İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kaybetmeyi öğrenmek- Paskal Törenli: Դժբախտաբար զէրօ /Maalesef Sıfır

Talin Suciyan

Harfleri doğru düzgün okunamayan kitaplardan Ermeni edebiyatını okuyup sevme ihtimalimizin az olduğunu çok iyi bilerek, eserleri bize kendi okurdu. Çok kıvrak, çok da parlak bir zekası vardı. Bizler onu sert ancak çok karizmatik bir hoca olarak yaşadık.

Geçtiğimiz hafta Yetvart Danzikyan’ın Paskal Törenli’nin ardından yazdığı yazı ve yazıda kullandığı fotoğraf geçmişe ve bugüne dair bir dizi bağlantıyı daha anlamlı ve görünür kıldı benim için. 

Samatya’da Sahakyan Nunyan Lisesi’nde okuduğumuz yıllarda psikoloji ve Ermenice dersleri veren Paskal Törenli’yi geçtiğimiz hafta kaybettiğimizi öğrendiğimde, onun öğrencisi olmuş herkes gibi ben de filmi biraz geri sardım. Baron Paskal’ın pek çok etkileyici ifadesi vardı, ancak herhalde çoğumuz için en derinden etkileyici cümlecik “Maalesef sıfır” դժբախտաբար զէրօ (Tjpakhdapar zero) idi. Baron Paskal sık sık ve beklenmedik sözlüler yapardı ve bu sözlülerden çoğumuz “maalesef sıfır” alırdık. Bu cümleyi söylerken gerçekten üzülüyor olduğunu hiç düşünmemiştim, bugün biraz da içim cız ederek, bu ihtimalin hiç de az olmadığını hissediyorum. Hem tonlaması hem de bizler için sonuçları bakımından “maalesef sıfır” onun öğrencisi olmuş her Ermeni gencinin hayatta en az bir kez yaşaması gereken bir deneyimdi. Herkes aynı durumda olduğundan on yıllar sonra bile hatırlanıp gülünecek, yaşandığı anda sıfır almaktan ötürü üzülmektense, bir eşitlik hissiyatıyla sevinmiş olmanızın daha muhtemel olduğu bir kaybetme deneyimi…

Danzikyan’ın yazısında söylediği ve herhalde onun öğrencisi olan pek çoğumuz için geçerli olan, Baron Paskal’ın bize Ermeni edebiyatını sevdirmiş olmasıdır. Harfleri doğru düzgün okunamayan kitaplardan Ermeni edebiyatını okuyup sevme ihtimalimizin az olduğunu çok iyi bilerek, eserleri bize kendi okurdu. Çok kıvrak, çok da parlak bir zekası vardı. Bizler onu sert ancak çok karizmatik bir hoca olarak yaşadık. 

Bir referans mektubu
Lise üçteyken mamam beni şimdi Ermeni Katolik Cemaatinin dini lideri olan Prof.  Levon Zekiyan’ın Venedik’te düzenlemekte olduğu Batı Ermenicesi dil, tarih ve kültür derslerine göndermek için hazırlıklara giriştiğinde, kurs ve konaklama ücretinin yüksekliği mevzu olmuş, Hayr Levon Ermenice öğretmenimden bir referans istemişti. Baron Paskal bu derslere katılmak istediğimi duyunca adeta yüzünde güller açmıştı. Yüzündeki o ifadeyi görmeye ancak nadiren nail olabilirdik. Bu referansı büyük bir zevkle yazacağını söyledi ve o sayede burslu olarak bu derslere katılabildim. Bundan 25 sene önce İstanbul’dan bu derslere katılan, hele de benim yaşımda kimse yoktu. Hayatımın en önemli deneyimlerinden biriydi. Bütün dünyadan Ermenilerin ve Ermeni olmayanların katıldığı üç haftalık kurs, o zamanlar bana hiç tanımadığım bambaşka bir dünyanın kapılarını aralamıştı. Döndükten sonra Baron Paskal merakla sordu, kursun nasıl geçtiğini, yine memnuniyeti yüzünden okunuyordu. 

Baron Paskal’ın Ermenice’yi İstanbul dışındaki Ermenilerin çoğu gibi sonradan öğrendiğini Danzikyan’ın yazısından öğrendim. Çok iyi bildiğim bir gerçeklik olmasına rağmen, yine de şaşırdım. Onun anadiline adanmışlığı, bu dili sonradan öğrenmiş olması kadar sıradan bir durumu düşünmemize ihtimal dahi vermemişti. Halbuki Baron Paskal’ın neslinde, İstanbul dışında doğmuş Ermenilerin çoğunluğu için neredeyse ististansız bir şekilde geçerli olan bir durumdur Ermenilerin anadillerinden kovulmuş, mahrum bırakılmış olmaları. Baron Paskalı kazanmış olmamızda dilbilimci, bugün konuştuğumuz, yazdığımız Türkçenin mimarı Hagop Martayan’ın önemli bir rol oynamış olduğunu öğrenmem ise, Türk Dil Kurumu’nun başında bulunduğu yıllarda Martayan’ın sadece Ankara’daki Ermenilerin hayatlarına değil, bugünlere kadar hepimizin hayatına dokunmuş, vizyonuyla nesilleri aydınlatmış bir Ermeni entelektüeli olduğunun bir başka kanıtıdır. 

Geçen haftaki yazıda kullanılan fotoğrafta, Batı Ermenicesi şiirinin 20 yüzyıldaki en kıvrak zekalarından Zahrad da vardı. Onun da Ermeni Öğretmenler Birliği’nde verdiği Ermenice derslerine katılmıştım. Münih Üniversitesi’nde Batı Ermenicesi dersleri vermeye başladığım 2009 yılından bu yana, derslere katılan her öğrenci Zahrad’ı tanıdı, hem de hayatlarında Ermenice ile karşılaştıkları ilk günlerde… Zahrad’ın Sıfır yani Զէրօ başlıklı şiirini Ermenice öğrenmeye  başlamanın, Batı Ermenilerinin dünyasına bakmaya çalışmanın en ince ve en anlamlı şekli olduğunu hep düşündüm.

Bir kere bir bir
Bir kere Gigo sıfır

İki kere bir iki
İki kere Gigo sıfır

On kere bir on
On kere Gigo sıfır

Yüz kere bir yüz
Yüz kere Gigo biz.

Zahrad’ın Sıfır şiiriyle, Baron Paskal’ın “Maalesef sıfır”ı bir anda anlamlı bir bütün haline geldi gözümün önünde. Kaybetmenin en dayanışmacı, en güzel hali, “maalesef sıfır” ile Batı Ermenilerinin dünyasına, yani çarpılıp bölünüp sıfıra dönüştürülmüş bir dünyaya bakarken, kendini bu dile adamış bu iki insanın bizlere bıraktığı, bugün dahi, kaybedilmiş bir dünyanın, sıfırın, ayakta tutulması gerektiğine dair benzersiz, son derece haklı ve gıpta edilesi bir inattır. 

Աստուած լուսաւորէ հոգիները։ 

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/23421/kaybetmeyi-ogrenmek-paskal-torenli-tjpakhdapar-zero-maalesef-sifir

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın