İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni acımız ve “Kemalistlerin” Osmanlıcılığı

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

“Tıpış tıpış sandığa gidip” her türlü gericiye solculuk adına oy yağdıran “cumhuriyetçiler”, acaba ne kadar cumhuriyetçi? Ne kadar samimiler? Bunu hiç sorduk mu?

Özellikle Anadolu’nun kadim bir halkına, Ermeni halkına karşı artık kirli ve şerefsiz Osmanlı hanedanının işlediği tehcir suçunun sonuçlarını “Kemalistler”, hatta “sol Kemalistler” hiç düşündü ve gereğini yerine getirdi mi?

Dünyayı yerinden oynatan Ekim Devrimi ve onun antiemperyalist ağırlığı olmasaydı, Türkleri insan içine çıkamaz hale getirecek bir Osmanlı hanedanından, paşalarından ve bunların Alman emperyalizmi damgalı etnik temizliğinden söz ediyoruz. Toplu sürgünün bir alçaklık olduğunu, Türk tarihinde örneği olmadığını, Alman militaristlerin imzasını taşıdığını hepsi biliyordu. Galiba itiraf edebilen sadece Mustafa Kemal Paşa oldu. Gerçekten temizdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babaları adına, 1915 olaylarını, Mehmet Bozkurt’un soL’da yıllar önce dikkat çektiği gibi, 1920 yılında “fazahat” (alçaklık, rezalet) olarak niteleyebildi, ama fazla da ileri gitmedi.

Gidemedi, çünkü Türkiye’de sosyalizmin bir toplumsal güç olması için 40 yıl beklemek gerekecekti. Sosyalizmin dışarıdaki kadar içeride de bir gücü olsaydı, Kemal Paşa, bir cumhuriyetçi olarak belki çok daha ileri adımlar atabilirdi. Ama kapitalizmin yasaları onu da pençesine almıştı. Neyse.

Bizim derdimiz, bugün, muhalif ve cumhuriyetçi kesilenler. AKP karşıtı olup da, pek bir cumhuriyetçi iddialarla, kanlı Ermeni sürgününü Osmanlı’yı mazur göstererek yapanlar… (Perinçek tarikatından söz etmiyoruz. O cenahtan ciddiye alınabilecek hiçbir şey gelmez. “Gerçek” MHP’liler olarak çoktan tarihin çöplüğüne girdiler bile. Solla hiçbir ilgileri yoktur ya da Mussolini kadar vardır.)

Ama cumhuriyetin 17 yılda yerle yeksan edildiğini, AKP’nin göstere göstere ve liberal destekle bir Abdülhamid cumhuriyeti kurduğunu söyleyenlerin, açıkça Osmanlı’yı, bu alçaklığı nedeniyle tarihin çöplüğüne gömülmesi gereken bir suç örgütü olarak tanımlayamamaları, bir sorundur. Maskeyi düşürmek zorundayız.

Bizdeki 12 Mart ve 12 Eylül’ün işkenceci generalleriyle karşılaştırılabilecek Friedrich Bronsart von Schellendorff’un hazırladığı “tehcir kararını” kim imzalamışsa, onun tarih önünde beraat etmesi mümkün değildir. Hele Nâzım’ın “alnımıza sürülen kara” olarak gördüğü bu katliamdan sonra hiç. Ancak, bu Alman gerici, ki arşivlere “1914-1917 Chef des Generalstabes der türkischen Armee” (Türk Ordusunun 1914-1917 Genelkurmay Başkanı) etiketiyle girmiştir, alnımıza bir kara çalınmasının tek müsebbibi değildir. Osmanlı bir bütün olarak suçludur. Emperyalizmin halkları Anadolu’da da birbirine kırdırdığı yolundaki SSCB tezleri ve Stalin’in Türkleri haklı bulan yaklaşımı elbette doğrudur, ama katil ortada: Osmanlı!

ALNIMIZDAKİ KİRLİ OSMANLI LEKESİ

Cumhuriyet coşkusunu, biz Osmanlı’yı işlediği bu alçakça katliam nedeniyle ölüme mahkûm etme hırsında bulabiliyoruz. Günümüz Kemalistlerinin ne dediğinin pek önemi yok, ezici çoğunluğu antikomünist hezeyanlarıyla AKP karşısında diz çöktü zaten. Ya “sol Kemalistler”?

Ermeni halkını biçen bu Osmanlı’ya yaşama hakkı tanımadığını bağıran var mı bugün de?

Bugünün sosyalist cumhuriyetçileri 1923’e bu olaylar çerçevesinde şöyle bakıyor: Ermeni halkına ve Anadolu halklarımıza reva görülen bu alçaklık, bu katliam nedeniyle Osmanlı’yı ölüme mahkûm ettik, yerle bir ettik ve tarihin çöplüğüne gönderdik, iyi ettik!

1923, işlediği Ermeni suçu nedeniyle, Osmanlı’nın alnına çatılmış bir idam kurşunudur. Yüzyıllarca Anadolu, Balkan halklarının ve Arap dünyasının kanını emen bu alçak hanedan her şeyi hak etmiştir. T.C., tarihsel bir ilerleme ve tarihsel bir haklılıktı. Tekrarı yoktur. Ona dönüş, hiç yoktur.

Bundan sonra sadece sosyalizmle yeni bir cumhuriyet denenebilecektir.

Dolayısıyla, kendimizi aldatmayalım: Bugün solcu gibi görünen birçok “Kemalist”, hani şu ekran ekran gezen, bol bol Türkçülük vaazları veren, kimileri kitap yazan, ama -misal- NATO’dan çıkmayı zamansız bulan “muhalif eski askerler” dahil, bu açıklıkla bir Osmanlı mahkûmiyeti çağıramaz.

Bunun için belki de ülkenin kaderini ele alacak kadar güçlenmiş bir TKP’yi beklemek gerekiyor. Derinleşen krize bakarsak, anlaşılan, halkımızın çok da beklemesi de gerekmeyecek.

“Sol Kemalist” diyebileceğimiz cumhuriyetçiler, şunu söyleyebilmeli: 104 yıl önce Ermeni halkına Anadolu’da reva görülen alçaklık nedeniyle, diğerlerinin yanında, fakat özellikle bu “feci” suçu nedeniyle, bir hanedan örgütlenmesini tarihin çöplüğüne gömdük. Osmanlı’yı idama mahkûm ettik ve cumhuriyeti kurarak da bu kararımızı infaz ettik!

Büyük Nâzım’ın kendisiyle konuşan ünlü şiiri, bu cumhuriyetçi “halet-i ruhiye”nin bir tezahürü değil miydi? Öyledir: “… çünkü sen de affetmedin / bu karayı sürenleri Türk halkının alnına”…

Biz cumhuriyetçiler Osmanlı’yı astık! Suçlarıyla birlikte tarihe gömdük! Gericilerin bizden nefret etmesi doğaldır. İleriye gitmeyen her devrim geriye düşer ve kurucular zamanla köpeklerin maskarası olur, sonraki kuşaklar da genelkurmay makamlarından falan alınıp yıllarca hapislere tıkılır vs…

Var mı Osmanlı’nın en büyük suçunun Ermeni halkına karşı işlenen suç (“alnımıza sürülen kara”) olduğunu ve bunun cezasını Türk-Kürt devrimcilerinin bir cumhuriyet kurarak verdiğini söyleyebilen? Sosyalistlerin dışında?

Yok. Malum, Osmanlı’ya karşı en radikal çıkışlardan birini Nutuk’ta Gazi Mustafa Kemal yapmıştı. Ne kadar radikalse, o kadar. Hepsi o. Orada kaldı. Kemal Paşa ve bir avuç cumhuriyetçi, sosyalizmi bir dış rüzgar saydıkları ve içeride böyle bir hedef gütmedikleri için gelebildikleri en yüksek noktada, Osmanlı’nın tarihsel meşruiyetini yitirdiğini terbiyeli sözlerle dile getirdiler. Fakat zaman içinde -zaten geçmişte bir biçimde parçası oldukları- bu suç örgütünün tarihselliğine sahip çıkma kisvesiyle o oluşumu mahkûm etmeyi unuttular/unutturdular. AKP bu gübreliğin üzerinde semirdi ve cumhuriyetin son kalıntılarını da paramparça etti. Sosyalizmsiz Kemalist bir cumhuriyetin geldiği noktadır “AKP saltanatı”. Yıkmazsanız, kazımazsanız, sizi yıkarlar, sizi kazırlar.

Sosyalizmsiz hiçbir şey yok. Sadece Türkiye’nin sosyalist devrimcileri, 1923’ün, tıpkı 1789 gibi bir tarihsel ilerlemeyi temsil ettiğini, temiz olduğunu ileri süren gerçek devrimcileri bunu söyleyebilir. Osmanlı, başkalarının yanı sıra, suçlarının en alçakçası olan Ermeni halkına reva görülen etnik temizlik (“kanlı tehcir”) nedeniyle cumhuriyetçiler tarafından “infaz edilmiştir”. Kirli Osmanlı veya Kemalistler savaşırken onlar hakkında idam fermanları çıkaran “şerefsiz Osmanlı” tarihten silinmiştir. Suçluydu, cezalandırıldı. Bir süre için tarihten kazınabildi.

Bunu cumhuriyetçiler yaptı. İçerideki aydın girişimi, bunu, dışarıdaki tarihsel bir sosyalist dönüşümün rüzgârını arkasına alarak yaptı.

Osmanlı bir suç örgütüydü ve onu bizim cumhuriyetçilerimiz idam etti! Gerçi cesedin yeniden dirilmesine engel olamadı, kapitalizmin cilvesidir, ama bu kazıma girişiminin tarihsel haklılığından kim kuşku duyabilir?

Günümüzle ilintisi, şurada: Bugünün antikomünizmde hâlâ ısrarlı asker-sivil bürokrat “AKP muhalifleri”, FETÖ alçaklıklarının AKP damgalı olduğunu bildikleri halde, Osmanlı’nın ve NATO’nun tarihten silinmesi kararlılığını dile getiremez.

Türkiye’nin sadece sosyalizmle bir kurtuluş ve yaşama şansı olduğunru savunan günümüz devrimcileri, komünistler, “Osmanlı ve hanedanı, tarihsel bir yapı olarak ortadan kaldırılmayı hak etmiş bir suçludur, Türkiye Cumhuriyeti, bu ölüm kararını infaz ettiği için tarihsel haklılığa sahip bir emrivakidir. Cumhuriyet temiz yanımızdır, geliştireceğimiz bir yapıdır” diyebiliyor.

Dolayısıyla, ABD Temsilciler Meclisi’nin ezici bir çoğunlukla 29 Ekim’de “Ermeni soykırımını” tanımasını kimse tuhaf karşılamasın, eğer solculuk iddiası varsa. Günümüzün gerçek cumhuriyetçileri, sosyalistler/komünistler için bunun şaşılacak bir yanı yok. Emperyalizm, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir soykırım cumhuriyeti olarak ortadan kaldırmakta kararlıdır. Bu yangına Türkçülükle, İslamseverlikle, Osmanlı’yı mazur göstermekle vs. yaklaşanlar, ancak benzin dökmüş olur. Sol Kemalistlerin sol kürdizmle yakınlaşması, bunun için gerekli. Bu ise ancak güçlü bir komünist hareket aracılığıyla gerçekleşebilir.

Emperyalizmin Türkiye Cumhuriyeti’ni başından itibaren bir “soykırım cumhuriyeti” olarak damgalama kararlılığına, sadece devrimci bir Türkiye programı karşı çıkabilir. Osmanlı hayranı “Kemalistler” değil. Çeşitli dinci, milliyetçi renkleriyle liberal sürü, hiç değil.

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın