için, bir süre beklemem gerekti. Nihayetinde de albümün müzik direktörlüğü ve aranjelerini Hakan Gürbüz üstlendi. Kendisi hem çok güvendiğim bir müzisyen, hem de inanılmaz ufuk açan, dünya ölçeğinde işler yapma arzusunda olan bir aranjör ve sonuçta bir yıllık bir çalışma ile albümü tamamladık.

Uzun bir süre şiirlerin metin analizleri yapıldı. Tüm ekip şarkıların hikayeleri, alt metinleri, şairlerin üslupları ve hikayelerin içinde geçtiği dönemsel bağlam hakkında bilgilendirildi. Aranjeler tüm bu bilgiler ışığında, yavaş yavaş üzerine ince ince düşünülerek tasarlandı.

Albümde kaç eser var? Bu şarkıların içinde özel diyebilecekleriniz var mı? Ayrıca albümü çıkarırken esin kaynağı diyebileceğimiz bir şey var mı?

Kürtçe’nin Kurmanci lehçesinden 10 eser yer alıyor albümde. Dillerin ve gönüllerin henüz sınırlarla tanışmadığı kadim zamanlardan ilham alınarak yapılan bir albüm TOV. Aşkın anlatıldığı ve haliyle dilin daha naif olana doğru boyut değiştirdiği zamanlardan söz ediyor. Geçmişin şiirsel belleğinden beslenen TOV, bazen bir güzelin utangaç bakışıyla kara sevdaya tutulmuş bir delikanlının serzenişini, bazen muhacir bir babanın kızına öğüdünü, bazen de bir din önderinin nefsi ve inancıyla olan imtihanını anlatıyor.

Müziğin öz hikâyemize nasıl sirayet ettiğini hissettiren TOV, tıpkı bir tohumun belleğinde var olan bilgi gibi hem büyülü bir geleneğin parçası hem de hiç bitmeyecek bir nefes gibi.

Tov’u ilk albümünüz “Ax Lê Wesê”den farklı kılan yanlar var mı?

TOV’u diğerlerinden farklı kılan en önemli unsur, Kamuran Ali Bedirhan, Fêrikê Ûsiv ve Aram Tigran gibi çok değerli şair ve ozanların dizeleriyle, günümüz bestekarlarından Dr. Ahmet Kaya ve Mirady Doğan’a ait eserlerin birlikteliğiyle Progresif Folk türünde ortak bir sound oluşturması.

Altı yeni beste, iki klasik iki de geleneksel eserin yer aldığı albümde kendime ait eserleri de paylaştığım ilk albüm olma özelliğini de taşıyor. Ax Lê Wesê albümünün iki müzisyen ile hazırlanan ve ev kayıtlarından oluşan samimi bir yanı vardı. Tov albümüne ise, başta Müzik Direktörü ve Aranjör Hakan Gürbüz olmak üzere, dünya müziğinde de önemli bir yere sahip müzisyenler, gitarda Cenk Erdoğan, kopuzda Coşkun Karademir, davulda Ömer Arslan gibi değerli üstatlar eşlik etti.

İsmail Altunbaş (perküsyon), Umut Şenyaylar (keman), Hazal Akkerman (viyolonsel), Bekir Şahin Baloğlu (ud), Onur Nevşehir (klavye) ve Erdi Arslan (duduk/klarnet) albüme eşlik eden diğer sanatçılar… Mix ve mastering’ini Evren Arkman’ın üstlendiği albümün kayıtları Drum And Bass, Mixhane, Stüdyo UnDo ve sanatçının kendi ev-stüdyosunda gerçekleştirildi.

Türkiye’de hem siyasal hem de yaşam anlamında iyi şeylerle karşılaştığımız pek söylenemez. İçinde bulunduğumuz bu ortam ve atmosferin sanatınıza ve üretiminize bir yansıması var mı?

Dünya oldu olası dertli bir yerdi. Şimdi de farklı değil. belli ki doğası bu. Şimdiye kadar icra edilen ve günümüze kadar ulaşmış, bizleri etkileyen üretimler de bu dertli dünyaya doğmuş. Biz de şimdi kendi alemimizden bir ses verme fırsatı bulduk. Burada aslolan bir gönüle değebilmektir.

Kürtçe müzik özellikle 80 ve 90’ların hareketli dönemlerinde oldukça başarılı işlere imza atıyordu. Aram Tigran, Civan Haco, Şiwan Perwer, Gulistan, Şehribana Kurdi, Koma Berxwedan, Koma Amed, Koma Denge Azadi, Koma Azad, Xero Abbas, Xelil Xemgin ve daha ismini sayamayacağımız onlarca isim halen dinlenen albümler çıkardı. 2000’li yıllardan bu yana çıkan albümler o dönemle kıyasla daha sönüktü. Kürt müziğinde bir üretim sorunu olduğu fikrine katılıyor musunuz?

Bu Kürt müziği özelinde ele alınmamalı. Çünkü dünyada 2000’lerden sonra bir kısır dönem var. Bu dalgalı denizde iniş çıkışlar olacaktır. Her daim üretmek zorunluluğu bir zaman sonra monotonluğu da getirebilir. Nadasa bırakılan toprak, kendi verimini arttırır.


Yeni Yaşam Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.