İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Prof. Vahakn Dadryan’ın ardından – Pakrat Estukyan

1926 yılında İstanbul’da doğmuştu Prof. Vahakn Dadryan. 2 Ağustos 2019’da ABD’de yaşamı sona erdi. Berlin Üniversitesi’nde matematik eğitimi aldıktan sonra sosyal bilimlere ilgi duydu. 93 yıllık yaşamının önemli bir bölümünde ise Ermeni Soykırımı’nı tarih biliminin gerektirdiği bir bilimsel disiplinle inceledi, eserler yayınladı ve en önemlisi öğrenciler yetiştirdi.

Genel bir tespit olarak Ermeni Soykırımı’nın 20. yüzyılın ilk soykırımı olduğu kabul edilir. Tarihte ‘soykırım’ niteliği taşıyan sayısız suç örnekleri tabii ki vardır. Ancak organizasyonu, uygulaması ve sonuçlarının işlevsel olarak değerlendirilmesi açısından 1915’de Türkiye’de yaşananlar bu tanımın da doğmasına yol açacak özellikleri ile konuyu araştıranlar için olağanüstü bir laboratuvar oldu. Kendi de Yahudi soyundan gelen Rafael Lemkin, şüphesiz ki Eski Mısır’da kendilerini, elleriyle yarattıkları putların yeryüzündeki temsilcileri yarı tanrılar sayan Firavunların, Yahudi soyuna yaptıklarının veya Avrupalı göçmenlerin Amerika kıtasındaki yerlileri imhasının ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu ama hukuki bir terim olarak ‘soykırım’ sözcüğünü tanımlarken bu suçun en rafine, en planlı ve en iyi sonuç alınan örneği olarak Ermeni Soykırımı’nı inceledi.

1915 ve devamındaki yıllarda Türkiye’de yaşananlar yarım asır boyunca küresel ölçekte akademik bir ilgi görmedi. Reel politik bu önemli olayın konuşulmasını engelleyen başlıca etken oldu. Ermenistanlı akademisyenler bile, bu konuyu Sovyetler Birliği’nin diplomatik çıkarlarının kıskacında sıkıştıkları için dillendiremediler. Konuyu edebiyat alanında işleyenler ‘milliyetçilik’ suçlamasının muhatabı oldular. Batı dünyası için ise mesele 1965 yılına kadar bir ‘dikilmiş ceket’ davası olarak görüldü.

Aradaki istisnalar ise diasporadaki Ermenilerin yitik vatanlarını, şehirlerini, kasabalarını, köylerini anlatan ve genel olarak ‘Huşamadyan’ yani anılar kitabı olarak tanımlanan çalışmaları ve Avusturyalı bir Yahudi olan Franz Werfel’in ‘Musa Dağ’da 40 Gün’ adlı romanı oldu. ABD’li ‘20. Century Fox’ şirketinin bu romanın telif hakkını aldıktan sonra filmi çekememesi de sözü edilen reel politiğin örneklerinden biri sayılabilir.

1965 yılının 24 Nisan günü ilk kez hem Sovyet Ermenistan’da, hem de ABD ve Ortadoğu başta olmak üzere farklı diasporalarda düzenlenen 50. yıl anmaları, konuyu çoktan unutma ve unutturma gayretindeki Türkiye hükümetleri açısından tam bir şok etkisi yarattı. 1970’li yıllarda baş gösteren ASALA cinayetleri konunun zorla görünür kılınmasını amaçlamıştı; bu amacı belli ölçekte gerçekleştirdi de. Savunmasız diplomatların tarihi bir suçlama ile katledilmeleri tabii ki kabul edilemez, tıpkı 1,5 Milyon insanın katledilmesi, vatanlarının ellerinden alınması da kabul edilememesi gibi. Sonuçta kişisel bir sorumluluk taşımadıkları halde, onlarca diplomat temsil ettikleri devletin günahını canlarıyla ödediler ama bu eylemlerin sonunda, Uruguay’dan başlamak üzere pek çok ülke 1915 yılında yaşananları soykırım olarak tanıdı ve 24 Nisan tarihini Ermeni Soykırımı’nı Anma Günü ilan etti.

Aynı zaman diliminde akademi de konuya eğilmek zorunda kaldı ve pek çok üniversitenin tarih, hukuk veya uluslararası ilişkiler bölümlerinde yeni bir araştırma alanı şekillenmiş oldu.

Prof. Vahakn Dadryan’ın önemi tam da burada kendini gösteriyor. Başta Prof. Taner Akçam olmak üzere sayısız genç akademisyenin hazırlanmasında ciddi katkılar sunan Dadryan’ın ölümü salt Ermeniler için değil, gerçekleri bilmek, duymak, öğrenmek isteyen Türkiyeliler için de önemli bir kayıp. Bu kaybın en önemli tesellilerinden biri, belki de başlıcası, Dadryan’ın kitaplarının Türkçe’ye çevrilmiş ve yayınlanmış olmaları. ‘Belge’ Yayınları Dadryan’ın eserlerini yayınlayarak çok önemli bir yurt hizmeti gerçekleştirmiş oldu. Geleneksel yaklaşım, tarih boyunca bu tür yayınları yasaklayarak ülkeyi koruduğunu sanırdı. Devekuşunun tehlike anında kafasını kuma gömmesini çağrıştıran bir savunma. Neyse ki, geleneksel inkârcılar halen devlet himayesinde dünyalıklarını sağlama alırken, Dadryan’ın Türkiyeli öğrencileri çağdaş tarih bilimine katkılar sunmaya devam edecekler


Yeni Yaşam Gazetesi

Yorumlar kapatıldı.