İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

St. Pauli kimdir? (St. Paul, Aziz Paulus, Pavlus)

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

Hıristiyanlığın Anadolu’da var Avrupa’da yayılmasında çok büyük payı olan St. Paul (Paul of Tarsus) kimdir? İşte hayatındaki tüm detaylar…

St. Pauli kimdir? (St. Paul, Aziz Paulus)

St. Pauli  M.S. ilk yıllarda Tarsus’ta bir Yahudi olarak dünyaya geldi. Ailesi aynı zamanda Roma vatandaşlık hakkına sahip büyük bir çadır üreticisiydi. Genç yaşında eğitim için gittiği Kudüs’te yeni yayılmaya başlayan Hıristiyanlığa karşı yapılan saldırıların içinde yer aldı. Bir süre İsa’ya inananları şiddet kullanarak caydırmaya çalıştı ve her konuda olduğu gibi bu çabasında da çok gayretli göründü. Özellikle İstefan’ın taşlanarak öldürülmesinde gösterdiği sevinç Hıristiyan oluşundan sonra da unutulmadı. Şam’a kaçan Hıristiyanların peşinden giderken rüyasında Hz. İsa’yı görmesiyle başlayan St. Paul efsanesi, hiç kuşku yok ki, İncil içerisinde yer alarak günümüze kadar sürmüştür. Bu gayretiyle Hıristiyan kilisesinde önemli bir yere sahip olmuş ve St. Pier ile birlikte kilise kurucusu olarak kabul görmüştür.

DÜZENLEDİĞİ GEZİLERLE HRİSTİYANLIĞI YAYMAYA ÇALIŞTI

Roma’da esir edilip ölünceye dek dinini yaymak için çalışan, bu arada Roma İmparatorluk topraklarının büyük bir bölümünü kat etmeyi başaran Paul, “Haberci” olarak üç kez gezi gerçekleştirmiştir. Daha çok Anadolu’nun batısını kapsayan bu gezilerinin son ikisinin Yunanistan, Adalar ve Roma’yı kapsadığı bilinmektedir. İlk gezisi deniz yoluyla Samandağ-Seleukeia Pieria üzerinden Kıbrıs’a ve oradan Baf limanından Perge’ye ulaşmıştır. Karayoluyla devam ettiği bu yolculuğunda önce Yalvaç’a, (Pisidya Antiokheia’sı) oradan Konya’ya, (İkonion) daha sonrada Hatunsaray (Lystra) üzerinden Derbe’ye gitmiştir. Kısa süreler içerisinde bu kentlerin bazılarına yeniden dolaştıktan sonra aynı güzergahı izleyerek tekrar Perge’ye dönmüştür. Buradan gemiyle Samandağ’ına, oradan da Antakya üzerinden Kudüs’e gelmiş ve ilk yolculuğunu böylece tamamlamıştır. M.S. 50-53 yıllarında ikinci gezisine yine bir Roma vatandaşı Silas eşliğinde Antakya’dan başlamış ve Luka’nın da katılımıyla Anadolu üzerinden Truva’ya, oradan da Mekadonya’ya ulaşmıştır. Bu arada Filipi, Selanik ve Veroia’da yeni kiliseler kurmuştur. Tehlikeler artınca Atina üzerinden Korinth’e geçip burada iki yıl beklemiştir. Üçüncü gezisine ise, M.S.53 yılında çıkmış ve Efes üzerinden Ege adalarına ve Yunanistan’dan yine Mekadonya’ya ulaşmıştır.

TARSUSLU HAVARİ OLARAK BİLİNİR

Bu çalışmalarıyla Paul daha çok İncil’i uluslara müjdelemeye gönderilmiş bir haberci olarak tanınmıştır. Dahası tarih onu Tarsus’ta ve Kudüs’te aldığı iyi eğitim sayesinde edindiği üstün vasıflarla başarılı olmuş bir çömez ve Hıristiyan dinine yaptığı hizmetlerinden dolayı da “Tarsuslu Paul” olarak kutsamıştır. Hatta Petrus’la birlikte kurduğu kiliseler ve İncil’i yaymak için gösterdiği cesaret ve kararlılık sayesinde İsa’nın yanında olan 12 Havariden bir olmamasına rağmen “Tarsuslu Havari” olarak anılması normal karşılanmaktadır.

St. Paul’ün Hristiyanlığı yaymak için çıktığı yolculukların haritası

M.S. I. yüzyılın ortalarına gelindiğinde ise, başta Kilikya ve Kapadokya olmak üzere Lykonya, Pisidya ve Pampilya St. Paul sayesinde Hıristiyanlığı en erken yaşayan bölgeler haline geldiler. Roma İmparatorluk toprakları üzerinde oluşan bütün olumsuzluklara rağmen Paul’un sergilediği inatçı tutum ve yaptığı etkili vaazlar kısa sürede taraftarlarının artmasını sağlamıştır. Galatia kentlerinde kurduğu kiliseler sonradan tek uğraşısı oldu ve onların başarılı olması halinde tüm gruplara örnek olacağı için tüm gücünü havradan dönüştürdüğü bu kiliselere harcadı. St. Paul’un özellikle bu yönü gelecekteki Hıristiyan misyonerler için iyi bir örnek oldu. Yine aynı topluluklara yazdığı mektuplar ve Hıristiyanlık sonrası yaşamının İncil’de yer almasıyla ölümsüzlüğe erişen St.Paul bugün Hıristiyanlığın en büyük sembollerinden biri olarak kabul edilmektedir. Gezileri sırasında yazdığı mektuplar hıristiyan edebiyatının değerli örnekleri olduğu kadar dönem hakkında ayrıntılı bilgiler içermesiyle arkeolojik belge niteliği taşımaktadır. Öte yandan Romalı hatip Seneka ile mektuplaşırken ortaya koyduğu bazı yazıları retorik sanatının en güzel örneklerini oluşturmaktadır.

GÖRÜNÜŞÜ NASILDI?

Paul’un İkonion’a (Konya) ilk gidişi aynı zamanda onun gerçek görünüşünün tek belgesini taşımaktadır. Paul ve Thekla efsanesinin M.S. II. yüzyıl kopyasından elde edilen bu bilgide Onesiphoros adlı bir Konyalının Paul’u karşılamak üzerine aldığı tarif onun bugünkü görünümlerinin kaynağı olmuştur. Paul bu tarife göre kalın kaşlı, iri kemer burunlu, alnı açık, kısa saçlı, çarpık bacaklı, çehresi kah insan, kah melek, ufak tefek bir adam olarak akılarda kalmıştır.

https://www.habervakti.com/tarih/st-pauli-kimdir-st-paul-aziz-paulus-pavlus-h82853.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın