İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Bu Mesih başka Mesih

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

Yine bir Netflix vakası: Hz. İsa’nın Müslümanca nüzûl edişini taklit eden “Mesih”

Onur Özgüner

“Ey iman edenler! Size ne oldu ki, ‘Allah yolunda seferber olun,’ denilince yerinize çakılıp kaldınız;

yoksa ahiretten vazgeçip de dünya hayatıyla yetinmeye razı mı oldunuz?

Halbuki dünya hayatının sağladığı fayda ahiretinkine göre pek azdır.”

(Tevbe, 9/38)

Amerika menşeli çevrimiçi medya kuruluşu Netflix’in yeni on yılın ilk gününde on bölümlük birinci sezonunu yayınladığı Mesih (Messiah, 2020) adlı dini içerikli jeopolitik gerilim dizisi hem kendi seyirci ağında hem de film sitelerinde hızla gündeme oturdu. Öldüreceğimiz yiğidin hakkını baştan vermek gerekirse, Mesih, Netflix’in özgün yapımları arasında sanatsal açıdan da ayrıcalıklı bir yere sahip olacak gibi görünüyor, ancak bu onun tematik açıdan doğru bir mesaj taşıdığını göstermez.

Mesih mi, sahtekâr mı?

Hz. İsa’nın nüzûl edişiyle gelişen olayları seyircide sürekli hakikati sorgulamaya iten bitimsiz bir şüphe uyandırarak ele alan dizi filmin yaratıcısı, Anthony Hopkins’in başrolünü oynadığı Ayin (The Rite, 2011) ve “Gizli Dosyalar’ın manevi versiyonu” olarak lanse edilen Mucizeler (Miracles, 2003) dizisi gibi Katolik temalı çalışmaların metin yazarı Avustralyalı senarist ve film yönetmeni Michael Petroni. Yazar “Avustralya’nın 1 numaralı haber sitesi” news.com.au’ya yeni dizisi üzerine verdiği röportajda, kimsenin inancını teyit etme sözü vermediklerini belirterek “Seyirciden muhavere etmelerini, tepki vermelerini, tartışmalarını ve diziye dair izlenimleri hakkında düşünmelerini bekliyorum,” diyor ve dolayısıyla ele aldığı dini konulara da bu gözle yaklaşılmasını umuyor. Bizse burada, “Şüphe, şüphe edenin olsun,” diyerek, diziyi Hz. İsa’nın nüzûl edişiyle ilgili ayet ve hadisler ışığında karşılaştırmalı çözümlemekle birlikte Petroni’nin seyirciye tuttuğu o meşum aynanın çarpıklığını âcizane gözler önüne sermeye çalışacağız. Uyarmadı demeyin, bu inceleme hâliyle sürprizbozan (spoiler) içerir!

Bir mesih adayının ekseninde Orta Doğu’dan Amerika’ya

Mesih dizisi, seyircisini mesih olduğu iddia edilen El Mesih’in (Mehdi Dehbi) peşindeki 2.000’den fazla takipçisi arasına katarak onları Şam’dan Kudüs’e, Kudüs’ten Teksas’taki Dilley kasabasına ve oradan da başkent Washington’a uzanan kıtalar arası bir yolculuğa çıkarıyor. Kalabalıklar, DAEŞ’i defederek Şam’ı mucize eseri yıkımdan kurtardığına inandığı El Mesih’in peşine düşünce bu durum CIA’i tedirgin eder. Dizinin merkezinde El Mesih karakteri olsa da, onun peygamberlik ile sahtekârlık arasında gidip gelen kişileştirmesinde başta CIA analisti Eva (Michelle Monaghan) olmak üzere, Mossad ajanı Aviram (Tomer Sisley), CNN muhabiri Miriam (Jane Adams) gibi karşıt ikincil kişiler ve onu destekleyen Jibril (Sayyid el Alami), Teksaslı papaz Felix (John Ortiz), onun sorunlu kızı Rebecca (Stefania LaVie Owen) gibi ikincil kişiler büyük rol oynuyor. CIA, Mossad ve terörist olarak gösterilen İhvânü’l-Müslimîn gibi muhalif örgütler üçgeninde, dünya medyasının potasında kâh sosyal medya üzerinden paylaşılan mucize tanıklıklarıyla desteklenen kâh medyaya CIA eliyle sızdırılmış deşifre bilgilerle kösteklenen tuhaf bir serüven, çarpık-modern bir “zaman sonu” destanı başlıyor.

Kutsal metin dramaturgisinden Pro-İslami derlemeye

Hristiyanlık mitolojisinde “Tanrı’nın oğlu” olarak görülen mesihin son günde dünyayı yargılamak ve kendisine ait olanları yanına almak için tüm görkemiyle bulutlar içerisinde tekrar geleceğine ve bu sefer tanrısal yetkilerde bulunacağına inanılır. Savaşın orta yerinde başlayan film, mevcut İncil’lerden Markos İncili’ndeki “Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Sakın korkmayın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır,’’ (Matta, 24:6-8) uyarısını temel alır gibi görünse de, “Ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz,” (Markos, 14:62) diye tasvir edilen gösterişli bir dönüşe yer vermediğinden Hristiyan mitine uymadığı ve dahası Holywood’un “zamanın sonu” temalı bildik örneklerinden farklı olduğu daha ilk sahnelerden anlaşılır.

Amerikan Sineması İncil’deki kehanetleri konu alan, Kehanet’ten (The Omen, 1976) Şeytanın Günü’ne (End of Days, 1999) kadar birçok örnek arasında “İsa’nın ikinci gelişi” temasını işleyen Evangelist Hristiyan filmi A Thief in the Night (1972) ve konuyu bilimkurgu türünde yorumlanan The Second Coming of Christ (2018) gibi bazı vasat örneklere de sahip. Bu uyarlamaların herkesin az çok bildiği dinî konuları ilgi çekici olabilmesi adına olabildiğince yenilikçi biçimde ele alma çabasıyla dramatizasyonun gerektirdiğinden fazla çarpıtmasına alışığız. Ancak, Mesih dizisiyle Hz. İsa’nın kişiliği ve nüzûl edişi hakkında İslamî kaynakları keyfince zamana göre uyarlamaları, üstelik konuyu dinler arası birçok farklılığı yok sayıp ortak bir hikâyede birleştirme çabasıyla ele almaları en az Hz. Muhammed: Allah’ın Elçisi (Muhammad: The Messenger of God, 2015) filmi kadar yadırgatıcı, bu yüzden de hakkıyla ve beklendiği üzere tepki çekmekte.

İslami kaynaklardan keyfî uyarlama

El Mesih, Kur’an-ı Kerim’den alıntılanan kimi ayetlerle ve ilgili hadislerle desteklenerek Müslüman olarak kişileştirilir. Onun Müslüman olduğu ifade edilir ancak ibadetinde bile Müslümanca davrandığı görülmez. Hücredeyken namaz kılmak yerine yoga yapar gibi mudra denen el hareketini yaparak oturması dikkatleri çeker. Başta gerçek ismi bilinmeyen ve Mesih’in nüzûl etmiş hâli olduğunu iddia ederek peşine kattığı binlerce takipçisi tarafından “El Mesih” diye anılan bu adam hadislerde de bildirildiği gibi Şam’da ortaya çıkmış ve çöl üzerinden Kudüs’e varmıştır. Seyircinin karşısına halka vaaz verirken çıktığı ilk sahnede, geleneksel ile moderni bir araya getirme gayesiyle kot pantolon üzerine Ahmed bin Hanbel’in Hz. İsa müsnedinde “O’nun üzerinde iki parçadan oluşan açık sarı bir elbise bulunur,” diye tarif ettiği gibi sarı renkli kurta tarzı bir gömlek giymektedir fakat onun Müslümanlığı sadece bu gibi şekilci ayrıntılarla sınırlı kalır. Yani El Mesih’in inanç özelliği sadece birkaç hadisten yola çıkılarak kurgulanır ve Mesih’in Zuhruf Suresi 61. ayetinde bildirildiği üzere “kıyametin bilgisi” olduğu hakikatiyle kıyamete kadar hüküm sürecek barış ortamını tüm silahları gömdürerek değil, kafirlerle bildik anlamda savaşarak sağlayacağı gibi asıl önemli bilgiler dizi boyunca yok sayılırcasına es geçilir. Dahası bunu dile getirecek kişiler ilk bölümden bağnazlık ithamıyla uzaklaştırılır, ilerleyen bölümlerde ise camilerde canlı bomba eylemi düzenleyen birer terörist olarak gösterilir (Hatta Türkiye’de “geçen sene” gerçekleştiği belirtilen bir bomba saldırısı ve saygın bir CIA ajanının o saldırıda öldüğü bilgisi dizi boyunca iki kez yinelenip vurgulanarak Türkiye’nin de karşıt güçlere dâhil olduğu ima edilir). Dizide camilerin yıkılmasından Müslümanlar, kiliselerin yakılmasından Hristiyanlar sorumlu tutulur: Teksas’taki Baptist kilisesi o kilisenin papazı tarafından yakılır, Ramallah’taki Ulu Cami Müslüman eliyle yıkılır. Dine karşı tehdit yine o dinin içinden çıkmaktadır. Bu gibi terör eylemlerinden hiçbir din karşıtı oluşum sorumlu gösterilmez. Yahudi yerleşimciler Ramallah’ta 2012 ve 2014’te cami yaktığında bu eylemi asıl Müslümanların gerçekleştirdiği iddialarını hatırlayın. Bu iddiaları doğrulayan sahneler “Mescid-i Dırar” olayını çarpıtarak yorumlayıp “Tarihte cami yıktırma ve yaktırma işini ilk kez Hz. Muhammed yaptırdı,” diyerek onu bu işin öncüsü olarak yaftalayan zihniyete pekâlâ inandırıcı gelecektir, fakat bilinçli Müslüman seyirci bu yalanlara öyle kolay kanmaz.

Hakikatin savunusuna “dogma” yaftası

El Mesih’in karşısına dogmaya varan doktrinler birer karşıt güç olarak tanımlanır. İlki CIA’in doktrinidir: CIA başvurusu üzerine mülakata alınan bir adaya “Gerçeğin pek çok versiyonu var. Gerçek, oldukça gridir,” demesi üzerine görüşmeci yetkisiyle Eva, “CIA bir kutsal emir gibidir, bağlı olduğun bir doktrindir,” diyerek ona referans olmaktan vazgeçer. CIA doktrinine uygun olmayan kişinin CIA’in bünyesinde yeri yoktur ve bu bir istihbarat teşkilatının en haklı şartı olarak gösterilir. Ancak öte yandan, El Mesih’in takipçileri arasında İslam’ın hakikatini savunan ve bu yüzden bağnaz olarak itham edilen bir adam takipçiler arasından kovulur. Burada seyirciye atıfta bulunularak âdeta “Eğer dogmalara saplanıp kalmışsan bu diziyi burada bırak, yerini açık görüşlü bir seyirci mutlaka alacaktır,” denmektedir (Aslında bu bakış, Farmasonluk gibi, kendi de belli bir doktrine sahip olduğu için doktrinlere değil dogmalara karşı olduğunu iddia eden ezoterik temelli yapıların bakışıdır. Doktrini inancın temeli olarak görür görmesine ama kendi tekelinde değilse o doktrinleri sorgulayarak sarsmaya çabalamakta bir sakınca görmez. Saygıyı düşünce özgürlüğünün temeli sayarken kendi sorgulamada sınır tanımaz ama bu hadsizliğe tepki gösterenleri hoşgörüsüz, fanatik, bağnaz, mutaassıp, gerici, savundukları inancı ise dogma diye yaftalar).

Mücadele vermek yerine eften püften dem vurmak

El Mesih “gerici” davranmayıp, Filistin’e barış getirmek adına mücadele vereceği yerde kalabalığın tüm silahını toplatıp gömdürür ve sahte bir barış elçisi gibi sınırı geçerek kendini tutuklatır. Sorgu boyunca da Filistin ve Filistinlilere dair tek kelime etmez, onların haklarını bir kez olsun aramaz. Oysa Mossad ile yüzleşilen sorgu sahnesi bunun için fazlasıyla elverişli bir ortam oluşturur, ne var ki bu yazınsal imkândan faydalanmaktan kaçınılır. Dünyanın sorunu Filistin’den daha büyük olduğu imasıyla kıtalar arası ani bir sıçramayla mekân birden Amerika oluverir. İsrail’de gerilim yükseledursun, Teksas’taki bir Baptist Kilisesi önderi Hristiyanlığa inancını yitirip kendi kilisesini yakmaya kalktığı sırada çıkan kasırgada açıklanamaz şekilde ortaya çıkan hapis kaçkını El Mesih, Papaz Felix ve ailesini takipçileri arasına katarak onların da desteğiyle çevresinde Amerikalılardan oluşan daha kalabalık bir takipçi kitlesi toplar. Mossad ajanı Aviram’ın El Mesih’e dediği gibi, Amerikan halkı kolay kandırılabilen ergen bir kıza benzemektedir ve El Mesih bunu gayet iyi bilmektedir. Ve bu benzetmeye elbette ABD başkanı da dâhildir. Nihayetinde ABD Başkanı ile konuşma fırsatı bulan El Mesih Orta Doğu’da barışın sağlanması için Amerikan askerinin çekilmesini ister. Dizinin belki en iyi sahnesi, El Mesih’in ABD başkanıyla karşılıklı konuşup yüzleştiği bu sahnedir. El Mesih, Başkan’a “Bin yıllık barış için tüm Amerikan askerlerini geri çekin,” der. Savaşın kaynağını tatlı dille barışınkine çevirme çabası inandırıcı gelmese bile, ABD başkanına karşı gelmesi İslam’ın mesih anlayışına uygun bir eylem sayılır. Ne var ki El Mesih’in geçmişine dair ortaya çıkan bilgiler medya yoluyla dünyaya duyurulunca takipçileri hayal kırıklığı içinde kayıp kuzular gibi dağılır, bu sefer ona karşı olanları etkisine alacaktır. Hristiyanlıkta Hz. İsa’nın günahkârları kurtarmaya geldiği gibi, El Mesih de belli ki bundan sonra inançsızlara yönelecek ve dolayısıyla kimileri tarafından Deccal olarak görülecektir.

Kıyamet bilgisinden pagan şuursuzluğuna

El Mesih kendisini yücelten baş takipçisi Cibril’i “Allah’tan başka ilah yoktur,” diye uyarsa da, sorgu sırasında “Tanrı’nın oğlu” olduğu imasında bulunmuş, hatta Söz’ün kendisi olduğunu açıkça söylemiştir. Kişiye göre konuşmaktadır fakat her seferinde biraz daha ileri gider. Müslüman takipçilerine kendisinden ayrılmanın ölüm olduğunu söyler ve “Allah ile ilgili varsayımlarınızı bırakmanızı söylemek için buradayım. Bildiğinizi sandığınız şeylere tutunmayı bırakın. Şu saatte insanlık dümensiz bir teknedir. Bana tutunun,” diyerek âdeta yeni bir din getirmiş bir peygamber gibi kendinden öncekileri geçersiz kılacak tek hakikat olduğuna inandırmaya çalışır ve bu yolda dinler ötesi bir gerçeklik gözetir. İslam’a doğru biçimde uyanlar güya önyargılarından ötürü hakikati kavrayamayıp onun karşısında yer alacak, bu da onların sonu olacaktır. Oysa İslam’a göre Hz. İsa nüzûl ettiğinde kendini ön plana çıkarmayacak, Hz. Muhammed’in ümmetine dâhil olarak İslam’ın hakikatini desteklemeye devam edecektir. Onun nüzûl edişi bir Hristiyan mitinin İslam’daki karşılığı değil, sonradan yozlaşmış mitlerin asıl hâlidir. Kıyamet bilgisi Müslümanlarca Hristiyanlık sonrası edinilmemiş, o bilgiyi müşrikler kendi çıkarlarına göre tahrif ederek birer pagan miti hâline getirmiştir.

Hristiyanlık misyonu ve İslam davası

Cibril’in, rüyasında annesinin mezardan çıktığını gördüğü sahne Hristiyanlık inancında Hz. İsa’nın kaya mezarından çıkışına benzetilir ve ardından gelen planda annesi yerine El Mesih görünür. Hristiyan seyircinin de mesih imgesini karşılamak için kurgulanan bunun gibi sahneler El Mesih’in İslami tasvirini giderek zedeler. Onun Teksas’taki yıkıcı kasırgada Baptist Kilisesi’ni yıkılmaktan mucize eseri koruduğu haber olunca kilise çevresinde Amerika’nın dört bir yanından gelen türlü takipçiler toplanır. O artık aynı zamanda Hristiyanların da bir mesih modelidir. Cibril’in Ramallah’taki Ulu Cami’de Filistin hakkındaki vaazı ile televangelist bir kanalda Rebacca’nın “fırtınanın gözü” temalı konuşması eşzamanlı olarak verilerek Hristiyanlık misyonu ile İslam davası alakasız bir biçimde ortak gösterilir (Benzer bir kurgu El Mesih su üzerinde yürürken Cibril’in çırılçıplak sınırı geçtiği sahnelerde de vardır). Oysa hadislerde Hz. İsa’nın nüzûl edince İslam ile Hristiyanlığı birleştireceği değil, haçı kıracağı ve böylece Hristiyanlığı aslına döndüreceği yazılıdır. Ezcümle, El Mesih kesinlikle İslam’ın tasvir ettiği bir mesih değildir.

Mesih’in dönüşü mü, Mesih’e dönüşüm mü?

Dizide Oprah Winfrey’nin sosyal medyaya sakız olmuş “Neye inanırsan ona dönüşürsün,” sözü vurgulanır. İlk sezonun sloganı sayılabilecek bu sözle birlikte, inançtan ziyade inananın (insanın) gücü yüceltilir. El Mesih belki de Mesih’in tezahürü olduğuna kendiyle birlikte başkalarını da inandırıp bunu bir anlamda gerçeğe dönüştüren bir Müslüman, bu şekilde peygambere dönüşen sıradan bir insandır. Aynı şekilde onun mesih olduğuna inanan takipçileri de bunun gerçekleşmesine katkı sağlamış ve bu dönmüşümde etkin olmuşlardır. İnancı gerçek kılanın yalnızca insan iradesi olduğu görüşü insanı merkeze alan hümanizmin bir yansımasıdır. Bu açıdan dizi, El Mesih karakteriyle peygamberlerin ortak bir kişileştirmesini yapma çabasındadır. Bu uğurda El Mesih karakteri ilerleyen bölümlerde giderek daha bir tutarsızlaşır. CNN muhabiri Miriam ısrarla yineleyerek “Mesih misiniz?” diye sorduğunda El Mesih bunu direkt doğrulamaz, “Bana öyle demeyi seçtiler,” diyerek bunu takipçilerine yansıtır ve “Ben bir mesajım,” diyerek soruyu geçiştirir. Bu sahneden de anlaşılacağı üzere diziye göre mesihi ve diğer tüm peygamberleri yaratan toplumlardır. Mucizeleri gerçekleştiren ise o mucizelere inanan halkın inancı ve hayal gücüdür. “El Mesih” diye anılan kişi ise bu sırrı çözmüş ve “dünya barışı” adına uygulamaya geçmiş bir önderdir. O ikna kabiliyeti yüksek, hitabeti güçlü, ilgili konularda donanımlı usta bir oyunbaz, örgütlü bir planın ilham verici beynidir. Onun tüm bu kabiliyetinden daha şaşırtıcı olan şey ise halkın aymazlığı, şifa dileyen bir hastadan ABD başkanına kadar ona kananların cehaletidir. Seyirciyi de pençesine alan bu cehaletin farkındalık kazanması için, ilerleyen bölümlerde El Mesih’in Payam Golshiri adlı bir İranlı olduğu açıklanır. Tahran Üniversitesi’nde öğrenim görmüş protest bir aktivist, ağabeyiyle birlikte çocukluğundan beri illüzyon eğitimi almış bir göz bağcıdır. Üstelik bunu saklı ideali uğruna hakikati çarpıtarak yapmaktadır, fakat amacı barış sağlamak bile olsa, hakikate karşı gelerek sağlanacak barış asla barış değildir.

Değişimden kasıt hakikatten kopmaksa

Dizinin logosunda Messiah’daki a harfi yerine ikizkenar üçgen kullanılmıştır. Bu üçgen sanıldığı gibi Illuminati’nin bir sembolü değil, değişimin sembolü olan deltadır. A harfi yerine Yunan alfabesinin dördüncü harfi olan delta (Δ δ) matematiksel gösterimlerde değişimi ifade eden bir sembol olduğundan, temaya uygun olarak El Mesih’in getireceği değişimi sembolize etmek için özellikle seçilmiştir. El Mesih, kameralar önünde söylediği gibi bir devri kapamak ve yeni bir devir açmak iddiasındadır, fakat karşı çıktığı düzeni tanımlamaktan kaçınır. Müslümanlara birlik getireceği yerde onları bölmüştür. Kimi Müslüman için o DAEŞ’i defetmiş, İsrail’i baskı altına almış, İslam davasını tüm dünyaya duyurmuştur. Kimi Müslüman içinse o bir peygamber değil, Hz. Muhammed’in sözlerini çarpıtan bir kâfirdir, İslam’a bakışı ise reformisttir, bu yüzden sözlerine asla müsamaha gösterilmemesi gerekir. El Mesih gerçekten de “Zaman değişti, hakikat gridir,” der gibidir. Kendisine karşı çıkanı küçümser, onları cahil birer bağnaz olarak görür. Bir ilerleme olacaksa Cibril’in soyunarak sınır geçtiği gibi, zamanla yük hâline gelmiş tüm bu yargılardan kurtularak, açıkça belirtmek gerekirse “terk-i cihad” ile mümkün olacaktır. Yalnız bilmedikleri ya da bir türlü görmek istemedikleri bir şey var ki, İslam’da cihat sadece savaş anlamına gelmez, gayret içeren fiziksel ya da düşünsel bir hareket, hakkı gözetip hakikati savunarak haksızlığa karşı çıkan bir tepki ve insanı insan kılan benzer eylemler bütününü kapsar. Bu gayretten düşmek ise insanı ilerletmez, aksine, cansız bir nesneden farksız kılarak geriledikçe geriletir. Bekledikleri buysa bekledikleri yerde saplanıp kalacak olan kendileridir.

Aymazlığa doymayan sezon finali

On bölümlük ilk sezonun sonunda El Mesih’in gerçekten bir mesih mi yoksa bir sahtekâr mı olduğu tekrar belirsiz bırakılır. El Mesih’in ağabeyi televizyonda “İyi sihirbazlar sizi gösterinin bir parçası yapar, işe dâhil eder,” demiştir. Tıpkı bu dizinin de seyirciyi hikâyeye dâhil edip oyuna getirdiği ve El Mesih’in gerçekten de mesih olduğuna yer yer inandırdığı gibi. Ne var ki seyircinin bu farkındalığı uzun sürmez ve dizinin sonundaki “ölüleri diriltme” sahnesiyle El Mesih’in gerçekten de mesih olabileceğine yeniden ihtimal verir. Anlaşılan o ki ikinci sezonda da aynı oyun sürecektir. El Mesih gerçekten bir mesihse İslam’ın tasvir ettiği mesih kesinlikle o değildir, dolayısıyla diğer sezonlarda İslam’ın hakikatine karşı olmaya devam edecektir. Yok eğer sahtekârlığı üzerinde durulursa, kimi Müslüman seyircide Hz. İsa’nın nüzûl edişinin ve hatta diğer tüm peygamberlerin hakkaniyetinin eleştirilmesine karşı haklı bir tepki daha doğuracaktır. Hepsi bir yana, belki de hedeflenen asıl bu tartışmadır ve şu an bizim de yapmakta olduğumuz gibi dizi bu amacına çoktan ulaşmıştır. Ama bir yere kadar…

Yaptıklarınızın farkındayız!

Erken kalkanın “Ben mesihim,” diye ortalıkta dolandığı ve bunun haberlerinin memnuniyetle servis edildiği yetmezmiş gibi bir de kurmaca mesih karakteriyle zihinleri bulandıran bu tartışmalı dizi kimi çevrelerce hoşgörüyle karşılansa da, seyirciden tümden tepkisiz kalması beklenemez. Hz. İsa’nın Müslümanca nüzûl edişini güya dogmalar üstü bir yaklaşımla yorumlayan ve sürekli tazelenen bir şüpheyle “Mesih mi sahtekâr mı?” diye sorgulatan bu vahiy kurgusuna bilinçli Müslümanların elbet bir cevabı olacaktır:

İslam’a dışarıdan bakış bildik Oryantalist tavrıdır, ancak Mesih dizisinin bakışı onu bile aratacak denli çarpıktır. Din bir oyun tahtası değildir, o dine yürekten inanan insanların temiz duygularıyla reyting uğruna oynamak ise en hafif tabirle alçaklıktır. Dizinin yazarlarının, El Mesih’e söylettikleri gibi “görmezden geldikleri günahlar onları yıkıma sürüklemeden” yaptıklarının farkında olduğumuzu görüp diğer sezonda İslam’a ve ümmetine gereken saygıyı göstererek bir şekilde telafiye gitmeleri kendileri adına elzemdir ve zararın neresinden dönerlerse yanlarına kârdır. Kendi kutsal metinlerinizi dilediğinizce uyarlamayabilirsiniz, ama hakikati ayna tutarmış gibi Müslüman’a karşı çarpıtmaya kalkmayın. Sizin inancınız da şüpheniz de sizin olsun, kendi inancından emin Müslüman seyircinin algısıyla artık daha fazla oynamayın.

Seyirlik uyarı: İslam’daki peygamberlik, mesihlik, mehdilik, velilik gibi kavramları sorgulayıcı bir bakışla sahtekârlık olarak gösterme çabasındaki bu dizi filmi sizler de izleyecek olursanız emniyyeti sakın elden bırakmayın ve inancınızdan emin olduğunuz takdirde Samir gibi bir terörist olacağınız vehmine kapılacak olsanız bile, dizide “Şüphen var mı, Samir?” diye sorulduğunda Samir’in yanıt verdiği gibi tereddütsüz yinelemekten çekinmeyin: “Tüm kalbimle inanıyorum.”

Kaynak: Dünya Bizim

https://www.dunyabulteni.net/kultur-sanat/bu-mesih-baska-mesih-h457417.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın