İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

AĞLIYORDU VARTAR BİBİNİN OLUKLU PINARI (2)

Fikri Demirtaş

Arguvan’a öğretmen olarak atandığımda, anneannemi de yanımda götürmüştüm. Öğretmen okuluna gitmeme en çok sevinen oydu. 80 yaşlarında ufak tefek bir kadındı. Yaşına rağmen dinç görünüyordu. Yazmasının altından bembeyaz olmuş saçları seçiliyordu. Yuvarlak yüzü, simsiyah gözleri, gamzeli yanağıyla gençken de çok güzel olduğu belliydi… Eskiden torunlarını dizlerinin dibine oturtup hikâyeler okur, masallar anlatırdı. Son haftalarda hep gamlı görünüyordu.

Bir gün okuldan yeni gelmiştim duvardaki gaz lambasının ışığı belli belirsiz aydınlatıyordu odayı. Anneannem sobayı yakmış kenarında oturuyordu. Elinde 99’luk tespih kendi kendine dualar okuyordu.

Anneannemle ne zaman baş başa kalsam “ilk evliliğini, kocasını, annemi “anlatmasını isterdim. Nedense sanki sakladığı bir şey vardı. “O günler gitsin, bir daha gelmesin…”derdi

Akşam banyo yapacaktık. Yatak odasında anneannemin valizinin içinden çamaşırlarını çıkartırken bir beze sarılmış ince bir paket dikkatimi çekti. Bezi açınca içinden anneanneme verilen eskimiş yıpranmış gri kaplı defter şeklinde nüfus cüzdanı çıktı. Anneannemin adı ‘Vartar ‘ üstü çizilmiş yeni adı Hüsne yazıyordu. Babasının, annesinin adı silinmemişti. Bir yere yazmadığımdan unuttum. Anneannem elimde nüfus cüzdanını görünce hemen elimden aldı… Rengi sapsarı olmuştu. Çok korkmuştu. Bunun üzerine kara gözlü torunum her şeyin bir zamanı varmış dedi.

“Gel benim güzel torunum otur yanıma, senden kurtuluş yok ” dedi. Yanına gittim, ellerini ellerimin arasına aldı ve “Biliyor musun torunum Saadet en büyük acım ne? Bunca yıl sırrımı anlatabileceğim annen dahil kimse olmadığı için içimde tuttum, böyle bir insan yoktu etrafımda. Unutmaya çalıştım, ama böyle bir şeyi unutmak imkânsız. Sen okudun öğretmen oldun. Ancak sen beni anlarsın diye acımı paylaşacağım. Sırrımı bir Oluklu pınar biliyor, birde sen bileceksin.” O arada yaptığım Türk kahvesinin kokusu odayı sardı. Anneannem “Elini sağlık kızım,” dedi ve kahvemizi yudumladık.

Anneannem Ermeni kızı Vartar ( Hüsne )başladı anlatmaya: Malatya Hekimhan’da doğmuşum. Biliyor musun, benim ilk kocam, senin annenin babası Amerika’da” dedi. Sesi titreyerek konuşmasını sürdürüyordu. Bana söyleyebilmek için çok zor karar vermişti. Zannedersem hâlâ o korku vardı. Bizleri korumak için her şeyi söylemek istemiyordu.

“Peki, anneanne kocan ne zaman, neden gitti Amerika’ya?”

“Deden Kirkor, uzun boylu, kara kaşları, iri gözleri, uzun kirpikleri, düz hatlı burnu, yakışıklılığıyla ile beni etkilemişti. Güzel bir düğünle evlendik. Bir oğlum, bir kızım olmuştu. Deden, Sivas’ta meslek sanat okulunda ayakkabı yapmayı öğrenmek için gitmişti. Kafaya önceden koymuş bir meslek öğrenip Amerika’ya ailemi de götürürüm diye. Birinci Dünya savaşı başlamıştı. İstanbul’da Ermeni ileri gelenlerin, yazarların tutuklandıklarını gazetelerden öğrenmiş. Ortalığın karışacağını sezmiş. Bir felaketin yaklaştığını duymuş. Sivas’tan Amerika yolculuğuna çıkmış. Malatyalı, Sivaslı hemşerilerimizin bulunduğu Massachusetts eyaletindeki Boston şehrine gitmiş. Orada da ayakkabı imalatı yapmış.”

http://www.malatyasonsoz.com.tr/agliyordu-vartar-bibinin-oluklu-pinari-2-h262422.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın