İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vitrindeki albümler

Burak Bedikyan ‘Istanbul Junction’ (SteepleChase LookOut)

Burak Bedikyan eski komşum. 2017 yılında ailecek Amerika’ya göçene kadar, Kurtuluş’ta arada bir buluşur sohbet ederdik. Bestecilik ve doğaçlama konusunda kuşağının en iyi piyanistlerinden biriydi. Çok da çalışkandı. Yurtdışından yaptığı albümleri postalamayı da ihmal etmezdi. 

Beşinci albümü “Istanbul Junction” onun memleketi terk eylemesinden kısa bir süre evvel, yakından ve uzun süredir tanıdığı müzisyenlerle iki oturumda kaydedilmiş. 

Usta davulcu Can Kozlu, Burak’ın önce Bilgi Üniversitesi’nden hocası, sonra çalışma arkadaşı ve yakın dostu. Albüme eşsiz swing duygusu ve soundu ile çok şey katan Amerikalı basçı Matt Hall da caz camiamızın fahri vatandaşı. Üçlüye üç parçada eşlik eden Macar tenor saksofoncu Gabor Bolla ise yaratıcı ve keşifçi tarzı ile arkadaşlarına kocaman kocaman alanlar açıyor. 

Farklı kökenlere sahip, dünyanın farklı coğrafyalarından çıkıp gelip, buluşmuş müzisyenler bu müziğe üst düzey dinleyiciyi rahatsız etmeyecek oranlarda lokal ve folklorik tatlar katıyor. Bu simya Burak’ın cesur, risklerle dolu müziğine klasik Avrupa müziği ve cazdan ibaret olmayan bir hava veriyor. Onu bu raddede Schönberg, Aydın Esen ve Jarrett’ler ile aynı kulvarda değerlendirirsek sanırım abartmış olmayız. 

Aycan Teztel “After A Dream” (Lin Records)

Aycan Teztel’in sahip olduğu sıfatları burada listeleyecek olsam, editörümden tüm sayfayı rica etmem gerekir. O nedenle tromboncu, multi-enstrümantalist, besteci, düzenlemeci, eğitmen, müzik direktörü, orkestra şefi demekle yetinelim. Ancak bir koltukta iki karpuz, dört kol çengi, yetenekli ve çalışkan bir adamın neden 50 yıllık müzik mesaisine bir albüm sığdıramadığı konusuna açıklık getirelim.  

Aycan hayatı boyunca önemli projelerde, yurtdışında birbirinden büyük müzisyenlerle çalışmış; yetiştirdiği insanları ekleyecek olursak, önceliğini hep başkalarına faydalı olmaya adamış, bencillikten uzak bir adam. Hayat ona kafasını kaldırıp kendi hesabına bir albüm yapmayı ancak nasip etmiş. Sadece tromboncu olarak değil: bas ve piyanosunun da aynı ortamda yer alabileceği hayalindeki projeyi (virtüöz müzisyen dostlarıyla birlikte) hayata geçirmiş. 

Trompette Şenova Ülker, saksofonda Batuhan Şallıel, davulda Volkan Öktem, gitarda Okan Ersan, Ercüment Ateş ile Erdem Sökmen, perküsyonda ise Mehmet Akatay…

11 parçalık “After A Dream” bir tek tarzda yoğunlaşmıyor. Aycan’ın kuşağının içinden geçtiği neredeyse tüm tarzlara dokunuyor: pop-cazdan fusion’a, be-bop’tan modern caza…

Yarım asırdan damıtılmış, usta işi…

http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/1711262/vitrindeki-albumler.html?fbclid=IwAR2HVNf4ixxLInOg8KWQS3VVScfKAjR3oLXUCE0ZK-_PCkUZ1W34X7bmY_M

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın