İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Dış politikada makas değişikliği

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Cem Küçük

Dış politikada yine baş döndürücü gelişmeler arka arkaya yaşanmaya başladı. İdlib, Libya, ABD’den gelen sözde Ermeni soykırımı kararı ve yaptırım kararları gözleri bu alanlara çeviriyor.
İdlib’deki rejim ve Rus saldırıları sonucunda beş günde 100 binden fazla kişi kuzeye, yani Türkiye sınırına doğru göç etti. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi yeni bir göç dalgasını kaldıramayacağımız gibi hemen hemen saat başı yaşanan insan hakları ihlallerine, katliamlara sessiz kalmamız da beklenemez.
Dolayısıyla ilgili mercilerde ilgili girişimler mutlaka yapılıyordur. 4 milyona yakın Suriyeli misafiri ağırlayan Türkiye, iyi niyetinin Batılı ülkeler tarafından istismar edilmesine izin vermemelidir. 40 milyar dolardan fazla para harcadığımız Suriyeli sığınmacılarla ilgili Batı verdiği sözlerin çok azını tuttuğu gibi yaptığı açıklamalarla âdeta aklımızla dalga geçmekte sakınca görmüyor. Yazıklar olsun diyeceğiz, ancak ondan da anlamazlar ki.
Avrupa’nın ve genel olarak Batı’nın Türkiye’yi sıkıştırmaya çalıştığı ama başaramadığı bir diğer nokta da Libya. BM’nin tanıdığı Sarrac hükûmeti ile yaptığımız askerî-münhasır bölge anlaşmasıyla hem KKTC üzerinde hem Doğu Akdeniz’de hem de Akdeniz’deki Türk çıkarları üzerinde oynanan oyunları yerle yeksan ettik. Bu olay son dönemde Türk diplomasisinin kazandığı en büyük başarılardan biridir.
Deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat muhtırası, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Mavi Vatan’da ve uluslararası arenada elini çok güçlendirdiği gibi ülkemizin düşmesini, tökezlemesini bekleyen sırtlanlara da güçlü bir mesaj niteliği taşımaktadır.
Yunanistan, darbeci Sisi’nin gasbederek yönettiği Mısır, İsrail ve bölgede Türk çıkarlarının karşısında olan birçok ülke-kurum-grup olanı biteni tırnaklarını yiyerek izliyor ve Türkiye’nin oyun kurucu pozisyona gelmesinden ötürü hasetlik krizlerine giriyor.
Onlara söylenecek tek söz var: Türk devletini izlemeye devam edin… Atlantik ötesinden gelen kararlara karşı da söyleyecek birkaç cümlemiz var. Tarihçilerin tartışması ve karara bağlaması gereken, alnımızın beyaz bir sayfa gibi ak olduğu sözde soykırım tartışmalarını, S-400 hava savunma sistemi aldığımız için tekrar tekrar ısıtıp kongreden karar çıkarmakla hiçbir yere varılamaz.
1915’te yaşananlarla ilgili de devletimiz  diyor ki: “Gelin tarihçilerimizi buluşturalım. Tüm arşivleri açalım ve inceleyelim. Çıkacak sonuca saygılı olacağız.” Ancak bunu rant kapısı hâline çeviren lobiler, gruplar, kurumlar, Türkiye’nin önerisini kulak ardı edip uçsuz bucaksız yalanlarla ülkemize çamur atmaya devam ediyorlar.
Gerçeklerden daha ne kadar kaçabilirsiniz ki? Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bakiyesi olduğu Osmanlı İmparatorluğu’ndan aldığı onurlu mirası her yerde, her platformda savunacak kapasiteye sahiptir.
Aslına bakarsanız Libya’da, Kıbrıs’ta, Ermeni meselesinde, hepsinde bitmek bilmeyen bir hesaplaşma duygusu taşıyorlar. Uluslararası ilişkiler böyle yürütülmez, geçmişin kapanlarında kısılıp kalanlar geleceğe doğru emin adımlar atamazlar. Bunu öğrenmeleri lazım. Öğrenecek kapasiteleri yoksa buyursunlar gelsinler, biz öğretelim.

https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/cem-kucuk/611376.aspx

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın