İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Arjantin’de Türk mutfağını “Marmara” temsil ediyor (Video)

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

Türkiye’den 45 yıl önce ailesiyle Arjantin’e göçen Ermeni asıllı Türk vatandaşı Osan Nahabetyan, burada işlettiği restoranında kısırdan sarmaya, tas kebabından baklavaya kadar Türkiye mutfağının lezzetlerini Arjantinlilerin beğenisine sunuyor.

Türkiye‘den 45 yıl önce ailesiyle Arjantin‘e göçen Ermeni asıllı Türk vatandaşı Osan Nahabetyan, burada işlettiği restoranında kısırdan sarmaya, tas kebabından baklavaya kadar Türkiye mutfağının lezzetlerini Arjantinlilerin beğenisine sunuyor.

Nahabetyan, ülkenin başkenti Buenos Aires‘e yaklaşık yarım saat uzaklıkta, çeşitli Türk yemeklerini yaptığı Marmara isimli restoranında AA muhabirini ağırladı.

İstanbul‘da 1950’de doğan Nahabetyan, 1974’te Arjantin’e geldiğini belirterek, “Eşim ve 2 çocuğumuzla İstanbul’dan Arjantin’e vapurla geldik. Bizim ABD’ye gitme niyetimiz vardı ama Onik’in dayısı buraya gelmişti, biz de o nedenle buraya gelmeye karar verdik. O zaman 2 çocuğuz vardı sonra burada da bir kızım oldu.” dedi.

Nahabetyan, Arjantin’e geldiklerinde tekstil alanında çalıştıklarını söyleyerek, “Çocuk giysileri yapıyorduk fakat 20 sene sonra kapattık olduğu gibi fabrikayı ve ithalat yapmaya başladık. Onik, Türkiye’den yiyecek ürünleri getirmeyi çok istiyordu. Bunun için 2 yıl uğraştı hatta arkadaşları alay ediyorlardı, ‘sen bu işi başaramayacaksın vazgeç bu işten’ diye, ama sonra başardı.” diye konuştu.

Marmara’nın açılmasında Büyükelçiliğin katkısı büyük

Osan Nahabetyan, Marmara’nın açılması için Türkiye’nin Buenos Aires Büyükelçiliğinin eşi Onik’i teşvik ettiğini ve kendilerine yardım etmelerinin yanı sıra hem elçiliğin hem de Türk Hava Yolları‘nın yaptıkları toplu yemek hizmetlerinde kendilerine destek çıktıklarını söyledi.

Marmara’nın 1996 yılında açıldığını açıklayan Nahabetyan, “23 yıl önce sadece satışla başladık, aşağı yukarı 140 ürünümüz vardı. Sonra Onik, bizim Türk yemeklerini tanıtmamız gerektiğini söyledi ve başladık yemek yapmaya. Bununla beraber bizim hiç reklamımız yoktu. Aslında ihtiyacımız da olmadı reklama çünkü yemek yapmaya başlamadan önceki dönemde müşteri yapmıştık, sonrasında da daha çok gelmeye başladılar.” şeklinde konuştu.

İlk başta Marmara’nın restoran olmasına karşı çıkan Nahabetyan, “Şimdi burada müşteriler yemek yiyor bir taraftan da alış veriş yapılıyor bazen mal getiriliyor derken çok rahatsız bir ortam vardı. Çünkü ufak bir restoran fakat şükür Allah’a çok tanındı.” ifadelerini kullandı.

“Tadına baktırarak tanıtmaya başladık ve alıştılar”

Nahabetyan, restoranında Türk mutfağından birçok lezzeti tanıttığını belirterek, “Biz burada yaptığımız, kısır, sarmalar, zeytin yağlılar, musakka, börek çeşitleri, tas kebabı, su böreği, baklavalar, vezir parmağı, bülbül yuvası şeker pare, kurabiyeler gibi birçok şey yapıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Arjantinlileri, Türk mutfağına alıştırmanın kolay olmadığına dikkati çeken Nahabetyan, “Sadece satış yaptığımız dönemde ben kutuları açıp müşterilere takdim ediyordum. Tadına baktırarak tanıtmaya başladık ve alıştılar. Mesela döner kebap, şiş kebap bunların hiçbirini bilmiyorlardı ama alıştılar ve çok seviyorlar.” diye konuştu.

“Türkiye’den çıkan kimse hayatından memnun değil”

Nahabetyan, eşi Onik’i geçen yıl kaybettiğini hatırlatarak, “Onik Bey, çok iyi bir insandı, çok misafirperverdi, sohbeti hoş. Türkiye’den biri geldiğinde çocuk gibi sevinirdi. Türkiye’den gelen bütün misafirler önce elçiliğe gidiyorlardı sonra buraya gelirlerdi.” şeklinde konuştu.

Nahabetyan, Türkiye özlemini şu sözlerle ifade etti: 

“Eşim İstanbul’un aşığıydı. Onik çok seviyordu, ben de öyle fakat onun sevgisi benimkini bastırıyordu. İstanbul’da olduğum zaman çay içtiğimde kahve içtiğimde şöyle deniz kenarında, boğaz manzarasında, o kadar güzel ki… o duyguları hiçbir yerde tadamıyorsunuz. Bizim doğduğumuz memleket bizim vatanımız, öyle ki insan hiçbir yerde aynı zevki tadamıyor ve buna emin olun Türkiye’den çıkan kimse hayatından memnun değil.”

Arjantin’e göçtükleri ilk zamanlarda Türkiye’ye çok sık gidemediklerini belirten Nahabetyan, “İlk başlarda çok meşgulduk bu yüzden gidemiyorduk. En son 2015’te gitmiştik, yine beraber gidecektik fakat rahmetli yetişemedi.” ifadelerini kullandı.

Gedikpaşayı özlediğini söyleyen Nahabetyan, “Bıraktığım Gedikpaşayla, benim gittiğim Gedikpaşa aynı değildi. Her şey modernleşmiş, daha güzel olmuş tabii ama insan bıraktığı şeyleri arıyor tabii ki.” diye konuştu.

– “Hiçbir zaman vatandaşlığımızı değiştirmek istemedik”

Nahabetyan, 45 yıldır yaşamasına rağmen, Arjantin vatandaşlığı almamasının sebebini, “Biz hiçbir zaman vatandaşlığımızı değiştirmek istemedik. Türk vatandaşı olarak biz mutluyuz şahsen ben değiştirmek istemiyorum. Bu yüzden de Arjantin vatandaşlığı almadık. ” sözleriyle ifade etti.

2015’teki Türkiye ziyaretinden bir anısını paylaşan Nahabetya, “45 sene sonra kızım Bianca ile Türkiye’ye gittik, çok sevinçliydi. O kadar çok sevdi ki, bize ‘Siz nasıl burayı bırakıp gittiniz, olacak şey değil bu, bu güzelim memleket bırakılıp da gidilir mi?’ dedi. Bunun üzerine kendisi Türkiye’ye 2 defa daha gitti.” dedi.

Nahabetyan, Arjantin’i ziyaret eden gezgin bir Türk yazarla olan anısını şu şekilde aktardı: 

“Tigreye gitmiştik, tekneleri oradaydı. Daha ilk defa tanışmıştık, öğlen 1’den gece 11’e kadar muhabbet ettik. Ne onlar bizi bırakmak istiyordu ne biz onları, dönmek istemiyorduk eve. Dönüşte Onik’e sordum bu kadar saat tanımadığımız insanlarla beraber olduk ve hiç sıkılmadık. O da bana, ‘Niye biliyor musun? Aynı lisanı konuştuk da o yüzden. Türkiye’den yemeklerimiz aynı, yaptığımız şakalar aynı bu tür şeyler çok önemli bizler için. Onun için çok güzel zaman geçirdik.’ diye cevap vermişti.”

https://www.sondakika.com/haber/haber-arjantin-de-turk-mutfagini-marmara-temsil-ediyor-12448116/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın