İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

“Kahraman”dan “Mesih”e: İki dönem iki dizi

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

Şenay AYDEMİR

Dizilerin son on yıldaki yükselişi, dijital platformların da etkisiyle hızla artıyor. Netflix bu platformların başını çekiyor şimdilik. Dönem dizilerinin popüler tabirli söylersek ‘çağın ruhu’nu anlamamız için bize sunduğu olanaklar da ortaya çıkıyor kuşkusuz. Nihayetinde güncel meselelere, toplumsal konulara değinmek zorunda kalan, insanların bu alandaki meraklarını değerlendirmek isteyen yapımlar büyük çoğunluğu. Yakın dönemde izlediğim iki dizi hakkında yazmak istiyorum bu hafta. Birbiriyle çok farklıymış gibi görünen ama aslında bir madalyonun iki yüzü gibi olan iki dizi…

İlki 2018 Belçika yapımı “Thieves of the Wood”, diğeri yeni yılla birlikte yayımlanmaya başlayan ABD yapımı “Messiah.” İlki 1747’de başlayıp yüzyılın ortasında biten bir direniş ve hayatta kalma mücadelesi, ikincisi tam da çağın gericiliğine uygun bir ‘kutsal elçi’ hikayesi. “Messiah”, yakın geçmişin tarihini değiştirerek yakın gelecekte geçen bir hikaye anlatıyor. IŞİD, askeri olarak yenilmediği bir evrende 2019 yılında yeniden toparlanmıştır. Şam’ın sınırlarına kadar dayanır. Ancak ortaya çıkan bir adam ve bir mucize Şam’ın düşmesini engeller. Filistinli mültecilerle İsrail sınırına kadar yürüyen Mesih hem uluslararası bir krize neden olur hem de ABD’nin ilgisini çeker. Bir sonraki mucizesini ise ABD’de gerçekleştirecektir. Tabi CIA Ajanı Eva Geller ile Mossad Ajanı Aviram Dahan da bu adamın şarlatan ve suçlu olduğunu ortaya çıkarmaya çalışır.

İlk sezonun final sahnesine kadar Mesih’in ‘gerçek’ mi yoksa şarlatan mı olduğuna dair gelgitler inşa ediliyor dizi boyunca. Ki bu seyircinin merak duygusunu diri tutmak açısından önemli. Her ne kadar final sahnesi şimdilik net bir ifade de bulunsa da ikinci sezonda bunun da başka türlü bir illüzyon çıkıp çıkmayacağını bilemeyiz. “Messiah”ta asıl ilgilenilmesi gereken şey, gerçek olup olmamasından ziyade, onun gerçek olmasına duyulan ihtiyaç. Dünyanın yanıp yıkılmasına, yok olmasına duyulan özlem. Dizi müride dönüşen karakterler üzerinden bu beklentinin karşılığının ne kadar güçlü olduğunu göstermek iddiasında bir bakıma. Öte yandan gerçek hayatta sosyal medyada dünyanın sonunun gelişini isteyen, bir gök taşı, büyük bir felaketle gelecek yok oluşa huzur içinde gidecek insanların yorumlarına rastlıyoruz sıkça. Yani bir karşılığı var. Belli ki, insanoğlunun kurtarıcılara olan ihtiyacı, dizinin gördüğü ilgiyi de düşünürsek bitmek bilmiyor.

Oysa “Thieves of the Wood” ‘ölümden dönen’ ana karakterini bir kurtarıcıdan çok ‘umut’ olarak kodlamayı tercih ediyor.  Robin Hood gibi yoksullarla birlikte savaşmış Jan de Lichte efsanesi üzerine inşa edilen hikaye 1700’lü yılların tam ortasında Fransa işgalindeki Belçika’nın bir kasabasında geçiyor. Jan, askerden firar edip kasabaya döndüğünde çok şeyi değişmiş olarak görüyor. Belediye başkanı kasabayı hukuksuz bir biçimde yönetmekte, insanları sürmekte, kafasına göre cezalandırmaktadır. Ormandaki sürgünler ve Çingenelerle birlikte yaşayan Jan ve arkadaşlarının cesareti ve temsil ettikleri şey bir süre sonra yoksul halka umut olmaya başlar. “Thieves of the Wood”, hikayeyi vurucu kılmaktansa atmosferi etkileyici hale getirmeyi tercih eden yapımlardan. Ama nihayetinde 1789’a yani Büyük Fransız Devrimi’ne doğru giden bir Avrupa anlatmakta olduğunun da çok farkında. Yükselen burjuvazi ve onlarla işbirliği içinde olan feodal yönetici tayfa. Halkı onların iktidarına ikna etmek için işlevini yerine getirmeye çalışan kilise ve tabii sömürülen işçiler… Dizi bütün bu dengeleri ustaca kuruyor ve karakterler üzerinden aslında sınıflar arası gerilimi anlatmayı başarıyor. Belediye başkanının ticareti geliştirmek için önce yol yapmakta ısrar etmesi, ardından da hızını alamayıp kanal inşa etmek için halka eziyet etmeye çalışması bir yerlerden tanıdık gelse de dizinin temel derdi bu değil.

“Thieves of the Wood”un bütün “baldırı çıplakları” yaklaşmakta olan fırtınanın farkında ve onun özgüveniyle bakıyorlar sanki hayata. “Messiah”ın kayıp ruhları ise kurtuluş için değil de sanki yok oluş için bekliyorlar bir şeyleri. Mesih, her şeyi yakıp yıkacak kudretiyle birlikte gelsin ve kül etsin dünyayı isteniyor; Jan, biz aziz olmadığını ısrarla belirterek, krallara, feodal beylere ve kiliseye sonlarının geldiğini haykırarak yeni bir yaşamın kaçınılmazlığını müjdeliyor.

https://www.evrensel.net/yazi/85498/kahramandan-mesihe-iki-donem-iki-dizi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın