İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ՅԱՐԱՏԵՒՈՒԹԻՒՆԸ՝ ԳԵՐԱԴԱՍ

Անգլիական The Independent հեղինակաւոր լրատուամիջոցը շաբաթավերջին հարցազրոյց մը թողարկեց Կրօնական ժողովի ատենապետ Տ. Արամ Արք. Աթէշեանի հետ։ Հիւսէյին Եաքարի ստորագրութեամբ հրապարակուած այս հարցազրոյցին մէջ նորին սրբազնութիւնը պարզած է իր տեսակէտները՝ պատրիարքական ընտրութեան գործընթացին եւ համայնքային հրատապ օրակարգի այլ շարք մը հարցերուն շուրջ։ Տ. Արամ Արք. Աթէշեան մեր համայնքային մամուլին տրամադրեց սոյն տեսակցութեան թրքերէն բնագիրը, զոր կը ներկայացնենք ստորեւ։

-İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan seçim talimatnamesinde yer alan “İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ne mahsus episkoposlar sınıfına dahil olmak” maddesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Türkiye Ermenileri 85. patriğini seçim süreci İçişleri Bakanlığı tarafından cemaatimize gönderilen talimatname doğrulusunda ilerlemekte. İstanbul Ermeni Patrikliği’nin on yıllardan beri tüzel kişiliği yok, bir statüsü ya da tüzüğü yok ve genel anlamda geleneklere ve içtihatlara dayalı olarak yönetiliyor. Bu durum Patrikliğimizin son kertede yazısız kurallarla yönetildiği anlamına geliyor. Hal böyle olunca her patrik seçimi aşamasında hem karışıklıklar hem de toplumsal düzlemde kargaşalar yaşanıyor.

Geride bıraktığımız son oniki yıl bu bakımdan son derece önemliydi. Patrikhane’nin bir tüzüğü olmaması, Müteveffa Patriğimiz Başepiskopos Mesrop Mutafyan’ın elim hastalığı döneminde toplumsal yaşamımızı paralize etti. Makam fiilen münhaldı, ama bu durum karşısında işlevsel ve legal bir çözüm bulmak için toplumumuz içerisinde bir konsensüs sağlanamadı. Üzücü kutuplaşmalar yaşadık ve bunların etkileri ne yazık ki devam ediyor. Patrik Mutafyan’ın hastalık yıllarını toplumumuz bir ara dönem olarak geçirdi. Bu sancılı süreçte bendeniz patrik genel vekili olarak görev yaptım. Geçtiğimiz Mart ayında patriğimizi yitirdik. Kendisini görkemli bir cenaze töreniyle uğurladık ve kırk gün yasını tuttuktan sonra, yeni patriğimizin seçimi için çalışmalara giriştik. Ruhani Kurulumuz toplanarak bir yol haritası belirledi. Genelde patriklerimiz vefat ettiğinde geçiş döneminde, ara dönemde Makamın sorumluluğunu üstlenecek bir ruhani belirlenir. Ancak biz zaten on yılı aşkın bir ara dönem geçirmiştik ve bu dönemin işlerliği ve içtihatı, şekillenmiş dengeleri zaten oluşmuştu. Dolayısıyla Ruhani Kurul yeni bir geçiş döneminin organizasyonunu yapmayı gereksiz buldu. Toplumumuz ivedilikle seçim arzularken, bu boşa bir zaman ve enerji kaybı anlamına gelecekti. Tüm bunlar hesaba katılarak, hiç zaman kaybetmeden, patrik genel vekili önderliğinde seçime gidilmesine karar verildi ve devlet nezdinde gereken başvuru İstanbul Valiliğimiz aracılığıyla hemen gerçekleştirildi.

Bu noktadan sonra ilginç gelişmeler yaşandı. Cemaatimizden bazı çevrelerin kulisleriyle resmi mercilerin sergilediği iyi niyet suistimal edildi. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu böyle bir ortamda Patrikhanemizi ziyaret etti ve seçim sürecinin genel vekil tarafından değil de, yeni seçilecek bir patrik kaymakamı tarafından deruhte edilmesini arzuladıklarını ifade etti. Gerekçe olarak da 1863 tarihli Ermeni Milleti Nizamnamesi’nin ilgili bölümleri gösterildi. Biz derhal aldığımız kararı revize etme yoluna gittik, çünkü seçim süreci ancak resmi mercilerle maksimum uyum halinde sağlıklı bir şekilde idame ettirilebilir. Aslında bu nizamname Cumhuriyet döneminde resmen yürürlükte olmayan, ama yenisi olmadığı için de hala bizim için bir esin kaynağı ya da yol gösterici niteliğinde olan bir belgedir.

Bu noktadan sonra seçim hazırlıkları ivme kazandı. Patrikliğimizin ve toplumumuzun kurumlarının ortak çaba ve girişimleriyle gereken kurullar oluşturularak işlerlik kazandı ve resmi makamlarla tam bir eş güdüm halinde ilerlendi. Bu bütünün içerisinde en önemlisi bir Müteşebbis Heyet’in oluşturulmasıydı. Sözün kısası, oluşturulan bu alt yapıya istinaden devletten gelecek olan talimatname beklenmeye başlandı. Bu ortamda ne yazık ki, yine toplumumuzun içerisinden bazı talihsiz çevreler yine nahoş kulis faaliyetlerine giriştiler. Bu duyumlar karşısında basın aracılığıyla endişelerimizi paylaştık. Tüm bunlardan sonra İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan seçim talimatnamesi ulaştı. Burada partik adaylığı ölçütlerinden bir tanesi, İstanbul Ermeni Patrikliği’ne mahsus episkoposlar sınıfına mensup olmak. Bu ölçüt ne yazık ki patrik adayları listesini sınırlıyor, kimse böyle bir durumu arzu etmezdi. Öte yandan bu kısıtlama devlet ile şu ana kadar yürütülen sürecin genel mantığıyla doğru orantılı bir nitelikte. Nitekim, Nizamname’yi öne sürerek bir kaymakam seçimi temin eden çevreler, bugün patrik seçimi aşamasında Nizamname’yi reddetme eğilimindeler. Bu çelişkiyi açıklamak zordur. Nizamname’de patrik adaylarının İstanbul Ermeni Patrikliği’ne bağlı piskoposlar arasından seçilmesi gerektiği açıkça yazar. Yani siz kaymakam seçebilmek için Nizamname’yi öne süreceksiniz, ama Nizamname’ye göre seçilen kaymakamın yönettiği patrik seçimi sürecinin Nizamname’den bağımsız olmasını isteyeceksiniz. Bu tabii ki ciddiyetle bağdaşmaz. Kurallar arasında duruma göre seçmece bir tavır takınmak kaos yaratabilir. Aslında toplumumuz içerisinde birçok insan bu konuda bazı çevrelerin timsah gözyaşları döktüğünün farkında. Üzülerek belirtmek isterim ki, patrik genel vekiliyle seçime gitmiş olsak belki de bu soruna hiç muhatap olmayacaktık. Ne yazık ki, kişisel ihtiraslar ve nüfuz mücadeleleriyle tetiklenen sağlıksız rekabet ortamında bazıları kendileri için her şeyi mübah görebilmekte. En kolaylarına gelen ise topu devlete atmak tabii. Halbuki işlerin doğru idamesi için yetkili insanların sorumluluk üstlenmesi, halkın önünde samimi olması ve elini taşın altına koyması gerekir.

Zannediyorum yeterince ayrıntılı olarak bu konudaki görüşlerimi paylaşabilmiş oldum.

-Ermeni cemaati ve patrikliğinin sorunları ile beraber çözümü ve bu bağlamda sizin, bu sorunlara yaklaşımınız ve vaatleriniz nelerdir?

-Şu anda Türkiye Ermeni toplumunun ve Patrikliğimizin gündemindeki bir numaralı sorun 85. ruhani liderimizin seçimidir. Toplumumuz yaklaşık oniki yıllık ağır bir türbülansı göğüslemiş olarak yeni bir patrik seçmeye hazırlanıyor. Yeni patriğimizin seçim süreci, cemaatimize ulaşan talimatnamenin etkisiyle yeni bir dalgalanmaya sahne oldu. Bu ortamda ifade bulan hassasiyetler, toplumumuzun gündemine taşınan endişeler ve yaratılan mobilizasyon dikkatimizden kaçmış değildir. İlkesel olarak herkesin paylaştığı endişelerin kayıtsızlıkla karşılık bulmasına vicdanımız razı olamaz. Teşhisinde neredeyse herkesin hemfikir olduğu bir sorunun tedavisi ya da tedavi yöntemi bağlamında farklı yaklaşımlar doğal olarak sergilenmiş ve bugünkü tablo doğmuştur. Ancak bunlar Patriklik Makamımızın devamlılığına dair önceliğimize galebe çalmamalıdır. 

Hükmü şahsiyetten yoksun olan Patrikliğimizin yazısız kurallarla yönetildiği mevcut ortamda, bu durumdan kaynaklanan her türlü tartışmalı hak kaybının, benzer olasılıkların ve yorumların özenle üzerinde durulması gerektiği ve toplumumuzun her bir ferdinin bu yöndeki endişesinin karşılık bulması gerektiği düşüncesindeyiz. Ancak bugün yüzleşmek zorunda olduğumuz başka bir gerçek daha var. Sistemden ya da mevcut sistemsizlikten kaynaklanan tüm sorunların çözümünü bir ara dönemde bulabilmek mümkün değildir. Makamın sahibi olmadıkça Patrikliğimizin sorunlarına kalıcı bir çözüm bulmak, bu yolda devamlılık ve kararlılık arz eden bir çalışma yürütmek mümkün değildir. Dolayısıyla Makamın statü sorunu yeni patriğimizin öncelikleri arasında yer alacaktır. Hal böyleyken, tüm hak sınırlamalarına karşı mücadele etmenin en etkin yöntemi bir an önce yeni patriğimizi seçmektir. Zira şu anda sorunlarımız sahipsizdir. Kısaca, mevcut çıkmazı aşabilmek için önümüzdeki seçime buruk gitmemeliyiz. Önümüzdeki seçimle ilgili talimatnamede kazanımlarımızın olduğunu da göz ardı etmeyelim. El ele vererek, belki belli özverilerde de bulunarak bu seçimi toplumsal yaşamımız açısından bir fırsata dönüştürmeyi başarabiliriz. Tarihi bir yol ayrımına varma arayışında ortak bir paydada birleşebilirsek, toplumsal yaşamımıza yeni bir ivme kazandırabiliriz.

-Ruhban okulu ve din adamı yetiştirme konusundaki problemler hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

-Din adamı yetiştirme konusunu ben genel olarak yeni kuşaklara yönelik bakışım kapsamında değerlendiriyorum. Bizim cemaat yaşantımızda genç ruhanilerin ve genç öğretmenlerin yetişmesi, yetişebilmesi eşdeğer önemdedir. Genç aydın ve sanatçılarımız da bu bütünün dışında tutulamaz. Bu aktarım bizi hem içe dönük olarak sağlıklı kılar, hem de o noktadan itibaren içerisinde yaşadığımız geniş topluma maksimum katkı ve katılım getirebilmemizi sağlar. Tüm bunlar kimliğimizin devamlılığı açısından çok önemlidir. Biz zengin mirasımızdan beslenme kanallarınızı hep açık tutabilme uğraşındayız.

 Kurumlarımızın günümüz koşullarına göre reforma tabii tutulabilmesi için el ele çalışmalıyız. Onların çekim gücünü mutlaka ve mutlaka arttırmalıyız. Halkımızın, özellikle de gençlerimizin nezdinde kurumlarımıza karşı oluşmuş olumsuz izlenim ve belli anlamdaki güvensizlik yarınlarımızı ipotek altına almaktadır. Bizden sonraki kuşaklara bırakabileceğimiz en değerli miras kalıcı kazanımlar değil midir? Hiçbirimize bir şey kazandırmayacak mücadelelere girişmek, bölünmeler ve saflaşmalar yaratmak, hangi ulvi amaç için olursa olsun, uzun vadede verimsizlik nedeniyle kuşakların önünde kendimizi aklamakta zorlanmayacak mıyız? Toplumsal yaşamda her beklentimiz her zaman gerçekleşmeyebilir. Hayal kırıklıklarıyla birbirimizi suçlamayalım. Cemaatimiz hepimizin büyük ailesidir. Ona küsmeyelim. Birbirimizi incitmeyelim. Bizi üzen durumların üstesinden gelebilmenin en iyi yolu birbirimize sarılıp yeni bir şevkle işe koyulmak değil mi? Artık bu ara dönemi aşabilmek ve tüm beklentilerimizin gerçekleşebilmesi için yeni patriğimizin önderliğinde, ona güç vererek birlikte çalışmalıyız. Ben bu yönde kararlılıkla ve şevkle çalışmaya hazırım. Kilisemizin yarınlarını sağlam temeller üzerinde oturtmanın yolunun bugün gençlerimizle yoğun ve samimi bir ortamda, onlara güvenerek çalışmaktan geçtiğine inanıyorum.

-Vakıf sorunları hakkındaki görüşleriniz veya seçildiğiniz takdirde getireceğiniz çözümler nelerdir?

-Şu anda toplumumuzun öncelikli gündemi patrik seçimi olsa da, sürüncemede bulunan vakıf seçimleri de yaşamsal önem taşımakta. Bu sadece Ermeni toplumu için değil, Türkiye’deki tüm gayrimüslim azınlık topluluklarını ilgilendirmekte. Bu sorunun bir an önce çözümü herkesin ortak dileği durumunda ve iyimserliğimizi kaybetmemek zorundayız. Bu iktidarın azınlık vakıfları için yapmış olduğu inanılması güç reformları dikkate alacak olursak, bu seçim meselesinin bu kadar çözümsüz kalması zaten akla yatmıyor. İnşallah önümüzdeki dönem yapıcı, olumlu yaklaşım devam eder ve vakıf seçimlerinin de önü açılır.

Önümüzdeki döneme dair görüşlerim, hedeflerim şöyle: Patrikhanemizin mevcut durumda vakıflarımız üzerinde doğrudan bir yönetsel otoritesi söz konusu değildir. Biz insanlarımızın vicdanına sesleniyoruz. Cemaat mensuplarımızın vicdanına dokunma gayretindeyiz. Bu az bir şey değildir, çünkü toplumumuz o vicdanın sesine kulak vererek hayır kurumlarımıza sahip çıkıyor. Ben yeni seçilecek patriğimizin toplumsal yaşamımızda yeni ve geniş tabanlı bir vicdan muhasebesi ortamı yaratması gerektiğini düşünüyorum. İnanıyorum ki, o ortamda en iyiyi ve en doğruyu yakalayabileceğiz. Eminim ki, o ortamda birbirirmizi çok daha iyi anlayabileceğiz. O noktadan sonra beklentilerin karşılanması, hoşnutsuzlukların giderilmesi ve dayanışmanın pekişmesi kaçınılmaz olacaktır.

– Ateşyan kimdir?

-Kendimle ilgili konuşmayı pek de sevmem aslında. Ben her şeyden önce Yüce Allah’ın sadık bir hizmetkarıyım. İsterseniz bu kadarla yetinelim.

http://www.jamanak.com/content/լրահոս%2F15-10-2019-յարատեւութիւնը՝-գերադաս

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın