Թուրքիոյ հայոց 85-րդ պատրիարքի ընտրութեան գործընթացը ո՛չ միայն կը բնորոշէ մեր համայնքի օրակարգը, այլեւ՝ միջազգային հեղինակաւոր լրատուամիջոցներու հետաքրքրութեան ալ առարկայ կը դառնայ զուգահեռաբար։ Գերմանական յայտնի Deutsche Welle (DW) գործակալութիւնը վերջին օրերուն պատրիարքական ընտրութեան շուրջ թողարկեց հետաքրքրական նիւթ մը։ Գործակալութեան աշխատակիցներէն Էտա Նարինի ստորագրութեամբ պատրաստուած այս նիւթին մէջ տեղ տրուած է Կրօնական ժողովի ատենապետ Տ. Արամ Արք. Աթէշեանի եւ հասարակական-քաղաքական գործիչ Մուրատ Մըխճըի դիտարկումներուն։ Նիւթի հեղինակը Տ. Արամ Արք. Աթէշեանին գրաւոր ձեւով ուղարկած է զանազան հարցումներ, որոնց պատասխանները ամփոփ ձեւով տեղ գտած են թողարկուած լրատուութեան մէջ։ Deutsche Welle-ի նիւթը պատրիարքական ընտրութեան հարցը զանազան երեսակներով օրակարգի վրայ կը բերէ, սակայն առանցքը կը վերաբերի պետութեան վերաբերմունքին։
Տ. Արամ Արք. Աթէշեան DW-ի թողարկումէն վերջ մեր համայնքային մամուլին տրամադրած է գերմանական գործակալութեան կողմէ իրեն ուղարկուած հարցումներուն եւ իր տուած պատասխաններուն ամբողջական բնագիրը։ Այս ամբողջը բնականաբար եղած են թրքերէն։ Ստորեւ նոյնութեամբ կը ներկայացնենք Տ. Արամ Արք. Աթէշեանի կողմէ DW-ի կատարուած յայտարարութիւնները։
*
-8 Mart 2019 tarihinde Mesrob Mutafyan’ın vefatının ardından patrik seçimi tartışmaları tekrar gündeme geldi. Ermeni patrik seçim sürecinin yürütülebilmesi için patrik kaymakamının seçilmesi gerekiyordu ve bu süreç birden fazla kez İstanbul Valiliği’nden gelen yazı ile ertelendi. Tam da bu noktada Ermeni cemaati içerisinde “Devletin seçime müdahalesi var mı/yok mu?” tartışması başladı. Siz bu tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu bir müdahale mi değil mi? Neden? Açıklar mısınız?
-84. Patriğimiz Başepiskopos Mutafyan vefat edince, tartışmaların tekrar gündeme gelmesinden ziyade, seçimler kaçınılmaz oldu. Geçtiğimiz on yıl boyunca seçim süreci çıkmaza girmiş olduğu için, tartışmalar zaman zaman alevlenmekteydi. Çıkmazın nedeni patriğin vefat etmemiş olması ve de aynı zamanda görevini ifa edemeyecek durumda olmasıydı. Büyük resme baktığımızda, özetle karşımızda şöyle bir tablo var: İstanbul Ermeni Patrikliği’nin hükmü şahsiyeti, yani resmi bir statüsü yok. Dolayısıyla bir tüzüğü de yok. Bu durum Türkiye’deki diğer Hıristiyan azınlıkların ruhani merkezleri için de geçerli. Dolayısıyla çeşitli sebeplerle patrik seçimine gitme zorunluluğu doğduğunda referans alabileceğimiz bir kurallar manzumesinden mahrumuz. Toplum olarak, tabiri caizse sudan çıkmış balığa dönüyoruz. Geride bıraktığımız son on yılda yaşanan çelişki ve çalkantılar da bu sorunun en önemli tezahürlerinden birisini oluşturdu.
Bugüne dönersek, patriğimiz vefat etmiş olduğu için yenisinin seçimi kaçınılmaz durumda. Yani 85. patriğimizin seçim süreci şu anda fiilen işlemekte. Doğrudur, Patrik Mutafyan’ın vefatından sonra, seçim sürecine start verirken ilgili resmi mercilerin taleplerinde kendi içerisinde bütünlük arz etmekten uzak bazı uygulamalar oldu. Ancak, yukarıda işaret etmiş olduğumuz yazılı kuralların olmadığı bir ortamda bu tip durumları artık doğal addediyoruz. Bu devlet müdahalesi meselesi de aynı ortamın bir sonucu. Çünkü yazılı kurallar olmayınca, yürütmenin bazı uygulamaları ya da talepleri seçim sürecine müdahale olarak algılanabiliyor. Tabii şu hususu da unutmamak gerekiyor: Seçim süreçlerinde toplumda kaçınılmaz olarak bazı saflaşmalar, tarafgirlikler oluşuyor. Tüm bunların ışığında da, devlet müdahalesi konusu zaman zaman propaganda aracına da dönüşebiliyor.
Bu soruna genel anlamda şöyle yaklaşmak gerekiyor: Patriğimiz aslında birden fazla hukukun örtüştüğü bir noktada seçiliyor. Bunlardan birisi Türkiye Cumhuriyeti’nin yasaları ve bürokratik prosedürleri. Diğeri Ermeni Apostolik Kilisesi’nin nizamları. Bir diğeri de İstanbul Ermeni Patrikliği’nin kadim gelenekleri, ya da Türkiye Ermeni toplumunun köklü içtihatları. Bunların tümü seçim sürecinde etken, zira patriğin legalitesi ve toplumsal vicdandaki kabulü bu etkenlerin örtüştüğü noktadan kaynaklanıyor. Konuyu bu bakımdan irdeleyecek olursak, zannediyorum her şey kendiliğinden daha berraklaşıyor, tartışılan diğer konuların da ikincil niteliği ister istemez netleşiyor. Aynı zamanda bu denklem pratikte kaçınılmaz olarak birden fazla hassasiyetin, birden fazla amacın örtüştüğü bir noktayı da ima ediyor.
-Ermeni Patrik seçim süreci nasıl işleyecek? Kısaca bahseder misiniz? Seçim tarihi, adaylar belli mi? Kimler aday olabiliyor? Seçimlerde kimler oy kullanabilecek?
– Cumhuriyet döneminde seçilmiş olan patriklerimizin, cemaatimizin Cumhuriyet döneminde gerçekleştirmiş olduğu patrik seçimlerinin çerçevesi genel olarak herkesin malumu. Patriğimizi, on yıllardan beri geçerliliğini yitirmiş, artık uygulanmayan bir belge olmasına rağmen, 1863 tarihli Ermeni Milleti Nizamnamesi’nden esinlenilmiş bir sistemle seçmekteyiz. Ancak altını önemle çizmek isterim ki, o nizamname artık sadece bir esin kaynağı. Sebebi de çok basit, çünkü az evvel sözünü ettiğimiz üçlü dengeyi oluşturabilecek başka bir yöntem şu ana dek geliştirilebilmiş değil. Dolayısıyla fiili durum şu şekilde işliyor:
Cumhuriyet dönemindeki durumda, her patrik seçiminde devlet bize sadece bir kereye mahsus olarak uygulanacak bir seçim tüzüğü gönderiyor. O tüzükte öngörülen kurallar çerçevesinde, yine bir kereye mahsus olarak, 1863 Nizamnamesi’ne göre patriği seçmeye yetkili organ olan Delegeler Meclisi oluşturuluyor. Burada işin püf noktası delegelerin halk tarafından seçiliyor olması. Aksi durum Ermeni Kilisesi’nin doğasına aykırı nitekim… Bu Delegeler Meclisi aslında nizamnameye göre kalıcı, sürekli bir organ. Dolayısıyla zaten var olduğu için, gerektiğinde toplanarak, kendi işlevlerinden birisi olan patrik seçimini gerçekleştiriyor. Ancak Cumhuriyet döneminde sadece patrik seçimi zorunluluğu ortamında Delegeler Meclisi oluşturuluyor ve bir kereye mahsus toplanarak patriği seçiyor. Patrik seçildiğinde kendiliğinden lağvolmuş addediliyor. Dediğim gibi, işin püf noktası patriği iş başına getiren delegelerin halk oyuyla seçiliyor olması.
Seçim sürecine dair tüm soruların yanıtı bu seçim öncesinde devlet tarafından yollanacak tüzüğün ışığında belli olacak. Şu an için yeni patriğimizin yıl sonuna kadar seçilecek olması kuvvetle muhtemel sayılmakta. Seçme ve seçilme yaşının da 18’e indirileceği cemaat çevrelerinde yankı bulmakta, ki bu çok güzel bir gelişme olacaktır. Zira gençlerimizin cemaat yaşantımıza katılımı gelecekteki kazanımlarımızın ve Patriklik Makamımız’ın yarınlarının güvencesidir.
Özetle sistemin bu şekilde işleyeceğini tahmin etmekteyiz, ancak yine de devletten gelecek tüzüğü görmeden kesin sözler söylemek doğru olmaz.
-Patrik Kaymakamı olarak Sahak Maşalyan’ın seçilmesinin ardından süreç hızlanmış ve Müteşebbis Heyet seçilerek, görev dağılımı yapılmıştı. Şu an heyet nasıl çalışıyor?
– Müteşebbis Heyet bir anlamda Yüksek Seçim Kurulu gibi. Yani merkezi bir organ ve teknokratlara özgü işlevleri var. Müteşebbis Heyet önemli bir organ ve şu ana kadar sorunsuz çalışıyor. Cemaat çevrelerimizin beklentisi demokratik, adil ve tarafsız bir seçimin düzenlenmesi ve bu yolda Müteşebbis Heyet’in tabii ki sorumlulukları var. Genel anlamda benzer bir ortamın temin edilebilmesi, sağlıklı bir seçim atmosferi yaratılabilmesi bakımından kötümser değilim.
Ayrıca çok önemli bir konu daha var; o da seçmen listelerimizin güncellenmesi ve eksiksiz hale getirilebilmesi. Patrik genel vekili olarak görev yaptığımız son yıl içerisinde, danışmanlarımızla birlikte bu konuya biz de belli oranda eğildik. Koşulların el verdiği ölçüde sorunu gündemde tutmaya gayret ettik. Şimdi sevinerek izliyoruz ki, Müteşebbis Heyet de bu konuda toplumumuz içerisinde bir mobilizasyon yaratmak için çabalıyor. Bu konu bizim cemaatimizin toplumsal dinamiklerinin sağlıklı bir eksene oturtulabilmesi ve gerçek potansiyelimize göre geleceğimizi tasarlayabilmemiz açısından hayati önem taşıyor. Dolayısıyla bu konuda sergilenen hassasiyeti ve yürütülen çalışmaları ilkesel olarak son derece önemsiyorum. Eğer bu anlamda gerçekten bir ivme yakalayabilirsek, inanın bu seçim sürecinin en büyük ve de kalıcı kazanımlarından birisini temin etmiş olabiliriz. Toplumsal iradenin tecellisi, tartışmasız tezahürü bakımından büyük bir güvencenin zemininin yaratılabilmesi için herkesin el ele vermesi gerekiyor ve bunun en somut ortak çalışma zeminlerinden başlıcası bu seçmen listelerinin güncellenmesi meselesidir.
-Siz Mutafyan’ın vefatı öncesi başlayan ve vefatı sonrası da devam eden patrik seçimi tartışmalarına dair genel olarak neler söylemek istersiniz? Bu süreci nasıl yorumluyorsunuz?
-Müteveffa patriğimiz yaklaşık on yıl demans tanısıyla fiilen görev yapamadı. Patriklik Makamı ve Türkiye Ermeni toplumu olarak son derece zor bir dönem geçirdik. Belirsizlik yaşadık ve kendi iç dinamiklerimizle sorunumuzu çözemedik. Dolayısıyla büyük bir toplumsal başarısızlıkla, ortak bir çözümsüzlükle karşı karşıya kaldık. Kuşkusuz bu durum büyük bir moral bozukluğu ve bunun da ötesinde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bu ortamda kaçınılmaz olarak insanlar birbirini suçladı, toplumumuz içerisinde bölünmeler, saflaşmalar, gerginlikler oldu. Çoğu sorun ana çıkış sebeplerini aşarak, kişiselleşti ve nüfuz mücadelelerine alet edildi. Genel olarak sağduyudan ne yazık ki fazlaca uzaklaşıldı. Karşılıklı yanlışlar birbirini tetikledi. Amacımız kimseyi suçlamak değil kuşkusuz. Hıristiyanlık bize kinden uzak kalmayı emrediyor ve bizler din adamı olarak, ruhban olarak bu felsefeye sadakat sergilemek zorundayız. Sebeplerinden bağımsız olarak tüm bunları büyük bir üzüntüyle anımsıyoruz. Bu bir ara dönemdi ve bizi çok yordu. Bu muğlak bir geçiş süreciydi ve bizi çok yıprattı. Yine bu dönem Türkiye’de gayrimüslim azınlıklar için hükümet tarafından yapılan en önemli reformlarla örtüştü. Bazen kendi kendime değerlendirme yaparken, acaba toplumumuzda daha farklı bir iklim oluşmuş olsa acaba daha fazla kazanımlar temin etmiş olabilir miydik diye düşünmüyor değilim…
Ama artık tüm bunlar geride kaldı. Şimdi yeni patriğimizi seçmeye hazırlanıyoruz. Toplumsal birliğimizi tekrar tesis edeceğiz. El ele vererek yaralarımızı saracağız. Kırgınlıkları yenerek, toplumsal uyumumuzu güçlendireceğiz. Artık herkesin birbirini yeni baştan kredilendireceği, ortak hedeflere odaklanmak için yeni bir şevkle çalışabileceği bir dönemin başlamasını umut ediyoruz. Ancak böyle bir ortam yaratarak yeni patriğimizin etrafında kenetlenebiliriz ve ancak böyle bir ortam yaratarak yeni patriğimizin verimli çalışabilmesinin alt yapısını oluşturabiliriz.
İstanbul Ermeni Patrikliği’nin 550 yılı aşkın bir tarihi var. Bu beş asrı aşan tarih boyunca Kutsal Makamımız birçok iniş çıkış yaşamış bulunmaktadır. Bu son on yıl zarfında Tanrı’nın bizi ciddi anlamda sınadığına inanıyorum. Hepimizin, tüm cemaatimizin, Kilisemiz’in tüm evlatlarının çok büyük dersler çıkartması gereken bir dönemi geride bıraktık. Şimdi artık bu zorlu deneyimi bir şekilde aşmış olmayı toplumsal bir öz güvene dönüştürmek ve o öz güvenle de yeni bir gelecek arayışına girmek zorundayız. Yaşananların yükü altında ezilmek tarihimize karşı ihanet olur ve bizi vebal altında bırakır. Yani artık yeni bir ufka yöneleceğiz ve bunun için yenilenmiş bir toplumsal iradeye, onarılmış bir toplumsal yapıya ihtiyacımız var. Bu Patrikhane ve Türkiye Ermeni toplumu tarihsel yolculuğunun yeni bir evresine yelken açacak ve bu yeni dönemin simgesi de yeni seçilecek patriğimiz olacak.
-Ermeni Patrik seçim sürecinde ne gibi gözlemleriniz bulunuyor? Bizimle paylaşır mısınız?
– Aslında her seçim bir taraftan rutindir, çünkü yaşamın doğal akışı içerisinde kişiler gelip geçiyor ve bu durum ruhani önderler için de geçerli. Yenilenmek zaman içerisinde mukavemet kazanabilmenin en önemli koşuludur. Onun içindir ki, her fırsatta inananlarımıza vaftiz andımızı sürekli yenilemeyi öğütlüyoruz. Ama diğer taraftan da her seçim olağanüstüdür, çünkü toplumların ve kurumların yaşamında yeni evrelerin başlangıcına, beyaz sayfaların açılmasına vesile olur. Her seçimin kendi özel ortamı, özgün koşulları ve farklı belirleyici etkenleri vardır. Her seçimin konjonktürü ayrıdır. Aynı misyonu yürütecek kişi o anın gereksinimleri ışığında bir değerlendirmeye tabii tutulur. Dönemin öncelikleri seçilecek kişinin profilini belirleyebilir.
Patrik seçimi dediğimiz şey bir makama ulaşmak için verilen mücadeleden ibaret değildir. Evet, işin içerisinde bu da var, ama eğer konuyu salt o düzlemde irdeleyecek olursak, o sığ sularda boğuluruz. Patrik seçim süreci, o patriği seçecek olan insanlarla bir vizyon paylaşma, onlarla bir iletişim içerisine girme, toplumla bir frekans tutturma konusudur. Mütevazılıktan uzaklaşmadan belirtmek gerekiyor ki, o vizyonu zamanın gereklerine göre belirlemek İstanbul Ermeni Patrikliği’nin misyonunu iyi özümsemiş olmaktan geçiyor. Bu Patriklik Makamı Türkiye açısından ne anlam taşıyor? Bu Patriklik Makamı Ermeni Apostolik Kilisesi’nin bütünü içerisinde ne temsil ediyor? Bu Patriklik Makamı’ndan Ermeni dünyası neler bekliyor? Bu Patriklik Makamı kendi mevcudiyetiyle Türk-Ermeni ilişkileri ya da diyaloğu bakımından neye karşılık geliyor? Bu Patriklik Makamı Türkiye’deki Ermeni toplumunun geleceğini nasıl görüyor? Bu Patriklik Makamı Türkiye’deki Ermeni mirasının yaşayabilmesi için kendisine nasıl bir rol biçiyor? Kuşkusuz bu dizini uzatabiliriz. Ama şunu anlatmaya çalışıyorum: Ne seçtiğimizi, neyi seçtiğimizi ve kimi seçtiğimizi iyi anlamamız gerekiyor. Bugünün dünyasında, bu internet çağında kuşkusuz öğretici nidayla konuşmanın bir anlamı yok. Dolayısıyla kimsenin birbirine üstten bakmadan, birbirini hakir görmeden sağlıklı bir iletişim ortamının yaratılması için katkı sağlanması gerekiyor. Bu paylaşım sayesinde 85. patriğimizin seçimi yolunda en sağlıklı toplumsal refleksi sergileyebileceğimiz düşüncesindeyim. Bu soruların cevabını birlikte düşünerek yeniden birlik olabiliriz. Bu iletişim sayesinde geride bıraktığımız on yılın yükünü silkinebileceğimiz bir sinerji yaratabiliriz. Birbirimizi kötülemek yerine, birbirimize taze umutlarla yeniden kalbimizi açalım. Birbirimizin yumuşak karnından yararlanma hesapları yapmak yerine, birbirimizle güç birliği yapalım. Ortak yanlarımızın güzelliklerini yaşamak varken, yapay ve anlamsız husumetlerin girdabına düşmeyelim. Belki yadırgayacaksınız, ama hem kendimiz, hem de birbirimiz için daha fazla dua etmemiz gereken bir dönemdeyiz.
-Son olarak seçim tarihine ilişkin Ermeni Patrikhanesi’nin sitesinde yayınlanan bildiride 11 Aralık tarihine işaret edilmişti. Bu tarihin devlet kurumlarına bildirildiği ve gelecek cevabın beklendiği ifade edilmişti. Bu konu hakkında bir gelişme var mı? Devlet yetkililerinden seçim tarihine ilişkin bir cevap geldi mi?
-Yukarıda da söylediğim gibi, şu an için devletten bir tüzük gelmesini bekliyor cemaatimiz. O tüzük gelmeden hiçbir konu bağlamında kesin konuşmak ilkesel olarak doğru olmaz. Basından izlediğimiz kadarıyla, Müteşebbis Heyet’in başkanı ve başkan yardımcısı son günlerde Ankara’da Sayın İçişleri Bakanımız ile bir görüşmede bulunmuşlar. Gazetelerde yazıldığına göre, heyet tarafından önerilen zamanlamaların kabul göreceği ifade edilmiş. Yine okuduklarımıza göre, resmi mercilerle temaslar devam edecekmiş. Ama dediğim gibi, devletten yazılı, nihayi bir yanıtın gelmesini beklemek zorundayız. Sergileyeceğimiz sabır bütün soruların en sağlıklı ve kesin yanıtını da beraber getirecek kuşkusuz. Yani artık son düzlükteyiz.
http://www.jamanak.com/content/լրահոս%2F10-09-2019-վերջին-խաչմերուկը
İlk yorum yapan siz olun