İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ezber bozmak

***Metinde yer alan görüşler yazar(lar)ına ait olup, HyeTert’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.***

Abdurrahman Dilipak

Türkiye ipek yolunun tam ortasında bulunuyor. Baharat yolunun tepesinde.

3 kıtaya yayılmış bir medeniyetin çocuklarıyız. Dünyanın merkezinde yer alıyoruz. Doğu-Batı Kuzey-Güneyin kesişme noktasında.

Biz Doğucu ya da Batıcı değiliz. “Doğu da batı da Allah’ındır.” Endülüs’te de varız Balkanlar’da da.. Avrupa’da Balkanlar hariç neredeyse 50 milyon nüfusumuz var. Afrika’da Timbuktu’da, Mısır’da, Orta Afrika/Çad’da biz vardık. Filipinler’de de vardık, Güney Afrika’da da..

Malaylar, Hindliler.. Çin’de 150 milyondan fazla Müslüman yaşıyor.  Kaldı ki biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. Müslümanlarla kardeşiz, müttehid olacağız, erdemli insanlar ve mazlumlarla müttefik, insanların 5 temel emniyetine yönelik tehdit oluşturmayan, bize düşman olmayan ve değer üreten herkesle nimet – külfet dengesine dayalı itilaflar gerçekleştireceğiz.

Vestefelya büyüsünden kurtulalım artık. Lucifer’in çizdiği sınırları aşalım.. Doğduğumuz ana babayı biz mi seçtik. Doğduğumuz toprağı biz mi seçtik. Doğduğumuz zamanı, derimizin rengini ve cinsiyetimizi biz mi seçtik. Bundan dolayı insan üstün ya da geri olabilir mi! Bizim Peygamber evinde düşmanlarımız olabileceği gibi, firavunun sarayında dostlarımız, kardeşlerimiz olabilir. Peygamberler tarihi bunun örnekleri ile doludur. Yeniden düşünmek ve ezberleri bozmak zorundayız.

Yunanla ya da Ermenilerle niye kardeş ya da dost olacağız! Ölçü belli, onlar arasında, kendi içimizde de olduğu gibi dostlarımız da var, düşmanlarımızla. Ne ulus merkezli, ne ırk merkezli, ne ideoloji merkezli, ne din merkezli düşüneceğiz. Hak ve adalet merkezli düşüneceğiz. İnsan merkezli bile değil. İnsan hayvana zulmediyorsa o hayvandan da aşağıdır.

Bir kere “Bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecek”. İnsan olacaksak ilk şart bu. Müslüman olmak için önce insan olmak gerekiyor. İnsan “ekmel-i mahlukat ve eşrefi mahlukat” olabileceği gibi “Belhum adal” da olabilir. Meleklerden üstün de olabilir, Şeytandan daha aşağılık da olabilir. İşi ehline vereceğiz, karar verirken istişare ve şûra yapacağız. Bilenlere danışacak, vereceğimiz karardan yararı ve zararı olacak olanlarla konuşacağız. Öyle sadece konuşmayacağız zararların telafisi, yarar göreceklerin yararlarından bir kısmının kamu zararlarına aktarılması gerekecek. Ben yaptım oldu olmaz. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. İşe adam alırken ehliyet ve liyakat imandan önce gelecek.

5 temel emniyette mütekabiliyet yoktur! Bunlar için bir pazarlık ve bedel de yoktur. Biz bunları “Alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmeti” olarak, Allah’ın adı ile ve O’nun adına yapacağız. Ve bu işin “karşılığını yalnız Allah’tan bekliyor olarak yapacağız”.

Bakın, bizim yaşadığımız din, karı ile koca arasındaki, gelin ile kaynana arasındaki ihtilafı bile çözmüyor. Bundan 1500 yıl önce Mekke’den Çin’e 3 sahabi geliyor. Bugün 100 milyona yakın Müslüman var Çin’de Doğu Türkistanlıların dışında.. Şeytan boş durmuyor. Onları bize, bizi onlara karşı kışkırtıyor. Taife giden Peygamber gibi olacaktık. “Bizi öldürmeye gelenler bizde dirilsinler” diyecektim. Sayımız milyonlarla ifade ediliyor ama halimiz ortada.

Pakistan ve Bangladeş Hindistan’la Hind milletler topluluğunu kursa ne olur. Keşmir sorunu kalır mı? Öbür tarafta bir Malay birliği. Türk dünyası Rusya ile bir birlik kuruyorsa, Doğu Türkistan Çin’le neden birlik olmasın. Biz niye Balkan ve Kafkas halkları ile ekonomik, sosyal, siyasi birlikler oluşturamıyoruz. Geçen gün bir Yunan profesör, Yunanistan’ın AB’den ayrılıp, Türkiye ile sınırları kaldırmasının ve birlik olmasının, iki ülke, bölge, dünya barışı için bunun daha doğru olduğunu söylüyordu. Ermenistan’da aramızda duvarlar var. Ya hu Ermenistan dediğiniz yer eski “Revan hanlığı” toprakları değil mi! Tek sorun Karabağ mı? Ermenistan’la sınırları açın, öbür tarafta Ermeni kalmaz. Türkiye ile Yunanistan yakınlaşırsa Kıbrıs sorunu mu kalır. Bu ulus devletlerin mucidleri, halkları birbirine düşman etmek için Keşmir, Kıbrıs ve benzeri sorunları icad ettiler. Yunan dediğiniz İon halkları değil mi? Grek dediğiniz Likyalı denizciler değil mi? Rum dediğiniz Anadolu/Doğu Roma Hristiyanları değil mi? İsrail dün İngilizlerin başımıza bela ettiği bir devlet. Bugün de ABD’nin Truva atı. Yoksa Beni İsrail ile temelde aramızda sorun yok. Siyonizm sorun. Ermeni, Rum, Süryani sorun değil. Sorun olan halklar arasındaki düşmanlıklar. Amerika’da kendini Osmanlı diye tanıtan bugün Yunan dediğimiz insanlar var. Böyle Ermeniler var, Yahudilerden bu tür insanlar var!

Osmanlı’yı zengin, güçlü kılan bu halkların birlikteliği idi. Türkçeyi güçlü kılan Aramice, Arapça, İbranice, Kürtçe, Ermenice, Yunanca gibi dillerden besleniyor olması idi. Sanatımız, tıbbımız, mimarimiz de öyle. Şeytan araya girdi bizi bize kırdırdı. Hepimiz birden çöktük. Hep birlikte yeniden ayağa kalkabiliriz. Şeytanın varlığı günah işlememizin bahanesi, gerekçesi olamaz.

Geçmişin kanlı hesaplaşmasından yola çıkacak olursak kimse kimsenin yüzüne bakamaz. Kerbela’dan başlarsak Şii-Sünni kavgası bitmez. Geçmişte olan oldu. Bu yanlışlardan ders alarak geleceğimizi birlikte yeniden inşa etmeliyiz. Her kesimden erdemli, dürüst, bilgili ve cesur insanlarla birlikte geleceğe yürüyebiliriz. Düşmanlık bizi başkalarının oyuncağı yapar. PKK’nın düştüğü çukura düşeriz. Birbirimize dünyayı cehennem etmek o kadar zor değil. Ama kendi ayaklarımız üzerinde durabilmek için birbirimize muhtacız.

Rüzgara karşı yelken açarak ya da akıntıya kürek çekerek istediğimiz hedefe varamayız. Gideceği limanı bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr fayda sağlamaz bu arada. Bizler kadim uygarlıkların mirasçıları olarak geleceğimiz birlikte inşa etmek için bir yol bulabiliriz. Bunun için merhametimizin gazabımızdan, sevgimizin nefretimizden büyük olması yeter. Biz diğer mazlum milletler için bu anlamda güzel bir örnek olabiliriz.

Tamam, bekara karı boşamak kolay. Bir de bu açıdan olaylara bakmaya ne dersiniz. Düşünün isterseniz. Ezber bozmaya var mısınız!

Sağcılık, solculuk, Sünnicilik, Şiicilik, partizanlık, tarikatçılık bir kenara, “Müslümancılık” bile bize göre değil. Biz Müslümanız, alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. Yeryüzünden hesaba çekileceğiz.

Hep söylüyorum. Taife giden Peygamber gibi olmalıyız. Ezber bozmak için tarihin kavşak noktalarından birindeyiz. Karar sizin/bizim. 19.YY sonunda, savaş yıllarında, komünizm, kapitalizm ve faşizmin gölgesinde şekillenen kavram ve kurumlarla 21.yy’ı açıklamak mümkün değil. Vestefelya, batı dünyasının kendi içindeki savaşı bitirdi ama batıyı dünyanın başına bela etti. Tarihin en büyük sömürge imparatorluğunu kurdular. 4 büyük halktan 3’ünün helakı üzerine, 2 sıcak ve 1 soğuk dünya savaşı ile varlıklarını ve sömürü düzenlerini sürdürmek istiyorlar. Gelinen noktadaki gerçek şu: Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal!

Selâm ve dua ile.

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/ezber-bozmak-29562.html

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın