İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Katilin heykelini dikmek bir ülkeye onur verir mi

***HyeTert, bu kaynağın ve/veya içeriğin yanlış ve/veya yanıltıcı bilgiler ve/veya soykırım inkarcılığı, ırkçılık, ayrımcılık ya da nefret suçu içerdiği/yaydığı kanısındadır. Metni paylaşmadan önce bu uyarıları göz önüne alarak, içeriği ve/veya kaynağı güvenilir kaynaklardan kontrol ediniz.***

Feyziye Özberk

Geçtiğimiz günlerde, Ermenistan’da, Hürriyet kahramanımız Talat Paşa’nın kafasını, Sogomon Telliyran’ın ayağının altında gösteren bir heykel dikildi. 

Geçtiğimiz günlerde, Ermenistan’da, Hürriyet kahramanımız Talat Paşa’nın kafasını, Sogomon Telliyran’ın ayağının altında gösteren bir heykel dikildi. Talât Paşa, 15 Mart 1921 günü, İranlı bir Ermeni olan Tehlerian tarafından, Berlin’de evinin bulunduğu sokakta vuruldu. Çevredekiler tarafından suçüstü yakalanan katil yargılandı. Alman yetkili makamlarının katilin cezasını mutlaka göreceğini söyleyen demeçlerine karşın, Türklerin gösterdiği savunma tanıkları dahi dinlenmeden – “Ermeni kurtuluş hareketinin” bir gösteri alanına dönüştürülen – mahkemede, katil beraat ettirildi. Katilin İngilizler tarafından Berlin’e gönderildiği, onlardan talimat ve para aldığını, polise itiraf ettiği, Ankara’da, bir Amerikan ajansına atfen duyuruldu.

Talat Paşa’nın arkasından Sait Halim Paşa 6 Aralık 1921’de Roma’da, Dr. Bahattin Şakir ve Cemal Azmi Bey 17 Nisan 1922’de Berlin’de, Cemal Paşa 22 Temmuz 1922’de Tiflis’te öldürülür. Cinayetlerin merkezi bir planlama sonucu yaptırıldığı ortadadır.Ayrıca Almanya, iki üç yıl öncesine kadar müttefiki olan Osmanlıyı yalnız bırakmıştır. İki gün süren çok hızlı yargılama ve diğer gelişmeler Talat Paşanın katledilmesine göz yumulduğunu, sorumlu görülen diğer Osmanlı yöneticilerinin öldürtülmelerinin planlanmasından bilgi sahibi olunduğunu gösteriyor.

ERMENİLER SAVAŞA SÜRÜLDÜ

Berlin’de Talat Paşa davasında dinlenen Alman Mareşali Liman VonSanders: Ermenilerin “savaşa sürüldüklerini” ve bunun acı sonucu olarak “bütün yenilenler gibi, kırıldıklarını” söylüyor:

“Ermeniler, Türk hükümetinin silahları teslim etme emrine uymak istemedikleri ve ikinci olarak bir kısmı Ruslarla birlikte Türklere karşı çıktıkları için, Ermenistan’daki çatışmalar oldu.

“Yollarda o kadar sefalet vardı ki, sadece Ermeniler değil, çok sayıda Türk askeri de Türk İmparatorluğu’ndaki iaşe kıtlığından, hastalıktan ve örgütlenme eksikliğinden hayatlarını yitirmişlerdir. Binlerce Türk askeri orada ölmüştür.

Her halükârda ifade etmekle yükümlüyüm ki, Türkiye’de bulunduğum beş yılı aşan süre içinde Ermenilere karşı Talat’ın verdiği her hangi bir talimat veya tedbir görmedim veya uygulandığına tanık olmadım.”

ALMAN CEZA KANUNU ÇİĞNENİYOR

O zaman yürürlükte olan Alman Ceza Kanununa göre, yakalanan bir katilin şu maddelere göre yargılanması gerekiyor:

Birincisi; kasten bir öldürme varsa ve fiil, yani cinayet tasarlanarak yerine getirilmişse, bu durumda katilin ölüm cezasına çarptırılması gerekiyor.

Kasten öldürmekle birlikte fiil tasarlayarak işlenmemişse, ölüme sebebiyet vermekten en az beş yıl ağır hapis cezası gerekiyor.Ölüm istenmeden veya maktulün taciz veya ağır tahriki sonucu gerçekleşmişse bu durum hafifletici bir neden olarak kabul ediliyor. Sanık en fazla altı ay hapis cezasına çarptırılabiliyor. Yani ölüm cezası beş yıl ağır hapis, altı ay hapis.

Alman Ceza Kanununda bir madde daha var: Şayet, sanık olay esnasında bilinç kaybına uğramış veya hastalık hali içinde olup, ne yaptığını bilincinde değilse de beraat ediyor. Telliyran’ın “saralı” olduğu, olay sırasında bilinç kaybına uğradığı, iddia ediliyor. Böylece Alman Ceza Kanununun net maddeleri, 2-3 Haziran 1921 tarihinde yapılan yargılamada Alman mahkemesi tarafından açıkça çiğneniyor ve katil beraat ettiriliyor.

Katil Konuşuyor:

“Almanya’ya sadece Talat Paşayı öldürmek için geldim, ailem Ermeni tehcirindeöldü, ben tesadüf eseri ölümden döndüm, daha o zaman Talat Paşayı öldürmeye ant içtim.”

Polis müfettişi açıklıyor: “Bu durum katilin uzun süredir cinayeti tasarladığını kanıtlamaktadır”Katil devam ediyor: “Ermeni asıllı bazı vatandaşlar, -burada örgütlenme konusunu ifadeediyor- bana Talat Paşayı öldürmem için para verdi. Epeydir Berlin’deyim, çeşitli pansiyonlardakaldım, birkaç hafta evvel Talat Paşanın Hardenberg Sokağı dört numaralı evin ikinci katındaoturduğunu öğrendim.” Devam ediyor:

“Şimdi, TalatPaşanın öldüğünü duyan vatandaşlarım rahat bir nefes alacak ve bu başarımdan ötürü benimle iftiharedeceklerdir, bunu düşününce seviniyorum. Cinayeti sadece bu duyguyu tatmak için işledim, bucinayeti soğukkanlı bir şekilde önceden hesaplayarak, hazırlanarak işlediğimi itiraf ediyorum,sorumluluğu vicdan rahatlığıyla taşıyorum.”

Sorgu yargıcı, yani sulh mahkemesi yargıcı da duruşmaya tanık olarak çağırıyor şunları söylüyor:

“Sanığın beyanlarını halen oldukça kesin olarak hatırlıyorum, Talat’ı kasten ve tasarlayarak öldürdüğünü derhal itiraf etti. Sebebini sorunca, “bizzat verdiği emirle Ermenistan’daki yakınlarını veya yakınlarının bir kısmını öldüren kişinin Talat olduğunu bu nedenle akrabaların intikamını almak kararını alarak, Almanya’ya ve dolayısıyla Berlin’e geldiğini” söyledi. Mahkeme başkanı bu arada soruyor: “Sanık bu kararı ne zaman almıştı” diyor. Tanık “ülkesinde, kendisine orada bir tabanca temin etmiş” diyor. Bu bilgi de çok önemli, yani katil ülkesinden Almanya’ya sınırları aşarak, tabancayla beraber geliyor.

Bu detaylı bilgileri, Türk Tarih Kurumu Ermeni Araştırmaları Başkanı Prof. Dr. Hikmet Özdemir’in“Talat Paşa Cinayeti” konferansının yayınlanmış kitapçığından aktarıyorum.

Prof. Dr. Hikmet Özdemir, “Talat Paşa Cinayeti” konferansında anlatacağı birtakım bulgular ışığında düşünüldüğünde: “bu işin aslında Ermenilere taşeronluk olarak ihale edildiği kanaatinde” olduğunu belirtiyor ve ekliyor:

“Nitekim dönemle ilgili olan anılarını yazan şahsiyetler de aynı şeyleri söylüyorlar. Benim yaptığım okumalar da bu işin taşeronluğunun Ermenilere verildiği şeklinde. Ama bu tür şeylerde ihtiyatlı olmak lazım, arka planda İngilizler var gözüküyor, İngiliz istihbaratı var gözüküyor. Fakat bütün bunların Almanların bilgisi olmaksızın da yapılması mümkün gözükmüyor. Fransızların da bilgisinin olması gerekiyor. Katilin dolaştığı ülkeleri, gittiği ülkeleri, vize aldığı ülkeleri incelediğimiz zaman, olayın arkasında Birinci Dünya Savaşında,savaştığımız güçler var, ama Almanya da o kadar habersiz değil.”

Hikmet Özdemir, konferansında 9 önemli kanıtı açıklıyor. Yazımı uzatmamak için onlardan yalnızca birini (küçük kısaltmalarla) alıntılıyorum:

“Tahsin Uzer, Eski İzmirValisi, onun bir yazısı 1922 yılında yayınlanıyor. Tahsin Uzer hakkında birbilgi veriyim: Kendisi tehcir kararı alındığı sırada Ocak 1915’te, Erzurum Valisidir. MeclisiMebusan’da, Ermeni mebusları bazı valiler için tehcir sırasındaki uygulamaları nedeniyle,müteşekkir oldukların söylemişlerdir. Tahsin Uzer o valilerden biridir. Anılarının birinci cildini Türk TarihKurumu yayınladı. Tahsin Uzer 1922 yılında şu yazıyı yazıyor: ‘Talat Paşanın şahadetinden 3-4 ay sonra, Haziran, Temmuz gibi,- Berlin İngiliz Sefaretiyle temasta bulunan asil ve zengin bir Hintli, kendi şoförü tarafından katledilmişti, -yani İngilizSefaretiyle temas halindeki bir Hintli, kendi şoförü tarafından katledilmişti. Şoförün muhakemesindeHintlinin karısı veya metresi ‘Kocamı İngilizler öldürttü, çünkü Talat Paşayı katleden komiteye, -yaniErmeni grubuna- İngiltere Sefareti’nden verilen mükâfata ve daha bu gibi mühim sırlara vakıftı’diyor.Hintlinin karısı veya metresi bu şekilde bir şahadette bulunuyor. Mahkemenin bu zabıtlarını, bütün Alman gazeteleri büyük harflerle yazdılar. Velhasılbirbirini takip eden beraatlar, katillere yapılan tezahürat, toplanan ianeler komitenin emellerine vemaksatlarına yaradı’ diyor. Tahsin Uzer bunu bu şekilde 1922 yılında yazıyor.”

TALAT PAŞA’NIN HATIRALARIM VE MÜDAFAAM ADLI KİTABI

Talat Paşa, Hatıralarım ve Müdafaam adlı kitabında; Ermenistan devleti kurulacak vadiyle bölgeyi paylaşmak isteyen Çarlık Rusya’sı, İngiltere, Fransa ve Amerika’nın olaylardaki rollerini, o dönemde yürüttükleri bölücü, kışkırtıcı çabaları açıkça ortaya koyuyor:

“Türkiye’ye bir taraftan ıslahat yapması teklif edilmekle beraber, diğer taraftan hükümdar idaresinde bulunan milletler isyana teşvik ve neticede müdahale ve himaye suretiyle siyasi bağımsızlığı ve kapitülasyonlarla da iktisadi bağımsızlığı ihlal ediliyordu.”

Yine Talat Paşa, tüm bu gelişmelerin temelinde yatan gerçeğin emperyalist devletlerin göz diktikleri topraklara egemen olma arzuları olduğunu belirtiyor ve ülkenin bu duruma düşmesinin nedeninin, devletin zayıflığı olduğunu yazıyor.

“Doğu meselesi, gösterildiği gibi insani ve Hıristiyani değil sırf garaz ve menfaat meselesidir. Devleti Âliye’nin dâhili işlerine vuku bulan müdahaleler ise zaafı neticesidir.”

ERMENİ İSYANI VE TEHCİR

Ermenilerin, Osmanlı devletinin zor durumundan yararlanmak amacıyla isyan etmeleri, Türk ve Kürt köylülerini öldürmeleri, Rus ordusuyla birlik olup askere arkadan saldırmaları üzerine tehcir kararı alınıyor. Karar Osmanlı Hükümeti tarafından alınıyor; uygulama sorumluluğu o dönem Dâhiliye Nazırı olan Talât Paşa’ya veriliyor. Bu kararın anlamı, yalnızca isyan bölgelerindeki Ermenilerin yine Osmanlı toprağı olan farklı bölgelere sürgün edilmeleridir. Talat Paşa, bu kararda ülkemizin, insanlarımızın savunulmasının yanı sıra, “Çanakkale müdafaasının müşküle” sokulmaması amacının da etkili olduğunu yazıyor. Bugün Çanakkale müdafaasının, vatan savunmasının en önemli mevzii olduğunu biliyoruz. Bu tehlikeye atılamazdı.

Talat Paşa Almanya’ya gittiğinde, çok güvendiği dostu Bronzart Paşa ona: “Aldığım bilgilere göre seni ve arkadaşlarını öldürecekler, her zamanki düşmanlarımız bunu yapacak, diyor. Devlet adı vermiyor. Öldürüleceğisöylendiği halde gerek kendisi, gerek diğer arkadaşlarıvatanlarını savunmak için bürolar kuruyor, broşürler hazırlıyor, basın-yayın kuruluşlarına tekzipler gönderiyorlar.İtalya’dan, Antalya üzerinden Anadolu’daki milli mücadeleye silah gönderiyorlar. Çeşitli yöntemlerle Mustafa Kemal Paşa’yla mektuplaşıyorlar.

“BİR TALÂT GİDER, BİN TALÂT YETİŞİR”

Özellikle Talat Paşa, çok net ve kararlı bir şekilde Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki mücadelenin başarıya ulaşması için elinden gelen tüm çabayı gösteriyor. “Eğerkendilerine bir görev verilirse de, o görevi yapmaya hazır olduklarını her fırsatta Paşa’ya bildiriyor. O, gel demedikçe, Anadolu’ya gitmeyecek kadar da Kemal Paşanın otoritesine saygılıdır.

Ermeni örgütleri; 100 yıl önce, 800 yıl aralarında hiçbir sorun olmadan barış içinde yaşadıkları Türkleri, emperyalistlerle işbirliği yapıp arkadan vurmaya kalkarak, kendi halkının yaşadığı felaketin baş sorumluları oldular.

Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm haberini duyduğunda gözyaşlarını tutamadığı ve “Vatan büyük bir evlâdını, inkılâp büyük bir teşkilatçısını kaybetti” dediği, Talat Paşa’nın büyüklüğüne böyle bir vahşet heykeli toz bile kondurulamaz. Ama Ermeni ülkesinin, halkının onuru zedelenir. Biz ezilen bir ülke olan Ermenistan’la dost olmak isteriz. Talat Paşa da hiçbir zaman Ermeni halkını “düşman” olarak görmedi. O düşmanla yani emperyalizmle işbirliği yapan örgütlerle savaştı.

https://odatv.com/katilin-heykelini-dikmek-bir-ulkeye-onur-verir-mi-03091903.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın