İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Karaman’ın Ünlü Çeşmeli Kilisesi ve Tartanların Evi

Hasan BARAN

Çeşmeli Kilise’nin bende hatırası çoktur. Çeşmeli Kilise Babam Muammer Baran’ın oturduğu sokağın biraz ilerisindedir. Biçim ve malzeme açısından Karadağ’da yer alan “Binbir Kilise” bazilikalarının bir benzeri olarak yapılan,“Çeşmeli Kilise eskiden benim çocukluğumda hapishane idi.

Baba tarafım Karaman’ın en zenginleri arasında yer almasına rağmen, anne tarafımda çok fakirdi. Annemle babamın ayrılığından sonra ben annemlerin tarafında kalmıştım. Anneannemin beyi dedem “Kavgalı Mustafa” Çeşmeli Kilise hapishaneyken, orada hapis yattı, suçu; geçim derdinden mecbur kalıp, köylere katırla gidip, kıyılmış tütün satmaktı!..

“Çeşmeli Kilise”nin muntazam kesme taşlarla yapılmış malzemesi, bir ressam tarafından boyanmış gibi renkli ve çok çekiciydi; bilek kalınlığında demirlerin bulunduğu kemerli dikdörtgen formlu pencerelerinden mahkûmlar dışarıya bakarlardı. Bayramlaşma günlerinde, Karaman’ın yerlisi olan gardiyanlar benim gariban-çocuk halime acırlar; jandarmalar fırından gelen “tayın”dan koca bir somun elime tutuştururlar, büyük demir kapının ortasındaki küçük kapı açılır, beni iç bölüme, mahkûmların yattığı ortadaki geniş koğuşa, büyükbabamın yanına alırlardı. Sıvası, badanası dökülmüş yerlerden hayal meyal görünen freskoların süslerine, duvarlarda asılı duran boncuk örmelere, kuşlara merak ve hayranlıkla bakardım; bütün bunlar beni sesiz bir masal alemine götürürdü, adeta orası bir mahkumlar koğuşu değil de peri padişahının sarayının bir odası gibi gelirdi bana. Çocukluk işte!.. Her şey mutlu ediyor insanı, hapishane bile!.. Düşünüyorum da şimdi, Bizanslılardan kalma bir kilise, kale gibi sağlam diye amaçlanandan çok farklı bir yer haline getirilmişti, hapishane olmuştu.Sonra “Çeşmeli Kilise” yeni cezaevinin yapılması sonunda boşaltıldı, sahipsizlikten bakımsızlıktan çöplüğe viraneye döndü. Ne zaman babamın evinin olduğu Dikbasan Camisi’nin yanındaki dar, terk edilmişe benzeyen sokağa kıvrılsam. Çeşmeli Kilise ye giderken Hacı Tartanlar’ın evinin önüne gelince durur, derin bir nefes alırdım. Göçmüş çatısı, çatlamış duvarları ile artık ölümün koruduğu bu evin duvarlarından fışkıran acıyı duyardım.

“Dış kalenin duvarları gibi, üç beş yıla kalmaz yıkılır gider,” diye düşünürdüm, “izi bile kalmaz.”

Bu evin eski hali gözümün önüne gelirdi. Babaannemin ve Sefine halamızın komşusuydu buranın sahipleri. Çocukken, her bayramda o evin sahiplerinin elini öpmeye giderdim. Hayatımda hiç görmediğim, tadını bilmediğim, mis kokulu şekerlemeler ikram ederlerdi. Çocukların ve hayatın dilinden anlardı bu ev. Zengin meyve bahçeleri gibi fedakâr gözleriyle bakardı. Güvercinler yuva yapardı damındaki saçak boşluklarına.

Bu ev, eski Karaman evlerinin çoğu gibi kerpiçten yapılma olup, damı kamış ve toprakla kaplıydı, kaybolmuş bir topraktan, göçebe bir kokudan yapılmıştı. Dışı sarı samanlı balçıkla sıvanmış bu evin pek öyle diğer evlerden farkı yok gibi geliyordu dışarıdan. Fakat içine girildiğinde halk sanatının bütün incelikleriyle dopdolu olduğu anlaşılırdı.

İki katlı evin alt katında daha çok günlük yaşantıya karşılık verebilecek kiler gibi bölümler vardı. Esas oturma yeri üst kattaydı. Tümsü dolaplarla, oymalı bombelerle, sedirlerle çevriliydi. Kapı yüzleri muhteşemdi. Odaları, nehirleri ve ağaçları olan güzel bir yaz gibiydi. Sofanın tavanları çıtalardan, güneş ışıklıkları biçiminde düzenlenmişti. Sofanın tavan eteklerinde Sultan Ahmet Camisi, İstanbul Kız Kulesi, köşk, yandan çarklı vapur, Dolmabahçe Sarayı, yelkenli ve devrin silâhlarının resmi yapılmıştı. Bir başka odada alçı aynalıklar ve gül süslemeleri yer almaktaydı. Bu aynalıkların üzeri çiçek motifleriyle işlenmişti. Hiç boş yer yoktu, boş kalan yer mutlaka ahşap bir dekorasyonla ya da renkli boyalarla desenlendirilmişti. Buranın üç beş yıla kalmadan tamamen yıkılıp gideceğini düşününce içimi bir burukluk kaplardı.

Ve bendeniz bundan on sekiz yıl önce Karaman’da iken, babam Muammer Baran’ın hemen biraz ilerisinde olan ve yıkılmaya yüz tutmuş “Tartanların Evi” ile çöplüğe dönüşmüş Çeşmeli Kilise’nin onarılıp, korunmasını isteyen yazılar yazmaya başladım her gün KARAMAN UYANIŞ GAZETESİ’nde ve diğer gazetelerde. O dönemin Karaman valisi İsmet Metin Bey, yazılarımdan çok etkilendiğini söyleyerek beni makamına davet etti. Daha sonraki günlerde Kültür Müdürü Gülsen Kayserioğlu ile birlikte benimle toplantılar yapıp, görüşlerimi aldılar ve “Tartanların Evi” ile Çeşmeli Kilise’nin onarımları için ödenek çıkartılacağı konusunda bana söz verdiler. O günkü Karaman Uyanış gazetesinde “Valimiz İsmet Metin Bey, Yazar Hasan Baran’ın bu konudaki yazıları üzerine, yapılan toplantıda, “Tartanlar’ın evi ve Çeşmeli Kilise’nin onarılıp kültür merkezi yapılması konusunda Yazar Hasan Baran’a söz verdi.” diye haberler çıktı.

Daha sonra ben Karaman’dan ayrıldım. Sonra duydum ki, “Tartanların Evi”ni onarmışlar müze yapmışlar ve “Çeşmeli Kilise” bir kültür merkezine dönüştürülme kapsamına alınmış.Karaman’ımıza layık olan da buydu zaten.Karaman’ımız için ne yapsak azdır efendim.

https://www.karamandauyanis.com/yazarlar/hasan-baran/karamanin-unlu-cesmeli-kilisesi-ve-tartanlarin-evi/1572/

İlk yorum yapan siz olun

Bir Cevap Yazın