İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Musul / Dar Al – Zahur (Çiçekler) Yetimhanesi

Nurcan Keskin
Atölye BİA, 2019 Eylül Temel Gazetecilik Programı katılımcısı.
Musul Valiliği Eyalet Meclisi Çocuk ve Kadın Daire Başkanı Sakine Muhammet Yunus ile Erbil’de buluşup geride kalanları ve belirsiz gelecekleri hakkında konuştuk.
Musul ve Bağdat yetimhanelerinde IŞİD’in öldürdüğü ailelerin çocuklarıyla IŞİD’in cinsel saldırıları sonucu doğmuş çocuklar bir arada yaşıyor.
Dar Al – Zahur (Çiçekler) Yetimhanesi 2014’te IŞİD’in işgal ettiği yerlerden. Şu an yetimhane hizmeti sunan bina Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgüt militanlarının kaçırıp, esir aldığı oğlan çocukların eğitim merkeziydi.
Musul Valiliği Eyalet Meclisi Çocuk ve Kadın Daire Başkanı Sakine Muhammet Yunus ile Erbil’de buluşup geride kalanları ve belirsiz gelecekleri hakkında konuştuk.

Aslında bu söyleşiyi Musul Yetimhanesi olarak da bilinen Dar Al- Zahur’da yapmak istiyordum. Yetkililer Irak vizemin Musul için geçerli olmadığını söyleyince Sakine Muhammed Yusuf ile Erbil’de buluştuk.
Çocuk askerlerin eğitildiği askeri kışla şimdi bir yetimhane mi?
DAİŞ’in Musul işgali sırasında kullandığı kışla şimdi kendi çocuklarına da bir ev oldu. Öldürdükleri ailelerin çocukları ve tecavüz sonucu doğanlar. Musul’da üç yıllık hâkimiyet kuran örgüt geride öfkeli bir toplum ve kendi mirası olan 13 bin yetim bıraktı.
DAİŞ radikalleşmiş bir nesil yetiştirmek istedi. Örgütün ve ideolojisinin yayılımı ve devamı için çocuklar ve eğitim kurumları kaçınılmazdı. DAİŞ Musul’u işgal ettiğinde kentin üçte birini şeriatla yönetiyordu. Örgüt ilkokuldan üniversiteye kadar tüm okulları kontrol altına aldı. Militanlar tüm ders kitaplarını yaktı, eğitim müfredatı yeniden yazıldı. İşgalin ilk dönemlerinde çocuklarını okula göndermek istemeyen aileler tehdit edilerek çocuklarını okula göndermek zorunda kaldılar.
Bir kurşun artı bir kurşun…

Neydi İŞİD Müfredatı?
Musul işgalinin ilk dönemlerinde sınıf öğretmenlerinin yerini örgütün silahlı militanları aldı. İlk ve orta öğretimde çocuklara matematik bir kurşun artı bir kurşun iki kurşun eder, bir bomba artı bir bomba iki bomba eder örnekleriyle öğretildi. Üniversitede ise hukuk, sanat ve felsefe dersleri kaldırıldı.
DAİŞ’ın üç yıllık Musul işgali esnasında Şeriat Enstitüsü’ne dönüşen tüm eğitim sistemi elbette ki bununla sınırla kalmadı. DAİŞ pek çok yeri örgütün askeri kışlası ve kampına dönüştürdü.
Örgüt küçük askerler yetiştirmek üzere esir aldığı beş yaş ve üzeri çocukları sadece şu an yetimhane olan bu binada değil diğer kışla ve kamplarda eğitti. Maalesef bu eğitimler IŞİD kontrolündeki diğer okullardan farklıydı.
Kaçırılanların, esir alınanların çoğu Şii, Türkmen, Êzidî ve Hristiyan çocuklardı. DAİŞ bu küçük askerlere Müslümanlığı, DAİŞ’e karşı olan herkesin ‘kafir’ olduğunu ve ölümü hak eden lanetliler olduğunu benimsetti. Esaret altındaki çocuklara öldürdükleri ‘kafirlerin’ videolarını izlettiler, askeri eğitimleri tamamlanan çocuklar Suriye ve Irak’taki çatışma alanlarına gönderildiler. Kimilerinin bellerine yerleştirilen bomba kemerleri patlatıldılar.
DAİŞ cephesindeki ölü savaşçı çocuk sayısı kayıp çocuk sayısıyla örtüşüyor.
DAİŞ’in üç yıllık hakimiyetinin ardından kapısının kilitini bu kez yetim bıraktığı çocuklar için açtık. Bina dış saldırılardan çok etkinmemişti ancak içini onarmak manevi açıdanda oldukça zor oldu. Çünkü bir zamanlar bu kışlalarda nara atanların geride bıraktıkları kendi çocuklarına da sığınak oldu.”
Yetimhanede kimler birarada yaşıyor?
Savaşçı ailesinin kurbanı olanlar ve henüz milletini ve ailesini tespit edemediklerimiz, tecavüz sonucu doğanlar ve tüm ailesini saldırıda yitirenler. Mağdur ailelerin ve savaşçıların küçük çocukları, annesinin sütünden mahrum kalan bebekler ve savaşçı ailelerinin parçaladığı toplumla baş etmeyi şimdiden öğrenen altı yaşlarındaki çocuklar da var. Ama aşırı radikalleştirilmiş çocukları ve mağdur ailelerin yetişkin çocuklarını bir arada tutmuyoruz. Yetişkin ve radikalleştirilmiş çocuklar dul annelerinin tutulduğu kamp, ceza veya ıslah -gözlem evlerindeler. Yabancı savaşçıların çocukları Bağdat yetimhanesinde kalıyorlar.
Yetimhanede kalan ve savaşçı ebeveylerinden her ikisini de yitiren kimi çocukları ailelerinin marifetleri ve kimliklerini gizlemeleri hakkında uyarmak gerekmiyor. Çocuklar kendilerini korumayı çok çabuk öğreniyorlar. Mağdur yetimlerin rolündeler, “ailemizi DAİŞ öldürdü’’ diyorlar.
Aşırı politize edilmiş çocuklar da vardı. Mesela yetimhane daha kurulum aşamasındayken keskin nişancı DAİŞ emirinin10 yaşındaki oğlu Muhammet getirildi. Muhammed, Musul Kalesinde sonuna kadar çatışan babası ve onun gibi örgüt militanlarının olduğu çatışma bölgesindeydi. Babası gibi diğer örgüt militanlarının öldüğünü de görmüştü.
DAİŞ’li babasının insanları nasıl öldürdüğünü kahramanca sözlerle anlatıyordu ve kendisininde çok iyi silah kullandığını söylüyordu. Muhammedin bu hali normaldi ancak yetimhanede kalan diğer çocukları da düşünerek ona örgüt duygularını anımsatmayacak bir yerde ve değişimini takip eden uzmanların kontrolünde başka bir tesise gönderdik.
Çocukluğa yeniden kavuşmak
Nasıl bir tesis?
Musul’da yetim kalan çocukların yüzde 75’inin ailesinin DAİŞ’le bağlantılı olduğu tespit edildi. Üç yıllık işgal ve kendi devletini kurmuş bir örgüt. Ailesi DAİŞ üyesi veya savaşçı olmasa bile okullarda, sokaklarda örgütün müfredatıyla tanıştı bu çocuklar. Hepsi bir şekilde politize edilmişlerdi ancak örgüt saflarında kalmış olanlar kadar zihinleri kirlenmemişti. Her iki ebeveynleri savaşçı olanların çocukları normal yaşama oldukça zor adapte oldular. Altı yaşından küçük çocuklar bile yetimhaneye ilk geldiklerinde çocuk olduklarına dair tek somut gerçek belki de fiziki görünümleriydi.
Ebeveynlerinin ardından çocuk olabilmeyi öğrenebildiler mi?
Onlara çocuk olmak dışında her şey öğretilmişti. Televizyon izlemek haram! Ailelerinin tembihleri onları yetişkin insanlara dönüştürmüştü. Namaz saatlerini takip edip ibadetlerini oldukça sistemli bir şekilde uyguluyorlardı. İzlemeleri için açtığımız çizgi filmleri izlemek oyun oynamak, resim yapmak yerine grup halinde oturup ilahiler okuyor ve örgütü öven sohbetler yapıyorlardı.

Bu çocukların çoğu aylarca süren çatışmaların yaşandığı bölgelerden getirildiler. Ve çoğu fiziksel olarak yaralıydı. Ebeveynlerinin ‘düşman Irak askerleriyle’ savaştıklarını görmüş hatta kimisi ebeveyninin ölümüne tanıklık etmişti.”

Ailelerinin tembihleri onlara IŞİD’li olamayan herkesin düşman olduğunu öğretmişti. Onlarla iletişim kurmamız hayli zor oldu. İletişim kurabildiklerimiz de ilk başlarda keskin nişancı olmak isteyen muhammed ile aynı şeyleri söylüyorlardı. Televizyon izlemenin haram, eğlencenin yasak olduğunu. Bilhassa her iki ebeveyni de militan olanların çocuklarını normal yaşama döndürmek zor oldu. En azından şimdi eskisi kadar radikal değiller ve çocuk olmayı öğreniyorlar.

Çocuklar aylarca çatışmaların sürdüğü yerlerde yaşadılar. Ebeveynlerininki dahil çok fazla kan ve ölüm gördüler. Psikolojik destek almaları gerekiyor ama maalesef yetimhane sistemli bir sosyal psikolojik destek sunma imkanlarına sahip değil.

Yetimhane personeli gönüllülük üzerinden çocuklara hizmet sunuyor. Ancak gönüllü şefkati yeterli değil. Düzenli psikolojik destek alması gereken çocuklar maalesef bundan mahrumlar.
Çocukların çoğu Yetimhane’ye çatışma bölgelerinden molozların ve cesetlerin arasından çıkartılıp getirildiler. Yetimhane 2016’da Musul Valiliği onayıyla resmileşti. Bu yıl itibarıyla Devlet yardımı almaya başladık, ancak yeterli değil, ihtiyaçların çoğunu bağışlarla karşılıyoruz.
Düşmanlıktan doğan kardeşlik

Yetimhanede saldırıda ölen ailelerin çocukları ve saldırıyı yapanların çocukları gibi bir kutuplaşma var mı?
Politize olanlar olsa da inanır mısınız çocukların hepsi şimdi düşman çocukları değil birbirleriyle kardeş gibiler. Politize olmuş çocuklar keskin nişancı olmak isteyen Muhammed gibi veya örgütü övüyorlar. Barınak yetersizliği nedeniyel çok kısa bir süre birarada kaldılar. Radikallerle tüm ailesini yitirenlerin birbirlerine duyduğu öfke şiddete yol açtı.
Bir tarafta kontrol edilmez bir öfke ve intikam isteği, bir tarafta ailesinin gururuyla övünenler… Bunlar sadece altı yedi yaşlarındaydılar. Ve bir arada yaşamayacak kadar birbirlerine düşmandılar.
Çocukların ruh sağlığı açısından da bu olumsuz bir sonuç olacaktı. Bilhassa da ailesini yitirenler DAİŞ’lilerden intikam almak istiyorlar. Dolaysıyla çocuklar arasında ailesi DAİŞ’li olan çocuklar deşifre olunca hemen başka tesislere gönderiyoruz.
Yetimhanede savaşçı ailelerin küçük çocuklarının bilgilerini gizliyor, mağdur ailelerin çocuklarıyla bir arada tutuyoruz. Bilhassa da, toplumun saldırıyı yapanların çocuklarına yaklaşımı nedeniyle çocukları ayrıştırmadan bir arada tutmak önem kazanıyor. Yoksa bu bölünme düşmanca karşılaşmalara dönüşür. Bunun önüne geçmek zorundayız.
Toplum öfkeli mi ‘savaşçıların çocuklarına”?
Toplum, hükümet, yargı hepsi öfkeli. En yakın dostlarım bile bana “neden katillerin çocuklarına sahip çıkıyorsun” diyorlar. Cevabım: “Tehlike yetimhanede kalanlarda değil damgalananlarda.” Güvenlik soruşturmalarından geçmeden veya “DAİŞ şüphelisi’ olmakla suçlanıp tutuklanan çocuklar ve aileler var. “DAİŞ’le bağlantılı” dedikodusu bile artık insanları yerlerinden ediyor. Irak Terör yasalarında suçlu bir DAİŞ’linin karısı ve çocukları da yardım yataklıktan yargılanıp cezalandırılıyor.
Bazen tek bir fark olabiliyor o da idam edilmemeleri. Yargılanan failin işlediği hiçbir suçtan sorumluluğu bulunmayan ve beraat edip masumiyetini ispatlayan eşleri ve çocukları yargı nezdinde aklansalar bile toplum ve devlet için onlar hala DAİŞ’li ve Devletin hiçbir yardım ve desteğinden yaralanamıyorlar.
Okul sıralarında olmaları gereken çocuklar bizzat okul yönetimleri tarafından damgalandılar ve sokağa itildiler. Şu an sokaklarda dilenip bir kaç kuruş kazanabilenler dul annelerine bir ekmek götürebiliyor. Bu durum yalnızca DAİŞ’lilerin aileleri için de değil. İşgal döneminde kaçmayan/ kaçamayan ve “DAİŞ şüphelisi” aileler için de durum aynı. Suçlama ve damgalamalar karşısında geride kalan dul kadınlar ve çocukları saldırıların hedefindeler, hiçbir yerde barınamıyorlar.

DAİŞ’li damgasının altında kalanların daha tehlikeli olacaklarını düşünüyorum. Sokakta yaşayan ve tehlike ile büyüyen çocukların yarısının annesi veya en az bir yakın akrabası hayatta. Ama ebeveynlerinden ikisinden birinin DAİŞ’le bağlantısı veya bağlantı şüphesinden dolayı düzinelerce çocuk şu an sokaklara terk edildi. Sadece akrabaları tarafından değil. Ölen ya da tutuklanan savaşçı DAİŞ’li kocalarının ardından dul kalan anneleri tarafından. Saldırıya uğramaktan korkuyorlar çünkü.

Savaşçıların kendi çocuklarını da “yem” olarak kullandıkları söyleniyor, sizce?
Evet, bunun örneklerini biliyoruz. Savaşçı babasının yemi olanlardan biri de şu an yetimhanede kalan Hamudi bebek.
İki yaşlarında olan Hamudi’nin babası bir DAİŞ savaşçısıydı, annesinin kim olduğu hakkında bir bilgiye ulaşamadık. Savaşçı babası Hamudi bebeği Irak askerlerine yem etmek için onu çatışmaların ortasında bırakmış, Hamudi’yi görüp almaya giden üç Irak askerine DAİŞ’li keskin nişancılar ateş açmış.
Panzerler kurtarmaya gidene kadar bir süre molozların ortasında kalan Hamudi bebeğe başıboş dolaşan köpekler zarar vermişler. Hastaneye kaldırılan Hamudi bebeğin yaralı sağ kolu maalesef dirseğinden omuzuna kadar kesildi. Yetimhanede kalan Hamudi bebek gibi savaşçı ebeveynleri tarafından mağdur edilen çok sayıda çocuk var.

Bu çocukların masum olduğunu unutanlar ve onlara karşı duyulan öfke yarın daha büyük bir problem olarak karşımıza çıkar. Bu çocukları DAİŞ’li baba ve anneleriyle bir tutup toplum içinde onları yok sayarsak bu yaşadığımız savaştan daha büyük bir savaş çıkar. İnsanlar geride yetim kalan çocukların kaderlerine odaklanmalılar savaşçı anne ve babalarına değil.”

IŞİD mevzilerinde eğitilip, silahlandırılan çocuklar yargılanıyor mu? Ölüm cezası söz konusu mu?
Irakta suç işlemiş ve hüküm giymiş çocuklar ölüm cezasından muaflar. Yasalara göre 9 yaş ve üzerindeki çocukların cezai sorumlulukları bulunuyor. 15 -17 yaş arasındaki çocuklar ıslah kanununa göre 15 yıl ceza alır, 18-19 yaşındakiler ise ömür boyu hapis cezası alır.
Ancak şu an Irak’ta ülkeye yasadışı yollardan girmek, DAİŞ’e üye olmak ve şiddet eylemlerinde bulunmak arasında değişen davalardan yargılanan yüzlerce çocuk var. Dolaysıyla çocuklar Irak Terörle Mücadele yasalarınca Çocuk Mahkemelerinde yargılanacaklar. Irak’a yasadışı yollardan girmenin cezası 6 ay ile bir yıl arası.
DAİŞ’e üyelikten 5-7 yıl arası hapis cezası. Ancak şiddet ve eylem suçlarının cezası 15 yıl. Son bir kaç ay içinde terör suçu kapsamında 9-18 yaş arasında yargılananlardan yakın zamanda 200 çocuk İŞİD üyeliğinden mahkum oldu. Bu çocukların 75’i kız çocuğu, 125’i oğlan çocuğuydu. Bu çocuklar Bağdat Islahevi’nde asker denetimde tutuluyorlar.
İşgalde doğanlar?
Musul ve Telafer’da 9 ay süren çatışmaların ardından en küçükleri bir iki aylık en büyükleri ise dört yaşlarında çok sayıda kimsesiz çocuk bulundu. Ayrıca çocukların çatışma bölgelerinin bodrum, enkaz ve bombalanan binalarda bulunması çocukların annelerinin ölmüş DAİŞ üyesi kadınlar veya esir tutulan Êzidî kadınlar olduğunu düşündürüyor.
Yüzlerce çocuk içinden hala Iraklı mı değil mi tespit edemediklerimiz var. Yaşı biraz büyük ve konuşabilenler yaşı küçük olandan en azından vatandaşı olduğu ülkenin veya akrabalarının belki bir gün ona sahip çıkması açısından daha şanslı. Ama yaşı küçük ve milleti anlaşılmayanlar en şansızları. Musul işgali esnasında Irak topraklarında dünyaya gelmiş 450 Fransız çocuğun kimlik tespiti yapılabildi.”
Anneleri Êzidî babaları DAİŞˋli olan çocukların yanı sıra Rusya, Almanya ve pek çok çok ülkeden gelen olan kadınlar da var.
Yetimhanede kalan ve annesi Êzidî babası İŞİD’li kaç çocuk var?
Esir tutulan kadınların çoğu Musul ve Talafer çatışma bölgelerinden kurtarıldılar. Ve şu an yetimhane de kalan çocukların çoğu da Êzidî kadınların esir tutulduğu bölgelerde bulundular. Güvenlik güçlerinin bize verdikleri kimi bilgilere göre bulunan çocuklar tutuklu veya ölmüş DAİŞ’li kadınlardan değil. Resmi olmama koşuluyla. Güvenlik güçleri ve biz bu çocukların çoğunun annelerinin esir Êzidî kadınları olduğunu düşünüyoruz.
Ve öyleyse de biz Êzidî kadınlarının bu sessizliğini duyuyoruz ve anlıyoruz. Zaten Êzidî bir kadının ve dışardan gelmiş ecnebi bir kadının Musul ve Talafer’deki çatışma alanlarında bulunmalarının gerekçeleri aynı değildi. Biri esir diğeri militan, militanın eşi veya örgütün üyesiydi. O yüzden Babası DAİŞ’li annesi Alman, Rus veya başka milletlerden olan ecnebi kadınlar çocuklarıyla teslim oldular, yakalandılar veya bir şekilde tespit edilip Bağdat yetimhanesine sevk edildiler. Ecnebi çocukların yasal süreçleri ve ebeveynlerinin kim oldukları tespit edildiği için. Onlar ne Müslüman ne de Irak vatandaşı olmayacaklar. O yüzden şu an yetimhanede olan çocuklar Êzidî kadınlarının tecavüz sonucu doğurdukları bebekleri olsa bile bunu onların dile getirmeleri oldukça zor.
Bizzat ebeveynler yetimhaneye annesi Êzidî babası IŞİD’li beş çocuk getitdi, onlar da evlatlık verildi.
Kayıp veya terk edilmiş bir çocuğun arayıp soranı bir iki yıl içinde çıkmazsa mahkemeler 6 aylık bir incelemeden sonra çocuğun evlatlık verilebildiğini söylüyor.
Devam eden savaş ortamında ailesi kayıp bir çocuğun 6 ay içinde başka bir aileye verilmesi biraz erken bir süreç değil mi?
Savaştan geriye kalan onlarca kimsesiz çocuk, yetersiz barınak ve koşullarda yaşıyor. O yüzden bazen altı ay uzun bile olabiliyor. Evlatlık verilen çocuklar genelde dört yaş altı oluyor. Ancak yetişkin ve tanınacak olanların verdikleri bilgilerle fotoğraflarını çekip hem resmi kurumlara hem de sosyal medyadan ailelerinin onlara ulaşmalar için paylaşımlar yapıyoruz.
Çatışmaların ortasında kalmış, veya kaybolmuş yetişkin çocukların ebeveynlerinin DAİŞ’le hiçbir bağlantısının olmadığı güvenlik soruşturmasından geçtikten sonra ve çocuğun ailesi ve ya akrabası olduklarına dair gerekli belgeleri getirdikten sonra çocukları onlara teslim ediyoruz.
Çocuğunu Yetimhaneye bırakıp, ama evlatlık verilmesini istemeyen, aileler var mı?
Anneleri Êzidî, babalari DAİŞ’li olan beş çocuktan dördünün annesi, evlatlarını geri almak üzere yetimhaneye bıraktılar. Irak dışına çıkaracaklarını ve gittikleri ülkelerden onları alacaklarını söylediler. Dört kadın da Musul’da esirdi. Özgürlüklerine kavuştuklarında yetimhaneye bebekleriyle gelip bir kaç gün kaldılar. Kadınlardan biri bebeği kadar küçüktü 15 -16 yaşlarındaydı. Bebeğiyle bir kaç gün kaldıktan sonra amcası geldi, kadın bebeğini yetimhanede bıraktı ve köyüne döndü.
Kadın çocuğunu yetimhanede bırakmasında amcasının ısrarı ve baskısını bilmiyorum ama giderken çok ağlıyordu. Ona her gün bebeğinin resmini yollayacağıma söz verdim.

Hatta bir kaç kez canlı görüntüden bebeği annesine de gösterdim Ancak erken doğan bir bebekti ve çok hastaydı bir hafta sonra maalesef öldü. Bebeğin ölümünden sonra annesine uzun zaman söyleyemedim. Ancak tuhaf olan annenin ısrarlı aramaları ve her gün bebeğinin fotoğrafını istemesi bir anda kesildi,i bir daha aramadı.
Onu merak ettim. Bir kaç kez aradım, ulaşamadım, iyi olduğunu umuyorum.
“Gidecekleri ülkelere çocuklarını da alacaklardı.”

Bıraktıkları çocuğu gelip alanlar olduğu mu?
Kadınların hiçbiri çocuklarını yetimhaneye bırakmaya razı değildi. Esaret yıllarında doğurdukları bebeklerine bağlanmış ve onları sevmişlerdi. Ama aileleri ve mensubu oldukları toplum tecavüz bebeklerini istemedi. Ve kadınlarda buna karşı direnecek güçte ve durumda değillerdi. Çocukların anneleri onları yetimhaneye bırakırken çocuklarının babalarının Müslüman DAİŞ’li olduğunu kimsenin bilmesini ve kayıtlara geçilmesini istemediler.
Siz ne yaptınız?
Çocukların resmi kayıtlarını yapan memurlara annelerinin Êzidî olduğunu söyledim, evlatlık verilmemesini rica ettim. Annelerinin Irak dışına çıkacaklarını ve bebeklerini gittikleri ülkelerden bir iki yıl içinde aldıracaklarını söyledim. Ama ne Bağdat Hükûmeti ne de mahkemeleri bu çocuklara hiçbir ayrıcalık tanımadı ve çocuklar Irak yasalarına göre Müslüman kaydedildiler, evlatlık verilme süreçleri resmi olarak başladı. Çünkü resmi kaydı olmayan hiçbir çocuk sosyal hiç bir haktan yararlanamıyor ve okula kayıt etmenin dışında hastane ve ilaçtan da faydalanamıyorlar.
Yetimhanede kalan her çocuk Müslüman mı kaydediliyor ve neden?
Irak’ta kanundur her kim girerse (Dar Braemim Nynwa Li Aytam) Musul Yetimhanesine Müslüman olur,Müslüman çıkar. Irak Kanunlar kayıp veya artık Irak topraklarında yaşayacak bir çocuk varsa ve yetimhaneye resmi girişi kaydı yapılmışsa o artık Müslüman bir Irak vatandaşıdır.
Düzinelerce kimliksiz çocuk
Etnik kökeni farklı ve Müslüman olmayıp başka mezheplerden olan çocuklar var mı yetimhanede Müslüman kaydedilen? Irak şeriat kanunlarıyla yönetilmesine rağmen çok nüfuslu ve farklı etnik ve dini köklerden insanların/ toplumların yaşandığı bir ülke sonuçta.
Zor ve üzerine uzun, uzun konuşulacak ve tartışılacak bir soru ve sorun aslında. Ancak hem bu soru hem de bu kimlik ve vatandaşlık sorunu Irak ve vatandaşları için yeni değil. Örneğin az önce yetimhaneye annesi Êzidî babası DAİŞ’li bir çocuğun yasalar nezdinde Müslüman kaydedildiğini konuştuk.
Ancak her iki ebeveynin ne etnik nede dini, mezhebini bilmediğimiz çok sayıda kimliksiz çocuk var şu an Irak toprakların. Mesela 2014 yılında doğmuş ve her iki ebeveyni Müslüman Irak vatandaşı olması ve hayatta olmalarına rağmen çocuklarının doğum belgeleri var ama kimlikleri yok. Tüm sosyal haklardan mahrum düzinelerce çocuk var. Neden biliyor musun DAİŞ işgali altındaki hastanelerde doğdukları veya doğum belgeleri IDAİŞ döneminde verildiği için. Irak Hükümeti bu çocukların doğum belgelerini tanımıyor ve onlara kimlik vermiyor.
“Annelik hakkının koşulu”
Anneleri Êzidî olan dört çocuktan Müslüman kaydedilip evlatlık verilen var mı? Ve çocuğu evlat edinen ailenin de Müslüman olması şartı var mı?
İslam usul ve kanunlara uygun her ailenin başvuru süreçleri altı ay incelendi ailelerin sağlık ve ekonomik koşulları evlet edinmelerini ve talepleri doğrultusunda kız, erkek çocuklarına göre anneleri Êzidî her dört çocuk da Müslüman ailelere evlatlık verildi.”
Babası müslüman bir çocuk öz annesi de olsa Ezidi bir kadına verilmez
Bu dört çocuktan birinin annesi gelip çocuğunu almak isteseydi, süreç nasıl işlerdi?
Irak Kanunları Müslüman olmayan bir kadına öz annesi de olsa çocuk vermez Leyla da bunlardan biriydi. DAİŞ’in Şengal saldırısında esir alınan Leyla yaklaşık dört yıl esir kaldıktan sonra ilk eşi ve ailesinin fidye ödemesiyle özgürlüğüne kavuşabildi. Ancak eşi ve ailesi babası IŞİD’li tecavüz bebeğini istemedi ve bebek yetimhaneye bırakıldı. Leyla, yetimhaneye bıraktığı bir buçuk yaşındaki çocuğunu beş ay sonra gelip almak istedi. Ama çocuk evlatlık verilmişti. Çocuk evlatlık verilmemiş olsaydı da Leyla yine de çocuğunu alamazdı. Irak kanunlarında babası Müslüman bir çocuk, her ne kadar öz annesi olsa da Êzidî bir kadına verilmez.
Bu kanun yalnızca Êzidîlere yönelik değil, kanunlar etnik değil din ve mezhep üzerinden işliyor. ve Leyla Êzidî değil Hristiyan da olsaydı durum aynı olurdu.
Çocuğunun evlatlık verildiğini öğrenen Leyla ne yaptı?
Şengal’den, Musul’a yalnız gelmişti yanında ailesinden kimse yoktu. Günlerce Musul’da çocuğunun izini aradı. Gittiği her yetkili kurum, ona çocuğunun artık başka bir ailede olduğunu ve yetimhanede olsa bile onu alamayacağı söylendi. Çocuğunun peşine düşen Leyla eşi ve üç çoğunun yanına Duhok’a dönmek istedi ancak eşi kabul etmedi. Leyla şimdi Süleymaniye’de bir kadın konuk evinde.”
Anneleri Êzidî, babaları İŞİD’li olan çocukları baba taraflarından soran ve almak isteyen oldu mu?
Hayır, çocukların baba tarafından bizimle iletişim kuran herhangi kimse olmadı. Ancak anneleri ecnebi olan yani Irak vatandaşı olmayan kimi kadınların babaları DAİŞ’ten olan çocuklarını DNA testlerinden sonra Bağdat yetimhanesinden alabildildiler. Onların yasal süreçleri farklı oluyor. Bir çoğu da zaten çocuklarını vatandaşı oldukları ülkelere gönderiyorlar.
Hayır, çocukların baba tarafından bizimle iletişim kuran herhangi kimse olmadı. Ancak anneleri ecnebi olan yani Irak vatandaşı olmayan kimi kadınların babaları DAİŞ’ten olan çocuklarını DNA testlerinden sonra Bağdat Yetimhanesi^nden alabildildiler. Onların yasal süreçleri farklı oluyor. Bir çoğu da zaten çocuklarını vatandaşı oldukları ülkelere gönderiyorlar.

Ama mesela Êzidî veya başka mezhepten bir kadın babası Müslüman olan çocuğunu almak ve kendi nüfusuna kayıt etmek istese Irak kanunları ve Mahkemeleri buna izin veriyor. Ancak Müslüman olma şartıyla. Esaret yıllarında tecavüz sonucu doğurdukları bebeklerinden kopmak istemedikleri için Müslümanlığa geçen kadınlar var. Ama hem de devam eden mahkemeleri hem de artık mensubu olmadıkları Êzidî toplumun hassasiyeti açısından onların bilgilerini ve sayılarını paylaşamam.”

Yüksek Ruhani Konseyi’nin ve Êzidî toplumunun babaları IŞİD’li olan çocukları kabul etmemesini nasıl yorumlarsınız?
Bu kararlardan önce Laleş’e baba şeyhin yanına gittim. Kadınların ve çocukların günahsız ve masum olduklarını söyledim. Ama örf ve adetlerden dolayı konseyin ve toplumun böyle bir karar alma hakları var. (NK/APA)
Yarın: Kadın ve Kız Çocuklarını Destekleme Ofisi’nin Genel Koordinatörü Khidher Domle konuşuyor

Êzidî Kadınlar Anlatıyor: O Benim Çocuğum
Pazartesi bianet’te: O Benim Çocuğum
Zozan’a Ailenin Şartı: Doğacak Bebek Yetimhaneye Gidecek
Meyrem: Uzaklara Gitmekten Başka Çare Yok
İki Kardeş Fahima ve Rayan ile Kuzen Seher
Viyan’la ve Mizgin’le Bir Gün
Leyla: Beni Hala Ayakta Tutan Oğlumu Görme Umudu


bianet

Yorumlar kapatıldı.