Boris Johnson‘un Muhafazakar Parti liderliğine getirilmesi ve İngiltere Başbakanlık koltuğuna oturması, Türkiye’de de çeşitli tartışmalara yol açtı…
Bu gayet doğaldı; çünkü Boris Johnson, Damat Ferit Paşa hükümetinde Maarif ve Dahiliye Nazırı olarak görev yapmış, Kuvayı Milliye’ye düşman, Osmanlı’yı köleleştiren Sevr Antlaşması’nın gözü kara destekçisi, Ermeni tehciri nedeniyle İttihatçıları suçlayan ve Nemrut Mustafa Divanı’nın verdiği idam cezalarını savunan Ali Kemal‘in torunuydu!..
Ali Kemal, hem gazeteci olarak, hem de Dahiliye Nazırı olarak amansız bir milli mücadele karşıtıydı!.. Her yazısında başta Mustafa Kemal olmak üzere Kurtuluş Savaşı önderlerine en ağır hakaretlerle saldırır, adeta aşk derecesinde hayranlık duyduğu İngilizlerin Osmanlı topraklarını işgal etmesini biricik kurtuluş çaresi olarak görürdü!..
Ali Kemal, sahibi olduğu Peyam gazetesi ile Mihran gazetesinin birleşmesiyle yayın hayatına başlayan işbirlikçi “Peyam-ı Sabah” gazetesinde başyazarlık görevini Ocak 1920’den 10 Eylül 1922’ye kadar sürdürmüş ve bu süre içinde Milli Mücadele ve önderleri ile ilgili en ağır yazıları kaleme almıştı.. Mesela İzmir’in işgalini şöyle yorumluyor, Milli mücadele için ise şöyle diyordu:
–İşgallerden ne derece üzülürse üzülsün, hükümet bu sıralarda savaşa tutuşamaz. Bugün varlığımızı ancak siyaset yoluyla savunabiliriz. Milli ordu kurmak gibi, devletin selametine son bir darbe vurmak isteyenleri öğütle, olmazsa zorla yola getiriniz…
Nazım’ın gözüyle Ali Kemal
Örnek çok… Mustafa Kemal’e berduş, Bolşevik, Kuvayı Milliye’ye katil yaftası yapıştıran “Kuyucu Murat Paşa, Celalilere nasıl muamele etmişse Kuvayı Milliye’ye de öyle muamele edilmelidir. Anadolu halkı Mustafa kemal şakisine haddini bildirecek” diye yazılar döşenen Ali Kemal milli güçlerin Büyük Taarruz günlerinde ise 180 derece dönüşle şöyle yazıyordu örneğin:
–Kuvayı Milliye’nin arzuları gerçekleşirse Türk olmak itibarıyla seviniriz, sevincimizden çıldırırız, fakat aklen, irfanen bu mertebe yanıldığımız için yalnız kalemimizi kırmak değil, insanlığımızdan bile istifa ederiz…
İşte Ali Kemal buydu!.. Büyük Şair Nazım Hikmet şöyle anlatmıştı Ali Kemal’i:
–Kim bu Ali Kemal?/ Gazete muharriri/ İngiliz’den para alır/ Adamıydı Halifenin/ Gözlüklü/ Şişman/ Kan damlardı kaleminden/ Fakat murdar/ Fakat pis bir kan/ Gün olur daha derin/ Daha geniş bir yara açar/ Kaleminin düşmanlığı/ Mavzerin düşmanlığından.
Ali Kemal, büyük zaferden sonra Ankara’ya yargılanmak üzere götürülürken, İzmit’te Sakallı Nurettin Paşa‘nın göz yumması, hatta destek vermesi sonucu linç edilerek öldürüldü. Bu durum Ankara’nın büyük tepkisini çekmiş, Mustafa Kemal ve İsmet Paşa direkt olarak Fahrettin Paşa’yı suçlamıştır…
Paylan, o gizli anlaşmayı belgelemelidir!..
Evet, Kurtuluş Savaşı’na şiddetle karşı çıkan, İngiliz hayranı Ali Kemal’in yaptıkları çok kısa olarak böyle…
Ancak bu kişiyi kutsayanlar da var tabii!.. Onlardan biri de HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan… Bu arkadaş, art arda mesajlarla Ali Kemal’e olan hayranlığını ilan etti!.. İlk mesaj şöyleydi:
–Ali Kemal önce Abdülhamit İstibdatı’na, sonra İttihatçıların milliyetçi politikalarına muhalif bir gazeteci-siyasetçiydi. İttihatçıların ülkeyi felakete sürüklediğini söyledi. Haklı çıktı…
Paylan, yakın tarihi pek bilmiyor sanırım; Ali Kemal, tam tersine Abdülhamit’i yere göğe koyamayan, en büyük kalkınmanın, barışın onun zamanında yaşandığını yazan bir gazeteciydi! Paylan, Ali Kemal’in Ermeni tehcirine karşı çıktığını söylüyor… Sonra da şu müthiş iddiayı ortaya atıyor:
–Ankara hükümeti ile İngilizlerin yaptığı “gizli anlaşma” ile Malta’da bulunan İttihatçılar, Ermeni soykırımındaki sorumlulukları hakkında yargılanmadan Ankara’ya geldi…
Garo Bey, ya hayal içinde yaşıyor, ya da yakın tarihi tahrif ediyor, yalan söylüyor!.. Öncelikle, “Mahkeme” dediği, şu ünlü Nemrut Mustafa Paşa Divanı idi!.. Özel olarak o divanın başına getirilen, Bursa Valiliği’ne atandığında savaşta yaşamını yitiren şehitlerle ilgili bir dilekçeye “Ne şehidi, onların yeri köpeklerin yanıdır” dediği için tepkiler üzerine İstanbul’a kaçan Nemrut Paşa’nın elinde bir çok masumun kanı vardır. Ali Kemal de bu herif-i naşerifin başlıca destekçisidir!..
Gelelim Ankara hükümeti ile İngilizler arasındaki gizli anlaşmaya!.. Garo Bey bu “gizli anlaşmayı” açıklamazsa bir müfteri olarak anılacaktır; çünkü söylediği kocaman bir yalandır!.. Malta’daki esirler için İngiliz hükümeti canını dişine takmış, soykırım suçlusu ilan edebilmek için İngiliz hakimleri seferber etmiş, Amerikan arşivlerini bile inceden inceye inceletmiş, Osmanlı arşivlerini hallaç pamuğu gibi atmıştı!.. Sonunda bizzat İngiliz hakimleri “Hiçbir delil bulunmadığı” yönünde rapor vermek zorunda kalmıştı!..
Malta’daki esirler ise, Mustafa Kemal’in Anadolu’daki İngiliz subaylarını tutuklatması üzerine serbest bırakılmıştı!..
Ali Kemal için “Başarsaydı soykırımcı, linççi, darbeci gelenek temizlenecekti. Suç cezasız kaldı. Tekrarladı, tekrarlıyor. Ruhu şad olsun” diyen Garo Paylan aslında kendi açısından haklıdır; Ali Kemal başarsaydı, Mustafa Kemal başaramamış olacak, o üstüne titrediği “Sevr Antlaşması” hayata geçecek, Güneydoğu’da bir Ermeni devleti emperyalistler sayesinde vücut bulacaktı!..
–Garo Paylan gibiler ne kadar kahrolsalar yeridir!..
İlk yorum yapan siz olun