İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

‘Belgesel resmi ideolojiye karşı bir bellek oluşturuyor’

‘Roza İki Nehrin Ülkesi’ belgeselinden dolayı hakkında‘örgüt propagandası’suçlamasıyla dava açılan yönetmen Cebe, ‘Belgesel resmi ideolojiye karşı bir bellek oluşturduğu için hedef haline geldi’ dedi

Kürt yönetmen Kutbettin Cebe, Kuzey Suriye’de İŞİD’e karşı verilen mücadeleyi ve oradaki komünal yaşamı konu edindiği “Roza-İki Nehrin Ülkesi” belgeseli nedeniyle yargılanıyor. Cebe hakkında “örgüt propagandası” suçlamasıyla açılan davanın ilk duruşması 12 Aralık’ta Balıkesir 3 Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma 19 Mart’a ertelendi. Bir yıl süren çekimler sonrasında 2016 yılında yayınlanan belgesel Türkiye ve dünyada birçok festivale katıldı. Cebe’yle belgeseli ve yargılama süreci üzerine Mezopotamya Ajansı’ndan Zemo Ağgöz konuştu.

‘Olumlu dönüşler aldık’

Kürtlerin, Arapların, Süryanilerin öncülüğünde Kuzey ve Doğu Suriye’de İŞİD’e karşı verilen mücadeleyi dünyaya tanıtmak amacıyla belgeseli çektiğini aktaran Cebe, devrimin yaratmış olduğu ekonomik, siyasi, komünal bütün yapılarına tanıklık ettiklerini söyledi. Belgeselin katıldığı festivallerden olumlu dönüşler aldıklarını ifade eden Cebe, “İŞİD’e karşı Ortadoğu’da halkların birleşik mücadelesini görme açısından iyi oldu. Bu konuda çok güzel tepkiler geldi” dedi.

‘Yönetmenlere dava açıldı’

Fransa’da bir festivale katılmak için vize başvurusu yaptığı 2018 yılının eylül ayında gözaltına alındığını ve bir yıl aradan sonra ise hakkında “örgüt propagandası” suçlamasıyla dava açıldığını hatırlatan Cebe, duruşmada belgeselin içeriğine dair hiçbir sorunun sorulmadığının altını çizdi. Türkiye’de kendisi gibi birçok sinemacıya son beş yıl içerisinde davaların açıldığına dikkati çeken Cebe, “Bakur’a, Veysi Altay’ın Nû Jîn belgeseline de dava açıldı ve cezalar aldılar.” dedi.

‘Bir bellek oluşturuyor’

Cebe, bağımsız sinemanın yerelden bir bellek oluşturduğunu dile getirerek, “üst aklın” dayatmalarından uzak bir alan olduğunu vurguladı. Cebe, sözlerine şöyle devam etti: “Bütün devletlerin, yapıların arşivleri vardır. Sinemacılar buna karşı halk adına kendi arşivlerini oluşturur. Resmi ideolojinin üretmiş olduğu beleğin karşısına, yerel halk ve unsurlardan hafıza sunuyor. Bu belleğin, resmi ideolojiyle çatışan ve hegemonyasını çatlatan bir tarafı var.”

‘Baskı kurumsallaştı’

Kürt sinemasına yönelik geliştirilen baskı uygulamaların, kamuoyunda “sansür yasası” olarak bilinen ve 1 Şubat 2019 tarihinde çıkarılan “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile tüm Türkiye sinemalarına uygulandığına işaret eden Cebe, “Türkiye’deki tüm sinemacılara yönelik baskı bu yasa ile kurumsallaştırıldı. Kimse iş yapamaz hale getirildi. Yönetmenlerin arşivlerine el konuldu ve bu baskı devam ediyor” diye kaydetti.

ANKARA


Yeni Yaşam Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.