İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Osmanlı’da Vampir Salgını

“Bazı kimseler fevt olup defn olunduktan sonra, kabrinde kefenin yırtıp azasına kan gelip bedenini humret ihata etmiş bulunsa, bu vech üzere olmasına bir sebep var mıdır?” 

Osmanlı’nın bilinen ilk vampir fetvasının, ilk satırları bu şekilde. Trakya bölgesindeki halk, şeyhülislam Ebussuud Efendi’ye sorduğu bu soruyla bir bakıma dönemin sade,folklorik vampir tanımını yapmakta. Bu soruda vampiri kabul eden ama “müslim adında ise zararı olmaz” diyerek halkı geçiştiren Ebussuud Efendi, sonraları halkın vampirle nasıl başa çıkacağı yönünde fetvalar verecek ve bir bakıma resmi tarihin ilk vampir fetvası ortaya çıkacaktır. Halk sonraları bu vampir salgınını tanımlarken, kapıya gelen vampir için “bre filan gel seninle falana gidelim” deyip köy halkından insanları vampire çevirdiğini ve bu sebepten bölgeden gitmek istediklerini söyleyecektir. O dönem gerçekleşen toplu göçlerin yarattığı sorunlardan korkan ulema, son fetvada müslüman halka vampirleri nasıl öldüreceğini bildirecek ve göç etmenin caiz olmadığını söyleyecektir.

Vampirlerin doğduğu toprakların o dönemin Osmanlı toprağı olması nedeniyle inanış Rum Ortodoks kökenli olsa da bir çok açıdan Osmanlı devleti ve bölge halkıyla iç içe geçmiş bulunuyordu. Öyle ki vampir avcılığı makamında hristiyan vampirler için müslüman, müslüman vampirler için hristiyan vampir avcıları tercih ediliyordu. İç içe geçmiş bu kültürlerde vampirler kimi zaman cadı, kimi zaman obur, kimi zaman ise gulyabani oluyor. İslama göre kabir azabı çekiyor, hristiyanlığa göre ise afaroz edilen kişi vampir olarak tekrar ayağa kalkıyordu.

Namaz Hocası Kitabında Vampiler

Osmanlı ilmihalleri dönemin çok uluslu yapısında Sunni geleneğe yönelik standartları koymak açısından oldukça önemli bir yere sahipti. Kadın, erkek, çocuk ve bir çok yaştan insanın okuduğu ilmihaller pratik yaşam açısından bilgiler sunmaktaydı. İbadet anlayışı, ahlaki değerlerin korunması gibi bilgiler bu ilmihallerde yer alıyordu. Camilerde, köy okullarında ve evlerde yaygın olarak okunmaktaydı.

Dönemin Tuhfetü’ş Şahan isimli namaz hocasında vampirlerden şu sözlerle bahsediliyordu:

“Bazı kafirler öldükten ve gömüldükten sonra geceleri kapılara gelip ev sahibini dışarı çağırarak seri ölümlere neden oluyorlardı.” (Salim fikret Kırgı Osmanlı Vampirler s. 84)

Vampirin mezarının üstüne nasıl kazık çakılacağı, cesedin nasıl yakılacağına dair adımlar da bu ilmihalde bulunmaktaydı.

Vampir Yeniçeriler

Osmanlı tarihine damga vuran olaylardan biri de kuşkusuz Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması olmuştur. Yeniçeri Ocağı’nı kapatma girişimi bir kaç denenip başarısız olunsa da 2. Mahmut tarafından kanlı bir şekilde Yeniçeri Ocağı kapatıldı. Binlerce kişinin ölümüyle sonuclanan bu olaydan sonra halk içerisinde Yeniçerilerin vampir halinde geceleri sokaklarda dolaştığı söylentisi çıktı. Halka göre yeniçeriler kabir azabı çekiyordu. Geceleri eşyaların yerlerini değiştiriyor, yiyecekleri çalıyor, yeni doğa çocukları anne koynundan alıyorlardı.

Dönemin iki Yeniçeri cadısı Ali Alemdar ve Abdi Alemdar için çözüm hristiyan vampir avcısı Nikola’ydı. Nikola bu iki yeniçerinin mezarını kazdı. Göğsüne kazık saplayıp kalplerini çıkardı ve o kalpleri suda kaynattı. Fakat bu iki yeniçeri vampiri durdurmaya yetmedi. Avcı Nikola ulemadan izin isteyip cesetleri yaktı ve böylelikte bu iki vampiri sonsuzluğu uğurladı. Dönemin koşullarında bu vampirler oldukça anlaşılır bir siyasi malzeme konusuydu aslında. Kapatılan Yeniçeri Ocağı’nın propagandası için müthiş bir fırsattı. 1820 lerde İngiliz Büyükelçiliği’nin pederi Robert Walsh ise bu vampir haberinden Residence at Constantinople kitabında yer veriyor. (Salim fikret Kırgı Osmanlı Vampirler s. 106)

Peder bu vampir haberiyle barbar Türklerin halkın inançlarını kullandığını ve bunu bir siyasi propaganda malzemesi haline getirdiğini söylüyor. Peder’e göre vampir inanışı Avrupa’da çoktan terkedilmiş batıl bir inanış. Not düşmekte fayda var. Peder kitabında yeniçeri vampirlerinin kan içtiğinden bahsetse de Osmanlı Vampirleri’nde kan içme ritüeli yok. Osmanlı vampirleri “manda gibi göğse oturarak ve boğarak” öldürüyor. Kitabın bir batı propagandası olarak yeniçeri vampir haberini çarpıttığına dair bir çok detay Kırgi’nin kitabında mevcut.

Osmanlı Vampirleri tarihin kenarında kalmış gizemli bir konu. Salim Fikret Kırgı Osmanlı Vampileri kitabıyla tarihin bu sayfasını araladı. Bize düşen ise Gulyabanilerimizin, vampirlerimizin veya cadılarımızın peşinden gitmek.

Çağatay Yıldız

https://www.yurtgazetesi.com.tr/serbest-kursu/osmanlida-vampir-salgini-h147469.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın