İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Protesto ve seçmen listesi

Sonuçta bu seçimde, bir önceki patrik seçiminden yaklaşık sekiz kat, ülkedeki son dört seçimin ortalamasından yaklaşık dört kat fazla geçersiz oy kullanılmıştır. Bu, ‘normal şartlar’la veya seçmen hatasıyla açıklanabilecek bir durum değil.

Bu yazıya okuyuculardan özür dileyerek başlamak istiyorum, çünkü bu kısmen bir tekrar yazısı olacak. Aslında boykot ve protesto meselesine dönmeye niyetim yoktu. Fakat, Patrik Maşalyan’ın Şant TV’ye verdiği mülakatta protesto oylarının 300 olduğunu söylediğini duyunca bazı şeyleri yinelemek gerekti.
Bu seçimde 1121 kişi boş veya geçersiz oy verdi. Bu, %8’in biraz üzerinde bir oran. Büyük-küçük her seçimde, usule aykırı kullanıldığı için geçersiz sayılan oylar olur. Bunların kimi bilinçli, kimi bilinçsiz olarak, usule aykırı kullanılır. Her halükârda geçersiz oyların beklenebilir olduğu bir oran vardır. Geçersiz oylar o oranın çok çok üzerinde çıkıyorsa, orada başka bir durum var demektir. Bu konuda bir nokta atışı yapmak mümkün olmasa da, normal bir seçimde geçersiz oyların oranın genellikle %1 ila %3 arasında değişir. 1998 patrik seçimlerinde geçersiz oylar %1 civarında imiş (Bu bilgiyi Aret Çiçekeker’den aldım). Ölçek farkı olsa da mantık açısından aynı olması ve bir fikir vermesi için, Türkiye’deki son dört genel seçimde geçersiz oyların kullanılan oya oranı neymiş diye baktım. (Genel seçimlerde mührü yanlış yere vurmak gibi çok sık yapılan bir hata da var ki, bu da geçersiz oyları artırıyor). Yaklaşık oranlar şöyle: 2018 seçimlerinde %2, 2015 seçimlerinde %1,5, 2011 seçimlerinde %2,2, 2007 seçimlerinde %2,5. Ortalaması %1,8. Sonuçta bu seçimde, bir önceki patrik seçiminden yaklaşık sekiz kat, ülkedeki son dört seçimin ortalamasından yaklaşık dört kat fazla geçersiz oy kullanılmıştır. Bu, ‘normal şartlar’la veya seçmen hatasıyla açıklanabilecek bir durum değil.
“Yaşlılar nasıl oy kullanacaklarını şaşırmışlar, zarfa iki pusula birden koymuşlar” benzeri sözler söyleniyor. Mutlaka yanlışlıkla öyle yapanlar da vardır ama herhalde 1998’de zarfa kaç pusula koyacağını ayırt edecek kadar genç ve akıllı olan Ermeni halkı 2019’da birdenbire sekiz kat aptallaşmadı; 1998’de zihni berrak genç Ermeni toplumu bugün yaşlanıp bunamadı herhalde. O gün de yaşlılar vardı, bugün de var; yaşlı oranı 98’e göre sekiz katına çıkmadı. Ayrıca, neden yaşlılara otomatikman beceriksiz muamelesi yapılıyor? Zarfa kaç pusula atacağını ayırt edemeyenlerin ve hata yapanların bugün o günkünden bu kadar fazla olması için hiçbir neden yok. Bu yanlışlıkla yapılacak bir iş gibi de değil, doğrusu. İş tartışmaya kalırsa, ben de “Onlar da kendilerince protesto yöntemi olarak zarfın içine iki pusula koymuşlar” derim o zaman. Yoksa, mor veya turuncu listenin yanına bir de boş oy eklemenin ne manası var? İnsan bunu ne düşünerek yapar? (Bu arada, seçimden evvelki yazıda, geçersiz ve boş oyları niye ayrı ayrı sayacaklarını anlamadığımı söylemiştim. Şimdi sanırım anlıyorum.) 
Velhasıl, bu seçimde üç aşağı beş yukarı 1000 civarında protesto oyu vardır. Ben daha fazla olmasını tercih ederdim ama bu da yeterince çok. Bunu 300’lere falan çekmek güneşi balçıkla sıvayama benzer. Ama unutun rakamları, oranları, ben size daha ötesini söyleyeyim. Bu seçime katılım %100 olsaydı ve bir tane bile protesto oyu çıkmasaydı, bu seçim gene sorunlu bir seçim olurdu. Nasıl 1912 Osmanlı parlamento seçimleri tarihe ‘sopalı seçimler’ olarak geçtiyse, bu patrik seçimi de tarihe sorunlu seçim olarak geçecek. Bu tabii ki Sahak Maşalyan seçildiği için böyle değil. Aram Ateşyan da seçilse bunda değişen bir şey olmayacaktı. Nedenlerini çok anlattık, burada tekrar etmeyelim.   
Yazıyı, önemli bir konu olan seçmen listeleriyle bitirelim. Hosrof Köletavitoğlu Facebook hesabından bir açıklama yapmış. Birçok hususa değinmiş, onları çok çalıştırdığı için bilgisayarından ve telefonundan özür dahi dilemiş ama vakıflar toplantısındaki tutumuyla ve orada söyledikleriyle ilgili sorduğum sorulara değinmemiş. “Bazı çevrelerin” kendisine “çıkar ittifakının parçası olma” ve “kendisine bir şeyler vadedilmiş” olma iddiasıyla iftira attığını söylemiş. Bu, onunla o çevreler arasındaki bir mesele. Son açıklamasında beni daha ziyade ilgilendiren kısım seçmen listeleri hakkında söyledikleri. Bu konunun bir “yumuşak karın” olduğunu o da kabul etmiş. 
Yalnız Köletavitoğlu’nun, açıklamalarında değil ama genelde bilerek veya bilmeyerek birbiriyle karıştırılan, aynı bütünün parçası ama farklı olan iki durum var. Birincisi, oy verme hakkı olup da listede ismi olmayanlar; ikincisi, listede ölüm, çift yazılma gibi nedenlerle fazladan bulunan isimler. Birincisinde, tek değil ama temel sorumluluk kişinin kendisinde. Herkesin bulunduğu semtin vakfına kaydını yaptırma sorumluluğu var. Seçimden evvel de listeler asılıyor, onlara bakıp isminiz yoksa ekletmeniz gerek. Aksi takdirde, “İsmim yok” diye şikâyet etmek pek inandırıcı olmaz. Bu konuya ilerde gene değiniriz ama kendini seçmen olarak kaydettirmenin hayati önemde olduğunu söyleyelim. 
Gel gelelim, benim geçen hafta da konusunu ettiğim durum ikincisi, yani listede fazladan olan isimler. Bunu seçmenin kendisi ayıklayamaz haliyle. Denebilir ki, “Ölenleri yakınları bildirsin.” İyi de, hemen herkesin cenazesi kiliseden kalktığına göre, zaten o sırada bildirmiş oluyorlar. Velhasıl, mükerrerleri ve ölmüşleri ayıklamak vakıfların ve Müteşebbis Heyet’in işi (idi). Köletavitoğlu’nun açıklamalarından Müteşebbis Heyet’in bu konuda ne çalışma yaptığını öğrenemiyoruz. Öğrenemediğimiz başka bir nokta da, İçişleri Bakanlığı’na nasıl bir liste gittiği ve onların bu listede nasıl bir eleme yaptıkları. Örneğin, ölmüşleri elememişler mi? Oy vereceklerin listesi olan bir listeden ölmüşleri ayıklamamak garip değil mi? Üstelik, Bakanlık için ‘çocuk oyuncağı’ olan bir işken… Ayrıca, Karekin Bekçiyan’ın değabahlığı sırasında kurulan Müteşebbis Heyet’in liste çalışmaları ne oldu? İşe yaramadı mı?
Köletavitoğlu’nun gene anlaşılmayan bir ifadesi de, 31 bin “sağlıklı” seçmen olduğu. Bunlardan 13.700’ü oy kullanmış. İyi de biz seçimden evvel toplam sağlıklı seçmen sayısını bilemiyorduk, kendisi 60 bin kayıtlı olduğunu, ölümler ve mükerrerler düşünce 30-35 bin kalacağını söylüyordu. Peki, seçimden sonra toplam seçmen sayısını nasıl bilir olduk? Hadi, 13.700 kişi gelip oy kullandı, kalan 17.300’ü nasıl tamamladık da 31.000 rakamına ulaştık? Seçimden evvel listede bulunanlardan kim ölü, kim sağ bilmiyorduysak, oy vermeye gelmeyen ölü mü, sağ mı, nasıl biliyoruz? 
Tek bir konuda dahi bu kadar soru işareti olması tuhaf değil mi? 

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/23366/protesto-ve-secmen-listesi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın