İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kitap Oku: ‘Kürt Sorunu mu? Devletleşme Sorunu mu? -13- ‘PKK Niçin Marksist?’

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***
Hukukçu Dr. İrfan Sönmez’in adından çokça söz ettiren, okuyucunun teveccühünü kazanmış ve tarihe not düşen kitabı: ”Kürt Sorunu mu? Devletleşme Sorunu mu?’

Hukukçu Dr. İrfan Sönmez’in adından çokça söz ettiren son kitabı ‘Kürt Sorunu mu? Devletleşme Sorunu mu?’ ile okuyucularının karşısına bir kez daha çıkıyor. Enpolitik olarak, tarihe not düşen ve önemli bir kaynak oluşturan bu kitabı, siz değerli okuyucularımızla okuma etkinliği teması ile her gün kısım kısım paylaşıyoruz…

‘Kürt sorunu nedir’ ile başlayan kitapta, üçüncü bölüm… Bugün kitabın üçüncü bölümünde, ‘Etnik Bölücülük Ermeni Dayanışması’ ‘PKK Niçin Marksist’ konuları üzerinde duruluyor.. İşte okumanın on dördündü bölümü:

ETNİK BÖLÜCÜLÜK ERMENİ DAYANIŞMASI

-HOYBUN’un Ermeni-Kürt ortak yapımı bir örgüt olduğunu söylediniz.Niçin Ermeniler,bir Kürt devletinin onlara ne faydası olacak?

Tehcirden sonra dünyanın çeşitli yerlerine dağılan Ermeniler Türk düşmanlığını gaye haline getirdiler.Bölgede yaptıkları katliamları,cinayetleri unutarak her zeminde Türkiye’yi suçladılar. Doğu’da bir Ermeni devleti kurmayı milli bir ideal haline getirerek nesilden nesile aktardılar. Bunu tek başlarına gerçekleştiremeyeceklerini bildikleri için Kürtlerin gücünden yararlanmak istemişlerdir. Birinci aşama, Kürtler üzerinden Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşma,ikinci merhale Kürtlerle hesaplaşmadır. Çünkü,tehcir sırasında zarar görmelerinin nedenlerinden biri, Kürt aşiretlerinin saldırılarıdır. Çukurova’dan,Batı’dan tehcire gönderilenler çok az zarar görürken[1],Doğu’dan gidenler bir çok yerde saldırıya uğramış,ağır kayıplar vermiştir.Ermeni hafızası bu konuda çok diridir. Bu iş birliği, düşmanı düşmana kırdırma teşebbüsüdür. 1915’den sonra kaleme alınan bir çok eserde böyle bir iş birliğinin zorunluluğu dile getirilmiştir. Garo Sasuni bunlardan biridir.Kitabı baştan sona abartı ve yalanlarla doludur. Amacı Türklerle-Kürtler arasında yarıklar oluşturmak, iki toplumu birbirine düşman etmektir. Mesela, Dersim’in binlerce uçak tarafından bombalandığını yazmaktadır. O tarihte ve hiç bir zaman Türkiye’nin binlerce uçağı olmamıştır. ABD ve Rusya’nın bile o sayıda uçağa sahip olup olmadığı şüphelidir.Maksat bu kadar da olmaz dedirtmek,bölge insanlarının bu orantısız mukabele karşısında tepkilerini harekete geçirmektir. Aynı Sasuni, Ağrı isyanında görev yapan Ermeni komutanlar olduğunu da isim vererek anlatır.[2] HOYBUN, bugün PKK’nın içinde mündemiçtir.Aynı iş birliği artarak devam etmektedir. Seksenli yıllarda Öcalan’a verilen ödül[3]kimi HDP milletvekilin 1915 olaylarını soykırım olarak niteleyip Ermeni’lerden özür dilemesi bu iş birliğinin karineleridir.

-Bu iş birliği bana çok sorunlu gibi geliyor,PKK’nın Kürdistan dediği bölgeye Ermeni’ler Ermenistan diyor. Aynı coğrafyadan hak iddia eden iki toplum nasıl iş birliği yapar?

Mondros Mütarekesinin 24. maddesinde, Doğu’da bazı şehirlerin Ermenilerle meskun şehirler olarak kodlandığı görülür. Bunlar Erzurum,Ağrı,Van,Harput,Bitlis,Sivas ve Diyarbakır’dır. Ermenilere göre bu kentler Batı Ermenistan,ayrılıkçılara göre Kuzey Kürdistan’dır. Aynı coğrafya için savaşan iki topluluğun iş birliği ancak – hesaplaşmayı sonraya bırakan- bir iş birliği olarak mütalaa edilebilir.Türkiye aradan çekilince bu iş birliğinin boğazlaşmaya dönüşeceği muhakkaktır. Üstelik o zaman bölücü çevreler bugün Batı’dan gördükleri desteği göremeyeceklerdir.Uluslararası toplum dini hassasiyetlerle Ermenilerin hamiliğini yapacak, bu coğrafya Ermenilere verilinceye kadar bölgeyi siyasi ve ekonomik yönden ablukaya alacaktır.Buna Kürtlerin tek başına direnmesi mümkün değildir. Ermeni planı önce seksen milyonluk Türkiye’yi aradan çıkarmak, sonra da Kürtlere dönmektir.

-Bunu Kürt Etnikçileri görmüyor mu?

Görüyorlar ve muhtemelen şöyle düşünüyorlar. Ermeni diasporasının uluslararası toplumda büyük etkisi var. ABD,Fransa ve daha bir çok ülkede etkili lobilere sahipler.Ermeniler söz konusu olduğunda para muslukları sonuna kadar açılabiliyor.Ermeni kisvesi ile Batı medyasına girmek,Kürt meselesini uluslararasılaştırmak daha kolay. Ermenilerin imkanlarını kullanır, hedefimize ulaştıktan sonra güle güle deriz. Tabiidir ki bu düşünce Uluslararası toplumun gerçek gücünü ve Ermeni davasının arka planını kavramaktan çok uzak. Seksen milyonluk bir ülkeyi bölebilen bir gücün 10-15 milyonluk bir topluluğu bölmeyeceğini düşünmek ham hayaldir.Düşmanımın düşmanı dostumdur mantığı her zaman doğru işlemez.Bumerang gibi dönerek bu sahte iş birliğinin taraflarını vurur.

-Bu anlattıklarınızdan tarih çarpıtıcılığının bir başka örneği ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor.

Tarih sadece etnik bölücüler tarafından çarpıtılmıyor. Bu vatan toprağı üzerinde hesabı olan bütün güçler tarafından çarpıtılıyor.Anadolu’da bir Ermenistan hayali peşinde koşanlar da bu yalan tarihçiliğin aktörlerinden biri.İlk Kürtçe radyolardan birinin Erivan’da yayına başlaması boşuna değil.Ermenistan bütün hedefini iki kardeş toplumu çatıştırarak,ortalarından bir Ermenistan çıkarma hayali üzerine kurmuştur.PKK içinde faaliyet gösteren Ermeni militanların sayısı bu gerçeğin ifadesidir.Ermeniler Kürdün kaşına,gözüne hayran değildir. Türkiye ile hesaplarını gördükten sonra Kürtlere döneceklerdir.

Garo Sasuni’nin kitabını ben de okudum,sonuç bölümünde baklayı ağzından çıkararak bu iş birliğinin gerçek nedenini söylüyor.

Sasuni nefret dolu bir adam,kitabının her satırından kin ve düşmanlık damlıyor.Yazdıklarını hiç bir belgeye,kaynağa dayandırmıyor,böyle bir kaygı da taşımıyor zaten. Kitabı okurken yazış amacının bilgilendirmek değil, Türk’le Kürdü karşı karşıya getirmek olduğunu hemen anlıyorsunuz. Garo, çıkarlarımız aynıdır,savaş yollarımız aynıdır,amaçlarımız aynıdır, bugün Ermeni ve Kürt ulusu Türkiye’nin Ermenistan ve Kürdistan’dan çıkmasından başka bir şey düşünmüyor.Bu zemin üzerinde kurulacak her şey Ermeni ve Kürt bağımsızlığı için faydalı olacaktır,diyor.[4]Kimse bu Sasuni’ye Ermenistan nere,Kürdistan nere diye sormuyor. Çünkü önce kozlar Türk milleti ile paylaşılacak sonra kardeşinden koparılmış Kürt’le hesaplaşılacak…

-Bütün bu anlattıklarınızdan, tarihi çarpıtmakla mağduriyet hissi oluşturmanın iç içe, paranın iki yüzü gibi olduğunu söyleyebilir miyiz?

Mağduriyet hissi oluşturmak için gerçeğe ihtiyaç yoktur.Tarih iki sebeple çarpıtılır: Birincisi kadimlik duygusu vermek,şanla şerefle dolu bir geçmiş yaratarak yeni bir kimlik oluşturmak,ikincisi hakkı,hukuku çiğnenmiş bir toplum kompozisyonu çizerek hedef ülkeye karşı husumet üretmek. Mağduriyet hissi düşmanlık üretmek için gereklidir. Buraya kadar saydıklarımızın hepsi aslında bir farklılık duygusu oluşturmak,iki toplum arasındaki mesafeyi açma maksadına matuftur. Dil ,etnik aidiyet ,mağduriyet hissi ve tarihi çarpıtmanın hepsi aynı amaca hizmet eder. O farklılık bilinci yaratıldıktan,iki toplum arasındaki biz duygusu yok edildikten sonra gerisi kolaydır. Birinci aşama bu farkı oluşturmak, ikinci aşama bu farklara dayanarak taleplerde bulunmaktır.

-İkinci aşamada mıyız?

Kırk yıldır devam eden teröre, verilen binlerce şehide rağmen kimlikler arasında çatışmaya sebep olacak kadar bir mesafe oluşturamadılar. Bazı şehirlerde zaman zaman uç veren küçük çaplı olaylar, kimliklerin çatışacak kadar birbirinden uzaklaştıklarını göstermeye yetmez.Kimlikler arasındaki mesafenin artık kapanmayacak noktaya gelmesinin göstergesi, çatışmanın örgütle devlet arasından,iki toplum arasında yaygın bir çatışmaya dönüşmesidir. Bugün için böyle bir ihtimal mevcut değil. Çünkü iki toplum arasında bir değerler çatışması yok. Aynı değerler üzerinden hayatını idame ettiren toplumları çatıştırmak çok zordur.

PKK NİÇİN MARKSİST?

-PKK’nın Marksist bir hareket olarak tanzimi – ortak değerler- üzerinde bir operasyon olabilir mi? Ya da şöyle sorayım, PKK Marksizm’i bunun için mi benimsedi?

Sebeplerinden biri budur. PKK İslamcı olamazdı.Kurucularının neredeyse tamamı ideolojik kimliklerini daha önce Marksist sol hareketler içinde edinmişti. Bu subjektif sebep. Bir de objektif sebepler var.Farklı bir toplum, -ortak değerleri muhafaza ederek- yaratılamaz. Önce o değerler üzerinde çalışmak, yerine başka değerler ikame etmek lazımdır. Dinimiz,tarihimiz, geçirdiğimiz sosyolojik süreçler bir olduğu müddetçe her türlü ayrıştırma gayretlerinin akamete uğraması kaçınılmazdır.

-PKK’nın Zerdüştlük ilgisi bundan mı?

Son yıllarda yazılıp,çizilenleri hatırlayın. Bizim geçek dinimiz Zerdüştlüktü, İslam’ı gönüllü olarak değil, kılıç zoruyla kabul ettik gibi ifadeler bir değer değişimi oluşturma maksadına matuftur.İslam’la bağlar ne kadar gevşetilirse aynı dine mensubiyetin frenlediği heyecanları harekete geçirmek o kadar kolay olacaktır. Aynı dinden olmanın engellediği her şeyin önü açılacak,etnik farklılıkları silikleştiren din devre dışı kalınca o farklılıklar daha belirgin hale gelecektir.Bir kaç yıl önce PKK militanları arasında yapılan bir anket çalışmasında din olarak Zerdüştlüğe duyulan ilgi İslam’a duyulan ilgiden fazla çıkmıştı.[1]

PKK İSLAMCI OLSAYDI?

-Bazı çevreler PKK’nın İslamcı bir hareket olması halinde hedefine daha kolay varabileceğini ,Marksist olmasının bir şans olduğunu söylüyor,anladığım kadarı ile siz aynı kanaatte değilsiniz.

Değilim, bu analizleri isabetli de bulmuyorum.Etnik milliyetçiliği doğuran sekülerleşmedir.[2]Toplumlar ortak değerlerini kaybettiklerinde çatışmaya eğilimli hale gelirler.İslam, insanları rengine,ırkına,etnik kökenine,diline bakmadan kardeş yapar. Hareket noktası aynı dine mensubiyettir.Yol kesmeyi,adam öldürmeyi, fitne çıkarmayı yasaklar. PKK’nın arkasındaki güçler bu gerçeği bildiği için dağa çıkardıkları gençlerin önce inançlarıyla oynamışlardır. Dinini kaybeden, bizi kardeş yapan ortak vicdanı kaybeder. Gerisi kolaydır.Karşıdaki sizdense tavrınız başka, sizden değilse başka olur. Hele o sizden olmayan size düşmanlık yapmış,sizi ezmiş,sizin hak ve hukukumuzu çiğnemişse(!) ona baş kaldırmak neredeyse zorunlu hale gelir. Ayrılıkçılık farklardan yola çıkar. Ortak noktaları unutturur,farklılıkları öne çıkarır. Örgütler önce biz şuurunu yok ederler. Biz şuurunun en önemli dayanağı dindir. Diğer taraftan günümüzde din kisveli bir hareketin uluslararası toplumdan destek görmesi imkansızdır. Bunu son Suriye olaylarında görmek mümkün. Düne kadar Batı’nın gözünde Esat kanlı bir diktatör, kendi toplumunu ezen bir hayduttu. Arap Baharı adı altında onu koltuğundan indirmek isteyenler karşısında din etiketli IŞİD’i görünce Esat’ı indirme düşüncesinden vaz geçtiler. Batı için gerçek tehdit bütün renk ve tonlarıyla İslam’dır. Ortadoğu’da İslami yönetimler görmektense,ceberut,baskıcı,otoriter,faşist yönetimler görmeyi tercih eder. PKK dini bir hareket olarak ortaya çıksaydı şimdiye kadar çoktan fişi çekilmiş,desteklerini kaybetmiş,hayatiyeti sonlandırılmış olurdu.Onu yaşatan kendi dinamikleri kadar dış dinamiklerdir de.La dini bir hareket olması -kendi açısından-stratejik ve doğru bir tercihti.Bu toprakların din algısı çatışmacı bir karakter taşımaz.Devletle din arasında ki ayrılık bulanıktır. Daha açık bir ifadeyle kurumsal bir ayrılık yoktur. Asırlar süren beraberlik devlete kutsal bir kimlik kazandırdığından, PKK’nın kitlesini dini kullanarak devlete karşı seferber etmesi mümkün değildi.Dinden uzaklaşma, şiddete baş vurmayı mümkün hale getiriyor, önündeki psikolojik bariyerleri ortada kaldırıyor.

-Ama son dönemlerde dinle barışık bir siyaset izlemeye başladılar?

Dinle barışık olmakla dini merkez almak aynı şey değildir.PKK kırk yıldır sahnede olmasına rağmen oy desteğini -açılım sürecine kadar- yüzde 6’nın üzerine çıkaramadı.Bu oy oranıyla uluslararası kamuoyunu ikna etmek mümkün olmadığı gibi, bölgenin genel siyasetten ve merkezden tamamen koptuğunu söylemek de mümkün değildir. Sovyetlerin çözülmesine kadar arkasını Demir Perdeye yaslayan PKK, Sovyetlerin dağılmasından sonra yeni hamiler edinmek zorunda kaldı.Tek kutuplu dünyada -Marksizm-üzerinden sempati toplamak mümkün olmadığından -ideolojik özünü koruyarak-taktiksel açılımlar yapmak yönüne gitti. Aslında ideolojik görünümü ne olursa olsun etnik milliyetçiliklerin tek hedefi vardır; ayrı bir devlet kurmak. İdeolojik kabuller,taktiksel manevralar hep bu hedefe varmak içindir. Komunizm, Sovyet yayılmacılığının,Rus emperyalizminin payandasıydı. Payandalar değişebilir, gerçek hedefler değişmez. Kullanılan malzemeyi gayeleştirmek,yahut her şeyi ondan ibaret görmek bizi gerçeği görmekten uzaklaştırır.PKK yeni dünya düzenine göre kendini yeniden yapılandırdı. Bunu yaparken hem dış dünyanın, hem üzerinde hesaplar yaptığı iç toplumsal tabanının hassasiyetlerini dikkate almıştır.Bu dine dönüş değil,dindarları kazanmaya dönüştür.

-Kazanabildi mi veya kazanabilir mi?

Tam bir kazanmadan da tam bir başarısızlıktan da söz edemeyiz. Sempati alanını genişlettiği muhakkak. Üzerinde durulması gereken, PKK’nın dinin önemini anlaması,onu propaganda araçları arasına almasıdır. Bu tutum din üzerinden yapılan eleştirileri azaltmış, yapılanları da etkisiz hale getirmiştir.Son yıllarda HDP mitinglerinde gözlenen muhafazakar görünümlü kitleler belli bir mesafe alındığını gösteriyor. Dinle kavga eden hiç bir etnik hareket başarılı olamadı. Walzer,bağımsızlık için savaşanların kurtarmak istedikleri halkla sonradan karşı karşıya gelmelerini, halk dindarken onların seküler olmalarına bağlar.[3] Kürt Milliyetçiliği bu paradoksla karşı karşıya kalabileceğini gördüğü için,dinle cepheden savaşmayı bıraktı. Bu dinle barış anlamına gelmiyor, dinle kavgayı şimdilik tehir anlamına geliyor.

(Yarın, ALTERNATİF CUMA NAMAZLARI ile devam edecek)

[1] Sabah Gazetesi,04.11.2011, http://www.sabah.com.tr/gundem/2011/11/04/pkk-kamplarindan-sok-ayin-goruntuleri-336642305992,erişim,01.09.2017

[2] Eva Illouz,Büyük Gerileme,Der,Heinrich Geiselberger,İstanbul,Metis Yayınları,2017,s,74

[3] Eva Illouz,age,s,72

[1] Günter Levi,1915 Osmanlı Ermenilerine Ne Oldu,İstanbul,Timaş yayınları,2011,s,291

[2] Garo Sasuni,Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. Yüzyıldan Günümüze Ermeni Kürt İlişkileri,İstanbul,Med Yayıncılık,1992,s,322 Sasuni; Ağrı isyanında görev yapan komutanlardan Zilan Bey’in aslında Hınıs’lı Ardaşeş Muradyan olduğunu söylemektedir.

[3] 1980 yılında Ermeni Yazarlar Birliği, Abdullah Öcalan’ı, “Büyük Ermenistan Hayali” fikrine olan katkılarından dolayı onur üyeliğine seçti.

[4] Sasuni,age,s,345

http://www.enpolitik.com/haber/316723/kitap-oku-kurt-sorunu-mu-devletlesme-sorunu-mu–13–etnik-boluculuk-ermeni-dayanismasi.html


http://www.enpolitik.com/haber/316723/kitap-oku-kurt-sorunu-mu-devletlesme-sorunu-mu–13–etnik-boluculuk-ermeni-dayanismasi.html

Yorumlar kapatıldı.