İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan, Karabağ ve Azerbaycanlı gazeteciler buzları eritecek mi?

Alin Ozinian

Bu yılın Kasım başlarında sızan haberler doğrulandı. AGİT Başkanı Kişisel Ofisi’nin programı ile Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir gazeteciler değişim programı yapıldı. Karşılıklı olarak üçer gazetecinin diğer ülkeyi ziyaret ettiği program 17-21 Kasım tarihlerinde gerçekleşti. Gazetecilerin güvenlikleri düşünülerek son ana kadar gizli tutulan program 2001 yılından sonra devam ettirilemeyen diyalog projelerinden sonra bir ilk olması açısından büyük önem taşıyor. Azerbaycan ve Türkiye basınında hemen hemen hiç bahsedilmeyen gazeteciler buluşmasını derledik.

AGİT dönem başkanının özel temsilcisi büyükelçi Andrzej Kasprzyk’in aracılık ettiği  “Gazeteciler değişim programı” yaklaşık 6 ay önce Ermenistan, Azerbaycan ve Karabağ Cumhurbaşkanlarından onay almasına rağmen ancak bu ay hayata geçebildi. Ermenistan’dan Artyom Yerkanyan (Shant Tv editörü)  Davit Alaverdyan (Mediamax kurucusu ve editörü) ve Karabağ’dan Edgar Elbakyan’ın (Artsakh Devlet Televizyonu gazetecisi) katıldığı programda Azerbaycan’dan ise Elchin Valiyev (Trend IA), Elshan Rustamov (1news.az) ve Orkhan Elchuev (Vestnik Kafkaza Azerbaijan) yer aldı. 4 günlük programdan sonra 6 katılımcı, büyükelçi Andrzej Kasprzyk’in Gürcistan’ın başkenti Tiflis’te kendileri için verdiği yemekte buluşup programı değerlendirdiler. 
Ermeni gazetecilerin programı bitirip Yerevan ve Stepanakerd’e dönmeleri ile programın detaylı konuşulmaya başlandı. 3 katılımcı da, programa katılım daveti aldıkları an hiç düşünmeden ‘Evet’ dediklerini, ama yapılan anlaşma gereği bu bilgiyi ailelerinden sadece eşleri ve en yakınları ile paylaştıklarını belirttiler. Verilen bilgiye göre, Ermenistan ve Karabağ tarafından programı Dışişleri Bakanlıkları organize ederken, Azerbaycan tarafında program ile Cumhurbaşkanlığı ilgilendi. 

Korumalar eşliğinde Bakü
Dönen gazetecilere en sık yöneltilen sorulardan biri Azerbaycan’da kendilerini güvende hissedip hissetmedikleri idi. Bu soruya cevap veren Davit Alaverdyan “12 güvenlik görevlisi tarafından korunuyorduk, program çok iyi düzenlenmişti, neredeyse boş vaktimiz olamadı, olan zamanlarda da kendi başımıza ya da onlar eşliğinde sokakta yürümemize ya da örneğin bir bakkala girip sohbet edilmemize izin verilmedi, böyle olacağını biliyorduk, güvenliğimiz içindi ama sanıyorum 12 özel koruma dışında bize eşlik eden 25-30 sivil görevli de vardı” diyor.
Artyom Erkanyan, 1994 ve 2001 yıllarında Azerbaycan’ı ziyaret etmiş. Üçüncü kez Azerbaycan’a giden gazeteci başta hiç çekincesi olmadığını ama organizatörlerin “titizliklerinin” bazen katılımcılara gergin anlar yaşattığından bahsediyor: “Son ana kadar gergin değildik,  Tiflis’ten uçağa binmeden önce AGİT yetkileri ‘Başımıza gelecek herhangi bir olaydan kendilerini sorumlu tutmayacağımızı garantileyen’ bir belge imzalamamızı rica ettiler. O an birbirimize baktık ve tam olarak riskleri idrak ettik” diyor. 

Azeri gazeteciler de Ermenistan ve Karabağ’da
Azerbaycan’da dört gün geçiren Ermeni gazetecilerin, Bakü, Quba ve Gence’yi ziyaret ettikleri günlerde Azerbaycanlı gazeteciler de Ermenistan’da Yerevan ve Dilijan’ı, Karabağ’da ise Stepanakerd ve Şuşi’yi gezdiler. Resmi ziyaretlerden ziyade gazeteciler, sivil toplum örgütü temsilcileri, sanatçılar ve sporcular ile bir araya geldi, Gazetecilerin tümümün programdan memnun oldukları belirtiliyor.
Ermeni ve Azeri gazeteciler 2000’li yılların ortasına kadar düzenli olarak karşılıklı ziyarette bulunuyorlardı. Azerbaycan hükümeti, 2000’den sonra aldığı bir kararla yalnızca Ermenistan vatandaşlarına değil farklı ülke vatandaşı hatta Türkiye vatandaşı olan Ermenilere de fiilen seyahat yasağı getirdi. O yıllarda Azerbaycan topraklarındaki herhangi bir Ermeni’nin varlığının “ülkenin toprak bütünlüğüne karşı güvenlik riski” olarak görüldüğü açıklanmıştı. Bunun dışında Karabağ’ı ziyaret eden Türkiye ya da yabancı ülke vatandaşı gazeteciler Azerbaycan’ın “kara listesine” eklendi. Bu liste her yıl Azerbaycan tarafından yenilenip yayınlanıyor. 
Bu açıdan bakıldığında katılan gazetecilerin “gazetecilik yapamadık, sadece bir vatandaş gibi yazamayacağımız off the record  sohbetlerde bulunup gözlem yapabildik” dedikleri program yine de oldukça önemli. 

Önemli bir gezi
Yaklaşık 17 yıldır donmuş durumda bulunan Track 2 diplomasisinin (İkinci kanal, toplumlar arası diplomasi) tekrar başlama şansı ve taraflar tarafından direkt görüşmeler oldukça hayati.  Bunların yanında projenin formatının 3 ülke üzerinden kurgulanması, Azerbaycan’ın Ermenistan’ın yanında Karabağ’ı da muhatap alması oldukça önemli. Karabağ sorunun çözümü için kurgulanan Karabağ’ın masaya dönmesi talebi düşünülürse bu adım deneysel bir özellik taşıyor. Özellikle katılımcılarının birinin Karabağ devlet kanalı gazetecisi olması oldukça dikkat çekici.

“Buzlar erir”
Görüşme sonrası Rusya’nın ünlü Kommersant gazetesinde “Azerbaycan ve Ermenistan barışa hazırlanıyorlar” başlığı ile ilgili görüşleri sorulan Yerkanyan sapla samanın karıştırılmamasını öneriyor ve şöyle devam ediyor: “Halk diplomasisi ve resmi diplomasi aynı şey değil, bu tip projelerden hızlı bir barış anlaşması doğmaz ama buzlar erir. Önemli olan orada ne söylendiğimiz ya da ne sorduğumuz değil. Bu projedeki en önemli şey yankılar, 3 ülkenin vatandaşlarının bu gibi yakınlaşmalara ne diyecekleri. Bence AGİT’in yapmak istediği bu, tarafların bakış açılarını görmek” diyor.
3 Ermeni gazeteciler eve döndükten sonra hızla makaleler yayınlamaya, televizyon programlarına, üniversitelere konuk olup temaslarını ve görüşlerini anlatmaya başladılar. Azerbaycanlı gazeteciler daha sakin bir duruş sergiliyor henüz, gezi ile ilgili detaylı açıklama yapmıyorlar. 
Katılımcılardan Davit Alaverdyan’a göre bunun Azerbaycan’daki durum ile ilgisi var. “Ben Azeri meslektaşların kendi akıllarından geçeni yazacaklarına inanmıyorum, bunu herkes biliyor, devletin istediğini yazmak zorundalar, fakat iş burada zorlaşıyor çünkü nefret suçu ya da saldırgan tonla yazılan yazılar AGİT tarafından tepki ile karşılanabilir ve bu gazetecilerin programa devam etmesi sorun olabilir, oysa biliyoruz ki Azerbaycan hükümeti ve kendileri bu programa devam etmek istiyorlar, o yüzden sessizliği korumak onlar için daha mantıklı” diyor.
Programa Karabağ’dan katılan Edgar Elbakyan hem Azerbaycan’daki görüşmeler hem de Tiflis’teki gazeteciler toplantısından yola çıkarak Azerbaycan halkının aslında gösterildiği kadar savaş istemediğini düşündüğünü söylüyor. “İnsanlar hayat kuruyorlar, işleri evleri var, her normal insan gibi aslında savaş istemiyorlar ama bunu yüksek sesle dile getirmek zor, onları anlıyorum, fakat bana göre devlet politikası olan savaş çığırtkanlığının halkta %100 karşılığı yok.”
Yerkanyan, programdan sonra Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı önünde protesto yapanlar olduğunu söyleyerek “Bu da bizi şaşırtmıyor, bizim ülkemizde de Azerbaycanlılar ile aynı masaya oturmamıza tepki gösterenler var, biliyoruz” diyor.

“Pilot proje olarak görülmeli”
Karabağ Dışişleri’nden yapılan açıklamada ise “Bu inisiyatif, barış sürecini ilerletmek için elverişli koşullar yaratmaya yönelik güven artırıcı önlemler çerçevesinde pilot bir proje olarak görülmelidir.” deniyor. 
David Alaverdyan, gezi sonrasında yazdığı makalesinde Bakü’ye giderken, her şeyden önce iki sorunun cevabını bulmak istediğini itiraf ediyor. 1.  Azerbaycan neye hazırlıyor,  barış mı yoksa savaş mı? 2. Azerbaycan toplumu, Karabağ sorununu barışçıl bir şekilde çözmek için hangi tavizlere hazır?
Alaverdyan, “İlk soruya kesin bir cevap bulamadım ancak Ermeniler gibi sıradan Azerbaycanlıların yeni bir savaş istemeyeceği ve er ya da geç sorunun barışçıl bir şekilde çözüleceğini umdukları görülüyor” diyor. 
Karabağlı Edgar Elbakyan’a göre Azerbaycanlı gazetecilerin büyük kısmı devlet propagandası yüzünden Ermenistan’da gerçekten ne olup bittiğini fark edemiyorlar. Kendisine, Yerevan’ı görünce çok şaşırdıklarını söyleyen Azerbaycanlı gazeteciler olduğunu kaydeden Elbakyan “Sanırım gerçekten burada elektrik olmadığını, ya da insanların kıtlıktan kırıldığını düşünmüşler yıllarca, kendi gözleri ile gerçeği görünce şaşırdılar ve şaşkınlıklarını saklayamadılar” diyor. 
Yerkanyan gazetecilerin ve STK temsilcilerinin Ermenistan konusunda tabuları olduklarını ve mitlere inandıklarını yeniliyor. “Hemen hemen her görüşmemizde gündeme gelen şey şuydu, onlar Karabağ özgürlük hareketine inanmıyorlar, bunun Diasporanın bir siyaseti olduğunu düşüyorlar, uzun uzun izah ettik, halk hareketi olduğunu anlattık. Diasporanın, Ermenistan ve Karabağ üzerinde korkunç bir etkisi olduğu kanaatindeler. Gazetecilerin Karabağ’a gidip görüşmeler yapması bu yüzden çok önemli” diyor. 

Siyaset bilimci Stepan Safaryan, bu ziyaretlerin üçlü ilişkilerin geliştirilmesi için doğru olduğuna  inanıyor, “Eğer taraflar medya düzeyinde iletişim kurmaya devam ederse, bu ülke liderlerinin sorunu savaş olmadan çözmeyi düşündükleri anlamına gelir. Barışı sağlamak için küçük ama çok önemli bir araçtır diyalog.” diyor.
Yerevan Basın Kulübü başkanı Boris Navasardyan’a göre ise bu tür karşılıklı ziyaretlerin önemi ancak gazetecilerin gezi ile ilgili üretim yapıması ile ölçülebilir. “Bu yayınlar Azerbaycan ve Ermeni toplumlarının çatışma konusundaki ruh halini ve algısını daha iyi anlamamıza yardımcı olursa, gelecekteki süreç üzerinde etkisi oluşturabilir” diyen Navasartyan gazeteciler gözlemlerini paylaşamaz ise projeden büyük sonuçlar beklenmemesi gerektiğini belirtiyor.

http://www.agos.com.tr/tr/yazi/23273/ermenistan-karabag-ve-azerbaycanli-gazeteciler-buzlari-eritecek-mi

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın