İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Atatürk’ümüze…

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
 

Güneri Cıvaoğlu

Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığında daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulacağı, şehit kanlarıyla yoğrulmuş topraklarımızın çoğu işgal altındaydı.

38 bin İngiliz.

59 bin Fransız.

17 bin İtalyan.

90 bin Yunan askeri.

Güneyde 10 bin silahlı Ermeni.

Kuzeyde 25 bin Pontusçu Rum.

Bu sayıların dışında, doğudaki Ermeni düzenli silahlı güçlerini, Batı Anadolu’daki Rum ve Ermeni çetelerini, Kuvayı İnzibatiye’yi, Anzavur Kuvveti ve isyancıları da ekleyin.

Burada emekli ve alaylı (okullu değil) jandarma subayı Ahmet Anzavur’a bir parantez açayım.

Ahmet Anzavur’a Padişah fermanıyla “Paşa rütbesi”, serserilerden, ipsiz sapsızlardan oluşan derleme çapulculara da “Kuvayı Muhammediye” unvanı verilmiştir.

Atatürk’ün başında olduğu milli güçlerin üzerine gönderilmişlerdir.

…………….

Aradan sadece 3 yıl 6 ay geçmişti.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.

Saydığım yabancı silahlı güçlerin tamamı topraklarımızdan temizlenmişti.

Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet tam bağımsız ve egemen genç Türkiye devleti olarak tanındı.

Dünya devletleri arasında saygın yerini aldı.

Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah ve ideal arkadaşlarını şehitleri, gazileri minnetle anıyorum.

Yürekten alkışlıyorum.

…………….

Kurulan tam bağımsız genç Türkiye Cumhuriyeti tarihi de değiştiren, “mazlum milletlerin bağımsızlık mücadelelerini” başlatan işaret fişeğidir.

Türkiye’yi örnek alan, işgal altındaki sömürge milletler de başkaldırmışlar, bağımsızlık mücadelesi vermişler, devletlerini kurmuşlardır.

Avrupa’da kraliyetleri, imparatorlukları sarsan “Fransız İhtilali depremi” gibi Türkiye Cumhuriyeti de yer küredeki sömürge dönemini temellerinden sarsmıştır.

……………..

Bu destanı gerçekleştiren Millet Meclisi’ne dönemin Osmanlı Sultanı Vahdettin bakın hangi tavsiyede bulunmuş…

Sivas milletvekili Rauf Orbay, Balıkesir milletvekili Abdülaziz Mecdi Tolon Hoca ve Konya milletvekili Vehbi Çelik Hoca’dan oluşan bir Meclis heyeti Vahdettin’i İstanbul’da ziyaret eder.

TBMM’nin topraklarımızı yabancı güçlerden kurtarmak üzere kurulduğunu bildirmekle görevlidirler.

Vahdettin onları dinler.

Ve şöyle der:

“Bu adamlar (işgal güçleri) daha çok şey yaparlar, her istediklerini yaparlar! Her şeye cüret edebilirler! Meclis’teki sözlerinize ve hareketlerinize dikkat ediniz!”

Hazindir ki milleti temsilen vatan topraklarını kurtarmak üzere ölmeyi göze alanlara, bu uğurda Kurtuluş Savaşı’nı başlatanlara Sultan “Aman sözlerinize ve hareketlerinize dikkat ediniz” tavsiyesinde bulunuyor.

Aynı konuşmada Rauf Bey, Sultan Vahdettin’e millet adına bir isteği iletiyor:

“Eğer milletin hislerine tercüman olduğumuza kani iseniz, arz ediyoruz ki milletin sizden istirhamı, haysiyete, istiklale aykırı bir antlaşmaya ve sözleşmeye imza koymamanızdır.”

Vahdettin’in cevabı şöyle olur:

“Rauf Bey, millet koyun sürüsü! Bu sürüye bir çoban lazım! İşte o da benim!”

Yazıya noktayı Şehzade Abdülhalim Efendi’nin şu söylemiyle koyayım:

“Bu hanedan bitmiştir. Bizden millete hiçbir hayır beklenemez artık. Bizi bir tarafa atarak, millet kendini kurtarmalıdır!”

Öyle oldu.

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/ataturkumuze-6067024

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın