İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Şehir ve komikler

MURAT CANKARA

Selim Nüzhet Gerçek’in eserlerini (‘Matbuat Tarihi; İstanbul, Şehirler ve Mimari; Geçmiş Zamanlara Dair’) yeniden ve derli toplu yayınlayarak önemli bir iş yapan Büyüyenay Yayınları, Türkiyeli tiyatro tarihçilerinin çoktan el atmış olması gereken bir alanda dikkat çekici bir metin yayınladı: ‘Komik-i Şehir Naşit Efendi: Nusret Safa Coşkun’un Kaleminden Naşit Efendi’nin Hayatı’. İbrahim Özen’in yayına hazırladığı kitap, gazeteci ve yazar Nusret Safa Coşkun’un (1915-71), tulûat sanatçısı Naşit Özcan’la (1886-43) yaptığı ve 23 Ocak – 12 Mart 1939 tarihleri arasında ‘Son Posta’ gazetesinde 36 bölüm halinde yayınlanan ‘Hayatım’ başlıklı röportaja dayanıyor. 

‘Şöhret’

Tulûatın 19. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’da, geleneksel ve Batılı tiyatro formlarının buluşması sonucunda ortaya çıktığı söylenir. Refik Ahmet Sevengil, bu durumu, Hagop Vartovyan’ın (Güllü Agop) elde ettiği Türkçe oyun oynama tekeliyle ilişkilendiriyor. Vartovyan’ın tiyatrosu haricinde kalanlar, ekmeklerini kazanabilmek için, ortaoyunundan bol bol yararlanarak, steryotiplere dayalı metinsiz bir tür doğaçlama komedi türü geliştiriyorlar. (Doğaçlamanın, Abdülhamit döneminin dillere destan baskı ve sansürüyle ilişkisi üzerine de ayrıca düşünmeye değer.) Kitabın başlığındaki ‘Komik-i şehir’ de (buradaki ‘şehir’, ‘şöhret’le ilgili), 19. yüzyılın sonlarına doğru doğup 20. yüzyılın ortasını göremeden devrini tamamlayan bu güldür güldür türünde zirveye ulaşanlara verilen bir unvan. Naşit Özcan, İkinci Meşrutiyet’ten 30’ların ortalarına kadar, bilhassa Surpik Dudu ve İbiş rolleriyle, kitleleri epey güldürmüş. 

Kitap genelde Osmanlı/Türkiye kültür tarihi, özelde ise tiyatro tarihiyle ilgilenenler için çok çekici. ‘Mesleğin incelikleri’ne dair ayrıntılarla ve dönemin meşhur tiyatrocularıyla ilgili renkli anekdotlarla dolu. Üstelik, bugünün Türkiyeli okuruna çok tanıdık gelmeyecek bir tiyatro dünyası bu; bir yandan turşu satıp bir yandan komik rollere çıkan, boş vakitlerinde de tavla oynayan erkekler; sesli sinemayla mücadele edebilmek için yapılan numaralar; sürekli dağılıp yeniden kurulan kumpanyalar arasında tatlı bir rekabet; bir yandan sandık içindeki kostümleriyle şehrin bir yerinden bir yerine koştururken diğer yandan da  yalnızca mekân sahipleriyle değil, zabıtayla, yoksullukla, sağlık sorunlarıyla sürekli mücadele eden ve futbol ligimizdeki teknik direktörleri aratmayacak sıklıkta kumpanya değiştiren oyuncular. Hülasa, tiyatromuzun ezenlerin tiyatrosu olmadan önceki halk, hatta lümpen prekarya hali.  

‘Ortak yapım’

‘Komik-i Şehir Naşit’in hayatını bu kitaptan okuyanlar tulûatın büyük ölçüde bir Ermeni-Türk ortak yapımı olduğunu, bu durumun da, yaygın kanının aksine, Cumhuriyet’ten sonra pek değişmediğini görecekler. Göremeyecekleri şey ise, onun en az sahne yaşamı kadar ilginç özel yaşamı. Leman Hanım’la evliyken, Kantocu Küçük Virjin’le Kemani-i Şehir Yorgi Efendi’nin kızları Amelya’ya âşık olur Naşit. Amelya’yla evlenir ancak Leman Hanım’ı da büsbütün terk etmez. Amelya olur Emel, sonra da sahnelere veda eder. Zira Naşit’in, kendi sözlerine bakılırsa, bir kadında aradığı yegâne özellik, evinin kadını olmasıymış. Bir kısım Türk erkeğinin hayallerini süsleyen ikili hayatı yakalayan baş komiğin, bu evlilikten Adile ve Selim adında iki çocuğu (evet, soyadları Naşit) olur. Gayrısı da şurada: ‘Komik-i Şehir Naşit Bey ve Çocukları’ (İsmail Biret, Doğan Kitap, 2005).

Son bir not: Kitaptaki görsellerin hepsi İstanbul Şehir Üniversitesi’nin (yoksa Marmara Üniversitesi mi demeli?) dijitalleştirerek kamu hizmetine açtığı Taha Toros Arşivi’nden alınmış. Üniversitenin arşiv sayfasına girenler Fuat Köprülü, Kemal Karpat, Talât Sait Halman gibi isimlere ait koleksiyonları da burada bulabilirler. Ömrünün son çeyreğini Bilkent Üniversitesi’nde bir ilim-bilim yuvası kurmaya adayan ve son nefesini de sözcüğün gerçek anlamıyla çalışırken veren Halman’ın evrak-ı metrukesine Şehir Üniversitesi tarafından sahip çıkılması Bilkent’e; bir devlet üniversitesinin, sırf mevzuat gereği bile, Şehir Üniversitesi’nin birikimini devralamayacak olması, koskoca üniversiteden tek bir kişiymişçesine bahseden “ama onlar da”cılarla bu isimlerin muhtemelen hiçbirini duymamış olan kayyuma, namıdiğer müstakbel ‘komik-i şehir’e; Naşit gibi halkın sevgilisi bir komiğin, jübilesinde Surpik Dudu rolünü oynayarak sahneye veda edebilmesi için, bu tipin bir zamanlar halk nezdinde nasıl bir karşılığının olmuş olması gerektiği ve sabık Amelya’nın, kocası Ermeni şivesi taklit ederken ne hissettiği de hepimize dert olsun.

Komik-i Şehir 
Naşit Efendi

Hazırlayan: 
İbrahim Özen

Büyüyenay Yayınları

224 sayfa.

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/23388/sehir-ve-komikler

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın